Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

27

Sûredeki Ayet No: 

84

Ayet No: 

3243

Sayfa No: 

384

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوا قَالَ أَكَذَّبْتُم بِآيَاتِي وَلَمْ تُحِيطُوا بِهَا عِلْمًا أَمَّاذَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Çeviriyazı: 

ḥattâ iẕâ câû ḳâle ekeẕẕebtüm biâyâtî velem tüḥîṭû bihâ `ilmen emmâẕâ küntüm ta`melûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Nihayet (oraya) geldikleri vakit Allah buyurur: "Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa yaptığınız başka neydi?"

Diyanet İşleri: 

Geldikleri zaman Allah: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?" der.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Sonunda, onlar geldi mi, delillerimi bir bilgi edinip kavramadığınız halde yalanladınız mı, neydi o yaptığınız der.

Şaban Piriş: 

Geldikleri zaman: Ayetlerimi iyice kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz? der.

Edip Yüksel: 

Geldikleri zaman, "Ayet ve mucizelerimi bilginizle kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa yaptığınız neydi?" der.

Ali Bulaç: 

Nihayet geldikleri zaman, (Allah) der ki: "Siz Benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?"

Suat Yıldırım: 

Nihayet hesap yerine vardıklarında Allah Teâlâ: “Demek siz ayetlerimin ne olduğunu iyice anlamadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa ne yaptınız?” [75,32; 77,34]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Nihâyet geldikleri vakit (Hak Teâlâ) buyurur ki: «Benim âyetlerimi ilmen ihata edemez olduğunuz halde onları tekzîp mi ettiniz. Yoksa sizin yapar olduğunuz şey ne idi?»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?" der.

Bekir Sadak: 

Kotuluk getiren kimseler, yuzukoyun atese atilirlar. «Ya siz yaptiklarinizdan baska bir seyle mi cezalandirilacaksiniz?» denir.

İbni Kesir: 

Nihayet geldikleri zaman

Adem Uğur: 

Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?

İskender Ali Mihr: 

Onlar geldikleri zaman (Allah onlara): &quot

Celal Yıldırım: 

Sonunda (Mahşer alanına) geldiklerinde, (Allah onlara) «siz âyetlerimi anlayıp kavrayamazken onları yalan mı saydınız ? Yoksa neler yapıyordunuz?» der.

Tefhim ul Kuran: 

Nihayet geldikleri zaman, (Allah) der ki: «Siz benim ayetlerimi, bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?»

Fransızca: 

Puis, quand ils seront arrivés, [Allah] dira : "Avez-vous traité de mensonges Mes signes sans les avoir embrassés de votre savoir ? Ou que faisiez-vous donc ? "

İspanyolca: 

Hasta que, cuando vengan, diga: «¿Habéis desmentido Mis signos sin haberlos abarcado en vuestra ciencia? ¿Qué habéis hecho si no?»

İtalyanca: 

Quando saranno colà, [Allah] dirà: «Avete tacciato di menzogna i Miei segni senza neppure conoscerli? Che cosa dunque avete fatto?».

Almanca: 

Wenn sie dann kommen, sagt ER: "Habt ihr Meine Ayat der Lüge bezichtigt und über sie kein Wissen erfaßt, oder was pflegtet ihr zu tun?!

Çince: 

等到他们来到(真主)那里的时候,他说:你们没有彻底知道我的迹象就加以否认吗?你们究竟做了什么呢?

Hollandaca: 

Tot zij op de plaats des oordeels zullen aangekomen zijn. En God zal tot hen zeggen: Hebt gij mijne teekens van valschheid beschuldigd, hoezeer gij die met uwe kennis niet begrijpt? Of welke beweegreden hebt gij om aldus te handelen?

Rusça: 

Когда они придут, Он скажет: "Неужели вы сочли ложью Мои знамения, даже не постигнув их? Что же вы совершали?"

Somalice: 

Markay Yimaaddaana wuxuu ku Dhahaa Miyaad Beeniseen Aayaadkaygii idinkoon koobin Ogaansho, Maxaadse Fali Jirteen.

Swahilice: 

Hata watakapo fika, atasema (Mwenyezi Mungu): Je! Nyinyi si mlizikanusha Ishara zangu pasipo kuzijua vyema? Au mlikuwa mkifanya nini?

Uygurca: 

ئۇلار) اﷲ نىڭ دەرگاھىغا) كەلگەن چاغلىرىدا، اﷲ ئۇلارغا: «سىلەر تولۇق بىلمەي تۇرۇپ مېنىڭ ئايەتلىرىمنى ئىنكار قىلدىڭلارمۇ؟ سىلەر (ئەمرى قىلىنغان نەرسىلەردىن) زادى نېمىلەرنى قىلدىڭلار؟» دەيدۇ

Japonca: 

(審判の席)まで,かれらが来た時仰せられよう。「あなたがたは,(自分の)知識では,わが印を理解出来なかったのに,それらを嘘であるとして信じなかったではないか。(そうでなかったら)あなたがたは一体何をしていたのか。」

Arapça (Ürdün): 

«حتى إذا جاءُوا» مكان الحساب «قال» تعالى لهم «أكذبتم» أنبيائي «بآياتي ولم تحيطوا» من جهة تكذيبكم «بها علماً أما» فيه إدغام ما الاستفهامية «ذا» موصول أي ما الذي «كنتم تعملون» مما أمرتم به.

Hintçe: 

यहाँ तक कि जब वह सब (ख़ुदा के सामने) आएँगें और ख़ुदा उनसे कहेगा क्या तुम ने हमारी आयतों को बगैर अच्छी तरह समझे बूझे झुठलाया-भला तुम क्या क्या करते थे और चूँकि ये लोग ज़ुल्म किया करते थे

Tayca: 

จนกระทั่งเมื่อพวกเขาได้มาถึง พระองค์ตรัสว่า “พวกเจ้าได้ปฏิเสธโองการทั้งหลายของเรากระนั้นหรือ ? โดยที่พวกเจ้ามิได้รอบรู้มันเลยหรือว่าอะไรเล่าที่พวกเจ้ากระทำไป ?”

İbranice: 

כשבאו, אמר (אלוהים:) 'האם כיחשתם באותותיי ללא הבנת פשרם? או מה חתרתם להשיג במעשיכם

Hırvatça: 

A kad dođu, On će upitati: "Jeste li vi ajete i znakove Moje poricali i niste ih znanjem obuhvatili, ili šta ste to radili?"

Rumence: 

Când vor veni, Dumnezeu le va spune: “Nu aţi socotit semnele Mele minciuni fără să le fi cuprins cu ştiinţa? Ce aţi făcut, aşadar?”

Transliteration: 

Hatta itha jaoo qala akaththabtum biayatee walam tuheetoo biha AAilman ammatha kuntum taAAmaloona

Türkçe: 

Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?" der.

Sahih International: 

Until, when they arrive [at the place of Judgement], He will say, "Did you deny My signs while you encompassed them not in knowledge, or what [was it that] you were doing?"

İngilizce: 

Until, when they come (before the Judgment-seat), (Allah) will say: "Did ye reject My Signs, though ye comprehended them not in knowledge, or what was it ye did?"

Azerbaycanca: 

Onlar (haqq-hesab yerinə) gəlib çatdıqda (Allah) buyurar: “Ayələrimizi anlamadığınız (bilmədiyiniz) halda, onları yalanmı hesab edirdiniz? Yaxud siz (dünyada) nə edirdiniz? (O nə iş idi ki, görürdünüz?)”

Süleyman Ateş: 

(Divanına) Geldiklerinde (Allah onlara) der: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yaptınız?"

Diyanet Vakfı: 

Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim ayetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?

Erhan Aktaş: 

Ve geldikleri zaman: “Onu bilgi ile kavramadınız(1) da mı âyetlerimi yalanladınız? Yoksa başka bir neden mi var?” dedi.

Kral Fahd: 

Nihayet o yere geldikleri zaman, Allah onlara şöyle buyurur: «Âyetlerimi iyice anlamadığınız halde onları yalanladınız mı; yahut yaptığınız neydi?»

Hasan Basri Çantay: 

Nihayet (hesâb yerine) geldikleri zaman (Allah) buyurur ki: «Siz benim âyetlerimi, onları hiçbir bilgi ile kavramadığınız halde (körü körüne), tekzîb mi etdiniz? Ne idi o ısraar ile yapdığınız»?

Muhammed Esed: 

öyle ki, (yargı önüne) çıktıkları zaman, Allah, onlara: "(Doğru düşünce ve) bilgi yoluyla üstesinden gelemeyince tutup mesajlarımızı yalanlamaya kalktınız, öyle mi? Peki, bu yaptığınız neydi öyleyse?" diyecek.

Gültekin Onan: 

Nihayet geldikleri zaman, (Tanrı) der ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Nihayet hesap yerine geldikleri vakit, Allah buyurur ki: “- Siz benim âyetlerimi ilim bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?”

Portekizce: 

Até que compareçam (ante o tribunal). Dir-lhes-á (Deus): Com que então desmentistes os Meus versículos, semcompreendê-los! Que estáveis fazendo?

İsveççe: 

och när de stiger fram, skall Han säga: "Påstod ni att Våra budskap är lögn, därför att ni med era [klena] kunskaper inte fattade dem? Eller vad gjorde ni?"

Farsça: 

تا وقتی که [به محل حساب] آیند، [خدا] می گوید: آیا آیات مرا تکذیب کردید در حالی که هیچ احاطه علمی به آنها نداشتید؟ یا شما [غیر از تکذیب آیات] چه کارها [ی دیگری] انجام می دادید؟

Kürtçe: 

ھەتا کاتێك دێن (بۆ شوێنی کۆکردنەوەیان) (خوا) ئەفەرموێ ئایا ئێوە ئایەتەکانی منتان بەدرۆ دەزانی (باوەڕتان پێ نەھێنا) لەکاتێکدا ھیچ زانیاریەکتان دەربارەیان نەبوو یان ئێوە چیتان دەکرد (لەدونیا)

Özbekçe: 

Токи улар келиб бўлгач, У зот: «Бизнинг оятларимизни ёлғонга чиқардингизми?! Уларни пухта англамай туриб-а? Йўқса, нима қилган эдингиз?» дейдир.

Malayca: 

Sehingga apabila mereka datang (ke tempat pengadilan), Allah Taala berfirman: "Adakah kamu mendustakan ayat-ayat keteranganKu dengan tidak lebih dahulu kamu mengetahuinya secara meliputi? Atau apakah yang kamu telah lakukan?"

Arnavutça: 

e kur të vijnë (për të dhënë llogari), Ai (Perëndia), do t’i pyesë: “A mos vallë ju i keni përgënjeshtruar argumentet e Mia, e që nuk keni pasur kurrfarë njohurie për to? Ç’keni bërë ju ashtu?!”

Bulgarca: 

Щом пристигнат, Той ще каже: “Нима взехте за лъжа Моите знамения, въпреки че не ги проумявахте?” Или: “Какво сте извършили?”

Sırpça: 

А кад дођу, Он ће да упита: „Јесте ли ви порицали Моје речи и доказе не размишљајући о њима, или шта сте то радили?“

Çekçe: 

a až se dostaví, Pán je osloví: 'Za lež jste prohlásili Má znamení, aniž jste schopni byli obsáhnout je ve svém vědění anebo jaké bylo vaše počínání?'

Urduca: 

یہاں تک کہ جب سب آ جائیں گے تو (ان کا رب ان سے) پوچھے گا کہ "تم نے میری آیات کو جھٹلا دیا حالانکہ تم نے ان کا علمی احاطہ نہ کیا تھا؟ اگر یہ نہیں تو اور تم کیا کر رہے تھے؟"

Tacikçe: 

то чун ба маҳшар бирасанд, гӯяд: «Оё шумо оёти Маро дурӯғ мебаровардед ва ҳол он, ки дониши шумо ба он иҳота наёфта буд? Он чӣ коре буд, ки мекардед?»

Tatarca: 

Хисап урынына килгәч аларга Аллаһ әйтер: "Минем аятьләремне ялганга тоттыгызмы, бит ышанырга яки ышанмаска лаек икәнне белерлек сездә белем юк иде, белмәгәнегездән соң нинди гамәл кылдыгыз, әлбәттә, хакны инкяр итүдән башка эшегез юк иде.

Endonezyaca: 

Hingga apabila mereka datang, Allah berfirman: "Apakah kamu telah mendustakan ayat-ayat-Ku, padahal ilmu kamu tidak meliputinya, atau apakah yang telah kamu kerjakan?".

Amharca: 

በመጡም ጊዜ (አላህ) ይላቸዋል «በአንቀጾቼ እርሷን በማወቅ ያላዳረሳችሁ ስትሆኑ አስተባበላችሁን ወይስ ምንን ትሠሩ ነበራችሁ»

Tamilce: 

இறுதியாக, அவர்கள் (எல்லோரும் மறுமையில் எழுப்பப்பட்டு அல்லாஹ்விடம்) வந்து விடும்போது (அல்லாஹ்) கூறுவான்: “எனது அத்தாட்சிகளை - அவற்றை நீங்கள் முழுமையாக அறியாமல் இருக்கும் நிலையில் - நீங்கள் பொய்ப்பித்தீர்களா? அல்லது, நீங்கள் என்ன செய்து கொண்டு இருந்தீர்கள்?”

Korece: 

그들이 심판대 위에 오를 때그분께서 말씀하시리니 너희는 알지도 못하면서 나의 말을 부정했 느뇨 아니면 알고 있었느뇨

Vietnamca: 

Khi toàn bộ đã đến tập họp, (Allah) hỏi họ: “Có phải các ngươi đã phủ nhận những lời mặc khải của TA trong lúc các ngươi không có kiến thức để tiếp thu chúng hay phải chăng các ngươi đã làm gì?”