Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

26

Sûredeki Ayet No: 

121

Ayet No: 

3053

Sayfa No: 

372

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

Çeviriyazı: 

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

Diyanet İşleri: 

Doğrusu bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.

Şaban Piriş: 

İşte bunda da bir ayet/ibret vardır. Buna rağmen onların çoğu mümin değillerdir.

Edip Yüksel: 

Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.

Ali Bulaç: 

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Suat Yıldırım: 

Elbette bunda alınacak ibret var, fakat onların ekserisi ders alıp da iman etmezler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların ekserîsi imân etmiş olmadılar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi

Bekir Sadak: 

26:124

İbni Kesir: 

Muhakkak ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü´minler olmadı.

Adem Uğur: 

Doğrusu bunda büyük bir ders vardır

İskender Ali Mihr: 

Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet (ibret) vardır. Ve onların çoğu mü´min olmadılar (Allah´a ulaşmayı dilemediler).

Celal Yıldırım: 

Şüphesiz ki bunda öğüt ve ibret vardır. (Ne yazık ki) onların çoğu imân etmediler.

Tefhim ul Kuran: 

Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

Fransızca: 

Voilà bien là un signe. Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.

İspanyolca: 

Ciertamente, hay en ello un signo, pero la mayoría no creen.

İtalyanca: 

Ecco certamente un segno, tuttavia la maggior parte di loro non crede.

Almanca: 

Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.

Çince: 

此中确有一个迹象,但他们大半不信道。

Hollandaca: 

Waarlijk, hierin was een teeken; maar het grootste deel hunner geloofde niet.

Rusça: 

Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.

Somalice: 

Taasna waxaa ku Sugan Calaamad mana aha Badankoodu kuwo Rumayn.

Swahilice: 

Hakika katika haya ipo Ishara, lakini si wengi wao walio kuwa Waumini.

Uygurca: 

بۇنىڭدا (تەپەككۇر قىلغۇچىلار ئۈچۈن) ئەلۋەتتە (چوڭ) ئىبرەت بار، ئۇلار (يەنى كىشىلەر) نىڭ تولىسى ئىمان ئېيتقۇچى بولمىدى

Japonca: 

本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。

Arapça (Ürdün): 

«إن ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين».

Hintçe: 

बेशक इसमे भी यक़ीनन बड़ी इबरत है और उनमें से बहुतेरे ईमान लाने वाले ही न थे

Tayca: 

แท้จริงในการนี้ย่อมเป็นสัญญาณหนึ่ง อย่างแน่นอน แต่ส่วนมากของพวกเขาไม่เป็นผู้ศรัทธา

İbranice: 

ואכן בזה אות, אך רובם לא יאמינו

Hırvatça: 

U tome je, zaista, znak, ali većina njih nisu vjernici.

Rumence: 

Întru aceasta este un semn, însă cei mai mulţi nu sunt credincioşi.

Transliteration: 

Inna fee thalika laayatan wama kana aktharuhum mumineena

Türkçe: 

Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi

Sahih International: 

Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers.

İngilizce: 

Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.

Azerbaycanca: 

Şübhəsiz ki, bunda (Nuhun bu hekayətində) bir ibrət vardır. Halbuki onların (Nuh tayfasının, yaxud bu hekayətə qulaq asanların) əksəriyyəti iman gətirmədi.

Süleyman Ateş: 

Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanmazlar.

Diyanet Vakfı: 

Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

Erhan Aktaş: 

Bunda kesinlikle bir âyet(1) vardır. Yine de onların çoğu inananlardan olmadı.

Kral Fahd: 

Doğrusu bunda büyük bir ders vardır ama çokları iman etmezler.

Hasan Basri Çantay: 

Şübhe yok ki bunda mutlak bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.

Muhammed Esed: 

Şüphesiz bu (kıssada insanlar için) bir ders vardır, onların çoğu (buna) inanmasa da.

Gültekin Onan: 

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.

Ali Fikri Yavuz: 

Muhakkak ki (onlara yaptığımız) bu işte, (geride kalanlar için) bir ibret var, öyle iken onların çoğu mümin olmadı.

Portekizce: 

Sabei que nisto há um sinal; porém, a maioria deles não crê.

İsveççe: 

I detta ligger förvisso ett budskap [till människorna], men de flesta av dem vill inte tro.

Farsça: 

بی تردید در این سرگذشت، عبرتی بزرگ وجود دارد، و [قوم نوح] بیشترشان مؤمن نبودند،

Kürtçe: 

بەڕاستی لەڕواندنی ئەو ھەموو ڕوواوەدا بەڵگەی گەورە ھەیە بەڵام زۆر بەیان بڕوادارنین و باوەڕ ناھێنن

Özbekçe: 

Албатта, бунда оят-белги бор. Лекин кўплари мўмин бўлмадилар.

Malayca: 

Sesungguhnya pada peristiwa yang demikian, terdapat satu tanda (yang membuktikan kekuasaan Allah); dan dalam pada itu, kebanyakan mereka tidak juga mahu beriman.

Arnavutça: 

Me të vërtetë, në këtë ka argument (këshillë), por shumica e tyre nuk janë besimtarë,

Bulgarca: 

В това има знамение, но повечето от тях не вярват.

Sırpça: 

То је заиста доказ, али већина њих не верује.

Çekçe: 

Věru je v tomto znamení, však většina z nich nevěří.

Urduca: 

یقیناً اس میں ایک نشانی ہے، مگر ان میں سے اکثر لوگ ماننے والے نہیں

Tacikçe: 

Албатта дар ин ибратест ва бештаринашон имон наёварданд.

Tatarca: 

Ошбу Аллаһуга карышып һәлак булган Нух кавеменең һәлак булуында гакыллы кешеләр өчен, әлбәттә, гыйбрәтләр бар, ул кавемнең күбрәге, ягъни һәлак булганнары берсе дә ышанучы түгел иде.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat tanda (kekuasaan Allah), tetapi kebanyakan mereka tidak beriman.

Amharca: 

በዚህ ውስጥ ታላቅ ግሳጼ አለበት፡፡ አብዛኞቻቸውም አማኞች አልነበሩም፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக இதில் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது. அவர்களில் அதிகமானவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக இல்லை.

Korece: 

실로 그 안에는 예증이 있 었으나 그들 대다수는 믿지 아니 하였더라

Vietnamca: 

Quả thật, trong sự việc đó là một dấu hiệu (làm bài học cho những ai phủ nhận Thiên Sứ của Allah), tuy nhiên, đa số bọn họ không có đức tin.