Arapça:
أَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا اللَّيْلَ لِيَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Çeviriyazı:
elem yerav ennâ ce`alne-lleyle liyeskünû fîhi vennehâra mübṣirâ. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yü'minûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Görmediler mi ki, dinlensinler diye geceyi yarattık ve (çalışsınlar diye) gündüzü apaydınlık yaptık. İman eden bir kavim için elbette bunda ibretler vardır.
Diyanet İşleri:
Size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık olarak yarattığımızı görmediler mi? Doğrusu bunda, inanan millet için dersler vardır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Görmezler mi ki biz, şüphe yok ki dinlensinler diye geceyi yarattık, gözlerini açsınlar diye de gündüzü; şüphe yok ki bunda deliller var inanan topluluğa.
Şaban Piriş:
Görmediler mi ki, dinlensinler diye geceyi yarattık; gündüzü de aydınlık kıldık. İşte bunda iman eden bir toplum için ayetler/ deliller vardır.
Edip Yüksel:
Geceyi dinlenmelerine elverişli, gündüzü de aydınlık yaptığımızı görmediler mi? İnanan bir toplum için elbette bunda işaretler vardır.
Ali Bulaç:
Görmediler mi, Biz geceyi onda sükun bulmaları için, gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz, iman eden bir kavim için bunda ayetler vardır.
Suat Yıldırım:
Onlar anlamıyorlar mı ki Biz, insanların dinlenip sükûnet bulmaları için geceyi, çalışsınlar diye de gündüz aydınlığını yarattık. Elbette bunda iman edecek kimseler için ibretler vardır.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Görmediler mi ki, Biz geceyi karanlık kıldık ki, onda rahat dursunlar ve gündüzü de gösterici (kıldık) şüphe yok ki, bunda imân edecek bir kavim için elbette alâmetler vardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Görmedin mi; biz geceyi, içinde dinlensinler diye, gündüzü de gösterici bir ışık olsun diye oluşturduk. İşte bunda, inanan bir topluluk için elbette ibretler vardır.
Bekir Sadak:
27:91
İbni Kesir:
Görmediler mi ki
Adem Uğur:
Dinlensinler diye geceyi (karanlık) ve (çalışsınlar diye) gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır.
İskender Ali Mihr:
Dinlensinler diye nasıl geceyi (karanlık), gündüzü (aydınlık) kıldığımızı görmediler mi? Muhakkak ki bunda inanan kavim için âyetler (ibretler, deliller) vardır.
Celal Yıldırım:
Görmediler mi ki biz gerçekten dinlensinler diye geceyi oluşturduk, gündüzü de aydınlık kıldık. Şüphesiz ki bunda imân eden bir millet için deliller ve belgeler vardır.
Tefhim ul Kuran:
Görmediler mi, biz geceyi onda sükûn bulmaları için, gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz, iman etmekte olan bir kavim için bunda ayetler vardır.
Fransızca:
N'ont-ils pas vu qu'en vérité, Nous avons désigné la nuit pour qu'ils y aient du repos, et le jour pour voir ? Voilà bien des preuves pour des gens qui croient.
İspanyolca:
¿No ven que hemos establecido la noche para que descansen y el día para que puedan ver claro? Ciertamente, hay en ello signos para gente que cree.
İtalyanca:
Non han forse visto che in verità abbiamo fatto la notte affinché riposino in essa e il giorno affinché vedano con chiarezza? Invero questi sono segni per un popolo che crede!».
Almanca:
Sahen sie etwa nicht, daß WIR die Nacht machten, damit sie sich darin ausruhen, sowie den Tag hell?! Gewiß, darin sind doch Ayat für Leute, die den Iman verinnerlichen.
Çince:
难道他们不知道吗?我以黑夜做他们的安息时间,以白昼做他们观看的时间,对于信道的民众其中确有许多迹象。
Hollandaca:
Zien zij niet dat wij den nacht hebben ingesteld, opdat zij daarin zouden rusten, en den dag, die een groot licht geeft, om te arbeiden. Waarlijk, hierin zijn teekenen voor hen die gelooven.
Rusça:
Разве они не видели, что Мы создали ночь для того, чтобы они отдыхали в течение нее, и день для освещения? Воистину, в этом - знамения для верующих людей.
Somalice:
Miyeyna Arkayn inaan uga Yeellay Habeenka inay ku Xasilaan, Maalintana Arag, Arrintaasna Calaamooyin yaa ugu Sugan Ciddi Rumayn (Xaqa).
Swahilice:
Je! Hawaoni kwamba sisi tumeufanya usiku ili watulie, na mchana wa kuangaza. Hakika katika hayo zipo Ishara kwa watu wanao amini.
Uygurca:
ئۇلارغا كېچىنى ئارام ئالىدىغان (ۋاقىت) قىلغانلىقىمىزنى، كۈندۈزنى (ھاياتلىق يولىدا ھەرىكەتلىنىش ئۈچۈن) يورۇق قىلغانلىقىمىزنى ئۇلار ئۇقمامدۇ؟ بۇنىڭدا ئىمان ئېيتىدىغان قەۋم ئۈچۈن (اﷲ نىڭ قۇدرىتىنى كۆرسىتىدىغان) نۇرغۇن ئالامەتلەر بار
Japonca:
かれらは気が付かないのか。われはかれらの憩いのために夜を設け,またものが見えるように昼を定めたではないか。本当にこの中には,信じる人びとへの印がある。
Arapça (Ürdün):
«ألم يروا أنا جعلنا» خلقنا «الليل ليسكنوا فيه» كغيرهم «والنهار مبصراً» بمعنى يبصر فيه ليتصرفوا فيه «إن في ذلك لآيات» دلالات على قدرته تعالى «لقوم يؤمنون» خصوا بالذكر لانتفاعهم بها في الإيمان بخلاف الكافرين.
Hintçe:
क्या इन लोगों ने ये भी न देखा कि हमने रात को इसलिए बनाया कि ये लोग इसमे चैन करें और दिन को रौशन (ताकि देखभाल करे) बेशक इसमें ईमान लाने वालों के लिए (कुदरते ख़ुदा की) बहुत सी निशानियाँ हैं
Tayca:
พวกเขามิได้พิจารณาดูหรือว่า แท้จริงเราได้ให้กลางคืนไว้สำหรับพวกเขาได้พักผ่อน และกลางวันให้เห็นแสงสว่าง แท้จริงในการนั้นย่อมเป็นสัญญาณมากหลายสำหรับหมู่ชนผู้ศรัทธา
İbranice:
האם לא יחזו, כי אנו קבענו את הלילה למרגוע, ואת היום עם אור למחייה? אכן, באלה אותות לאנשים המאמינים
Hırvatça:
Zar nisu vidjeli da smo učinili noć da u njoj otpočinu, a dan vidnim?! Tu su, zaista, znakovi za narod koji vjeruje.
Rumence:
Ei nu văd că le-am făcut noaptea să se odihnească şi ziua să vadă desluşit? Întru aceasta sunt semne pentru un popor care crede.
Transliteration:
Alam yaraw anna jaAAalna allayla liyaskunoo feehi waalnnahara mubsiran inna fee thalika laayatin liqawmin yuminoona
Türkçe:
Görmedin mi; biz geceyi, içinde dinlensinler diye, gündüzü de gösterici bir ışık olsun diye oluşturduk. İşte bunda, inanan bir topluluk için elbette ibretler vardır.
Sahih International:
Do they not see that We made the night that they may rest therein and the day giving sight? Indeed in that are signs for a people who believe.
İngilizce:
See they not that We have made the Night for them to rest in and the Day to give them light? Verily in this are Signs for any people that believe!
Azerbaycanca:
Məgər gecəni onların istirahəti üçün (qaranlıq) yaratdığımızı, gündüzü isə (işlərini görmək, ruzi qazanmaq üçün) işıqlı etdiyimizi görmürlərmi? İman gətirən bir tayfa üçün bunda (Allahın vəhdaniyyətinə, qüdrətinə dəlalət edən) əlamətlər vardır.
Süleyman Ateş:
Görmediler mi, biz geceyi, içinde istirahat etmeleri için yarattık, gündüzü de aydınlık yaptık. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ayetler vardır.
Diyanet Vakfı:
Dinlensinler diye geceyi (karanlık) ve (çalışsınlar diye) gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır.
Erhan Aktaş:
Dinginlik için geceyi nasıl karanlık, iş görmeleri için gündüzü de nasıl aydınlık yaptığımızı görmüyorlar mı? Kuşkusuz bunda îmân eden toplum için âyetler(1) vardır.
Kral Fahd:
Dinlensinler diye geceyi (karanlık) ve (çalışsınlar diye) gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır.
Hasan Basri Çantay:
İçinde sükûn (ve istiraahat) bulmaları için geceyi, aydınlıkla gözlerini açmaları için gündüzü yaratdığımızı görmediler mi? Bunda îman edecek bir kavm için elbette kat´î ibretler vardır.
Muhammed Esed:
öyle ya: geceyi, içinde sükun bulsunlar diye (derin ve kuşatıcı); gündüzü de, (olup biteni) görsünler diye (aydınlık) yaptığımızın farkında değiller miydi? Şüphesiz, bunda, inanmak isteyen insanlar için çıkarılacak dersler vardır!
Gültekin Onan:
Görmediler mi, biz geceyi onda sükun bulmaları için, gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz, inanan bir kavim için bunda ayetler vardır.
Ali Fikri Yavuz:
Görmediler mi? Biz, içinde sükûn bulsunlar diye geceyi yarattık, görmeleri için de gündüzü... Gerçekten bunda iman edecek bir kavim için şüphe götürmez alâmetler var (öldükten sonra dirilmeye delâlet ederler).
Portekizce:
Acaso, não reparam em que temos instituído a noite para o seu repouso e o dia para dar-lhes luz? Por certo que nisto hásinais para os crentes!
İsveççe:
Förstod de inte att Vi har gjort natten för att de skulle få vila, och dagen för att låta dem se klart? I detta ligger helt visst budskap till människor som vill tro!
Farsça:
آیا ندانسته اند که ما شب را قرار داده ایم تا در آن بیارامند، و روز را روشن نموده ایم [تا در آن به تلاش اقتصادی برخیزند؟] به راستی در این امور برای مردمی که ایمان می آورند، نشانه هایی [بر توحید، ربوبیت و قدرت خدا] ست.
Kürtçe:
ئایا (بێ بڕوایان) نەیان زانیوە و نابینن ئێمە شەومان سازاندووە بۆ ئەوەی ئەوان ئارامی تیا بگرن وە ڕۆژمان ڕووناك کردووە (ئیش و کاری تیا دەکەن) بەڕاستی لەمەدا چەند بەڵگە و نیشانە ھەیە بۆ کەسانێك باوەڕ دەھێنن (بەخوا)
Özbekçe:
Биз сокинлик топишлари учун кечани, кўришлари учун кундузни қилганимизни кўрмадиларми?! Албатта, бунда иймон келтирадиган қавмлар учун ибратлар бордир.
Malayca:
Tidakkah mereka memerhatikan bahawa Kami telah menjadikan malam untuk mereka berehat padanya, dan menjadikan siang terang-benderang? Sesungguhnya yang demikian itu mengandungi tanda-tanda (kekuasaan Allah) bagi kaum yang beriman.
Arnavutça:
Vallë, a nuk shohin ata, që Ne e kemi bërë natën për pushim, e ditën të ndritshme (për punë). Në këtë, me të vërtetë, ka argument për popullin që beson.
Bulgarca:
Не виждат ли, че Ние сторихме нощта, за да си почиват в нея, и деня - светъл? В това има знамения за хора вярващи.
Sırpça:
Зар не виде да смо учинили ноћ да у њој имају спокоја, а дан видним за рад?! То су, заиста, докази за народ који верује.
Çekçe:
Což neviděli, že jsme učinili noc, aby odpočívali během ní, a že den jsme učinili k vidění? A věru jsou v tom pro lid věřící znamení.
Urduca:
کیا ان کو سُجھائی نہ دیتا تھا کہ ہم نے رات ان کے لیے سکون حاصل کرنے کو بنائی تھی اور دن کو روشن کیا تھا؟ اسی میں بہت نشانیاں تھیں ان لوگوں کے لیے جو ایمان لاتے تھے
Tacikçe:
Оё намебинанд, ки шабро падид овардем, то дар он биёроманд ва рӯзро равшанӣ бахшидем. Албатта дар ин барои мӯъминон ибратҳост.
Tatarca:
Әйә алар күрмиләрме, төнне рәхәтләнеп ял итәргә уңай кылдык, әмма көнегезне күренә торган якты кылдык, кәсеп итү өчен, иман китергән кешеләр өчен Аллаһуның бу эшләрендә, әлбәттә, көчле дәлилләр бар."
Endonezyaca:
Apakah mereka tidak memperhatikan, bahwa sesungguhnya Kami telah menjadikan malam supaya mereka beristirahat padanya dan siang yang menerangi? Sesungguhnya pada yang demikian itu terdapat tanda-tanda (kekuasaan Allah) bagi orang-orang yang beriman.
Amharca:
እኛ ሌሊትን በእርሱ ውስጥ እንዲያርፉበት ቀንንም የሚያሳይ እንዳደረግን አያዩምን ለሚያምኑ ሕዝቦች በዚህ ውስጥ ተዓምራቶች አሉበት፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக நாம் இரவை -அதில் அவர்கள் ஓய்வு பெறுவதற்காகவும், பகலை (அவர்கள் பொருள் சம்பாதிக்க வசதியாக) வெளிச்சமாகவும் அமைத்திருப்பதை அவர்கள் பார்க்கவில்லையா? நம்பிக்கை கொள்கிற மக்களுக்கு நிச்சயமாக இதில் பல அத்தாட்சிகள் உள்ளன.
Korece:
밤을두어 그들로 하여금 휴 식을 취하게 하고 낮을 두어 빛이있게 하였음을 그들은 알지 못하 느뇨 실로 그 안에는 믿는 백성들을 위한 예중이 있노라
Vietnamca:
Lẽ nào họ đã không nhìn thấy việc TA đã làm ra ban đêm cho họ nghỉ ngơi và ban ngày để họ quan sát (được mọi vật)? Quả thật, trong sự việc đó là những dấu hiệu cho đám người có đức tin.
Ayet Linkleri: