
ḥattâ iẕâ câû ḳâle ekeẕẕebtüm biâyâtî velem tüḥîṭû bihâ `ilmen emmâẕâ küntüm ta`melûn.
Arapça:
حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوا قَالَ أَكَذَّبْتُم بِآيَاتِي وَلَمْ تُحِيطُوا بِهَا عِلْمًا أَمَّاذَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Türkçe:
Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?" der.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet (oraya) geldikleri vakit Allah buyurur: "Siz benim âyetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Yoksa yaptığınız başka neydi?"
Diyanet Vakfı:
Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim ayetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?
İngilizce:
Until, when they come (before the Judgment-seat), (Allah) will say: "Did ye reject My Signs, though ye comprehended them not in knowledge, or what was it ye did?"
Fransızca:
Puis, quand ils seront arrivés, [Allah] dira : "Avez-vous traité de mensonges Mes signes sans les avoir embrassés de votre savoir ? Ou que faisiez-vous donc ? "
Almanca:
Wenn sie dann kommen, sagt ER: "Habt ihr Meine Ayat der Lüge bezichtigt und über sie kein Wissen erfaßt, oder was pflegtet ihr zu tun?!
Rusça:
Когда они придут, Он скажет: "Неужели вы сочли ложью Мои знамения, даже не постигнув их? Что же вы совершали?"
Açıklama:
