Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

34

Sûredeki Ayet No: 

31

Ayet No: 

3637

Sayfa No: 

431

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن نُّؤْمِنَ بِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَلَا بِالَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمْ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ الْقَوْلَ يَقُولُ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَا أَنتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ

Çeviriyazı: 

veḳâle-lleẕîne keferû len nü'mine bihâẕe-lḳur'âni velâ billeẕî beyne yedeyh. velev terâ iẕi-żżâlimûne mevḳûfûne `inde rabbihim. yerci`u ba`ḍuhüm ilâ ba`ḍin-lḳavle. yeḳûlü-lleẕîne-stuḍ`ifû lilleẕîne-stekberû levlâ entüm lekünnâ mü'minîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kâfirler: "Biz ne bu Kur'ân'a inanırız, ne de ondan öncekilere." dediler. Fakat o zalimler yakalanıp Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman, birbirlerine söz atarken bir görsen! Bir taraftan zayıf düşürülenler, o büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz mutlaka mümin olurduk" derler.

Diyanet İşleri: 

İnkar edenler: "Bu Kuran'a ve ondan öncekilere inanmayacağız" dediler. Sen bu zalimleri, Rablerinin huzurunda dikilmiş oldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! Güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık" derler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve kafir olanlar, biz dediler, ne şu Kur'an'a inanırız, ne de ondan önceki kitaplara. Bir görmeliydin zalimlerin, Rablerinin katında öylece kalakaldıkları ve birbirlerinin sözlerini kesip söylendikleri günkü hallerini; o zayıf ve aşağılık sanılanlar, ululuk satanlara derler ki: Siz olmasaydınız biz mutlaka inanırdık.

Şaban Piriş: 

Kâfirler: Biz, bu Kur’an’a da ondan öncekilere de asla iman etmeyiz, derler. Oysa o zalimler, Rablerinin huzurunda tutuldukları zaman ve birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydınız, elbette biz mümin olurduk, derler.

Edip Yüksel: 

İnkarcılar, "Biz ne bu Kuran'a ne de ondan öncekilere inanmayız," dediler. Zalimleri, Rab'leri huzurunda duruşma sırasında birbiriyle atışırken bir görseydin! (Öğrenim, araştırma, ekonomik, politik v. b. yönlerden) güçsüzleştirilenler, büyüklük taslamış olanlara, "Siz olmasaydınız biz inanan kişiler olurduk," derler.

Ali Bulaç: 

İnkar edenler dedi ki: "Biz kesin olarak, ne bu Kur'an'a inanırız, ne ondan önceki (indirile)ne." Sen o zulmedenleri, Rableri huzurunda tutuklanmış olarak görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler). Za'fa uğratılan (müstaz'af)lar, büyüklük taslayanlara derler ki: "Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler mü'min (kimse)ler olurduk."

Suat Yıldırım: 

Kâfirler: “Biz ne bu Kur'ân’a, ne de bundan öncekilere inanırız.” derler. O zalimleri; sen, Rab’lerinin huzuruna duruşma için getirildiklerinde, birbirlerine laf atarken bir görseydin! Zebûn edilen, dünyada güçsüz bırakılanlar o kibirli olan önderlerine: “Ah! Sizin yüzünüzden bu hallere düştük, siz olmasaydınız biz de iman edecektik!” diyecekler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve kâfir olanlar dediler ki: «Elbette biz ne Kur´an´a inanırız ve ne de onun önündekine.» Eğer o zalimleri Rablerinin huzurunda tevkif edilmiş oldukları zaman görecek olsan, (pek acaib bir manzara görmüş olursun) bazısı bazısına söz çevirir. Zayıf sayılmış olanlar kendilerini büyük görmüş olanlara der ki: «Eğer siz olmasa idiniz, elbette biz mü´minler olmuş olurduk.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur'an'a da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık!"

Bekir Sadak: 

Ey insanlar! Sizi Bana yaklastiracak olan ne mallariniz ve ne de cocuklarinizdir

İbni Kesir: 

Küfretmiş olanlar dediler ki: Biz kesin olarak ne bu Kur´an´a ne de ondan öncekilere inanırız. Bir görseydin, hani zalimler Rabblarının huzurunda dikilmişler, bir kısmı bir kısmına söz atıyordu. Güçsüz sayılanlar büyüklük taslayanlara diyorlardı ki: Siz olmasaydınız biz, muhakkak inananlar olurduk.

Adem Uğur: 

Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur´an´a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler.

İskender Ali Mihr: 

Ve kâfirler: &quot

Celal Yıldırım: 

Küfredenler dediler ki: «Biz elbette ne bu Kur´ân´a inanırız, ne de önündeki (önce indirilenlere inanırız.» Bu zâlimleri, Rablarının huzurunda durduruldukları zaman bir görsen, sözü birbirlerinin üzerine atıp tutar, evirip çevirirler. İçlerinden zayıf ve âciz sayılanlar, büyüklük taslayanlara : «Siz olmasaydınız bizler elbette mü´minler olurduk» derler.

Tefhim ul Kuran: 

Küfretmekte olanlar dedi ki: «Biz kesin olarak, ne bu Kur´an´a inanırız, ne de ondan önceki (indirile)ne.» Sen o zulmetmekte olanları, Rableri huzurunda tutuklanmış olarak bir görsen

Fransızca: 

Et ceux qui avaient mécru dirent : "Jamais nous ne croirons à ce Coran ni à ce qui l'a précédé". Et si tu pouvais voir les injustes seront debout devant leur Seigneur, se renvoyant la parole les uns aux autres ! Ceux que l'on considérait comme faibles diront à ceux qui s'enorgueillissaient : "Sans vous, nous aurions certes été croyants".

İspanyolca: 

Los infieles dicen: «No creemos en este Corán ni en sus precedentes». Si pudieras ver a los impíos, de pie ante su Señor, recriminándose unos a otros. Los que fueron débiles dirán a los que fueron altivos: «Si no llega a ser por vosotros, habríamos creído».

İtalyanca: 

I miscredenti dicono: «Non crederemo mai in questo Corano e neppure a ciò che lo precede». Se potessi vedere quando gli ingiusti saranno davanti al loro Signore, immobili s'interpelleranno gli uni con gli altri. E coloro che erano considerati deboli diranno a quelli erano tronfi d'orgoglio: «Se non fosse stato per voi, certamente avremmo creduto».

Almanca: 

Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, sagten: "Wir werden niemals den Iman verinnerlichen weder an diesen Quran, noch an das, was vor ihm war." Und (Erstaunliches wirst du erleben), würdest du nur sehen, wenn die Unrecht-Begehenden vor ihrem HERRN eingesperrt werden, während die einen den anderen das Gesagte beantworten. Diejenigen, die unterdrückt wurden, sagen denjenigen, die sich in Arroganz erhoben: "Wäret ihr nicht, wären wir doch Mumin gewesen!"

Çince: 

不信道的人们说:我们决不信这《古兰经》,也不信以前的经典。假若你得见不义的人们被拘留在他们的主那里的时候,他们互相辩驳,被欺负的人们将对骄傲的人们说:假若没有你们,我们必定是信道的。

Hollandaca: 

De ongeloovigen zeggen: Wij zullen op geenerlei wijze in dezen Koran gelooven, noch in dat gene, wat vóór deze werd geopenbaard. Indien gij het slechts kondet zien, als de onrechtvaardigen voor hunnen Heer zullen worden geplaatst. Zij zullen elkander verwijtingen doen. De zwakken zullen tot de machtigen der aarde zeggen: Zonder u, zouden wij waarlijk ware geloovigen zijn geweest.

Rusça: 

Неверующие сказали: "Мы никогда не уверуем ни в этот Коран, ни в то, что было до него". Если бы ты видел беззаконников, когда они будут стоять перед их Господом, отвечая друг другу словами. Те, которые были слабыми, скажут тем, которые превозносились: "Если бы не вы, то мы стали бы верующими".

Somalice: 

Waxay dheheenna kuwii galoobay rumeynmayno quraankan iyo kuwii ka horreeyey midna, hadaad arki labayd daalimiinta oo taagan Eebe agtiisa (qiyaamada) oo qaarkood qaarka kale hadal u celin ooy ku dhihi kuwii raaciyadda ahaa kuwii madaxda ahaa ee isla wayna, hadaydaan jirin waxaan ahaan laheyn Mu'miniin. (waxaad arki laheyd arin weyn oo lala yaabo).

Swahilice: 

Na walisema walio kufuru: Hatutaiamini Qur'ani hii, wala yaliyo kuwa kabla yake. Na ungeli waona madhaalimu watapo simamishwa mbele ya Mola wao Mlezi, wakirudishiana maneno wao kwa wao! Wanyonge wakiwaambia walio takabari: Lau kuwa si nyinyi, bila ya shaka tungeli kuwa Waumini sisi.

Uygurca: 

كاپىرلار: «بۇ قۇرئانغا ۋە ئۇنىڭدىن ئىلگىرىكى كىتابلارغا ھەرگىز ئىشەنمەيمىز» دەيدۇ. ئەگەر زالىملارنى پەرۋەردىگارىڭنىڭ دەرگاھىدا توختىتىپ قويۇلغان چاغدا بەزىسى بەزىسى بىلەن جېدەللىشىۋاتقاندا كۆرسەڭ ئىدىڭ (ئەلۋەتتە قورقۇنچلۇق ھالنى كۆرەتتىڭ)، بوزەك قىلىنغانلار چوڭچىلىق قىلغانلارغا: «ئەگەر سىلەر بولمىساڭلار بىز چوقۇم ئىمان ئېيتاتتۇق» دەيدۇ

Japonca: 

信じない者は,「わたしたちはこのクルアーンも信じないし,またこれ以前にあった啓典も信じません。」と言う。不義を行った者が,主の御前に立たされる時の姿を,あなたに見せてやりたいもの。かれらは互いに(外に罪を負わせて)罵り合う。無力であった者は微慢であった者に言う。「あなたがたが,いなかったら,わたしたちはきっと,信者になっていましたのに。」

Arapça (Ürdün): 

«وقال الذين كفروا» من أهل مكة «لن نؤمن بهذا القرآن ولا بالذي بين يديه» أي تقدمه كالتوراة والإنجيل الدالين على البعث لإنكارهم له قال تعالى فيهم «ولو ترى» يا محمد «إذ الظالمون» الكافرون «موقوفون عند ربهم يرجع بعضهم إلى بعض القول يقول الذين استضعفوا» الأتباع «للذين استكبروا» الرؤساء «لولا أنتم» صددتمونا عن الإيمان «لكنا مؤمنين» بالنبي.

Hintçe: 

और जो लोग काफिर हों बैठे कहते हैं कि हम तो न इस क़ुरान पर हरगिज़ ईमान लाएँगे और न उस (किताब) पर जो इससे पहले नाज़िल हो चुकी और (ऐ रसूल तुमको बहुत ताज्जुब हो) अगर तुम देखो कि जब ये ज़ालिम क़यामत के दिन अपने परवरदिगार के सामने खड़े किए जायेंगे (और) उनमें का एक दूसरे की तरफ (अपनी) बात को फेरता होगा कि कमज़ोर अदना (दरजे के) लोग बड़े (सरकश) लोगों से कहते होगें कि अगर तुम (हमें) न (बहकाए) होते तो हम ज़रूर ईमानवाले होते (इस मुसीबत में न पड़ते)

Tayca: 

และบรรดาผู้ปฏิเสธศรัทธากล่าวว่า “เราจะไม่ศรัทธาต่ออัลกุรอานนี้ และต่อสิ่งที่มีมาก่อนอัลกุรอาน” และหากเจ้า (มุฮัมมัด)ได้เห็น เมื่อบรรดาผู้อธรรมจะถูกให้หยุดยืนต่อหน้าพระเจ้าของพวกเขา บางคนในพวกเขาจะกล่าวชัดถ้อยคำแก่อีกคนหนึ่ง บรรดาผู้อ่อนแอกว่า (ลูกน้อง) กล่าวแก่บรรดาผู้หยิ่งยะโส(หัวหน้า) ว่า “หากมิใช่พวกท่านแล้ว แน่นอน พวกเราคงได้เป็นผู้ศรัทธากันแล้ว”

İbranice: 

ואלה אשר כפרו אמרו: 'לא נאמין בקוראן הזה, ולא באשר לפניו,' אך אם רק תראה אותם כאשר הם ייאלצו לעמוד בפני ריבונם, הם יתחילו להאשים זה את זה, ואלה החלשים יגידו לאלה היהירים: 'לולא אתם, כי אז, היינו מאמינים

Hırvatça: 

A oni koji ne vjeruju govore: "Mi nećemo vjerovati u ovaj Kur'an niti u Knjige prije njega!" A kad bi samo vidio kad oni koji su učinili zulum pred Gospodarom svojim budu sabrani i kad stanu među sobom razgovarati: "Da vas nije bilo, sigurno bismo bili vjernici!", reći će oni koji su tlačeni bili onima koji su oholi bili.

Rumence: 

Cei care tăgăduiesc spun: “Niciodată nu vom crede în acest Coran şi nici în cele de dinaintea lui.” Dacă ai vedea! Când nedrepţii vor sta înaintea Domnului lor îşi vor întoarce unii altora vorba. Cei care au fost umiliţi vor spune celor îngâmfaţi: “Fără

Transliteration: 

Waqala allatheena kafaroo lan numina bihatha alqurani wala biallathee bayna yadayhi walaw tara ithi alththalimoona mawqoofoona AAinda rabbihim yarjiAAu baAAduhum ila baAAdin alqawla yaqoolu allatheena istudAAifoo lillatheena istakbaroo lawla antum lakunna mumineena

Türkçe: 

Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur'an'a da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık!"

Sahih International: 

And those who disbelieve say, "We will never believe in this Qur'an nor in that before it." But if you could see when the wrongdoers are made to stand before their Lord, refuting each other's words... Those who were oppressed will say to those who were arrogant, "If not for you, we would have been believers."

İngilizce: 

The Unbelievers say: "We shall neither believe in this scripture nor in (any) that (came) before it." Couldst thou but see when the wrong-doers will be made to stand before their Lord, throwing back the word (of blame) on one another! Those who had been despised will say to the arrogant ones: "Had it not been for you, we should certainly have been believers!"

Azerbaycanca: 

(Kitab əhlinin mö’minləri məkkəlilərə: “Biz sizin peyğəmbərinizin vəsflərini öz kitablarımızda görmüşük”,- söylədikləri zaman) kafir olanlar dedilər: “Biz nə bu Qur’ana, nə də ondan əvvəlkilərə (Tövrata və İncilə) inanırıq!” (Ya Rəsulum!) Kaş sən o zalımları (haqq-hesab üçün) Rəbbinin hüzurunda saxlanılıb bir-birinə söz qaytardıqları (bir-birini təqsirləndirib məzəmmət etdikləri) və acizlərin (dünyada) özlərini yuxarı tutanlara (tabe olanların öz rəislərinə): “Əgər siz olmasaydınız, biz mütləq mö’min olardıq!” – dedikləri zaman görəydin.

Süleyman Ateş: 

İnkar edenler dediler ki: "Biz ne bu Kur'an'a, ne de bundan öncekilere inanırız." Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen: Zayıf düşürülenler, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk." diyorlar.

Diyanet Vakfı: 

Kafir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler.

Erhan Aktaş: 

Kâfirler, “Biz ne bu Kur’an’a ne de ondan önce gelene asla inanmayacağız.” dediler. Sen bu zâlimleri, Rabb’leri huzuruna çıkarıldıklarında nasıl birbirlerine sataştıklarını bir görsen! Güçsüzler, büyüklük taslayan kimselere, “Eğer siz olmasaydınız, biz kesinlikle inananlardan olurduk.” derler.

Kral Fahd: 

Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur’an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: «Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk» derler.

Hasan Basri Çantay: 

O küfredenler. «Biz ne bu Kur´ana, ne de ondan öncekilere asla inanmayız» dedi (ler). O zaalimler Rablerinin dîvânında mevkuf dururlarken, sözü (kabahati) birbirine evirib çevirir (lerken, içlerinden) zâif sayılanlar o büyüklük taslayanlara: «Siz olmasaydınız muhakkak ki biz mü´minler (den) olmuşduk» derler (ken) sen bir görmelisin!

Muhammed Esed: 

(Ama) hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Biz ne bu Kuran´a inanırız, ne de önceki vahiylerden bugüne kalanlara!" dediler. Sen (Hesap Günü) Rablerinin huzurunda suçu birbirlerinin üzerine atıp durdukları zaman bu zalimleri(n halini) bir görseydin! (Yeryüzünde) güçsüz olanlar küstahça böbürlenenlere: "Siz olmasaydınız kesinlikle inanmışlardan olurduk!" diyeceklerdir.

Gültekin Onan: 

Küfredenler dedi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

O küfre varanlar: “- Biz, asla ne bu Kur’an’a inanırız, ne de ondan öncekine (Tevrat ve İncil’e).” dediler. Fakat sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda durdurulurlarken sözü birbirlerine çevirerek, düşükler, o büyüklük taslıyanlara: “- Siz olmasaydınız muhakkak biz iman ederdik.” dedikleri zaman bir göreydin!...

Portekizce: 

Os incrédulos dizem: Jamais creremos neste Alcorão, tampouco nos (Livros) que o precederam. Ah, se pudesses ver osiníquos reprovarem-se reciprocamente, quando compararem ante seu Senhor! Os seguidores dirão aos que seensoberbeceram: Se não fosse por vós, teríamos sido fiéis!

İsveççe: 

Och de som förnekar sanningen säger: "Vi kommer aldrig att tro på denna Koran eller på det som ännu består av äldre tiders uppenbarelser!" Om du kunde se hur de orättfärdiga, när de [på Domens dag] förs inför sin Herre, kastar skulden på varandra och de svagare säger till dem som ansåg sig stå över de andra: "Om ni inte [hade vilselett oss] skulle vi säkert ha blivit troende!"

Farsça: 

و کافران گفتند: ما به این قرآن و کتاب هایی که پیش از آن بوده است، هرگز ایمان نمی آوریم. و اگر ستمکاران را زمانی که در پیشگاه پروردگارشان [برای محاکمه] بازداشت شده اند، ببینی در حالی که هر کدام گناه و بدبختی خود را بر عهده دیگری می اندازد [امر عجیبی می بینی] مستضعفان به مستکبران می گویند: اگر شما سر راه ما نبودید یقیناً ما مؤمن بودیم.

Kürtçe: 

وە ئەوانەی بێ باوەڕ بوون ووتیان ئێمە ھەرگیز باوەڕ ناھێنین بەم قورئانە و بەو کتێبانەش پێش ئەم (قورئانە) ھاتوون خۆزگە دەتبینی کاتێك ئەو ستەمکارانە ڕادەگیرێن لەبەردەم (دادگای) پەروەردگاریاندا قسەو تاوان ئاڕاستەی یەکتر دەکەن لاوازو ژێردەستە کراوان دەڵێن بەوانەی خۆیان بەگەورە دەزانی (بە دەسەڵاتدارەکان) ئەگەر ئێوە نەبوونایە بێگومان ئێمە باوەڕدار دەبووین

Özbekçe: 

Куфр келтирганлар: «Ушбу Қуръонга ҳам, ундан олдинги нарсага ҳам ҳеч иймон келтирмаймиз», дедилар. Агар сен ўша золимларни Роббилари ҳузурида турғазиб қўйилганларида бир-бирларига гап қайтараётганларини кўрсанг эди. Ўшанда заиф саналганлар мутакаббирлик қилганларга: «Сиз бўлмаганингизда, албатта, биз мўмин бўлар эдик», дерлар. (Қуръонга ҳам, ундан олдинги китобларга ҳам ҳеч қачон иймон келтирмаймиз, деган ўша золимларни қиёмат куни маҳшаргоҳда Роббилари ҳузурида турғазиб қўйилганларида ҳар бири ўзини оқлаш учун бир-бирига гап қайтараётганларини кўрсанг эди. Ажойиб бир ҳолатни, яъни, бу дунёдаги мутакаббирлик, манманлик ва туғёндан асар ҳам қолмаганини кўрар эдинг. Улар иккига бўлиниб олиб, бир-бирларига айб ағдаришларини кўрар эдинг. Айб сизларда, сизларнинг гапингизга кириб, биз ҳам кофир бўлдик, мана, оқибат нима бўлди?! дейдилар.)

Malayca: 

Dan orang-orang yang kafir berkata: Kami tidak akan beriman sama sekali kepada Al-Quran ini dan tidak juga kepada Kitab-kitab ugama yang terdahulu daripadanya". Dan (sungguh ngeri) kalau engkau melihat ketika orang-orang yang zalim itu dibawa berdiri di hadapan Tuhan mereka (untuk dihisab), masing-masing tuduh menuduh antara satu dengan yang lain. Orang-orang yang tertindas berkata kepada orang-orang yang sombong takbur (yang menjadi ketuanya): "Kalaulah tidak kerana kamu (menindas dan memperdayakan kami), tentulah kami sudah menjadi orang yang beriman".

Arnavutça: 

Dhe, ata që nuk besojnë, thonë: “Na, nuk do të besojmë kurrësesi në këtë Kur’an, as në ato që kanë qenë para tij (Kur’anit)”. E, sikur t’i shihje zullumqarët kur të ndalen para Zotit të tyre dhe kur t’i shkëmbejnë fjalët me njëri-tjetrin, do t’u thonë ata që konsideroheshin të dobët – atyre që madhështoheshin: “Sikur të mos kishit qenë ju, na do të ishim muslimanë”.

Bulgarca: 

И рекоха неверниците: “Не ще повярваме нито в този Коран, нито в низпосланото преди него.” Но да би видял как угнетителите, изправени пред техния Господ, се обвиняват един друг! Онези, които са били слаби, казват на горделивите: “Ако не бяхте вие, непрем

Sırpça: 

А они који не верују говоре: „Ми нећемо да верујемо у овај Кур'ан нити у Књиге пре њега!“ А кад би само видео незнанобошце кад пред својим Господаром буду заустављени и кад стану међу собом да се препиру: „Да вас није било, сигурно бисмо били верници!“ Рећи ће охолници потлаченима.

Çekçe: 

Ti, kdož neuvěřili, říkají: 'Neuvěříme v Korán tento ani v to, co před ním bylo zjeveno.' Kéž bys jen mohl vidět, až nespravedliví před Pána svého budou postaveni a budou se vzájemně napadat slovy. A řeknou ti, kdo byli utištění, těm, kdo domýšliví byli:

Urduca: 

یہ کافر کہتے ہیں کہ "ہم ہرگز اِس قرآن کو نہ مانیں گے اور نہ اس سے پہلے آئی ہوئی کسی کتاب کو تسلیم کریں گے" کاش تم دیکھو اِن کا حال اُس وقت جب یہ ظالم اپنے رب کے حضور کھڑے ہوں گے اُس وقت یہ ایک دوسرے پر الزام دھریں گے جو لوگ دنیا میں دبا کر رکھے گئے تھے وہ بڑے بننے والوں سے کہیں گے کہ "اگر تم نہ ہوتے تو ہم مومن ہوتے"

Tacikçe: 

Ва кофирон гуфтанд: «Мо на ба ин Қуръон имон меоварем ва на ба китобҳои пеш аз он!» Агар бубинӣ он рӯз, ки ситамкоронро ба пешгоҳи Парвардигорашон нигоҳ доранд, ҳар кас гуноҳи худ ба гардани дигаре андозад. Забуншудагон пайравон ба қудратмандон (сардорон) гӯянд: «Агар шумо набудед, мо имон оварда будем».

Tatarca: 

Кәферләр әйттеләр: "Без бу Коръәнгә һәм элек иңдерелгән китапларга да ышанмыйбыз", – дип. Әгәр син ул залимнәрнең Аллаһу хозурында хисап өчен туктаганнарын күрсәң, вә сүзләрен ишетсәң, азган олугъларга ияреп азган түбән халык әйтерләр: "Ий сез, безне аздыручы тәкәббер олугъларыбыз, әгәр сез дөньяда булмаган булсагыз иде, әлбәттә, без Коръән белән гамәл кылып хак мөэмин булган булыр идек", – дип.

Endonezyaca: 

Dan orang-orang kafir berkata: "Kami sekali-kali tidak akan beriman kepada Al Quran ini dan tidak (pula) kepada kitab yang sebelumnya". Dan (alangkah hebatnya) kalau kamu lihat ketika orang-orang yang zalim itu dihadapkan kepada Tuhannya, sebahagian dari mereka menghadap kan perkataan kepada sebagian yang lain; orang-orang yang dianggap lemah berkata kepada orang-orang yang menyombongkan diri: "Kalau tidaklah karena kamu tentulah kami menjadi orang-orang yang beriman".

Amharca: 

እነዚያ የካዱትም በዚህ ቁርኣን በዚያ ከበፊቱ ባለውም (መጽሐፍ) በጭራሽ አናምንም አሉ፡፡

Tamilce: 

நிராகரிப்பவர்கள் கூறினார்கள்: “இந்த குர்ஆனையும் இதற்கு முன்னுள்ள (வேதத்)தையும் நாங்கள் அறவே நம்பிக்கை கொள்ள மாட்டோம்.” இன்னும், அநியாயக்காரர்கள் தங்கள் இறைவன் முன்னால் நிறுத்தி வைக்கப்பட்டு அவர்களில் சிலர் சிலரிடம் எதிர்த்து (பதில்) பேசுகிற சமயத்தை (நபியே!) நீர் பார்த்தால் (அக்காட்சி மிக பயங்கரமாக இருக்கும்). பெருமை அடித்த (தலை)வர்களுக்கு (அவர்களை பின்பற்றிய) பலவீனர்கள் கூறுவார்கள், “நீங்கள் இல்லை என்றால் நாங்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக ஆகியிருப்போம்.”

Korece: 

이때 불신자들은 우리는 결 코 이 꾸란도 믿지아니하며 그 이전에 온 것도 믿지 않는다고 하더라 그러나 죄지은 자들이 주님앞 에 불리워 왔을 때 그들은 서로가서로에게 비난함을 그대는 보리니지상에서 경멸받은 자들이 오만한자들에게 만일 너희가 없었더라면우리는 믿음을 가졌을텐데 라고 말할 수 있겠느뇨

Vietnamca: 

Những kẻ vô đức tin nói: “Chúng tôi sẽ không bao giờ tin vào Qur’an này và cũng không tin vào bất cứ Kinh Sách nào trước Nó.” Nếu Ngươi (hỡi Thiên Sứ) nhìn thấy được tình cảnh của những kẻ làm điều sai quấy bị bắt đứng trước mặt Thượng Đế của họ (thì Ngươi sẽ thấy) họ lời qua tiếng lại trách cứ nhau. Những kẻ yếu thế sẽ nói với những tên cường bạo: “Nếu các người không dẫn chúng tôi lầm lạc thì chúng tôi đã trở thành những người có đức tin rồi!”

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: