Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

37

Sûredeki Ayet No: 

91

Ayet No: 

3879

Sayfa No: 

449

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ

Çeviriyazı: 

ferâga ilâ âlihetihim feḳâle elâ te'külûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, "Buyursanıza, yemez misiniz?" dedi.

Diyanet İşleri: 

O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken o da onların mabutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz?

Şaban Piriş: 

İbrahim, onların ilahlarıyla baş başa kaldı. Yemez misiniz? dedi.

Edip Yüksel: 

Sonra, tanrılarına yöneldi ve "Yemez misiniz?" dedi.

Ali Bulaç: 

Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: “Yemek yemiyor musunuz?” dedi.

Suat Yıldırım: 

O da çaktırmadan putların yanına sokuldu. Onlara takdim edilmiş öylece duran yemekleri görünce: “Buyursanıza, neden yemiyorsunuz?” Neyiniz var, neden konuşmuyorsunuz?” dedi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık onların putlarına gitti de (istihzâ tarikiyle) dedi ki: «Yemek yemez misiniz?»

Yaşar Nuri Öztürk: 

O da onların ilahlarının yanına sokulup dedi: "Bir şey yemez misiniz?"

Bekir Sadak: 

Putperestler: «Onun icin bir yapi yapin da onu oradan atesin icine atin» dediler.

İbni Kesir: 

O da, tanrılarına yönelip dedi ki: Yemiyor musunuz?

Adem Uğur: 

Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz?

İskender Ali Mihr: 

Onların ilâhları ile ilgilendi ve: &quot

Celal Yıldırım: 

Sonra İbrâhim gizlice onların tanrılarına yönelip yaklaştı ve, «yemek yemez misiniz ?»

Tefhim ul Kuran: 

Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: «Yemek yemiyor musunuz?» dedi.

Fransızca: 

Alors il se glissa vers leurs divinités et dit : "Ne mangez-vous pas ?

İspanyolca: 

Entonces, se volvió hacia sus dioses y dijo: «¿No coméis?

İtalyanca: 

Scivolò presso i loro dèi e disse: «Non mangiate dunque?

Almanca: 

Dann schlich er sich zu ihren Göttern, 3 dann sagte er: "Wollt ihr nicht essen?!

Çince: 

他就悄悄地走向他们的众神灵,他说:你们怎么不吃东西呢?

Hollandaca: 

En Abraham wendde zich in het geheim tot hunne goden, en zeide spottende tot hen: Eet gij niet van het vleesch dat u is voorgezet?

Rusça: 

Он украдкой пробрался к их богам и сказал: "Не поесть ли вам?

Somalice: 

Markaasuu aaday Ilaahyaalkoodii (sanamyadii) wuxuuna ku yidhi miyeydaan (wax) cunayn.

Swahilice: 

Basi akaiendea miungu yao kwa siri, akaiambia: Mbona hamli?

Uygurca: 

ئىبراھىم ئاستا ئۇلارنىڭ بۇتلىرىنىڭ يېنىغا بېرىپ: «(مەسخىرە قىلىش يۈزىسىدىن، بۇ تاماقتىن) يېمەمسىلەر؟ نېمىشقا گەپ قىلمايسىلەر؟» دېدى

Japonca: 

その時かれ(イブラーヒーム)は,かれらの神々に向かって言った。「あなたがたは食べないのですか。

Arapça (Ürdün): 

«فراغ» مال في خفية «إلى آلهتهم» وهي الأصنام وعندها الطعام «فقال» استهزاءً «ألا تأكلون» فلم ينطقوا.

Hintçe: 

(बस) फिर तो इबराहीम चुपके से उनके बुतों की तरफ मुतावज्जे हुए और (तान से) कहा तुम्हारे सामने इतने चढ़ाव रखते हैं

Tayca: 

แล้วอิบรอฮีมก็บ่ายหน้าไปยังเจว็ดต่าง ๆ ของพวกเขา แล้วพูดว่า “พวกเจ้าไม่กิน (อาหารเหล่านี้) บ้างหรือ ?

İbranice: 

והוא מיהר אל אליליהם ופנה אליהם בשאלה: 'מדוע אינכם אוכלים

Hırvatça: 

a on se kumirima njihovim prikrade, pa reče: "Zašto ne jedete?

