Arapça:
فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَكِينَ
Çeviriyazı:
fekeẕẕebûhümâ fekânû mine-lmühlekîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onları yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.
Diyanet İşleri:
Bu yüzden: "Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız?" deyip onları yalancı saydılar. Bu yüzden yok edildiler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Dediler de ikisini de yalanladılar ve onlar, helak edilenlerdi zaten.
Şaban Piriş:
Bu sebeple onları yalanladılar da helak edilenlerden oldular.
Edip Yüksel:
İkisini yalanladılar ve sonuç olarak yok edilenlerden oldular.
Ali Bulaç:
Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.
Suat Yıldırım:
Böyle deyip onları yalancı saydılar. Kendileri de helâk edilenler gürûhuna dahil oldular. [28,43]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Bu cihetle onları tekzîp ettiler de artık helâk olmuş olanlardan oldular.
Yaşar Nuri Öztürk:
İkisini de yalanladılar, böylece helâk edilenler arasına katıldılar.
Bekir Sadak:
Onlari bir sureye kadar sapikliklariyla basbasa birak.
İbni Kesir:
Onları yalanladılar ve bu yüzden helake uğratılanlardan oldular.
Adem Uğur:
Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular.
İskender Ali Mihr:
Böylece ikisini de yalanladılar. Ve helâk edilenlerden oldular.
Celal Yıldırım:
Böylece Musâ ile Harun´u yalanladılar da bu yüzden yok edilen (bedbaht)lardan oldular.
Tefhim ul Kuran:
Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.
Fransızca:
Ils les traitèrent [tous deux] de menteurs et ils furent donc parmi les anéantis.
İspanyolca:
Les desmintieron y fueron hechos perecer.
İtalyanca:
Li tacciarono di menzogna e furono tra coloro che vennero annientati.
Almanca:
Sie bezichtigten dann sie der Lüge, dann waren sie von den Zugrunde-Gerichteten.
Çince:
他们否认他俩,故遭遇毁灭。
Hollandaca:
En zij beschuldigden hen van bedrog; daarom behoorden zij tot hen die verdelgd werden.
Rusça:
Они сочли их обоих лжецами и обрекли себя на погибель.
Somalice:
Wayna Beeniyeen waxayna Noqdeen kuwo la Halaagay.
Swahilice:
Basi wakawakanusha, na wakawa miongoni mwa walio angamizwa.
Uygurca:
ئۇلار بۇ ئىككىسىنى (يەنى مۇسا بىلەن ھارۇننى) ئىنكار قىلىشتى. شۇنىڭ بىلەن ئۇلار ھالاك بولدى
Japonca:
それでかれらは,両人を嘘つきであるといい,結局滅ぼされた。
Arapça (Ürdün):
«فكذبوهما فكانوا من المهلكين».
Hintçe:
गरज़ उन लोगों ने इन दोनों को झुठलाया तो आख़िर ये सब के सब हलाक कर डाले गए
Tayca:
ฉะนั้นพวกเขาจึงปฏิเสธไม่ยอมเชื่อฟังเขาทั้งสอง พวกเขาจึงอยู่ในหมู่ผู้ถูกทำลายจมน้ำตาย
İbranice:
והם התכחשו לשניהם, על כן היו מהמוכחדים
Hırvatça:
i njih dvojicu su lažljivcima proglasili, pa su zato uništeni bili.
Rumence:
Ei i-au socotit mincinoşi, însă mai apoi au fost nimiciţi.
Transliteration:
Fakaththaboohuma fakanoo mina almuhlakeena
Türkçe:
İkisini de yalanladılar, böylece helâk edilenler arasına katıldılar.
Sahih International:
So they denied them and were of those destroyed.
İngilizce:
So they accused them of falsehood, and they became of those who were destroyed.
Azerbaycanca:
Beləliklə, onları yalançı saydılar və nəticədə məhvə düçar edilənlərdən oldular.
Süleyman Ateş:
Onları yalanladılar ve helak edilenlerden oldular.
Diyanet Vakfı:
Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helak edilenlerden oldular.
Erhan Aktaş:
Onları yalanladılar. Ve helâk edilenlerden oldular.
Kral Fahd:
Böylece o iki peygamberi yalanlamışlar ve helak edilenlerden olmuşlardı.
Hasan Basri Çantay:
İşte onları tekzîb etdiler ve helak edilenlerden oldular.
Muhammed Esed:
İşte böyle (diyerek) bu iki (elçiyi) yalanladılar ve böylece helak edilenlerin arasındaki yerlerini aldılar:
Gültekin Onan:
Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.
Ali Fikri Yavuz:
Böylece onları (Musâ ve Harûn’u) yalanladılar da helâk edilenlerden oldular, (denizde boğuldular).
Portekizce:
E os desmentira, contando-se, assim, entre os destruídos.
İsveççe:
De avvisade de två [budbärarnas] budskap som lögn och Vi lät dem [drunkna i havet].
Farsça:
در نتیجه هر دو را تکذیب کردند و از هلاک شدگان شدند.
Kürtçe:
لەبەر ئەوە باوەڕیان پێ نەھێنان ئەمانیش (وەک گەلانی تر) لەناو بران
Özbekçe:
Бас, икковларини ёлғончи қилдилар ва ҳалок қилинганлардан бўлдилар.
Malayca:
Oleh itu, merekapun mendustakan keduanya, lalu menjadilah mereka sebahagian dari orang-orang yang dibinasakan.
Arnavutça:
Dhe këta dy i shpallën për gënjeshtarë, andaj ishin nga të shkatërruarit.
Bulgarca:
И ги взеха за лъжци, и бяха от погубените.
Sırpça:
И њих двојицу лажљивцима прогласише, па су зато били уништени.
Çekçe:
A oba za lháře prohlásili a stali se těmi, kdož do záhuby spějí.
Urduca:
پس انہوں نے دونوں کو جھٹلا دیا اور ہلاک ہونے والوں میں جا ملے
Tacikçe:
Онҳоро дурӯғ бароварданд ва худро ба ҳалокат афканданд.
Tatarca:
Муса илә Һарунны ялганга тоттылар, шуның өчен һәлак булучылардан булдылар.
Endonezyaca:
Maka (tetaplah) mereka mendustakan keduanya, sebab itu mereka adalah termasuk orang-orang yang dibinasakan.
Amharca:
አስተባበሉዋቸውም፡፡ ከጠፊዎቹም ኾኑ፡፡
Tamilce:
ஆக, அவ்விருவரையும் அவர்கள் பொய்ப்பித்தனர். ஆகவே, அவர்கள் அழிக்கப்பட்டவர்களில் ஆகிவிட்டனர்.
Korece:
이렇듯 두 예언자를 불신하 였으니 그들은 멸망한자 가운데 있었노라
Vietnamca:
Thế nên chúng đã phủ nhận hai người họ và đã trở thành những kẻ bị tiêu diệt.
Ayet Linkleri: