Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

11

Ayet No: 

18

Sayfa No: 

3

Nüzûl Yeri: 

Nüzûl Yılı: 

Arapça: 

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

Çeviriyazı: 

veiẕâ ḳîle lehüm lâ tüfsidû fi-l'arḍi ḳâlû innemâ naḥnü muṣliḥûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.

Diyanet İşleri: 

Kendilerine: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın" dendiği zaman, "Bizler sadece ıslah edicileriz" derler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlara, yeryüzünde fesat çıkarmayın dendi mi, derler ki: Biz ıslah edicileriz.

Şaban Piriş: 

Onlara: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın"! dendiği zaman; "Bizler sadece ıslah edicileriz" derler.

Edip Yüksel: 

Kendilerine, "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın," denildiğinde "Bizler sadece düzeltenleriz," derler.

Ali Bulaç: 

Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.

Suat Yıldırım: 

Ne zaman onlara: “Yeryüzüne fesat saçmayın!” denilse “Biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok!” derler. [8,73; 47,11; 2,205]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Onlara, «Yeryüzünde fesatta bulunmayınız,» denilince onlar, «Biz ancak ıslah edici kimseleriz,» derler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!" demişlerdir.

Bekir Sadak: 

Kendilerine: «Yeryuzunde bozgunculuk yapmayin» dendigi zaman, «Bizler sadece islah edicileriz» derler.

İbni Kesir: 

Kendilerine: yeryüzünde bozgun çıkarmayın, denildiğinde, biz ancak ıslah edicileriz, derler.

Adem Uğur: 

Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, &quot

İskender Ali Mihr: 

Onlara (Allah´a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten men ettikleri için Allah´ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah´ın yolundan men etmeyin).” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz (dîn öğreticileri, nefs tezkiyecileriyiz).” dediler.

Celal Yıldırım: 

Hem onlara : «Yeryüzünde fesad çıkarmayın» denildiğinde, «biz ancak ıslâh edicileriz» derler.

Tefhim ul Kuran: 

Kendilerine: «Yeryüzünde fesat çıkarmayın» denildiğinde: «Biz yalnızca ıslah edicileriz» derler.

Fransızca: 

Et quand on leur dit : "Ne semez pas la corruption sur la terre", ils disent : "Au contraire nous ne sommes que des réformateurs ! "

İspanyolca: 

Cuando se les dice: «¡No corrompáis en la tierra!», dicen: «Pero ¡si somos reformadores!»

İtalyanca: 

E quando si dice loro: "Non spargete la corruzione sulla terra", dicono: "Anzi, noi siamo dei conciliatori!".

Almanca: 

Und als ihnen gesagt wurde: "Richtet kein Verderben an auf Erden!", sagten sie: "Wir sind doch nur gottgefällig Guttuende."

Çince: 

有人对他们说:你们不要在地方上作恶。他们就说:我们只是调解的人。

Hollandaca: 

Als men hun zegt: "Verleidt de wereld toch niet" dan antwoorden zij: "Verre van daar, wij zijn rechtschapen lieden."

Rusça: 

Когда им говорят: "Не распространяйте нечестия на земле!" - они отвечают: "Только мы и устанавливаем порядок".

Somalice: 

marka lagu dhoho ha fasaadinina dhulka waxay dhahaan annagu waxaan uun nahay Hagaajiyayaal.

Swahilice: 

Na wanapo ambiwa: Msifanye uharibifu ulimwenguni. Husema: Bali sisi ni watengenezaji.

Uygurca: 

ئۇلارغا: «يەر يۈزىدە بۇزغۇنچىلىق قىلماڭلار» دېيىلسە، «بىز ئىسلاھ قىلغۇچىلارمىز» دەيدۇ

Japonca: 

「あなたがたは,地上を退廃させてはならない。」と言われると,かれらは,「わたしたちは矯正するだけのものである。」と言う。

Arapça (Ürdün): 

«وإذا قيل لهم» أي لهؤلاء «لا تفسدوا في الأرض» بالكفر والتعويق عن الإيمان. «قالوا إنما نحن مصلحون» وليس ما نحن فيه بفساد. قال الله تعالى رداً عليهم.

Hintçe: 

और जब उनसे कहा जाता है कि मुल्क में फसाद न करते फिरो (तो) कहते हैं कि हम तो सिर्फ इसलाह करते हैं

Tayca: 

และเมื่อได้ถูกกล่าวแก่พวกเขาว่า พวกท่านจงอย่าก่อความเสียหาแก่แผ่นดิน ซิ พวกเขาก็กล่าวว่า ที่จริงนั้น เราเป็นผู้ปรับปรุงให้ดีต่างหาก

İbranice: 

וכשמישהו אומר להם, אל תשחיתו בארץ! הם עונים, אנו רק מתקנים

Hırvatça: 

Kada im se kaže: "Ne pravite nered na Zemlji!", odgovaraju: "Mi samo red uspostavljamo!"

Rumence: 

Când li se spune: “Nu semănaţi stricăciunea pe pământ!”, ei spun: “Noi suntem doar îndreptătorii!”

Transliteration: 

Waitha qeela lahum la tufsidoo fee alardi qaloo innama nahnu muslihoona

Türkçe: 

Onlara, "Yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "Tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz!" demişlerdir.

Sahih International: 

And when it is said to them, "Do not cause corruption on the earth," they say, "We are but reformers."

İngilizce: 

When it is said to them: "Make not mischief on the earth," they say: "Why, we only Want to make peace!"

Azerbaycanca: 

Onlara: “Yer üzündə (küfr və günah işlədərək, mö’minləri aldadaraq) fəsad törətməyin!”-dedikdə: “Bizim işimiz ancaq yaxşılıq etməkdir”, -deyə cavab verirlər.

Süleyman Ateş: 

Onlara: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın," dendiği zaman: "Biz sadece düzelticileriz," derler.

Diyanet Vakfı: 

Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.

Erhan Aktaş: 

Onlara(1), “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.” denildiğinde, “Biz ancak düzelticileriz.” derler.

Kral Fahd: 

Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, «Biz ancak ıslah edicileriz» derler.

Hasan Basri Çantay: 

Kendilerine «Yer (yüzün) de fesâd yapmayın» denildiği zaman «Biz ancak islâh edicileriz» derler.

Muhammed Esed: 

Onlara "Yeryüzünde yozlaşmaya ve çürümeye yol açmayın!" dediklerinde "Biz sadece düzeltmeye ve iyileştirmeye çalışıyoruz!" diye cevap verirler.

Gültekin Onan: 

Kendilerine &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Onlara: Yeryüzünde (küfür ve günah işleyerek, müminleri aldatarak) fesad çıkarmayın, denildiği zaman: “-Bizim işimiz, ıslâh etmektir.” derler.

Portekizce: 

Se lhes é dito: Não causeis corrupção na terra, afirmaram: Ao contrário, somos conciliadores.

İsveççe: 

Och när de manas att inte störa ordningen och sprida sedefördärv på jorden, svarar de: "Vi vill bara förbättra och ställa till rätta."

Farsça: 

چون به آنان گویند: در زمین فساد نکنید، می گویند: فقط ما اصلاح گریم!

Kürtçe: 

وەکاتێک پێ یان بووترایە ئاشوب مەنێنەوە لە زەوی دا (ئاژاوە بەرپا مەکەن لە وڵاتدا) دەیان ووت: ئێمە ھەر چاکەکارین (ڕێکخەرین)

Özbekçe: 

Ва агар уларга, ер юзида фасод қилманг, дейилса, биз фақат ислоҳ қилувчилармиз, дейдилар.

Malayca: 

Dan apabila dikatakan kepada mereka: "Janganlah kamu membuat bencana dan kerosakan di muka bumi", mereka menjawab: " Sesungguhnya kami orang-orang yang hanya membuat kebaikan".

Arnavutça: 

Kur t’u thuhet: “mos bëni çrregullime në Botë!” ata thonë: “Na vetëm zbatojmë rregullat në Botë!”

Bulgarca: 

И когато им се каже: “Не рушете по земята!” - казват: “Ние само поправяме.”

Sırpça: 

Када им се каже: "Не правите неред на Земљи!" Одговарају: "Ми само ред успостављамо!"

Çekçe: 

A když se jim řekne: 'Nešiřte pohoršení na zemi!', tu odpovídají: 'My ji jen polepšujeme!'

Urduca: 

جب کبھی ان سے کہا گیا کہ زمین پر فساد برپا نہ کرو تو انہوں نے یہی کہا کہ ہم تو اصلاح کرنے والے ہیں

Tacikçe: 

Чун ба онҳо гуфта шавад, ки дар замин фасод накунед, мегӯянд: «Мо муслеҳонем» (некӯкоронем).

Tatarca: 

Җир өстендә фетнә чыгарып, кешеләр арасын бозмагыз диелсә аларга, юк без бозмыйбыз, бәлки төзәтәбез, диләр.

Endonezyaca: 

Dan bila dikatakan kepada mereka: "Janganlah kamu membuat kerusakan di muka bumi". Mereka menjawab: "Sesungguhnya kami orang-orang yang mengadakan perbaikan".

Amharca: 

ለነርሱም «በምድር ላይ አታበላሹ» በተባሉ ጊዜ «እኛ አሳማሪዎች ብቻ ነን» ይላሉ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், பூமியில் விஷமம் (குழப்பம், கலகம், பாவம்) செய்யாதீர்கள் என்று அவர்களுக்குக் கூறப்பட்டால், “நாங்களெல்லாம் சீர்திருத்தவாதிகள்தான்” என்று கூறுகிறார்கள்.

Korece: 

이 세상에서 해악을 퍼뜨리지 말라는 말씀이 있었을 때 그들은 평화를 심는 사람들이라 말하 더라

Vietnamca: 

Khi có lời bảo họ: “Các người chớ hủy hoại trái đất!”, họ nói: “Quả thật, chúng tôi là những người cải thiện mà.”