Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

4

Ayet No: 

3256

Sayfa No: 

385

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِّنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءَهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءَهُمْ ۚ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ

Çeviriyazı: 

inne fir`avne `alâ fi-l'arḍi vece`ale ehlehâ şiye`ay yestaḍ`ifü ṭâifetem minhüm yüẕebbiḥu ebnâehüm veyestaḥyî nisâehüm. innehû kâne mine-lmüfsidîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Çünkü Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını parça parça etmişti. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Belli ki o bozgunculardandı.

Diyanet İşleri: 

Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınları sağ bırakıyordu; çünkü o, bozguncunun biriydi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Şüphe yok ki Firavun, yeryüzünde yücelmişti ve halkını bölükbölük etmişti ve onlardan bir topluluğu zayıf bir hale getirmede, oğullarını kesmede, kadınlarını bırakmadaydı; hiç şüphe yok ki o, bozgunculardandı.

Şaban Piriş: 

Firavun, yeryüzünde üstünlük/büyüklük taslayıp, oranın halkını fırkalara/gruplara ayırdı. Onlardan bir grubu zayıf ve güçsüz bırakıyor, erkek çocuklarını, boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardan idi.

Edip Yüksel: 

Firavun yeryüzünde despotça davrandı. Halkını sınıflara ayırıp onlardan bir grubu ezip sömürüyor, kızlarını yaşatıp oğullarını kesiyordu. O, bir bozguncu idi.

Ali Bulaç: 

Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.

Suat Yıldırım: 

Doğrusu Firavun, ülkesinde (Mısır'da) zorbalık yaptı, büyüklük tasladı. Halkını çeşitli fırkalara ayırdı. Onlardan bir topluluğu, erkek evlatlarını kesmek, kız evlatlarını ise hayata atmak suretiyle özellikle zayıflatmak istiyordu. O, bozguncunun teki idi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Şüphe yok ki, F´iravun o yerde yükseldi ve ahalisini bölük bölük etti, onlardan bir tâifeyi zayıf düşürmek istiyordu. Oğullarını boğazlıyordu, kadınlarını da berhayat bırakıyordu. Muhakkak ki o müfsitlerden olmuştu.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor/kadınların rahimlerini yokluyor/kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı.

Bekir Sadak: 

Musa´nin annesi, gonlu bombos sabahi etti, oglundan baska bir sey dusunemiyordu. Allah´in vadine iyice inanmasi icin kalbini pekistirmeseydik, neredeyse saraya alinan cocugun kendi oglu oldugunu aciga vuracakti.

İbni Kesir: 

Gerçekten, Firavun, yeryüzünde zorbalığa yöneldi ve halkını sınıflara ayırdı. İçlerinden bir zümreyi güçsüz bularak oğullarını boğazlıyor, kızlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.

Adem Uğur: 

Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.

İskender Ali Mihr: 

Firavun, gerçekten yeryüzünde (Mısır´da hükümdardı) ve halkını gruplara ayırdı. Onların bir kısmını (yahudileri) güçsüz bırakıyor, onların oğullarını boğazlatıyor, kızlarını (kadınlarını) canlı bırakıyor(du). Muhakkak ki o, fesat çıkaranlardandı.

Celal Yıldırım: 

Şüphesiz ki Fir´avn yeryüzünde (Mısır ülkesinde) yükselip iyice azıttı ve ora halkını farklı zümrelere ayırdı

Tefhim ul Kuran: 

Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır´da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü

Fransızca: 

Pharaon était hautain sur terre; il répartit en clans ses habitants, afin d'abuser de la faiblesse de l'un d'eux : Il égorgeait leurs fils et laissait vivantes leurs femmes. Il était vraiment parmi les fauteurs de désordre.

İspanyolca: 

Faraón se condujo altivamente en el país y dividió a sus habitantes en clanes. Debilitaba a un grupo de ellos, degollando a sus hijos varones y dejando con vida a sus mujeres. Era de los corruptores.

İtalyanca: 

Davvero Faraone era altero sulla terra; divise in fazioni i suoi abitanti per approfittare della debolezza di una parte: sgozzava i loro figli maschi e lasciava vivere le femmine. In verità era uno dei corruttori.

Almanca: 

Gewiß, Pharao erhob sich in Arroganz im Lande und machte dessen Bewohner zu Parteien. Er schwächte eine Gruppe von ihnen ab. Er ließ ihre Söhne abschlachten und ihre Frauen am Leben bleiben. Gewiß, er war von den Verderben-Anrichtenden.

Çince: 

法老确已在国中傲慢,他把国民分成许多宗派,而欺负其中的一派人;屠杀他们的男孩,保全他们的女孩。他确是伤风败俗的。

Hollandaca: 

Pharao verhief zich in het land Egypte, en hij deed zijn volk in afdeelingen splitsen: hij verdrukte één gedeelte van hen, door hunne kinderen te dooden en hunne vrouwelijke kinderen te laten leven; want hij was een verdrukker.

Rusça: 

Фараон возгордился на земле и разделил ее жителей на группы. Одних он ослаблял, убивая их сыновей и оставляя в живых их женщин. Воистину, он был одним из тех, кто распространял нечестие.

Somalice: 

Fircoon wuu Isku Kibriyey Dhulka (Masar) wuxuuna ka Yeelay Ehelkiisii Kooxo, Isagoo Yaraysan (Dullayn) Koox ka Mid ah Gawricina Wiilashooda oo Dayn Haweenkooda wuxuuna ka mid ahaa kuwa wax Fasaadiya.

Swahilice: 

Hakika Firauni alitakabari katika nchi, na akawagawa wananchi makundi mbali mbali. Akalidhoofisha taifa moja miongoni mwao, akiwachinja watoto wao wanaume na akiwaacha watoto wao wanawake. Hakika yeye alikuwa katika mafisadi.

Uygurca: 

شۈبھىسىزكى، پىرئەۋن (مىسىر) زېمىنىدا (زومىگەرلىكتە) ھەددىدىن ئاشتى، ئاھالىسىنى بۆلەكلەرگە بۆلۈپ، ئۇلاردىن بىر تائىپە (يەنى بەنى ئىسرائىل) نى بوزەك قىلدى. ئۇلاردىن ئوغۇللىرىنى ئۆلتۈرۈپ، قىزلىرىنى) خىزمەتكە سېلىش ئۈچۈن) تىرىك قالدۇردى، پىرئەۋن ھەقىقەتەن بۇزغۇنچىلاردىن ئىدى

Japonca: 

本当にフィルアウンは,この国において専横を極め,その民を諸党派に分け,かれらの中の一派を押さえて男児を殺し,女児は生かして置いた。本当にかれは非道であった。

Arapça (Ürdün): 

«إن فرعون علا» تعظم «في الأرض» أرض مصر «وجعل أهلها شيعاً» فرقاً في خدمته «يستضعف طائفة منهم» هم بنو إسرائيل «يذِّبح أبناءهم» المولودين «ويستحيي نساءَهم» يستبقيهن أحياء لقول بعض الكهنة له: إن مولوداً يولد في بني إسرائيل يكون سبب زوال ملكك «إنه كان من المفسدين» بالقتل وغيره.

Hintçe: 

बेशक फिरऔन ने (मिस्र की) सरज़मीन में बहुत सर उठाया था और उसने वहाँ के रहने वालों को कई गिरोह कर दिया था उनमें से एक गिरोह (बनी इसराइल) को आजिज़ कर रखा थ कि उनके बेटों को ज़बाह करवा देता था और उनकी औरतों (बेटियों) को ज़िन्दा छोड़ देता था बेशक वह भी मुफ़सिदों में था

Tayca: 

แท้จริงฟิรเอานหยิ่งผยองในแผ่นดิน และทำให้ประชาชนนั้นแตกแยกเป็นกลุ่ม ๆ เขาทำให้ชนกลุ่มหนึ่งในพวกเขาอ่อนแอ โดยฆ่าลูกหลานผู้ชายของพวกเขาและไว้ชีวิตเหล่าสตรีของพวกเขา แท้จริงเขาเป็นผู้หนึ่งในหมู่ผู้บ่อนทำลาย

İbranice: 

הן, פרעה התגאה בארץ ופילג את יושביה לפלגים, ונטפל אל עדה מהם, והיה שוחט את בניהם ומחייה את נשותיהם, אכן הוא היה ממפיצי השחיתות

Hırvatça: 

Zaista se faraon u zemlji uznosio, i od stanovnika njenih načinio poklonike raznovrsne; jednu zajednicu je tlačio mušku im djecu klao, a žensku u životu ostavljao, doista je jedan od remetitelja poretka bio.

Rumence: 

Faraon era semeţ pe pământ şi a împărţit oamenii în obşti, apoi a căutat să slăbească una dintre obşti, înjunghiindu-i pe fiii ei şi lăsându-le pe femei în viaţă. El era dintre cei care seamănă stricăciunea.

Transliteration: 

Inna firAAawna AAala fee alardi wajaAAala ahlaha shiyaAAan yastadAAifu taifatan minhum yuthabbihu abnaahum wayastahyee nisaahum innahu kana mina almufsideena

Türkçe: 

Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor/kadınların rahimlerini yokluyor/kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı.

Sahih International: 

Indeed, Pharaoh exalted himself in the land and made its people into factions, oppressing a sector among them, slaughtering their [newborn] sons and keeping their females alive. Indeed, he was of the corrupters.

İngilizce: 

Truly Pharaoh elated himself in the land and broke up its people into sections, depressing a small group among them: their sons he slew, but he kept alive their females: for he was indeed a maker of mischief.

Azerbaycanca: 

Həqiqətən, Fir’on yer üzündə (Misirdə) baş qaldırıb onun əhalisini zümrələrə bölmüşdü. (Fir’on) onların arasında olan bir tayfanı (İsrail oğullarını) gücsüz (aciz) görüb onların (yeni doğulan) oğlan uşaqlarını öldürür, qızlarını isə sağ buraxırdı. O, həqiqətən, (yer üzündə) fitnə-fəsad törədənlərdən idi!

Süleyman Ateş: 

Fir'avn, orada ululandı (zorbalığa kalktı), halkını çeşitli gruplara böldü. Onlardan bir zümreyi (İsrail oğullarını) eziyor, oğullarını kesiyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardan idi.

Diyanet Vakfı: 

Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.

Erhan Aktaş: 

Gerçek şu ki: Firavun, büyüklenerek halkını sınıflara ayırdı. Onlardan bir sınıfı güçsüz düşürerek ezmek istiyor; erkek çocuklarını boğazlatıyor ve kadınlarını sağ bırakıyordu. Kuşkusuz o, bozgunculardandı.

Kral Fahd: 

Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.

Hasan Basri Çantay: 

Hakıykat, Fir´avn o yerde teğalübe kalkdı, ora ehâlîsini fırkalar haaline getirdi. Onlardan bir zümreyi za´fa uğratıyor, bunların oğullarını boğazlıyor, (yalınız) kızlarını diri bırakıyordu. Çünkü o fesadcılardandı.

Muhammed Esed: 

O ülkede Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını kastlara, sınıflara ayırmıştı. (Öyle ki,) onlardan bir kısmını iyice hor ve güçsüz görmek istiyor (ve bunun için de) erkek çocuklarını öldürüyor, (yalnız) kadınlarını sağ bırakıyordu: çünkü o, gerçekten de, (yeryüzünde) bozgunculuk çıkarmak isteyen kimselerdendi.

Gültekin Onan: 

Gerçek şu ki Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın ehlini (halkını) birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü

Ali Fikri Yavuz: 

Çünkü Firavun o yerde (Mısır’da) baş kaldırmış ve ahalisini parçalara bölüp kendisine bağlamıştı. Onlardan bir topluluğu ezmek istiyerek oğullarını boğazlatıyor, kadınlarını diri bırakıyordu. (Bu zulme uğrayanlar İsrailoğullarıdır. Çünkü bir kâhin, Firavun’a: İsrailoğullarından erkek bir çocuk dünyaya gelecek ve saltanatını yok edecek, demişti). Şüphesiz o fesadçılardandı.

Portekizce: 

É certo que o Faraó se envaideceu, na terra (do Egito) e dividiu em castas o seu povo; subjugou um grupo deles,sacrificando-lhes os filhos e deixando com vidas as suas mulheres. Ele era um dos corruptores.

İsveççe: 

Farao var en tyrann på jorden. Han delade in [sitt] folk i olika klasser, av vilka han [särskilt] förtryckte en grupp; dess söner lät han döda men dess kvinnor skonades; ja, han hörde till dem som stör ordningen på jorden och vållar sedernas fördärv.

Farsça: 

همانا فرعون [در سرزمین مصر] برتری جویی و سرکشی کرد و مردمش را گروه گروه ساخت، در حالی که گروهی از آنان را ناتوان و زبون گرفت، پسرانشان را سر می برید، و زنانشان را [برای بیگاری گرفتن] زنده می گذاشت؛ بی تردید او از مفسدان بود.

Kürtçe: 

بەڕاستی فیرعەون زاڵ و(ملھوڕ و یاخی) بوو لەزەوی (میصر) دا وە خەڵکەکەی (میصری) کرد بەچەند بەش و کۆمەڵێك کۆمەڵێکیانی لاوازو ژێر دەستە دەکرد کوڕانی ئەوانی سەر دەبڕی و ئافرەتانیانی بەزیندویی دەھێشتەوە (دەیکردنە خزمەتکارو کەنیزەك) بەڕاستی ئەو (فیرعەون) لەخراپەکاران بوو

Özbekçe: 

Албатта, Фиръавн ер юзида баланд кетди. У (ўша ер)нинг аҳолисини бўлиб ташлади. Улардан бир тоифасини эзар, ўғилларини сўйиб, қизларини тирик қолдирарди. Албатта, у бузғунчилардан бўлган эди. (Ушбу ояти каримадаги: «Албатта, Фиръавн ер юзида баланд кетди», дегани Фиръавн бутун ер юзига ҳоким бўлган экан, деган маънони эмас, балки Миср ерида «баланд кетди»–такаббурлик қилди, туғёнга кетди, ҳаддан ошди, каби маъноларни беради. Ўзи ҳоким бўлган ер аҳолисини бўлиб ташлаш ҳар бир фиръавннинг одати.)

Malayca: 

Sesungguhnya Firaun telah berlaku zalim di bumi (Mesir) dengan melampaui batas, serta ia menjadikan penduduknya berpuak-puak. Ia menindas sepuak di antaranya dengan membunuh anak-anak lelaki mereka dan membiarkan hidup anak-anak perempuan mereka. Sesungguhnya adalah ia dari golongan yang membuat kerosakan.

Arnavutça: 

Me të vërtetë, Faraoni është madhështuar në Tokë dhe banorët e tij i ka në grupacione (shtresa shoqërore); disa prej tyre i ka shtypur – ua mbyste fëmijët mashkuj, e femrat e tyre ua linte në jetë. Ai, me të vërtetë, ka qenë ngatërrestar.

Bulgarca: 

Фараонът се възгордя на земята и раздели на групи нейните жители. Обезсилваше една част от тях - избиваше синовете им и пощадяваше жените им. Той бе от сеещите развала.

Sırpça: 

Заиста се фараон на Земљи охолио и становнике њене на странке је изделио; једне је тлачио, мушку им децу клао, а женску у животу остављао, заиста је смутљивац био.

Çekçe: 

Faraón se v zemi povyšoval a učinil z jejích obyvatel strany rozličné, přičemž jednu skupinu z nich utiskoval a zabíjel syny jejich a nechával jen ženy jejich naživu. A byl jedním z těch, kdož pohoršení šířili.

Urduca: 

واقعہ یہ ہے کہ فرعون نے زمین میں سرکشی کی اور اس کے باشندوں کو گروہوں میں تقسیم کر دیا ان میں سے ایک گروہ کو وہ ذلیل کرتا تھا، اس کے لڑکوں کو قتل کرتا اور اس کی لڑکیوں کو جیتا رہنے دیتا تھا فی الواقع وہ مفسد لوگوں میں سے تھا

Tacikçe: 

Фиръавн дар он сарзамин бартарӣ ҷуст ва мардумашро фирқа-фирқа сохт. Фирқаеро хор медошт ва писаронашонро мекушт ва занонашонро зинда мегузошт, ки ӯ аз фасодкорон буд.

Tatarca: 

Дөреслектә Фиргаун Мысыр җирендә олугъланды, дәхи Мысыр халкын үзенең хезмәтендә төрле дәрәҗәләргә бүлде, алардан Ягькуб балаларын хурлар иде, кыз балаларын калдырып ир балаларын бугазлатыр иде, ул Фиргаун күп бозыклык кылучы фасыйклардан булды.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya Fir'aun telah berbuat sewenang-wenang di muka bumi dan menjadikan penduduknya berpecah belah, dengan menindas segolongan dari mereka, menyembelih anak laki-laki mereka dan membiarkan hidup anak-anak perempuan mereka. Sesungguhnya Fir'aun termasuk orang-orang yang berbuat kerusakan.

Amharca: 

ፈርዖን በምድር ላይ ተንበጣረረ፡፡ ነዋሪዎቿንም የተከፋፈሉ ጓዶች አደረጋቸው፡፡ ከእነርሱ ጭፍሮችን ያዳክማል፡፡ ወንዶች ልጆቻቸውን በብዛት ያርዳል፡፡ ሴቶቻቸውንም ይተዋል፤ እርሱ ከሚያበላሹት ሰዎች ነበርና፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக ஃபிர்அவ்ன் (எகிப்து) பூமியில் (மக்களை அடக்கி ஆண்டு) பெருமையடித்(து வந்)தான். இன்னும், அங்குள்ளவர்களை பல பிரிவுகளாக ஆக்கினான். அவர்களில் ஒரு வகுப்பாரை (-இஸ்ரவேலர்களை) பலவீனப்படுத்தி (அவர்களை துன்புறுத்தி)னான். அவர்களின் ஆண் பிள்ளைகளை அவன் கொல்வான். இன்னும், அவர்களின் பெண் (பிள்ளை)களை வாழவிடுவான். நிச்சயமாக அவன் கெடுதி செய்வோரில் ஒருவனாக இருந்தான்.

Korece: 

파라오는 그의 땅 위에서 오 만하였고 그의 백성을 여러 무리 로 나누어 그 가운데 한 무리를 억압하였으니 남아들을 살해하고 여아들만 살려 놓았으매 실로 그 는 사악한자 가운데 하나였노라

Vietnamca: 

Quả thật, Pha-ra-ông tự suy tôn mình (là chúa) tối cao trong xứ, (ép dân Israel làm nô lệ), chia họ thành nhiều nhóm nhỏ để làm họ suy yếu, giết chết các con trai và tha sống các con gái của họ. Quả thật, hắn là một tên tàn bạo quá mức.