Arapça:
فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Çeviriyazı:
ferâga ilâ âlihetihim feḳâle elâ te'külûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, "Buyursanıza, yemez misiniz?" dedi.
Diyanet İşleri:
O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken o da onların mabutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz?
Şaban Piriş:
İbrahim, onların ilahlarıyla baş başa kaldı. Yemez misiniz? dedi.
Edip Yüksel:
Sonra, tanrılarına yöneldi ve "Yemez misiniz?" dedi.
Ali Bulaç:
Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: “Yemek yemiyor musunuz?” dedi.
Suat Yıldırım:
O da çaktırmadan putların yanına sokuldu. Onlara takdim edilmiş öylece duran yemekleri görünce: “Buyursanıza, neden yemiyorsunuz?” Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?” dedi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Artık onların putlarına gitti de (istihzâ tarikiyle) dedi ki: «Yemek yemez misiniz?»
Yaşar Nuri Öztürk:
O da onların ilahlarının yanına sokulup dedi: "Bir şey yemez misiniz?"
Bekir Sadak:
Putperestler: «Onun icin bir yapi yapin da onu oradan atesin icine atin» dediler.
İbni Kesir:
O da, tanrılarına yönelip dedi ki: Yemiyor musunuz?
Adem Uğur:
Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz?
İskender Ali Mihr:
Onların ilâhları ile ilgilendi ve: "
Celal Yıldırım:
Sonra İbrâhim gizlice onların tanrılarına yönelip yaklaştı ve, «yemek yemez misiniz ?»
Tefhim ul Kuran:
Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: «Yemek yemiyor musunuz?» dedi.
Fransızca:
Alors il se glissa vers leurs divinités et dit : "Ne mangez-vous pas ?
İspanyolca:
Entonces, se volvió hacia sus dioses y dijo: «¿No coméis?
İtalyanca:
Scivolò presso i loro dèi e disse: «Non mangiate dunque?
Almanca:
Dann schlich er sich zu ihren Göttern, 3 dann sagte er: "Wollt ihr nicht essen?!
Çince:
他就悄悄地走向他们的众神灵,他说:你们怎么不吃东西呢?
Hollandaca:
En Abraham wendde zich in het geheim tot hunne goden, en zeide spottende tot hen: Eet gij niet van het vleesch dat u is voorgezet?
Rusça:
Он украдкой пробрался к их богам и сказал: "Не поесть ли вам?
Somalice:
Markaasuu aaday Ilaahyaalkoodii (sanamyadii) wuxuuna ku yidhi miyeydaan (wax) cunayn.
Swahilice:
Basi akaiendea miungu yao kwa siri, akaiambia: Mbona hamli?
Uygurca:
ئىبراھىم ئاستا ئۇلارنىڭ بۇتلىرىنىڭ يېنىغا بېرىپ: «(مەسخىرە قىلىش يۈزىسىدىن، بۇ تاماقتىن) يېمەمسىلەر؟ نېمىشقا گەپ قىلمايسىلەر؟» دېدى
Japonca:
その時かれ(イブラーヒーム)は,かれらの神々に向かって言った。「あなたがたは食べないのですか。
Arapça (Ürdün):
«فراغ» مال في خفية «إلى آلهتهم» وهي الأصنام وعندها الطعام «فقال» استهزاءً «ألا تأكلون» فلم ينطقوا.
Hintçe:
(बस) फिर तो इबराहीम चुपके से उनके बुतों की तरफ मुतावज्जे हुए और (तान से) कहा तुम्हारे सामने इतने चढ़ाव रखते हैं
Tayca:
แล้วอิบรอฮีมก็บ่ายหน้าไปยังเจว็ดต่าง ๆ ของพวกเขา แล้วพูดว่า “พวกเจ้าไม่กิน (อาหารเหล่านี้) บ้างหรือ ?
İbranice:
והוא מיהר אל אליליהם ופנה אליהם בשאלה: 'מדוע אינכם אוכלים
Hırvatça:
a on se kumirima njihovim prikrade, pa reče: "Zašto ne jedete?
Rumence:
El se repezi, atunci, la dumnezeii lor şi le spuse: “Nu mâncaţi?
