Arapça:
وَإِذَا أُنزِلَتْ سُورَةٌ أَنْ آمِنُوا بِاللَّهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ أُولُو الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُن مَّعَ الْقَاعِدِينَ
Çeviriyazı:
veiẕâ ünzilet sûratün en âminû billâhi vecâhidû me`a rasûlihi-ste'ẕeneke ülu-ṭṭavli minhüm veḳâlû ẕernâ neküm me`a-lḳâ`idîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a iman edin ve Resulü ile birlikte cihada gidin. diye bir sûre indirildiği zaman, içlerinden mal mülk sahibi olanlar senden izin istediler ve "Bırak bizi oturanlarla beraber oturalım." dediler.
Diyanet İşleri:
Allah'a inanın ve Peygamberinin yanında savaşın diye bir sure inmiş olsa, onların gücü yetenleri sizden izin isterler ve "Bizi bırak oturanlarla beraber kalalım" derler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Allah'a inanın ve Peygamberinin maiyetinde savaşın diye bir sure indirilince içlerinden malı, kudreti olanlar, senden izin isterler ve bırak bizi de oturanlarla kalalım derler.
Şaban Piriş:
Allah’a iman edin ve O’nun Rasûlü’nün yanında cihad edin! diye bir sûre indirildiği vakit, onlardan servet sahibi olanlar: "Bizi bırak, oturanlarla beraber olalım!" diyerek senden izin isterler.
Edip Yüksel:
"ALLAH'a inanın, elçisiyle birlikte cihad edin," diye bir sure indiği zaman, onların güçlü ve varlıklı olanları bile senden izin istediler ve, "Bizi bırak oturanlarla beraber olalım," dediler.
Ali Bulaç:
"Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihad etmeye çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: "Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler.
Suat Yıldırım:
“Allah'a iman edin ve Resulü ile birlikte cihada gidin.” diye bir sûre indiği zaman,onlardan servet ve imkân sahibi kimseler senden sefere katılmamak için izin istediler ve “Bırak, biz de evlerinde oturan kadınlar ve özürlülerle birlikte oturalım” dediler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Allah Teâlâ´ya imân edin ve peygamberinin mâiyetinde cihadda bulunun diye bir sûre indiği zaman, onlardan kudret ve servet sahipleri senden izin dilediler ve, «Bizi bırak, oturanlar ile beraber olalım,» dediler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Allah'a inanın, O'nun resulüyle yan yana cihat edin! anlamında bir sure indirildiği zaman, onların imkân ve servet sahibi olanları, senden izin isteyerek şöyle demişlerdi: "Bırak bizi, oturanlarla beraber olalım!"
Bekir Sadak:
Gucsuzlere, hastalara ve sarfedecek bir seyi bulunmayanlara, Allah ve peygamberine bagli kaldiklari muddetce sorumluluk yoktur. Iyi davarananlara sorumluluk olmaz. Allah bagislayandir, merhamet edendir.
İbni Kesir:
Allah´a iman edin, Rasulü ile birlikte cihad edin, diye bir sure indirildiğinde
Adem Uğur:
Allah´a inanın, Resûlü ile beraber cihad edin diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler.
İskender Ali Mihr:
Ve Allah´a âmenû olmak (Allah´a ulaşmayı dilemek) ve O´nun Resûl´ü ile beraber cihad etmek (için) bir sure indirildiği zaman onlardan servet sahipleri senden izin istediler. Ve (şöyle) dediler: “Bizi bırak, kalanlarla (oturanlarla) beraber olalım.”
Celal Yıldırım:
Allah´a imân edin ve Peygamberiyle beraber savaşın, diye bir sûre indiği zaman, onlardan servet sahipleri senden izin isterler: «Bizi bırak da (evlerinde) oturan (kadın)larla birlikte olalım» derler.
Tefhim ul Kuran:
«Allah´a iman edin, O´nun Resulü ile cihada çıkın» diye bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: «Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım» dediler.
Fransızca:
Et lorsqu'une Sourate est révélée : "Croyez en Allah et luttez en compagnie de Son messager", les gens qui ont tous les moyens (de combattre) parmi eux te demandent de les dispenser (du combat), et disent : "Laisse-nous avec ceux qui restent".
İspanyolca:
Cuando se revela una sura: «¡Creed en Alá y combatid junto a Su Enviado», los más ricos de ellos te piden permiso y dicen: «¡Deja que nos quedemos con los que se quedan!»
İtalyanca:
E quando è stata fatta scendere una sura che dice: «Credete in Allah e combattete a fianco del Suo messaggero», i più agiati tra loro ti chiedono dispensa dicendo: «Lascia che stiamo con quelli che rimangono a casa».
Almanca:
Und als eine Sura hinabgesandt wurde: "Verinnerlicht den Iman an ALLAH und leistet Dschihad mit Seinem Gesandten", baten dich die Vermögenden unter ihnen um Erlaubnis und sagten: "Laß uns unter den Zurückbleibenden sein!"
Çince:
如果降示一章经说:你们要信仰真主,要同使者一道奋斗,他们中的富裕者就要向你请假,他们说:你让我们与安坐家中的人在一起吧!
Hollandaca:
Indien eene Soera wordt nedergezonden, waarin gezegd wordt: Geloof in God en trek ten oorlog met zijn gezant, vragen de rijksten onder hen u verlof om achter te blijven, en zeggen: Sta ons toe tot hen te behooren, die te huis blijven.
Rusça:
Когда была ниспослана сура с повелением уверовать в Аллаха и сражаться вместе с Его Посланником, обладающие богатством среди них стали просить тебя позволить им остаться и сказали: "Оставь нас, мы будем в числе тех, кто остался сидеть".
Somalice:
marka la soo dejiyo suurad (dhihi) rumeeya Eebe jahaadana la jirka Rasuulkiisa waxaa idan ku warsada kuwa awoodda leh oo ka mid ah waxayna dhahaan na daa aan noqonno kuwa fadhiyee.
Swahilice:
Na inapo teremshwa Sura isemayo: Muaminini Mwenyezi Mungu na piganeni Jihadi pamoja na Mtume wake, wale wenye nguvu miongoni mwao hukutaka ruhusa na husema: Tuache tuwe pamoja na wanao kaa nyuma!
Uygurca:
بىرەر سۈرە نازىل قىلىنىپ: «اﷲ قا ئىمان ئېيتىڭلار ۋە اﷲ نىڭ پەيغەمبىرى بىلەن بىللە جىھاد قىلىڭلار» دېيىلسە، ئۇلارنىڭ ئارىسىدىكى مالدارلار سەندىن (غازاتتىن قېلىپ قېلىشقا) رۇخسەت سورايدۇ، ئۇلار: «بىزنى قوي، (غازاتقا چىقماي، ئۆيلىرىدە بەخىرامان) ئولتۇرغۇچىلار بىلەن بىللە بولايلى» دەيدۇ
Japonca:
「アッラーを信じ,かれの使徒と共に奮闘せよ。」と1章〔スーラ〕が下された時,かれらの中能力ある者が,あなたに免除を求めて言う。「わたしたちを(家に)留まる者と一緒に,いさせて下さい。」
Arapça (Ürdün):
«وإذا أُنزلت سورة» أي طائفة من القرآن «أن» أي بأن «آمنوا بالله وجاهدوا مع رسوله استأذنك أولوا الطَّوْل» ذوو الغنى «منهم وقالوا ذرنا نكن مع القاعدين».
Hintçe:
और जब कोई सूरा इस बारे में नाज़िल हुआ कि ख़ुदा को मानों और उसके रसूल के साथ जिहाद करो तो जो उनमें से दौलत वाले हैं वह तुमसे इजाज़त मांगते हैं और कहते हैं कि हमें (यहीं छोड़ दीजिए) कि हम भी (घर बैठने वालो के साथ (बैठे) रहें
Tayca:
“และเมื่อมีซูเราะฮ์หนึ่งซูเราะฮ์ใด ถูกประทานลงมาว่า พวกเข่าจงศรัทธาต่ออัลลอฮ์เถิด และจงต่อสู้ด้วยทรัพย์สมบัติและชีวิต ร่วมกับร่อซุลของพระองค์ ผู้ที่มั่งคั่งในหมู่พวกเขา ก็ขออนุญาติต่อเจ้า และกล่าวว่า จงปล่อยพวกเราไว้เถิด พวกเราจะได้อยู่กับบรรดาผู้ที่นั่งอยู่ กัน”
İbranice:
וכאשר יורדת סורה האומרת, 'האמינו באלוהים והתאמצו בהקרבה למען אלוהים עם שליחו,' בעלי האמצעים מביניהם מיד ישאלו את רשותך, ויאמרו, 'הרשה לנו להישאר עם אלה שנשארים בבית
Hırvatça:
A kada je objavljena sura da u Allaha vjerujete i da se zajedno s Poslanikom Njegovim borite, najimućniji od njih su zatražili odobrenje od tebe i rekli: "Ostavi nas da budemo s onima koji ne idu u boj!"
Rumence:
Când o Sură este pogorâtă: “Credeţi în Dumnezeu! Luptaţi alături de trimisul Său!” Cei bogaţi îţi cer îngăduinţa, spunând: “Lasă-ne cu cei rămaşi acasă!”
Transliteration:
Waitha onzilat sooratun an aminoo biAllahi wajahidoo maAAa rasoolihi istathanaka oloo alttawli minhum waqaloo tharna nakun maAAa alqaAAideena
Türkçe:
"Allah'a inanın, O'nun resulüyle yan yana cihat edin!" anlamında bir sure indirildiği zaman, onların imkân ve servet sahibi olanları, senden izin isteyerek şöyle demişlerdi: "Bırak bizi, oturanlarla beraber olalım!"
Sahih International:
And when a surah was revealed [enjoining them] to believe in Allah and to fight with His Messenger, those of wealth among them asked your permission [to stay back] and said, "Leave us to be with them who sit [at home]."
İngilizce:
When a Sura comes down, enjoining them to believe in Allah and to strive and fight along with His Messenger, those with wealth and influence among them ask thee for exemption, and say: "Leave us (behind): we would be with those who sit (at home)."
Azerbaycanca:
“Allaha iman gətirin, Onun Peyğəmbəri ilə birlikdə vuruşun!” – deyən bir surə nazil edildiyi zaman aralarında sərvət sahibi olanlar səndən izin istəyib: “Qoy biz də (döyüşə çıxmayıb evdə) oturanlarla bir yerdə qalaq!” – deyərlər.
Süleyman Ateş:
Allah'a inanın, Elçisiyle beraber cihadedin! diye bir sure indirildiği zaman içlerinden servet sahibi olanlar, senden izin istediler: "Bizi bırak, oturanlarla beraber oturalım." dediler.
Diyanet Vakfı:
"Allah'a inanın, Resulü ile beraber cihad edin" diye bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım, dediler.
Erhan Aktaş:
“Allah’a îmân edin, Resûl’ü ile birlikte cihad edin.” diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler: “Bırak bizi oturanlarla beraber oturalım.” dediler.
Kral Fahd:
«Allah’a inanın, Rasûlü ile beraber cihad edin» diye bir sûre indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve: «Bizi bırak (evlerinde) oturanlarla beraber olalım.» dediler.
Hasan Basri Çantay:
«Allaha îman edin, Resulünün maiyyetinde cihâda gidin» diye bir sûre indirildiği zaman içlerinden servet saahibi olanlar senden izin isteyib: «Bırak bizi, (harbe gidemeyib) oturanlarla beraber olalım» dediler.
Muhammed Esed:
(Gerçekten de hakkı inkar ediyor onlar:) çünkü vahiy yoluyla: "Allaha inanın ve Onun Elçisiyle beraber (Onun yolunda savaşın" diye çağrıldıklarında, onlardan (savaşa katılmaya) pekala güç yetirebilecek durumda olanlar (bile), "bizi bırak, evde kalanlarla birlikte kalalım" diyerek senden izin istediler.
Gültekin Onan:
"
Ali Fikri Yavuz:
“Allah’a iman edin ve Rasûlünün maiyyetinde cihada gidin” diye bir süre indirildiği zaman, içlerinde servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve : “- Bırak bizi oturanlarla beraber olalım” dediler.
Portekizce:
E se for revelada uma surata que lhes prescreva: Crede em Deus e lutai junto ao Seu Mensageiro! Os opulentos, entreeles, pedir-te-ão para serem eximidos e dirão: Deixa-nos com os isentos!
İsveççe:
När ett budskap uppenbarades med uppmaningen: "Tro på Gud och kämpa [för Hans sak] med Hans Sändebud", bad dig de välbärgade bland dem att bli befriade och sade: "Låt oss få stanna här med de [andra] som stannar hemma."
Farsça:
و چون سوره ای نازل شود که: [در آن سوره از آنان خواسته اند] به خدا ایمان آورید و همراه پیامبرش جهاد کنید؛ ثروتمندان و قدرتمندان [منافق] از تو اجازه می خواهند [که در جهاد شرکت نکنند] و می گویند: بگذار که ما با خانه نشینان باشیم.
Kürtçe:
و ھەر کاتێک سورەتێک بنێردرێتە خوارەوە بەمەی کەباوەڕ بەخوا بھێنن و جیھاد و تێکۆشان بکەن لەگەڵ پێغەمبەرەکەیدا مۆڵەتت لێ وەردەگرن ئەوانەیان کەخاوەن دەسەڵات و سامانن و دەڵێن لێمان گەڕێ و وازمان لێ بھێنە با لەگەڵ دانیشتووەکاندا بین (وەک ئافرەت و منداڵ وپەککەوتەکان)
Özbekçe:
«Аллоҳга иймон келтиринглар ва Унинг Расули билан жиҳод қилинглар», деб сура нозил қилинган пайтда улардан бой-задагонлари: «Бизни тек қўй, ўтирувчилар билан бирга бўлайлик», деб изн сўрарлар.
Malayca:
Dan apabila diturunkan satu surah Al-Quran (yang menyuruh mereka): "Berimanlah kamu kepada Allah, dan berjihadlah bersama-sama dengan RasulNya", nescaya orang-orang yang kaya di antara mereka meminta izin kepadamu dengan berkata: "Biarkanlah kami tinggal bersama-sama orang-orang yang tinggal (tidak turut berperang)".
Arnavutça:
E, kur t’ju shpallet një sure (e t’ju thuhet atyre): “Besoni Perëndinë dhe luftoni së bashku me Pejgamberin e Tij!” pasanikët e tyre kërkuan leje dhe thanë: “Na lini të rrimë me ata që nuk shkojnë në luftë!”
Bulgarca:
И когато бе низпослана сура: “Повярвайте в Аллах и се борете заедно с Неговия Пратеник!”, хората с богатство измежду им поискаха от теб разрешение и рекоха: “Остави ни да сме със седящите!”
Sırpça:
А када је објављено поглавље да у Аллаха верујете и да се заједно са Његовим Послаником борите, најбогатији од њих су затражили одобрење од тебе и рекли: „Остави нас да будемо са онима који не иду у бој!“
Çekçe:
A když byla seslána súra nařizující 'Věřte v Boha a bojujte spolu s Jeho poslem!', žádali tě blahobytní mezi nimi o dovolení neúčastnit se a řekli: 'Nech nás, abychom zůstali s těmi, kdož sedí doma!'
Urduca:
جب کبھی کوئی سورۃ اس مضمون کی نازل ہوئی کہ اللہ کو مانو اور اس کے رسول کے ساتھ جہاد کرو تو تم نے دیکھا کہ جو لوگ ان میں سے صاحب مقدرت تھے وہی تم سے درخواست کرنے لگے کہ انہیں جہاد کی شرکت سے معاف رکھا جائے اور انہوں نے کہا کہ ہمیں چھوڑ دیجیے کہ ہم بیٹھنے والوں کے ساتھ رہیں
Tacikçe:
Чун сурае нозил шуд, ки ба Худо имон биёваред ва бо паёмбараш ба ҷанг биравед, тавонгаронашон аз ту рухсат хостанду гуфтанд: «Моро бигзор то бо онҳое, ки бояд дар хона нишинанд, дар хона бинишинем!»
Tatarca:
Аллаһуга иман китерегез, расүлүлла белән сугышка чыгыгыз, дип, бер сүрә иңдерелсә, ул монафикъларның байлары синнән сугышка чыкмаска рөхсәт сорыйлар: "Безгә өйдә калырга рөхсәт бирсәнә! Калучылар белән бергә без дә өйдә утырып калыр идек", – диләр.
Endonezyaca:
Dan apabila diturunkan suatu surat (yang memerintahkan kepada orang munafik itu): "Berimanlah kamu kepada Allah dan berjihadlah beserta Rasul-Nya", niscaya orang-orang yang sanggup di antara mereka meminta izin kepadamu (untuk tidak berjihad) dan mereka berkata: "Biarkanlah kami berada bersama orang-orang yang duduk".
Amharca:
በአላህ እመኑ፡፡ ከመልክተኛውም ጋር ኾናችሁ ታገሉ፤ በማለት ምዕራፍ በተወረደች ጊዜ ከነሱ የሰፊ ሀብት ባለቤቶች የኾኑት (ለመቅረት) ፈቃድ ይጠይቁሃል፡፡ «ከተቀማጮቹ ጋርም እንኹን ተወን» ይሉሃል፡፡
Tamilce:
அல்லாஹ்வை நம்பிக்கை கொள்ளுங்கள்; இன்னும், அவனுடைய தூதருடன் சேர்ந்து (எதிரிகளிடம்) போரிடுங்கள் என்று ஓர் அத்தியாயம் இறக்கப்பட்டால் அவர்களிலுள்ள செல்வந்தர்கள் உம்மிடம் அனுமதிகோரி, “எங்களை விட்டுவிடுவீராக! (போருக்கு வராமல் வீட்டில்) உட்கார்ந்தவர்களுடன் (நாங்களும்) இருந்துவிடுகிறோம்” என்று கூறுகிறார்கள்.
Korece:
하나님을 믿고 선지자와 함 께 성전하라는 말씀이 계시되었을때 그들 가운데 재산과 명예를 가진자들은 그대에게 우리를 남게 하여 주소서 우리는 앉아 있는 자들과 함께하리라고 말하더라
Vietnamca:
Khi có một chương Kinh nào đó được mặc khải xuống (truyền lệnh) rằng hãy có đức tin nơi Allah và hãy chiến đấu cùng với Thiên Sứ của Ngài thì những kẻ giàu có trong bọn chúng lại đến xin phép Ngươi (được miễn tham chiến), chúng nói: “Xin Người hãy để chúng tôi được phép ở lại cùng với những người ở lại.”
Ayet Linkleri: