Arapça:
أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَٰكِن لَّا يَشْعُرُونَ
Çeviriyazı:
elâ innehüm hümü-lmüfsidûne velâkil lâ yeş`urûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.
Diyanet İşleri:
İyi bilin ki, asıl bozguncular kendileridir, lakin farkında değillerdir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bilin ki onlardır fesatçılar ama anlamazlar.
Şaban Piriş:
İyi bilin ki asıl bozguncular kendileridir, fakat farkında değillerdir.
Edip Yüksel:
Oysa onlardır asıl bozguncu; farkında bile değiller.
Ali Bulaç:
Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.
Suat Yıldırım:
Gözünüzü açın, bunlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin şuurları yok, farkında değiller.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Haberiniz olsun ki müfsid olan şahıslar, onların kendileridir. Fakat bunu anlamazlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar.
Bekir Sadak:
Iyi bilin ki, asil bozguncular kendileridir, lakin farkinda degillerdir.
İbni Kesir:
Bilesin ki onlar, fesadçıların ta kendileridir de bunun farında değiller.
Adem Uğur:
Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki onlar, (evet) onlar fesat çıkaranlardır ve lâkin (şuurunda) bilincinde olmazlar, (öyle) değil mi?
Celal Yıldırım:
Haberiniz olsun ki, onlar, onlardır ancak fesadçılar, ama farkında değillerdir.
Tefhim ul Kuran:
Haberiniz olsun
Fransızca:
Certes, ce sont eux les véritables corrupteurs, mais ils ne s'en rendent pas compte.
İspanyolca:
¡No son ellos, en realidad, los corruptores? Pero no se dan cuenta.
İtalyanca:
Non sono forse questi i corruttori? Ma non se ne avvedono.
Almanca:
Aber sicher, sie sind die Verderben-Anrichtenden, doch sie merken es nicht.
Çince:
真的,他们确是作恶者,但他们不觉悟。
Hollandaca:
Helaas! zij misleiden de wereld, maar zij begrijpen het niet.
Rusça:
Воистину, именно они распространяют нечестие, но они не осознают этого.
Somalice:
iyaga unbaa fasaadiyayaal ah hasa yeeshee ma kasayaan.
Swahilice:
Hakika wao ndio waharibifu, lakini hawatambui.
Uygurca:
بىلىڭلاركى، ئۇلار ھەقىقەتەن بۇزغۇنچىلاردۇر، لېكىن بۇنى ئۆزلىرى تۇيمايدۇ
Japonca:
いゃ,本当にかれらこそ,退廃を引き起こす者である。だがかれらは(それに)気付かない。
Arapça (Ürdün):
«ألا» للتنبيه «إنهم هم المفسدون ولكن لا يشعرون» بذلك.
Hintçe:
ख़बरदार हो जाओ बेशक यही लोग फसादी हैं लेकिन समझते नहीं
Tayca:
พึงรู้เถอะว่าแท้จริงพวกเขานั่นแหละ เป็นผู้ที่ก่อความเสียหาย แต่ทว่าพวกเขาไม่รู้สึก
İbranice:
אך, אלה הם המשחיתים, אך אינם מרגישים
Hırvatça:
Naprotiv! Oni su uistinu pravi smutljivci, ali to ne opažaju.
Rumence:
Ba nu! Ei sunt cei care seamănă stricăciune, însă nu-şi dau seama!
Transliteration:
Ala innahum humu almufsidoona walakin la yashAAuroona
Türkçe:
Dikkat edin, gerçekte onlar, bozgun getirenlerin ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar.
Sahih International:
Unquestionably, it is they who are the corrupters, but they perceive [it] not.
İngilizce:
Of a surety, they are the ones who make mischief, but they realise (it) not.
Azerbaycanca:
Bilin ki, onlar fəsad törədəndirlər, lakin (bunu) dərk etmirlər.
Süleyman Ateş:
İyi bilin ki, onlar bozgunculardır; fakat anlamazlar.
Diyanet Vakfı:
Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar.
Erhan Aktaş:
İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat bunun ayırdında değiller.
Kral Fahd:
Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar.
Hasan Basri Çantay:
Gözünü aç, onlar muhakkak ki fesadcıların ta kendileridir. Fakat şuurlarını işletmezler.
Muhammed Esed:
Gerçekte onlar yozlaşmaya ve çürümeye yol açan kimselerdir, ama bunu (kendileri de) idrak etmezler.
Gültekin Onan:
Oysa asıl bozguncular / fesad çıkarıcılar onlardır
Ali Fikri Yavuz:
İyi bilin ki, onlar, ortalığı ifsad edenlerdir. Lâkin şuurları yok, farkında değillerdir.
Portekizce:
Acaso, não são eles os corruptores? Mas não o sentem.
İsveççe:
Nej, det är de som stör ordningen och sprider sedefördärv men det inser de inte.
Farsça:
آگاه باشید! یقیناً خود آنان فسادگرند، ولی درک نمی کنند.
Kürtçe:
ئاگادار بن کەبەڕاستی ھەر ئەوانن ئاشوبگێڕ بەڵام ھەستی پێ ناکەن
Özbekçe:
Огоҳ бўлинг, улар, фақат улар фасодчилардир, лекин сезмайдилар.
Malayca:
Ketahuilah! Bahawa sesungguhnya mereka itulah orang-orang yang sebenar-benarnya membuat bencana dan kerosakan, tetapi mereka tidak menyedarinya.
Arnavutça:
Ah! Me të vërtetë, ata shkaktojnë çrregullime, por nuk i vërejnë.
Bulgarca:
Но именно те са рушащите. Ала не усещат.
Sırpça:
Напротив! Они су уистину прави смутљивци, али то не опажају.
Çekçe:
Což však to nejsou právě oni, kdož pohoršení šíří, ale nemají o tom ponětí?
Urduca:
خبردار! حقیقت میں یہی لوگ مفسد ہیں مگر انہیں شعور نہیں ہے
Tacikçe:
Огоҳ бошед, ки инҳо худ фасодкоронанду намедонанд.
Tatarca:
Аң булыгыз! Шул монафикълар кешеләр арасын бозып, җир өстендә фәсәд кылучылар, ләкин шуны үзләре сизмиләр.
Endonezyaca:
Ingatlah, sesungguhnya mereka itulah orang-orang yang membuat kerusakan, tetapi mereka tidak sadar.
Amharca:
ንቁ እነርሱ አጥፊዎቹ እነሱው ናቸው፤ ግን አያውቁም፡፡
Tamilce:
அறிந்து கொள்ளுங்கள்! “நிச்சயமாக அவர்கள்தான் விஷமிகள்.” எனினும், அவர்கள் (அதை) உணர மாட்டார்கள்.
Korece:
실로 그들은 해악을 퍼뜨리면서도 깨닫지 못하노라
Vietnamca:
Không, chính họ là những kẻ tàn phá nhưng họ lại không nhận ra điều đó.
Ayet Linkleri: