Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

23

Sûredeki Ayet No: 

56

Ayet No: 

2729

Sayfa No: 

345

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ ۚ بَل لَّا يَشْعُرُونَ

Çeviriyazı: 

nüsâri`u lehüm fi-lḫayrât. bel lâ yeş`urûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz. Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

Diyanet İşleri: 

Kendilerine mal ve oğullar vermekle, iyiliklerde onlar için acele ettiğimizi mi zannederler? Hayır; farkında değiller.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Hayırlara ulaşıvermelerini sağlamadayız, hayır, anlamıyorlar.

Şaban Piriş: 

İyiliklerde onlara acele davranıyoruz. Hayır, onlar, (bunu) farkına varmıyorlar.

Edip Yüksel: 

Onların iyiliğine koşuyoruz? Hayır, farkında değiller.

Ali Bulaç: 

Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.

Suat Yıldırım: 

Kendilerine verdiğimiz servet ve evlatlarla iyiliklerine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar işin farkında değiller! [9,55; 3,178; 68,44-45; 74,11-16]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onlar için hayırları hususunda müsaraat ederiz. Hayır, anlamıyorlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ve iyiliklerine koşuyoruz. Hayır, farkında olmuyorlar.

Bekir Sadak: 

Biz herkese ancak gucunun yetecegi kadar yukleriz. Katimizda gercegi soyleyen bir kitap vardir

İbni Kesir: 

İyiliklerde onlar için acele davranmaktayız. Hayır farkında değiller.

Adem Uğur: 

Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

İskender Ali Mihr: 

Onlara hayırları çabuklaştırdığımızı (mı sanıyorlar)? Hayır, onlar farkında değillerdir.

Celal Yıldırım: 

23:55

Tefhim ul Kuran: 

Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz) Hayır, onlar şuurunda değiller.

Fransızca: 

[soit une avance] que Nous Nous empressons de leur faire sur les biens [de la vie future] ? Au contraire, ils n'en sont pas conscients.

İspanyolca: 

estamos anticipándoles las cosas buenas? No, no se dan cuenta.

İtalyanca: 

[sia un anticipo] sulle buone cose [della vita futura]? Certo che no! Sono del tutto incoscienti.

Almanca: 

daß WIR ihnen damit die guten Dinge schnell zukommen lassen?! Nein, sondern sie merken es nicht.

Çince: 

是我用来使他们快得福利的(手段)吗?不然,他们是不晓得的。

Hollandaca: 

Dat wij ons zullen haasten, hun allerlei bezittingen te schenken.

Rusça: 

потому что спешим одарить их благами? О нет! Однако они не ощущают этого!

Somalice: 

Inaanu u soo Hormarinay Khayraad wax ma Oga.

Swahilice: 

Ndio tunawahimizia kheri? Lakini wenyewe hawatambui.

Uygurca: 

(ئۇلار) بىزنىڭ ئۇلارغا مال - مۈلۈك ۋە ئەۋلادلارنى بەرگەنلىكىمىزنى ئۆزلىرىگە تېز ياخشىلىق قىلغانلىق دەپ ئويلامدۇ؟ ھەرگىز ئۇنداق ئەمەس، ئۇلار ئۇقمايدۇ

Japonca: 

われはかれらのために,良いことを急いでいると思うのか。いや,かれらは(試みに)気付かない。

Arapça (Ürdün): 

«نسارع» نعجل «لهم في الخيرات» لا «بل لا يشعرون» أن ذلك استدراج لهم.

Hintçe: 

(ऐसा नहीं) बल्कि ये लोग समझते नहीं

Tayca: 

เราได้รีบเร่งให้ความดีต่าง ๆ แก่พวกเขากระนั้นหรือ ? เปล่าเลย แต่ทว่าพวกเขาไม่มีความรู้สึกหรือ

İbranice: 

ממהרים אנו להעניק להם מכול טוב? לא, אין הם חשים כלום

Hırvatça: 

zato što im s dobrima žurimo? Naprotiv, oni ne opažaju!

Rumence: 

îi grăbim către cele bune? Ba nu! Ei nu-şi dau însă seama.

Transliteration: 

NusariAAu lahum fee alkhayrati bal la yashAAuroona

Türkçe: 

Ve iyiliklerine koşuyoruz. Hayır, farkında olmuyorlar.

