Arapça:
وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ
Çeviriyazı:
vekeeyyim min ḳaryetin emleytü lehâ vehiye żâlimetün ŝümme eḫaẕtühâ. veileyye-lmeṣîr.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Zulmedip dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, sonunda onları yakalayıvermiştim. Dönüş ancak banadır.
Diyanet İşleri:
Nice kasabalara, haksız oldukları halde, mehil vermiştim; sonunda onları yakalayıverdim. Dönüş ancak Bana'dır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve nice şehir var ki halkı zalim olduğundan mühlet verdik onlara da sonra helak ediverdim ve dönüp gelecekleri yer de benim tapımdır.
Şaban Piriş:
Nice memleketler vardır ki, zalim olmalarına rağmen ben, onlara süre/mühlet verdim. Sonra da onları (azap ile) aldım. Dönüş banadır.
Edip Yüksel:
Nice kentlerin halkına, zalim oldukları halde süre tanıdım ve sonra onları hesaba çektim; son dönüş Banadır.
Ali Bulaç:
Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken Ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca Banadır.
Suat Yıldırım:
Zulümde aşırı giden nice memleket vardı ki Ben onlara önce mühlet verip sonra da tuttuğum gibi işlerini bitirdim! Herkesin dönüşü ancak Banadır.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve nice belde vardır ki, o zalim olduğu halde ona mühlet verdim. Sonra da onu yakaladım. Ve bütün dönüş de Bana´dır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Nice kent/medeniyet var ki, zulme saptığı halde, ona süre tanıdım. Ama sonra kendisini yakalayıverdim. Dönüş yalnız banadır.
Bekir Sadak:
Bu, kendilerine ilim verilenlerin Kuran´in, senin Rabbin´den bir gercek oldugunu bilip de ona inanmalari ve gonullerini baglamalari icindir. Allah inananlari suphesiz dogru yola eristirir.
İbni Kesir:
Nice kasabalar var ki
Adem Uğur:
Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.
İskender Ali Mihr:
(Halkı) zalim olan nice ülkeler gibi, ona mühlet verdim. Sonra onu aldım (yakaladım). Ve dönüş, Banadır.
Celal Yıldırım:
Nice kasabalar zâlim oldukları halde onlara mühlet vermişizdir
Tefhim ul Kuran:
Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim
Fransızca:
A combien de cités n'ai-Je pas donné répit alors qu'elles commettaient des tyrannies ? Ensuite, Je les ai saisies. Vers Moi et le devenir.
İspanyolca:
A cuántas ciudades, impías, les concedí una prórroga. Luego, las sorprendí... ¡Soy Yo el fin de todo!
İtalyanca:
E a quante città ho concesso un rinvio, anche se erano ingiuste. Quindi le afferrai. A Me tutto ritornerà.
Almanca:
Und wie manch eine Ortschaft, der ICH noch längere Zeit gewährte, während (ihre Bewohner) unrecht- 2 begehend waren, dann beseitigte ICH sie, und zu Mir ist dasWerden.
Çince:
有许多城市,居民不义,而我优容他们,随后,我惩治他们,我是唯一的归宿。
Hollandaca:
Aan hoevele steden gaf ik niet uitstel? maar zij waren goddeloos. Doch daarna kastijdde ik haar; en tot mij zullen zij komen, om op den laatsten dag geoordeeld te worden.
Rusça:
Скольким селениям, которые были несправедливы, Я предоставил отсрочку! Впоследствии Я схватил их, и ко Мне предстоит прибытие.
Somalice:
Badanaa Magaalo aan u Sugnay iyadoo Daalimad ah, Markaas aan Qabtay Xaggayga Umbaana loo Ahaan.
Swahilice:
Na miji mingapi niliipa muda na hali ilikuwa imedhulumu, na kisha nikaitia mkononi? Na kwangu Mimi ndio marudio yote.
Uygurca:
نۇرغۇن شەھەر ئاھالىلىرى زالىم تۇرۇقلۇق، ئۇلارغا مەن مۆھلەت بەردىم (ئۇلار بۇ مۆھلەتكە مەغرۇر بولۇپ كەتتى)، ئاندىن (يەنى ئۇلارغا ئۇزاق مۇددەت مۆھلەت بەرگىنىمدىن كېيىن) ئۇلارنى جازالىدىم، ئاخىر قايتىدىغان جاي مېنىڭ دەرگاھىمدۇر (يەنى ئاخىر ھەممىسى ماڭا كېلىدۇ
Japonca:
われは,如何に多くの悪を行う都市を猶予し,それからこれらを処罰したことであろうか。帰り所はわれの許にあるのである。
Arapça (Ürdün):
«وكأيِّن من قرية أمليت لها وهي ظالمة ثم أخذتها» المراد أهلها «وإليَّ المصير» المرجع.
Hintçe:
और कितनी बस्तियाँ हैं कि मैंने उन्हें (चन्द) मोहलत दी हालाँकि वह सरकश थी फिर (आख़िर) मैंने उन्हें ले डाला और (सबको) मेरी तरफ लौटना है
Tayca:
และกี่เมืองมาแล้ว เราได้ประวิงเวลาการลงโทษมัน โดยที่ชาวเมืองนั้นอธรรม แล้วเราได้ลงโทษทำลายมัน และยังเรานั้นคือทางกลับ
İbranice:
וכמה ערים אשר נתתי להן שהות בעודן מקפחות, ואולם לבסוף לקחתי (השמדתי) אותן. סוף כולם לשוב אליי
Hırvatça:
I koliko je bilo naselja kojima sam vremena davao, a zulum su činila, da bih ih najzad, kaznom dohvatio! A kod Mene je konačno odredište!
Rumence:
Câtor cetăţi nu le-am dăruit un răgaz când erau nedrepte! Şi apoi le-am luat. Întru Mine este devenirea.
Transliteration:
Wakaayyin min qaryatin amlaytu laha wahiya thalimatun thumma akhathtuha wailayya almaseeru
Türkçe:
Nice kent/medeniyet var ki, zulme saptığı halde, ona süre tanıdım. Ama sonra kendisini yakalayıverdim. Dönüş yalnız banadır.
Sahih International:
And for how many a city did I prolong enjoyment while it was committing wrong. Then I seized it, and to Me is the [final] destination.
İngilizce:
And to how many populations did I give respite, which were given to wrong-doing? in the end I punished them. To me is the destination (of all).
Azerbaycanca:
Neçə-neçə məmləkətə (məmləkət əhlinə) zülm etdikləri (kafir olduqları) halda möhlət verdim, sonra onları (əzabla) yaxaladım. Axır dönüş ancaq Mənədir! (Onlar, nəhayət, Mənim hüzuruma gələcək, qazandıqları günaha görə əbədi əzaba düçar olacaqlar).
Süleyman Ateş:
Nice kent var ki zulmederken ona biraz süre vermişim, sonra onu yakalamışımdır. Sonunda dönüş ancak banadır.
Diyanet Vakfı:
Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.
Erhan Aktaş:
Zulmedip duran nice kentler vardı ki onlara süre vermiştim. Sonra onları yakaladım. Ve dönüş Bana’dır.
Kral Fahd:
Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.
Hasan Basri Çantay:
(Halkı sizin gibi) zulümde devam edib dururken kendisine mühlet verdiğim nice memleket vardır ki ben onları nihayet (azabımla) yakalayıverdim. Dönüş ancak banadır.
Muhammed Esed:
Ve onmaz zulüm ve haksızlıklara dalıp gitmiş nice toplumlara bir süre için fırsat vermiştim! Ama günü gelince onları kıskıvrak yakalayıverdim: çünkü bütün yolculukların sonu Banadır!
Gültekin Onan:
Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim
Ali Fikri Yavuz:
Zulmedib dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, ben onları azabımla yakalayıvermiştim. Sonunda muhakkak dönüş banadır.
Portekizce:
E quantas cidades iníquas temos tolerado! Mas logo as castigarei e a Mim será o destino.
İsveççe:
Och hur många städer, vars [invånare] ständigt begick orätt har Jag inte beviljat en frist; men [när fristen hade löpt ut] lät Jag Min vrede drabba dem. Jag är färdens mål!
Farsça:
و چه بسا شهرها که به [اهل] آنها در حالی که ستمکار بودند، مهلت دادم، سپس آنان را [به عذابی سخت] گرفتم؛ وبازگشت همه به سوی اوست.
Kürtçe:
وە (خەڵکی) چەندەھا شار و گوند (ھەبوون) مۆڵەتم دان کە ستەمکار بوون لەپاشان تۆڵەم لێ سەندن (ولەناوم بردن) وە ھەر بۆلای من دەگەڕێنەوە
Özbekçe:
Қанчадан-қанча шаҳар-қишлоқларга зулм қилгувчи бўлган ҳолида ҳам муҳлат бердим. Сўнгра уларни (азобга) тутдим. Қайтиш фақат менгагинадир.
Malayca:
Dan bukan sedikit negeri-negeri yang Aku beri tempoh, sedang penduduknya berlaku zalim; kemudian Aku menimpakannya dengan azab seksa; dan (ingatlah) kepada Akulah tempat kembali.
Arnavutça:
Sa e sa vendbanime, të cilave u kam shtyer Unë dënimin duke qenë ata zullumqarë – e prapëseprapë i kam dënuar. E, tek Unë kthehet çdo gjë.
Bulgarca:
И на колко селища, когато угнетяваха, Аз дадох отсрочка, после ги сграбчих! Завръщането е при Мен.
Sırpça:
И колико је било насеља чији су житељи били неправедни, којима сам Ја казну одлагао, да бих их најзад казнио! А Мени се све враћа.
Çekçe:
Kolika městům jsem poskytl odklad, přestože byla nespravedlivá! Potom jsem je však uchvátil a u Mne je cíl konečný.
Urduca:
کتنی ہی بستیاں ہیں جو ظالم تھیں، میں نے ان کو پہلے مہلت دی، پھر پکڑ لیا اور سب کو واپس تو میرے پاس ہی آنا ہے
Tacikçe:
Чӣ бисёр деҳаҳое, ки золим буданд ва Ман мӯҳлаташон додам, он гоҳ онҳоро фурӯ гирифтам. Ва бозгашти ҳама назди Ман аст!
Tatarca:
Күпме шәһәрнең залим кешеләренә вакыт бирдем, иман китермәделәр, соңра ґәзаб белән тоттым, ахирәттә кайтмаклары Миңадыр.
Endonezyaca:
Dan berapalah banyaknya kota yang Aku tangguhkan (azab-Ku) kepadanya, yang penduduknya berbuat zalim, kemudian Aku azab mereka, dan hanya kepada-Kulah kembalinya (segala sesuatu).
Amharca:
ከከተማ እርሷ በዳይ ሆና ለእርሷ ጊዜ የሰጠኋትና ከዚያም የያዝኳት ብዙ ናት፡፡ መመለሻም ወደኔ ብቻ ነው፡፡
Tamilce:
எத்தனையோ ஊர்கள் - அவை அநியாயம் செய்பவையாக இருக்கும் நிலையில் - நான் அவற்றுக்கு அவகாசம் அளித்தேன். பிறகு, அவற்றை (தண்டனையினால்) நான் பிடித்தேன். என் பக்கமே (அனைவரின்) மீளுமிடம் இருக்கிறது.
Korece:
죄많은 고을을 잠시 유예하 다가 벌하였으니 내게로 돌아오더라
Vietnamca:
Và đã có nhiều thị trấn được TA tạm tha (trong một thời gian ngắn) khi họ làm điều sai quấy rồi sau đó TA mới bắt phạt họ; và tất cả đều sẽ phải trở về trình diện TA.
Ayet Linkleri: