Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

29

Sûredeki Ayet No: 

53

Ayet No: 

3393

Sayfa No: 

403

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ ۚ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُّسَمًّى لَّجَاءَهُمُ الْعَذَابُ وَلَيَأْتِيَنَّهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Çeviriyazı: 

veyesta`cilûneke bil`aẕâb. velevlâ ecelüm müsemmel lecâehüm-l`aẕâb. veleye'tiyennehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azab elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat yine de, hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine mutlaka gelecektir.

Diyanet İşleri: 

Senden azabı acele bekliyorlar. Eğer süre belirtilmiş olmasaydı azap onlara hemen gelirdi. Ama yine de onlar farkına varmadan başlarına ansızın gelecektir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve senden, azabın çarçabuk gelmesini isterler ve muayyen bir zamanı olmasaydı azap, gelip çatardı onlara ve azap, onlara apansız gelecek ve onların haberleri bile olmayacak.

Şaban Piriş: 

Senden acele azap istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı elbette onlara hemen azap geliverirdi. Azap onlara haberleri olmadıkları bir sırada ansızın gelecektir.

Edip Yüksel: 

Azabı getirmen için sana meydan okuyorlar! Belirlemiş olduğumuz bir zaman olmasaydı, o azap onlara gelecekti. Onlara ansızın, haberleri olmadan gelecektir.

Ali Bulaç: 

Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

Suat Yıldırım: 

Senden çarçabuk başlarına azabı getirmeni istiyorlar.Eğer belirlenmiş bir vâdesi olmasaydı azap onlara muhakkak gelmişti bile!Fakat hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine ansızın gelecektir. [8,32]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve senden azabı alelacele isterler. Eğer muayyen bir akit olmasa idi elbette onlara azap geliverirdi. Ve muhakkak ki, onlara kendileri farkında olmaksızın gelecektir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Azabı senden çarçabuk istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o, hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda kuşku yok.

Bekir Sadak: 

29:58

İbni Kesir: 

Senden azabı çarçabuk isterler. Eğer belirtilmiş bir süre olmasaydı, azab onlara hemen gelirdi. Ama farkına varmadan o, kendilerine ansızın gelecektir.

Adem Uğur: 

Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.

İskender Ali Mihr: 

Ve azabı senden acele istiyorlar. Eğer zamanı belirlenmiş olmasaydı, azap onlara mutlaka (hemen) gelirdi. Ve (azap), onlara mutlaka ansızın ve onlar farkında değilken gelecek.

Celal Yıldırım: 

Senden azâbın hemen İnmesini isterler. Eğer belirlenmiş bir vakit olmasaydı, azâb onlara hemen gelirdi ve elbette farkına varmadıkları halde (bir gün) azâb kendilerine gelecektir.

Tefhim ul Kuran: 

Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı, herhalde onlara azab gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan o, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

Fransızca: 

Et ils demandent de hâter [la venue] du châtiment. S'il n'y avait pas eu un terme fixé, le châtiment leur serait certes venu. Et assurément, il leur viendra soudain, sans qu'ils en aient conscience.

İspanyolca: 

Y te piden que adelantes el castigo. Si no fuera porque ha sido prefijado, les habría ya alcanzado. Les vendrá, en verdad, de repente, sin presentirlo.

İtalyanca: 

Ti chiedono di affrettare il castigo. Se non ci fosse un termine stabilito, già sarebbe giunto il castigo. Verrà loro all'improvviso, senza che ne abbiano sentore.

Almanca: 

Und sie fordern dich zur Eile mit der Peinigung auf. Und gäbe es keine festgelegte Frist, gewiß käme die Peinigung zu ihnen. Und sie wird doch zu ihnen unerwartet kommen, während sie es nicht merken.

Çince: 

他们要求你早日昭示刑罚,假若没有定期,那末刑罚必已降临他们。当他们不知不觉的时候,刑罚必定忽然降临他们。

Hollandaca: 

Zij zullen van u eischen, dat gij de straf verhaast, welke zij u tarten op hen te doen nederkomen. Indien er echter geen bepaalde tijd voor hun uitstel ware geweest, zou de straf reeds op hen zijn nedergekomen; maar zij zal hen zekerlijk plotseling overvallen, en zij zullen het niet voorzien.

Rusça: 

Они торопят тебя с мучениями. Если бы не назначенный срок, то мучения уже явились бы к ним. Воистину, они явятся к ним внезапно, и они даже не почувствуют этого.

Somalice: 

waxay kaa dadajisan Cadaab, haddaynajirin muddo magacaaban waxaa u imaan lahaa Cadaabka, wuxuuna ugu imaanlahaa kado iyagoon ogayn.

Swahilice: 

Na wanakuhimiza waletewe adhabu kwa haraka. Na lau kuwa hapana wakati maalumu ulio wekwa, basi adhabu ingeli wajia, na ingeli watokea kwa ghafla, na hali wao hawana khabari.

Uygurca: 

ئۇلار سەندىن ئازابنىڭ چاپسان كېلىشىنى تەلەپ قىلىدۇ، اﷲ (ئۇلارنىڭ ھالاك بولۇشىنىڭ) مۇئەييەن ۋاقتىنى بەلگىلىمىگەن بولسا ئىدى، ئۇلارغا ئازاب ئەلۋەتتە (ئۇلار تەلەپ قىلغان ۋاقىتتىلا) كېلەتتى، ئۇلارغا ئازاب چوقۇم ئۇلار خەۋەرسىز ھالەتتە تۇرغاندا ئۇشتۇمتۇت كېلىدۇ

Japonca: 

かれらは懲罰を急ぐよう,あなたに求める。もし定められた期限がなかったならば,懲罰は必ずかれらに来るであろう。かれらが気付かない中に,突然必ず襲うであろう。

Arapça (Ürdün): 

«ويستعجلونك بالعذاب ولولا أجل مسمى» له «لجاءَهم العذاب» عاجلاً «ولياتينَّهم بغتةً وهم لا يشعرون» بوقت إتيانه.

Hintçe: 

और (ऐ रसूल) तुमसे लोग अज़ाब के नाज़िल होने की जल्दी करते हैं और अगर (अज़ाब का) वक्त मुअय्यन न होता तो यक़ीनन उनके पास अब तक अज़ाब आ जाता और (आख़िर एक दिन) उन पर अचानक ज़रुर आ पड़ेगा और उनको ख़बर भी न होगी

Tayca: 

และพวกเขาเร่งเร้าเจ้า ในเรื่องการลงโทษ และหากมิใช่เวลาที่ถูกกำหนดไว้แล้ว การลงโทษก็จะเกิดขึ้นแก่พวกเขาอย่างแน่นอน และมันจะเกิดขึ้น แก่พวกเขาโดยฉับพลันอย่างแน่นอนโดยที่พวกเขาไม่รู้สึกตัว

İbranice: 

דורשים ממך לזרז את עונשם, אך לולא היה קבוע למועד מסוים היה כבר בא עליהם העונש, ואולם הוא יבוא עליהם בהפתעה, בלי שירגישו

Hırvatça: 

Oni traže od tebe da ih što prije stigne kazna. A da nije određenog roka, kazna bi im došla, a doći će im, sigurno, iznenada, a oni je neće predosjetiti.

Rumence: 

Ei îţi cer să grăbeşti osânda. Dacă nu ar fi fost un anumit soroc, osânda le-ar fi venit pe loc fără ca ei să o simtă.

Transliteration: 

WayastaAAjiloonaka bialAAathabi walawla ajalun musamman lajaahumu alAAathabu walayatiyannahum baghtatan wahum la yashAAuroona

Türkçe: 

Azabı senden çarçabuk istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o, hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda kuşku yok.

Sahih International: 

And they urge you to hasten the punishment. And if not for [the decree of] a specified term, punishment would have reached them. But it will surely come to them suddenly while they perceive not.

İngilizce: 

They ask thee to hasten on the Punishment (for them): had it not been for a term (of respite) appointed, the Punishment would certainly have come to them: and it will certainly reach them,- of a sudden, while they perceive not!

Azerbaycanca: 

(Müşriklər istehza ilə) səni tələsdirib əzabın tez gəlməsini istəyirlər. Əgər (bunun üçün) əvvəlcədən müəyyən edilmiş bir vaxt olmasaydı, sözsüz ki, əzab onlara gələrdi. Şübhəsiz ki, (əzab) onlara qəflətən, özləri də hiss etmədən gələcəkdir.

Süleyman Ateş: 

Senden azabı çabuk istiyorlar. Eğer (azab için) belirtilmiş bir süre olmasaydı, onlara hemen azab gelirdi. Fakat hiç farkına varmadıkları bir sırada o, kendilerine ansızın gelecektir.

Diyanet Vakfı: 

Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.

Erhan Aktaş: 

Senden azâbı hemen getirmeni istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir zaman olmasaydı, azâp onlara elbette gelmişti. Ve o, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın gelecek.

Kral Fahd: 

Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.

Hasan Basri Çantay: 

Senden azâbı çarçabuk (getirmeni) isterler. Eğer muayyen bir vakit olmasaydı o, elbette onlara gelib çatmışdı bile. (Bununla beraber) o, kendileri farkında olmayarak, onlara ansızın gelecekdir muhakkak.

Muhammed Esed: 

Şimdi onlar, (Allah´ın) azabını çabuklaştırman için sana meydan okuyorlar; eğer (bunun için Allah tarafından) belli bir vade konulmuş olmasaydı azap elbette başlarına hemen gelirdi! Ama o aniden kopup gelecek ve hiçbiri de farkında olmayacak.

Gültekin Onan: 

Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel olmasaydı, herhalde onlara azab gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan, onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm, kâfirler, başımıza taş yağdır diye) senden azabın acele inmesini istiyorlar. Eğer belli bir vakit olmasaydı, o azab, onlara, muhakkak gelmişti. Elbette o, ansızın kendilerine gelecektir

Portekizce: 

Apressam-te com o castigo; porém, se não fosse pelo término prefixado, tê-los-ia açoitado o castigo; saibam eles queeste os surpreenderá inopinadamente, sem que para isso estejam prevenidos.

İsveççe: 

Och de [låtsas] önska att du skall skynda på straffet, som redan skulle ha drabbat dem om inte [Gud] hade utsatt en frist. Men det kommer med säkerhet att drabba dem och det [skall ske] plötsligt, när de minst anar det.

Farsça: 

آنان شتاب در آوردن عذاب را از تو می خواهند، اگر مدتی معین [برای آنان] مقرّر نبود، قطعاً آن عذاب را [که خواهانش هستند] بر آنان می آمد و حتماً ناگاه در حالی که بی خبرند، به سراغشان خواهد آمد.

Kürtçe: 

بە پەلە داوای (ھێنانی) سزات لێ دەکەن ئەگەر ماوەی دیاری کراو نەبوایە (بۆ سزادانی ئەوانە) بێگومان سزاکەیان بۆ دەھات وە بەڕاستی لەناکاودا ئەو سزایەیان بۆ دێت کە ئەوان ھەستی پێ ناکەن

Özbekçe: 

Улар сендан азобни тезлаштиришни талаб қилурлар. Агар белгиланган ажал бўлмаганида, уларга, албатта, азоб келган бўлур эди. Албатта, уларга у тўсатдан, улар сезмаган ҳолда келур.

Malayca: 

Dan mereka meminta kepadamu menyegerakan kedatangan azab (yang dijanjikan); dan kalau tidaklah kerana adanya tempoh yang telah ditetapkan, tentulah azab itu akan datang menimpa mereka; dan azab itu tetap akan datang menimpa mereka secara mengejut, sedang mereka tidak menyedarinya.

Arnavutça: 

Dhe, ata kërkojnë prej teje shpejtimin e dënimit. E, sikur të mos ishte afati i caktuar, atyre do t’u kish arritur dënimi. Dhe, me siguri, atyre, do t’u vie papritmas e nuk do ta hetojnë.

Bulgarca: 

И искат от теб [о, Мухаммад] да ускориш мъчението. И ако нямаше определен срок, мъчението щеше да ги сполети. А то ще ги връхлети внезапно, без да усетят.

Sırpça: 

Они траже од тебе Мухаммеде да их што пре стигне казна. А да није одређеног рока, казна би им дошла, а доћи ће им, сигурно, изненада, а они неће да је предосете.

Çekçe: 

Žádají tě o uspíšení příchodu trestu; kdyby nebylo již lhůty určené, věru by je byl trest již postihl, však přijde k nim znenadání, aniž to tušit budou.

Urduca: 

یہ لوگ تم سے عذاب جلدی لانے کا مطالبہ کرتے ہیں اگر ایک وقت مقرر نہ کر دیا گیا ہوتا تو ان پر عذاب آ چکا ہوتا اور یقیناً (اپنے وقت پر) وہ آ کر رہے گا اچانک، اس حال میں کہ انہیں خبر بھی نہ ہو گی

Tacikçe: 

Аз ту ба шитоб азобро металабанд. Агар онро замоне муъайян набуд, бар онҳо меомад. Ва ногаҳон ва бе он, ки хабар шаванд, бар онҳо фуруд хоҳад омад.

Tatarca: 

Мөшрикләр синнән ґәзабны ашыктырып сорарлар, әгәр ґәзаб өчен билгеләнгән вакыт булмаса иде, әлбәттә, аларга ґәзаб килер иде, әлбәттә аларга ґәзаб искәрмәстән килер, хәлбуки алар ґәзабның килгәнен сизмәсләр.

Endonezyaca: 

Dan mereka meminta kepadamu supaya segera diturunkan azab. Kalau tidaklah karena waktu yang telah ditetapkan, benar-benar telah datang azab kepada mereka, dan azab itu benar-benar akan datang kepada mereka dengan tiba-tiba, sedang mereka tidak menyadarinya.

Amharca: 

በቅጣትም ያስቸኩሉሃል፡፡ የተወሰነም ጊዜ ባልነበረ ኖሮ ቅጣቱ በመጣባቸው ነበር፡፡ እነርሱ የማያውቁ ሲኾኑም በድንገት በእርግጥ ይመጣባቸዋል፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் உம்மிடம் தண்டனையை அவசரமாகக் கேட்கிறார்கள். (தண்டனைக்கான) தவணை குறிப்பிடப்பட்டதாக இல்லை என்றால் அவர்களுக்கு தண்டனை (உடனே) வந்திருக்கும். அவர்கள் உணராதவர்களாக இருக்கும் நிலையில் நிச்சயமாக அவர்களிடம் அ(ந்த தண்டனையான)து திடீரென வரும்.

Korece: 

그들이 벌을 재촉하여 그대 에게 요청하나 그것은 하나님께서 일정기간 유예하지 아니했다면 이 미 그들에게 벌이 있었을 것이라 또한 갑자기 벌이 그들에게 내릴것이되 그들은 알지 못하니라

Vietnamca: 

(Những kẻ thờ đa thần) hối thúc Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) mang hình phạt đến cho họ. (Nhưng họ không biết rằng) nếu không vì một thời hạn nhất định đã được ấn định trước cho họ thì hình phạt chắc chắn đã túm lấy họ mất rồi. Chắc chắn (hình phạt) sẽ đến với họ một cách bất ngờ trong lúc họ không hề hay biết.