Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

23

Sûredeki Ayet No: 

48

Ayet No: 

2721

Sayfa No: 

345

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ

Çeviriyazı: 

fekeẕẕebûhümâ fekânû mine-lmühlekîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Böylece onları yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.

Diyanet İşleri: 

Bu yüzden: "Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız?" deyip onları yalancı saydılar. Bu yüzden yok edildiler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Dediler de ikisini de yalanladılar ve onlar, helak edilenlerdi zaten.

Şaban Piriş: 

Bu sebeple onları yalanladılar da helak edilenlerden oldular.

Edip Yüksel: 

İkisini yalanladılar ve sonuç olarak yok edilenlerden oldular.

Ali Bulaç: 

Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.

Suat Yıldırım: 

Böyle deyip onları yalancı saydılar. Kendileri de helâk edilenler gürûhuna dahil oldular. [28,43]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Bu cihetle onları tekzîp ettiler de artık helâk olmuş olanlardan oldular.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İkisini de yalanladılar, böylece helâk edilenler arasına katıldılar.

Bekir Sadak: 

Onlari bir sureye kadar sapikliklariyla basbasa birak.

İbni Kesir: 

Onları yalanladılar ve bu yüzden helake uğratılanlardan oldular.

Adem Uğur: 

Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular.

İskender Ali Mihr: 

Böylece ikisini de yalanladılar. Ve helâk edilenlerden oldular.

Celal Yıldırım: 

Böylece Musâ ile Harun´u yalanladılar da bu yüzden yok edilen (bedbaht)lardan oldular.

Tefhim ul Kuran: 

Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.

Fransızca: 

Ils les traitèrent [tous deux] de menteurs et ils furent donc parmi les anéantis.

İspanyolca: 

Les desmintieron y fueron hechos perecer.

İtalyanca: 

Li tacciarono di menzogna e furono tra coloro che vennero annientati.

Almanca: 

Sie bezichtigten dann sie der Lüge, dann waren sie von den Zugrunde-Gerichteten.

Çince: 

他们否认他俩,故遭遇毁灭。

Hollandaca: 

En zij beschuldigden hen van bedrog; daarom behoorden zij tot hen die verdelgd werden.

Rusça: 

Они сочли их обоих лжецами и обрекли себя на погибель.

Somalice: 

Wayna Beeniyeen waxayna Noqdeen kuwo la Halaagay.

Swahilice: 

Basi wakawakanusha, na wakawa miongoni mwa walio angamizwa.

Uygurca: 

ئۇلار بۇ ئىككىسىنى (يەنى مۇسا بىلەن ھارۇننى) ئىنكار قىلىشتى. شۇنىڭ بىلەن ئۇلار ھالاك بولدى

Japonca: 

それでかれらは,両人を嘘つきであるといい,結局滅ぼされた。

Arapça (Ürdün): 

«فكذبوهما فكانوا من المهلكين».

Hintçe: 

गरज़ उन लोगों ने इन दोनों को झुठलाया तो आख़िर ये सब के सब हलाक कर डाले गए

Tayca: 

ฉะนั้นพวกเขาจึงปฏิเสธไม่ยอมเชื่อฟังเขาทั้งสอง พวกเขาจึงอยู่ในหมู่ผู้ถูกทำลายจมน้ำตาย

İbranice: 

והם התכחשו לשניהם, על כן היו מהמוכחדים

Hırvatça: 

i njih dvojicu su lažljivcima proglasili, pa su zato uništeni bili.

Rumence: 

Ei i-au socotit mincinoşi, însă mai apoi au fost nimiciţi.

Transliteration: 

Fakaththaboohuma fakanoo mina almuhlakeena

Türkçe: 

İkisini de yalanladılar, böylece helâk edilenler arasına katıldılar.

Sahih International: 

So they denied them and were of those destroyed.

İngilizce: 

So they accused them of falsehood, and they became of those who were destroyed.

Azerbaycanca: 

Beləliklə, onları yalançı saydılar və nəticədə məhvə düçar edilənlərdən oldular.

Süleyman Ateş: 

Onları yalanladılar ve helak edilenlerden oldular.

Diyanet Vakfı: 

Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helak edilenlerden oldular.

Erhan Aktaş: 

Onları yalanladılar. Ve helâk edilenlerden oldular.

Kral Fahd: 

Böylece o iki peygamberi yalanlamışlar ve helak edilenlerden olmuşlardı.

Hasan Basri Çantay: 

İşte onları tekzîb etdiler ve helak edilenlerden oldular.

Muhammed Esed: 

İşte böyle (diyerek) bu iki (elçiyi) yalanladılar ve böylece helak edilenlerin arasındaki yerlerini aldılar:

Gültekin Onan: 

Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.

Ali Fikri Yavuz: 

Böylece onları (Musâ ve Harûn’u) yalanladılar da helâk edilenlerden oldular, (denizde boğuldular).

Portekizce: 

E os desmentira, contando-se, assim, entre os destruídos.

İsveççe: 

De avvisade de två [budbärarnas] budskap som lögn och Vi lät dem [drunkna i havet].

Farsça: 

در نتیجه هر دو را تکذیب کردند و از هلاک شدگان شدند.

Kürtçe: 

لەبەر ئەوە باوەڕیان پێ نەھێنان ئەمانیش (وەک گەلانی تر) لەناو بران

Özbekçe: 

Бас, икковларини ёлғончи қилдилар ва ҳалок қилинганлардан бўлдилар.

Malayca: 

Oleh itu, merekapun mendustakan keduanya, lalu menjadilah mereka sebahagian dari orang-orang yang dibinasakan.

Arnavutça: 

Dhe këta dy i shpallën për gënjeshtarë, andaj ishin nga të shkatërruarit.

Bulgarca: 

И ги взеха за лъжци, и бяха от погубените.

Sırpça: 

И њих двојицу лажљивцима прогласише, па су зато били уништени.

Çekçe: 

A oba za lháře prohlásili a stali se těmi, kdož do záhuby spějí.

Urduca: 

پس انہوں نے دونوں کو جھٹلا دیا اور ہلاک ہونے والوں میں جا ملے

Tacikçe: 

Онҳоро дурӯғ бароварданд ва худро ба ҳалокат афканданд.

Tatarca: 

Муса илә Һарунны ялганга тоттылар, шуның өчен һәлак булучылардан булдылар.

Endonezyaca: 

Maka (tetaplah) mereka mendustakan keduanya, sebab itu mereka adalah termasuk orang-orang yang dibinasakan.

Amharca: 

አስተባበሉዋቸውም፡፡ ከጠፊዎቹም ኾኑ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவ்விருவரையும் அவர்கள் பொய்ப்பித்தனர். ஆகவே, அவர்கள் அழிக்கப்பட்டவர்களில் ஆகிவிட்டனர்.

Korece: 

이렇듯 두 예언자를 불신하 였으니 그들은 멸망한자 가운데 있었노라

Vietnamca: 

Thế nên chúng đã phủ nhận hai người họ và đã trở thành những kẻ bị tiêu diệt.