Sahih International: 

Is [because] We hasten for them good things? Rather, they do not perceive.

İngilizce: 

We would hasten them on in every good? Nay, they do not understand.

Azerbaycanca: 

Biz onların yaxşılıqlarına tələsirik? Xeyr, anlamırlar! (Kafirlərə dünyada istədiklərini verib tədriclə onları əzaba yaxınlaşdırmağımızı, az sonra qəflətən başlarının üstünü alacağımızı düşünmürlər!)

Süleyman Ateş: 

Onların iyiliklerine koşuyoruz? Hayır, (bu verdiğimiz dünya ni'metleri, onlar için bir imtihandır, fakat onlar) farkında değiller.

Diyanet Vakfı: 

Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

Erhan Aktaş: 

Hayırlarını çabuklaştırdığımızı mı sanıyorlar? Hayır, gerçeği kavrayacak bilinçte değiller.

Kral Fahd: 

kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

Hasan Basri Çantay: 

23:55

Muhammed Esed: 

onları (kendi anlayışlarına göre) iyi ve yararlı (bildikleri) şeylerde yarıştırmak (istiyoruz)? Hayır, onlar (yanıldıklarının) farkında değiller!

Gültekin Onan: 

Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.

Ali Fikri Yavuz: 

23:55

Portekizce: 

Aceleramos-lhes as mercês? Qual! De nada se apercebem!

İsveççe: 

skyndar Oss att redan i detta liv ge dem [allt] det goda? Nej, de förstår inte [hur grovt de misstar sig]!

Farsça: 

در حقیقت می خواهیم در عطا کردن خیرات به آنان شتاب ورزیم؟ [چنین نیست] بلکه [آنان] درک نمی کنند [که ما می خواهیم با افزونی مال و اولاد، در تفرقه، طغیان، گمراهی و تیره بختی بیشتری فرو روند.]

Kürtçe: 

(بەھۆی شیاویانەوە) پەلەمان کردووە بۆیان لەخێر وخۆشیەکاندا (نەخێر وانیە) بەڵکو ئەوانە ھەست ناکەن (کە بۆ تاقی کردنەوەیانە)

Özbekçe: 

Уларга яхшиликларни тезлатишимиз, деб ҳисоблайдиларми? Йўқ! Улар сезмаслар.

Malayca: 

(Bermakna bahawa dengan yang demikian) Kami menyegerakan untuk mereka pemberian kebaikan? (Tidak!) Bahkan mereka tidak menyedari (hakikatnya yang sebenar).

Arnavutça: 

po nxitojmë kah të mirat e tyre?! Kurrsesi, por ata nuk vërejnë.

Bulgarca: 

Ние се надпреварваме да им сторим добро? Не, ала те не забелязват.

Sırpça: 

да журимо да им благодати подаримо? Напротив, они не опажају.

Çekçe: 

Pobízíme je rychle ke konání dobrých skutků, avšak oni o tom nemají tušení.

Urduca: 

تو گویا انہیں بھلائیاں دینے میں سرگرم ہیں؟ نہیں، اصل معاملے کا انہیں شعور نہیں ہے

Tacikçe: 

барои он аст, ки мекӯшем хайре ба онҳо бирасо- нем? На, онон дарнамеёбанд!

Tatarca: 

аларга изгелек итәргә ашыгабыз дип, бәлки алар белмиләр ки өчен биргәнебезне.

Endonezyaca: 

Kami bersegera memberikan kebaikan-kebaikan kepada mereka? Tidak, sebenarnya mereka tidak sadar.

Amharca: 

በበጎ ነገሮች የምንቻኮልላቸው መኾንን (ያስባሉን) አይደለም፤ (ለማዘንጋት መኾኑን) አያውቁም፡፡

Tamilce: 

அது அவர்களுக்கு நாம் நன்மைகளை விரைந்து செய்கிறோம் என்று (எண்ணுகிறார்களா?) மாறாக, அவர்கள் உ(ண்மையை புரிந்து)ணர மாட்டார்கள்.

Korece: 

하나님이 그들을 위해 서둘 러 선을 행하고 있다고 생각하나 그렇지 않노라 그들이 모를 뿐이 라

Vietnamca: 

Là TA thúc đẩy điều tốt đến cho họ ư? Không, họ không nhận thấy (sự thật của vấn đề).