Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

37

Sûredeki Ayet No: 

148

Ayet No: 

3936

Sayfa No: 

451

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَىٰ حِينٍ

Çeviriyazı: 

feâmenû femetta`nâhüm ilâ ḥîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.

Diyanet İşleri: 

Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken inandılar da onları muayyen bir zamanadek yaşattık, geçindirdik.

Şaban Piriş: 

Ona iman ettiler, biz de onlara bir süreye kadar geçimlik verdik.

Edip Yüksel: 

İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.

Ali Bulaç: 

Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.

Suat Yıldırım: 

Yûnus onları tekrar hakka çağırınca, bu sefer iman ettiler. Biz de belirli bir süreye kadar onları hayattan istifade ettirdik.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

37:147

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onlar inandılar. Biz de onları bir vakte kadar nimetlendirdik.

Bekir Sadak: 

Ne oluyorsunuz? Ne bicim hukmediyorsunuz?

İbni Kesir: 

Nihayet ona inandılar, Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.

Adem Uğur: 

Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.

İskender Ali Mihr: 

Böylece âmenû oldular (Allah´a ulaşmayı dilediler). Bunun üzerine onları bir süre kadar metalandırdık (faydalandırdık).

Celal Yıldırım: 

Onlar da artık Ona imân ettiler. Bu sebeple biz de onları bir süreye kadar yararlandırıp geçindirdik.

Tefhim ul Kuran: 

Sonunda ona iman ettiler, biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.

Fransızca: 

Ils crurent, et Nous leur donnâmes jouissance de la vie pour un temps.

İspanyolca: 

Creyeron y les permitimos gozar por algún tiempo.

İtalyanca: 

Credettero e concedemmo loro temporaneo godimento.

Almanca: 

Dann verinnerlichten sie den Iman, dann gewährten WIR ihnen Verbrauchsgüter bis zur einer Zeit.

Çince: 

他们便归信他,我使他们享乐至一定期。

Hollandaca: 

En zij geloofden: daarom lieten wij hun dit leven nog voor eenigen tijd genieten.

Rusça: 

Они уверовали, и Мы позволили им пользоваться благами до определенного времени.

Somalice: 

Wayna rumeeyeen, waxaana uraaxaynay (sugnay) tan iyo mudo.

Swahilice: 

Basi wakaamini, na tukawastarehesha kwa muda.

Uygurca: 

(ئۇلار ۋەدە قىلىنغان ئازابنى كۆرگەن چاغدا) ئىمان ئېيتتى. مۇئەييەن مۇددەتكىچە (يەنى ئەجىلى يەتكەنگە قەدەر) ئۇلارنى (ھاياتتىن) بەھرىمەن قىلدۇق

Japonca: 

かれらが信仰に入ったので,われはしばし現世の享楽を許した。

Arapça (Ürdün): 

«فآمنوا» عند معاينة العذاب الموعودين به «فمتعناهم» أبقيناهم ممتعين بمالهم «إلى حين» تنقضي آجالهم فيه.

Hintçe: 

तो वह लोग (उन पर) ईमान लाए फिर हमने (भी) एक ख़ास वक्त तक उनको चैन से रखा

Tayca: 

แล้วพวกเขาก็ศรัทธา ดังนั้น เราจึงปล่อยให้พวกเขามีความสุขสำราญชั่วระยะเวลาหนึ่ง

İbranice: 

והם האמינו, על כן נתנו להם ליהנות לזמן מה

Hırvatça: 

i oni povjerovaše, i njima dadosmo da do roka određenog uživaju.

Rumence: 

Ei au crezut şi Noi le-am dăruit bucurii o vreme.

Transliteration: 

Faamanoo famattaAAnahum ila heenin

Türkçe: 

Onlar inandılar. Biz de onları bir vakte kadar nimetlendirdik.

Sahih International: 

And they believed, so We gave them enjoyment [of life] for a time.

İngilizce: 

And they believed; so We permitted them to enjoy (their life) for a while.

Azerbaycanca: 

Nəhayət, onlar ona (Yunisə) iman gətirdilər və Biz də onlara müəyyən vaxtadək (ömürlərinin axırına kimi) gün-güzəran verdik.

Süleyman Ateş: 

İnandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.

Diyanet Vakfı: 

Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.

Erhan Aktaş: 

Bu sefer îmân ettiler. Biz de onları belli bir süre yararlandırdık.

Kral Fahd: 

Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.

Hasan Basri Çantay: 

Nihayet ona îman etdiler de kendilerini bir zamana kadar geçindirdik.

Muhammed Esed: 

Onlar, (bu defa ona) inandılar; bunun üzerine Biz, verilen süre zarfında onlara mutlu bir hayat yaşattık.

Gültekin Onan: 

Sonunda ona inandılar, biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.

Ali Fikri Yavuz: 

Nihayet (Yunus peygamberin gaybubetinde azab gören kavmi) ona iman ettiler de onları ömürlerinin sonuna kadar geçindirdik.

Portekizce: 

E creram nele, e lhes permitimos deleitarem-se por algum tempo.

İsveççe: 

och de trodde [nu på honom] och Vi lät dem glädjas åt livet ännu en tid.

Farsça: 

پس ایمان آوردند در نتیجه آنان را تا پایان عمرشان [از نعمت ها و مواهب خود] بهره مند کردیم.

Kürtçe: 

گەلەکەش باوەڕیان ھێنا و بەو ھۆیەوە بەھرەمەندمان کردن لەژیان تا ماوەیەك

Özbekçe: 

Бас, иймон келтирдилар. Кейин Биз уларни маълум муддат баҳраманд қилдик.

Malayca: 

(Setelah berlaku apa yang berlaku) maka mereka pun beriman, lalu Kami biarkan mereka menikmati kesenangan hidup hingga ke suatu masa (yang ditetapkan bagi masing-masing).

Arnavutça: 

dhe ata besuan, prandaj iu dhamë jetë të këndshme deri një kohë.

Bulgarca: 

И повярваха те, и ги оставихме да се наслаждават до време.

Sırpça: 

и они повероваше, и њима смо дали да уживају до одређеног рока.

Çekçe: 

a uvěřili a užívání života jsme jim na čas popřáli.

Urduca: 

وہ ایمان لائے اور ہم نے ایک وقت خاص تک انہیں باقی رکھا

Tacikçe: 

Онҳо имон оварданд ва то зинда буданд, бархурдорияшон додем.

Tatarca: 

Һәм бу юлы һәммәсе иман китерделәр, вә Без дә аларны билгеләнгән әҗәлләренә чаклы малларыннан файдаландырдык, тыныч яшәттек.

Endonezyaca: 

Lalu mereka beriman, karena itu Kami anugerahkan kenikmatan hidup kepada mereka hingga waktu yang tertentu.

Amharca: 

አመኑም፡፡ እስከ ጊዜ ድረስም አጣቀምናቸው፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் நம்பிக்கை கொண்டனர். ஆகவே, நாம் அவர்களுக்கு ஒரு காலம் வரை சுகமளித்தோம்.

Korece: 

그들이 믿음을 가겼더라 그리하여 하나님은 그들에게 잠시동안 그들의 삶을 즐기도록 허락하였노라

Vietnamca: 

(Đám dân đó), họ đã có đức tin nên TA đã cho họ hưởng lạc (sống trên thế gian) đến một thời gian (ấn định).