İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

fenebeẕnâhü bil`arâi vehüve seḳîm.
Türkçe:
Bir süre sonra onu, çıplak araziye attık. Hastalanmıştı.
İngilizce:
But We cast him forth on the naked shore in a state of sickness,
Fransızca:
Nous le jetâmes sur la terre nue, indisposé qu'il était.
Almanca:
Dann ließen WIR ihn ans unbewohnte Land werfen, während er krank war.
Rusça:
Мы выбросили его на открытую местность, и он был болен.
Arapça:
۞ فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ سَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.
Diyanet Vakfı:
Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.

veembetnâ `aleyhi şeceratem miy yaḳṭîn.
Türkçe:
Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.
İngilizce:
And We caused to grow, over him, a spreading plant of the gourd kind.
Fransızca:
Et Nous fîmes pousser au-dessus de lui un plant de courge,
Almanca:
Und WIR ließen über ihm einen Kürbisbaum wachsen.
Rusça:
Мы взрастили над ним (или возле него) тыкву.
Arapça:
وَأَنبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.
Diyanet Vakfı:
Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.

veerselnâhü ilâ mieti elfin ev yezîdûn.
Türkçe:
Onu yüzbin kişiye yahut daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik.
İngilizce:
And We sent him (on a mission) to a hundred thousand (men) or more.
Fransızca:
et l'envoyâmes ensuite (comme prophète) vers cent mille hommes ou plus.
Almanca:
Und WIR entsandten ihn zu Hunderttausend, sondern noch mehr waren sie.
Rusça:
Мы отправили его к ста тысячам или даже больше того.
Arapça:
وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.
Diyanet Vakfı:
Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.

feâmenû femetta`nâhüm ilâ ḥîn.
Türkçe:
Onlar inandılar. Biz de onları bir vakte kadar nimetlendirdik.
İngilizce:
And they believed; so We permitted them to enjoy (their life) for a while.
Fransızca:
Ils crurent, et Nous leur donnâmes jouissance de la vie pour un temps.
Almanca:
Dann verinnerlichten sie den Iman, dann gewährten WIR ihnen Verbrauchsgüter bis zur einer Zeit.
Rusça:
Они уверовали, и Мы позволили им пользоваться благами до определенного времени.
Arapça:
فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَىٰ حِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.
Diyanet Vakfı:
Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.

festeftihim elirabbike-lbenâtü velehümü-lbenûn.
Türkçe:
Şimdi sor şunlara: "Kızlar Rabbinin de oğlanlar onların mı?"
İngilizce:
Now ask them their opinion: Is it that thy Lord has (only) daughters, and they have sons?-
Fransızca:
Pose-leur donc la question : "Ton Seigneur aurait-Il des filles et eux des fils ?
Almanca:
Also frage sie nach einer Fatwa: "Gehören etwa deinem HERRN die Töchter und ihnen die Söhne?!"
Rusça:
Спроси их, почему это у твоего Господа дочери, а у них - сыновья?
Arapça:
فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi sor o seninkilere: Kızlar, Rabbinin de, oğlanlar onların mı?
Diyanet Vakfı:
Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı?

em ḫalaḳne-lmelâikete inâŝev vehüm şâhidûn.
Türkçe:
Yoksa biz, melekleri, bunların tanıklık ettikleri bir sırada, dişiler olarak mı yarattık?
İngilizce:
Or that We created the angels female, and they are witnesses (thereto)?
Fransızca:
Ou bien avons-Nous créé des Anges de sexe féminin, et en sont-ils témoins ? ".
Almanca:
Oder erschufen WIR die Engel als Weibliche, während sie Zeugen waren.
Rusça:
Или же Мы сотворили ангелов женщинами, и они присутствовали при этом?
Arapça:
أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış?
Diyanet Vakfı:
Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık?

elâ innehüm min ifkihim leyeḳûlûn.
Türkçe:
Dikkat edin, onlar, iftiralarının bir eseri olarak mutlaka şöyle diyecekler:
İngilizce:
Is it not that they say, from their own invention,
Fransızca:
Certes, ils disent dans leur mensonge :
Almanca:
Ja! Sie sagen doch aufgrund ihrer Ifk-Lüge:
Rusça:
Воистину, по своей лживости они говорят:
Arapça:
أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
Diyanet Vakfı:
Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar ki;

velede-llâhü veinnehüm lekâẕibûn.
Türkçe:
"Allah doğurdu!" Vallahi onlar yalancıdırlar.
İngilizce:
Allah has begotten children? but they are liars!
Fransızca:
"Allah a engendré"; mais ce sont certainement des menteurs !
Almanca:
"ALLAH zeugte." Und gewiß, sie sind zweifelsohne Lügner.
Rusça:
"Аллах родил". Воистину, они - лжецы.
Arapça:
وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
Diyanet Vakfı:
"Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.

aṣṭafe-lbenâti `ale-lbenîn.
Türkçe:
Allah, kızları oğlanlara tercih mi etmiş?
İngilizce:
Did He (then) choose daughters rather than sons?
Fransızca:
Aurait-Il choisi des filles de préférence à des fils ?
Almanca:
Erwählte ER etwa die Töchter vor den Söhnen aus?!
Rusça:
Неужели Он избрал дочерей и возвысил их над сыновьями?
Arapça:
أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş?
Diyanet Vakfı:
Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!
Sayfalar