Transliteration:
Faragha ila alihatihim faqala ala takuloona
Türkçe:
O da onların ilahlarının yanına sokulup dedi: "Bir şey yemez misiniz?"
Sahih International:
Then he turned to their gods and said, "Do you not eat?
İngilizce:
Then did he turn to their gods and said, "will ye not eat (of the offerings before you)?...
Azerbaycanca:
(İbrahim) xəlvətcə onların tanrılarının yanına gedib (istehza ilə) dedi: “Məgər (yanınızda olan bu təamları) yeməyəcəksiniz?
Süleyman Ateş:
O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misini?" dedi.
Diyanet Vakfı:
Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz?
Erhan Aktaş:
Onların ilâhlarına yanaşarak: “Yemez misiniz?” dedi.
Kral Fahd:
Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? dedi.
Hasan Basri Çantay:
Bunun üzerine o da kurnazca onların düzme Tanrılarına varıb dedi ki: «Hani yemek yemiyorsunuz»?!
Muhammed Esed:
O da onların tanrılarına gizlice yaklaştı ve "Ne o! (Önünüze konulmuş nimetlerden) yemiyor musunuz?
Gültekin Onan:
Bunun üzerine onların tanrılarına sokulup: "
Ali Fikri Yavuz:
Bunun üzerine gizlice onların ilâhlarına (putlarına) varıb dedi ki: “- (Şu yanınızda bulunan yemekleri) yemez misiniz?”
Portekizce:
Ele virou-se para os ídolos deles e lhes perguntou: Não comeis?
İsveççe:
Därefter begav han sig i hemlighet till deras gudabilder och frågade: "Varför tar ni inte för er [av offergåvorna]
Farsça:
او هم مخفیانه به سوی بت هایشان رفت و [از روی ریشخند] گفت: آیا غذا نمی خورید؟
Kürtçe:
جا (ئیبراھیم) بە نھێنی ڕۆشت بۆ لای پەرستراوەکانیان (بە گاڵتەوە) پێی ووتن ئەوە بۆ شت ناخۆن
Özbekçe:
Бас, тезда уларнинг худоларига бурилди ва: «Қани, емайсизларми?!
Malayca:
Lalu ia pergi kepada berhala-berhala mereka secara bersembunyi, serta ia bertanya (kepada berhala-berhala itu, secara mengejek-ejek): "Mengapa kamu tidak makan?
Arnavutça:
Pastaj, ai u përvodh te hyjnitë e tyre dhe u tha: “A nuk po hani?
Bulgarca:
И се прокрадна при боговете им, и рече: “Няма ли да похапнете?
Sırpça:
A он се њиховим киповима прикраде, па их упита: „Зашто не једете?
Çekçe:
Abraham pak vnikl k božstvům jejich a řekl: 'Co že nejíte
Urduca:
اُن کے پیچھے وہ چپکے سے اُن کے معبودوں کے مندر میں گھس گیا اور بولا " آپ لوگ کھاتے کیوں نہیں ہیں؟
Tacikçe:
Пинҳонӣ назди худоёнашон омад ва гуфт: «Чизе намехӯред?
Tatarca:
Ибраһим яшеренеп сынымнар янына керде, алларындагы корбаннарны күргәч, сынымнарга ник ашамыйсыз диде.
Endonezyaca:
Kemudian ia pergi dengan diam-diam kepada berhala-berhala mereka; lalu ia berkata: "Apakah kamu tidak makan?
Amharca:
ወደ አማልክቶቻቸውም ተዘነበለ፡፡ አለም፡- «አትበሉምን?»
Tamilce:
ஆக, அவர்களின் தெய்வங்கள் பக்கம் (இப்ராஹீம்) விரைந்தார். ஆக, அவர் (அந்த சிலைகளை நோக்கி) கூறினார்: “நீங்கள் சாப்பிட மாட்டீர்களா?”
Korece:
그후 그가 그들의 신에게 다 가가 너희는 너희 앞에 마련된 음 식을 먹지 못하느뇨
Vietnamca:
Thế là (Ibrahim) đã lén đi gặp các thần linh của họ. Y hỏi chúng: “Sao các ngươi không chịu ăn?”
Ayet Linkleri: