Arapça:
عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
Çeviriyazı:
`alâ sürurim müteḳâbilîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlar) Karşılıklı tahtlar üzerindedirler.
Diyanet İşleri:
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Karşılıklı tahtlara otururlar.
Şaban Piriş:
Karşılıklı koltuklar üzerinde.
Edip Yüksel:
Karşılıklı koltuklar üzerinde.
Ali Bulaç:
Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
Suat Yıldırım:
Naim cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar. Kaynağından taze doldurulmuş, berrak mı berrak, içenlere pek hoş gelen, içinde zararlı ve sersemletici şey olmayan, sarhoş da etmeyen içecekler, dolu dolu kadehlerle etraflarında fır dönen hizmetçiler tarafından ikram edilir. [56,17-19; 78,34]
Ömer Nasuhi Bilmen:
37:43
Yaşar Nuri Öztürk:
Karşılıklı koltuklar üzerindedirler.
Bekir Sadak:
Birbirlerine donup sorarlar:
İbni Kesir:
Karşılıklı tahtlar üzerinde.
Adem Uğur:
Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.
İskender Ali Mihr:
Karşılıklı tahtlar üzerinde.
Celal Yıldırım:
Kanepeler üstünde karşılıklı otururlar.
Tefhim ul Kuran:
Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
Fransızca:
sur des lits, face à face.
İspanyolca:
en lechos, unos enfrente de otros,
İtalyanca:
su giacigli rivolti gli uni verso gli altri.
Almanca:
auf Liegen einander gegenüber.
Çince:
他们坐在床上,彼此相对;
Hollandaca:
Leunende in tegenover elkander geplaatste zetels.
Rusça:
Они будут возлежать на ложах друг против друга.
Somalice:
Waxayna ku sugnaan sariiro iyagoo is qaabili.
Swahilice:
Wako juu ya viti wamekabiliana.
Uygurca:
ئۇلار نازۇنېمەتلىك باغلاردا، تەختلەر ئۈستىدە بىر - بىرىگە قارىشىپ ئولتۇرىدۇ
Japonca:
寝床の上で向かい合う。
Arapça (Ürdün):
«على سرر متقابلين» لا يرى بعضهم قفا بعض.
Hintçe:
बाग़ों में तख्तों पर (चैन से) आमने सामने बैठे होगे
Tayca:
อยู่บนเตียงหันหน้าเข้าหากัน
İbranice:
וינוחו על ספות, זה לצד זה
Hırvatça:
na divanima, jedni naspram drugih, sjedit će;
Rumence:
pe paturi faţă în faţă.
Transliteration:
AAala sururin mutaqabileena
Türkçe:
Karşılıklı koltuklar üzerindedirler.
Sahih International:
On thrones facing one another.
İngilizce:
Facing each other on Thrones (of Dignity):
Azerbaycanca:
Onlar taxtlar üstündə bir-biri ilə üzbəüz əyləşəcəklər.
Süleyman Ateş:
Tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar.
Diyanet Vakfı:
Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.
Erhan Aktaş:
Karşılıklı tahtlar üzerinde.
Kral Fahd:
karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları halde,
Hasan Basri Çantay:
Birbiriyle karşılıklı tahtlar üzerinde.
Muhammed Esed:
mutluluk tahtları üzerinde birbirlerine (sevgi ile) bakışarak.
Gültekin Onan:
Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
Ali Fikri Yavuz:
Karşılıklı tahtlar üzerinde...
Portekizce:
Reclinados sobre leitos, mirando-se uns aos outros, de frente.
İsveççe:
På högsäten [skall de sitta] vända mot varandra.
Farsça:
در حالی که بر تخت هایی روبه روی یکدیگر [تکیه زده اند،]
Kürtçe:
لەسەر تەخت و کورسیە ڕازاوەکان بەرامبەر یەکتر دانیشتوون
Özbekçe:
Сўрилар устида бир-бирларига қараган ҳолларида бўлурлар.
Malayca:
Mereka duduk berhadap-hadapan di atas pelamin-pelamin kebesaran;
Arnavutça:
në kolltuqe, njëri përballë tjetrit,
Bulgarca:
на престоли един срещу друг.
Sırpça:
на диванима, једни према другим, седеће;
Çekçe:
ležet budou proti sobě na lůžkách.
Urduca:
جن میں وہ عزت کے ساتھ رکھے جائیں گے تختوں پر آمنے سامنے بیٹھیں گے
Tacikçe:
бар тахтҳое, ки рӯбарӯи ҳаманд.
Tatarca:
Яхшы диваннарга бер-берсенә каршы утырып рәхәтләнерләр.
Endonezyaca:
di atas takhta-takhta kebesaran berhadap-hadapan.
Amharca:
ፊት ለፊት የሚታያዩ ሲሆኑ በአልጋዎች ላይ (ይንፈላሰሳሉ)፡፡
Tamilce:
கட்டில்கள் மீது ஒருவரை ஒருவர் நேருக்கு நேர் பார்த்தவர்களாக இருப்பார்கள்.
Korece:
옥좌에 앉아 서로 마주보고 앉아서
Vietnamca:
Tựa mình trên những chiếc tràng kỷ, mặt đối mặt.
Ayet Linkleri: