Rubu 182

Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Açıklama:
 
00:00

fenebeẕnâhü bil`arâi vehüve seḳîm.

Arapça:

۞ فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ سَقِيمٌ

Türkçe:

Bir süre sonra onu, çıplak araziye attık. Hastalanmıştı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.

Diyanet Vakfı:

Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.

İngilizce:

But We cast him forth on the naked shore in a state of sickness,

Fransızca:

Nous le jetâmes sur la terre nue, indisposé qu'il était.

Almanca:

Dann ließen WIR ihn ans unbewohnte Land werfen, während er krank war.

Rusça:

Мы выбросили его на открытую местность, и он был болен.

Açıklama:
 
00:00

veembetnâ `aleyhi şeceratem miy yaḳṭîn.

Arapça:

وَأَنبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ

Türkçe:

Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.

Diyanet Vakfı:

Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.

İngilizce:

And We caused to grow, over him, a spreading plant of the gourd kind.

Fransızca:

Et Nous fîmes pousser au-dessus de lui un plant de courge,

Almanca:

Und WIR ließen über ihm einen Kürbisbaum wachsen.

Rusça:

Мы взрастили над ним (или возле него) тыкву.

Açıklama:
 
00:00

veerselnâhü ilâ mieti elfin ev yezîdûn.

Arapça:

وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَىٰ مِائَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ

Türkçe:

Onu yüzbin kişiye yahut daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.

Diyanet Vakfı:

Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.

İngilizce:

And We sent him (on a mission) to a hundred thousand (men) or more.

Fransızca:

et l'envoyâmes ensuite (comme prophète) vers cent mille hommes ou plus.

Almanca:

Und WIR entsandten ihn zu Hunderttausend, sondern noch mehr waren sie.

Rusça:

Мы отправили его к ста тысячам или даже больше того.

Açıklama:
 
00:00

feâmenû femetta`nâhüm ilâ ḥîn.

Arapça:

فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَىٰ حِينٍ

Türkçe:

Onlar inandılar. Biz de onları bir vakte kadar nimetlendirdik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.

Diyanet Vakfı:

Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.

İngilizce:

And they believed; so We permitted them to enjoy (their life) for a while.

Fransızca:

Ils crurent, et Nous leur donnâmes jouissance de la vie pour un temps.

Almanca:

Dann verinnerlichten sie den Iman, dann gewährten WIR ihnen Verbrauchsgüter bis zur einer Zeit.

Rusça:

Они уверовали, и Мы позволили им пользоваться благами до определенного времени.

Açıklama:
 
00:00

festeftihim elirabbike-lbenâtü velehümü-lbenûn.

Arapça:

فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ

Türkçe:

Şimdi sor şunlara: "Kızlar Rabbinin de oğlanlar onların mı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi sor o seninkilere: Kızlar, Rabbinin de, oğlanlar onların mı?

Diyanet Vakfı:

Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı?

İngilizce:

Now ask them their opinion: Is it that thy Lord has (only) daughters, and they have sons?-

Fransızca:

Pose-leur donc la question : "Ton Seigneur aurait-Il des filles et eux des fils ?

Almanca:

Also frage sie nach einer Fatwa: "Gehören etwa deinem HERRN die Töchter und ihnen die Söhne?!"

Rusça:

Спроси их, почему это у твоего Господа дочери, а у них - сыновья?

Açıklama:
 
00:00

em ḫalaḳne-lmelâikete inâŝev vehüm şâhidûn.

Arapça:

أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ

Türkçe:

Yoksa biz, melekleri, bunların tanıklık ettikleri bir sırada, dişiler olarak mı yarattık?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış?

Diyanet Vakfı:

Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık?

İngilizce:

Or that We created the angels female, and they are witnesses (thereto)?

Fransızca:

Ou bien avons-Nous créé des Anges de sexe féminin, et en sont-ils témoins ? ".

Almanca:

Oder erschufen WIR die Engel als Weibliche, während sie Zeugen waren.

Rusça:

Или же Мы сотворили ангелов женщинами, и они присутствовали при этом?

Açıklama:
 
00:00

elâ innehüm min ifkihim leyeḳûlûn.

Arapça:

أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ

Türkçe:

Dikkat edin, onlar, iftiralarının bir eseri olarak mutlaka şöyle diyecekler:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.

Diyanet Vakfı:

Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar ki;

İngilizce:

Is it not that they say, from their own invention,

Fransızca:

Certes, ils disent dans leur mensonge :

Almanca:

Ja! Sie sagen doch aufgrund ihrer Ifk-Lüge:

Rusça:

Воистину, по своей лживости они говорят:

Açıklama:
 
00:00

velede-llâhü veinnehüm lekâẕibûn.

Arapça:

وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ

Türkçe:

"Allah doğurdu!" Vallahi onlar yalancıdırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.

Diyanet Vakfı:

"Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.

İngilizce:

Allah has begotten children? but they are liars!

Fransızca:

"Allah a engendré"; mais ce sont certainement des menteurs !

Almanca:

"ALLAH zeugte." Und gewiß, sie sind zweifelsohne Lügner.

Rusça:

"Аллах родил". Воистину, они - лжецы.

Açıklama:
 
00:00

aṣṭafe-lbenâti `ale-lbenîn.

Arapça:

أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ

Türkçe:

Allah, kızları oğlanlara tercih mi etmiş?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş?

Diyanet Vakfı:

Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!

İngilizce:

Did He (then) choose daughters rather than sons?

Fransızca:

Aurait-Il choisi des filles de préférence à des fils ?

Almanca:

Erwählte ER etwa die Töchter vor den Söhnen aus?!

Rusça:

Неужели Он избрал дочерей и возвысил их над сыновьями?

Açıklama:

Sayfalar

Rubu 182 beslemesine abone olun.