Rumence: 

El se repezi, atunci, la dumnezeii lor şi le spuse: “Nu mâncaţi?

Transliteration: 

Faragha ila alihatihim faqala ala takuloona

Türkçe: 

O da onların ilahlarının yanına sokulup dedi: "Bir şey yemez misiniz?"

Sahih International: 

Then he turned to their gods and said, "Do you not eat?

İngilizce: 

Then did he turn to their gods and said, "will ye not eat (of the offerings before you)?...

Azerbaycanca: 

(İbrahim) xəlvətcə onların tanrılarının yanına gedib (istehza ilə) dedi: “Məgər (yanınızda olan bu təamları) yeməyəcəksiniz?

Süleyman Ateş: 

O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misini?" dedi.

Diyanet Vakfı: 

Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz?

Erhan Aktaş: 

Onların ilâhlarına yanaşarak: “Yemez misiniz?” dedi.

Kral Fahd: 

Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? dedi.

Hasan Basri Çantay: 

Bunun üzerine o da kurnazca onların düzme Tanrılarına varıb dedi ki: «Hani yemek yemiyorsunuz»?!

Muhammed Esed: 

O da onların tanrılarına gizlice yaklaştı ve "Ne o! (Önünüze konulmuş nimetlerden) yemiyor musunuz?

Gültekin Onan: 

Bunun üzerine onların tanrılarına sokulup: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bunun üzerine gizlice onların ilâhlarına (putlarına) varıb dedi ki: “- (Şu yanınızda bulunan yemekleri) yemez misiniz?”

Portekizce: 

Ele virou-se para os ídolos deles e lhes perguntou: Não comeis?

İsveççe: 

Därefter begav han sig i hemlighet till deras gudabilder och frågade: "Varför tar ni inte för er [av offergåvorna]

Farsça: 

او هم مخفیانه به سوی بت هایشان رفت و [از روی ریشخند] گفت: آیا غذا نمی خورید؟

Kürtçe: 

جا (ئیبراھیم) بە نھێنی ڕۆشت بۆ لای پەرستراوەکانیان (بە گاڵتەوە) پێی ووتن ئەوە بۆ شت ناخۆن

Özbekçe: 

Бас, тезда уларнинг худоларига бурилди ва: «Қани, емайсизларми?!

Malayca: 

Lalu ia pergi kepada berhala-berhala mereka secara bersembunyi, serta ia bertanya (kepada berhala-berhala itu, secara mengejek-ejek): "Mengapa kamu tidak makan?

Arnavutça: 

Pastaj, ai u përvodh te hyjnitë e tyre dhe u tha: “A nuk po hani?

Bulgarca: 

И се прокрадна при боговете им, и рече: “Няма ли да похапнете?

Sırpça: 

A он се њиховим киповима прикраде, па их упита: „Зашто не једете?

Çekçe: 

Abraham pak vnikl k božstvům jejich a řekl: 'Co že nejíte

Urduca: 

اُن کے پیچھے وہ چپکے سے اُن کے معبودوں کے مندر میں گھس گیا اور بولا " آپ لوگ کھاتے کیوں نہیں ہیں؟

Tacikçe: 

Пинҳонӣ назди худоёнашон омад ва гуфт: «Чизе намехӯред?

Tatarca: 

Ибраһим яшеренеп сынымнар янына керде, алларындагы корбаннарны күргәч, сынымнарга ник ашамыйсыз диде.

Endonezyaca: 

Kemudian ia pergi dengan diam-diam kepada berhala-berhala mereka; lalu ia berkata: "Apakah kamu tidak makan?

Amharca: 

ወደ አማልክቶቻቸውም ተዘነበለ፡፡ አለም፡- «አትበሉምን?»

Tamilce: 

ஆக, அவர்களின் தெய்வங்கள் பக்கம் (இப்ராஹீம்) விரைந்தார். ஆக, அவர் (அந்த சிலைகளை நோக்கி) கூறினார்: “நீங்கள் சாப்பிட மாட்டீர்களா?”

Korece: 

그후 그가 그들의 신에게 다 가가 너희는 너희 앞에 마련된 음 식을 먹지 못하느뇨

Vietnamca: 

Thế là (Ibrahim) đã lén đi gặp các thần linh của họ. Y hỏi chúng: “Sao các ngươi không chịu ăn?”