Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

10

Sûredeki Ayet No: 

83

Ayet No: 

1447

Sayfa No: 

218

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَمَا آمَنَ لِمُوسَىٰ إِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِّن قَوْمِهِ عَلَىٰ خَوْفٍ مِّن فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِمْ أَن يَفْتِنَهُمْ ۚ وَإِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِفِينَ

Çeviriyazı: 

femâ âmene limûsâ illâ ẕürriyyetüm min ḳavmihî `alâ ḫavfim min fir`avne vemeleihim ey yeftinehüm. veinne fir`avne le`âlin fi-l'arḍ. veinnehû lemine-lmüsrifîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Firavun ve adamlarının kendilerini belaya uğratacağı korkusundan dolayı Musa'ya kendi kavminin bir oymağından başka kimse iman etmedi. Çünkü orada Firavun çok üstün idi ve o kesinlikle aşırı giden taşkınlardandı.

Diyanet İşleri: 

Firavun ve erkanının kendilerine fenalık yapmasından korktuklarından, milletinin bir kısım gençleri dışında, kimse Musa'ya inanmamıştı, çünkü Firavun o yerde hakimdi. O, gerçekten aşırı gidenlerdendi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Firavun'un, kendilerini bir musibete uğratmasından korktukları için Musa'ya, kavminden bir soy inandı ancak, başkaları inanmadı ve gerçekten de Firavun, yeryüzünde pek yüceydi ve gerçekten o, buyruktan çıkmış kişilerdendi.

Şaban Piriş: 

Kavminden Musa’ya çok az bir topluluğun dışında iman eden olmadı. Onlar Firavun ve kavminin kendilerini (dinlerinden) çevirmesinden korkuyorlardı. Çünkü Firavun o yerde üstündü ve o, aşırı gidenlerdendi.

Edip Yüksel: 

Firavun ve erkanının işkence ve baskısından korktukları için Musa'ya, halkından ancak bir kaç kişi inandı. Firavun, yeryüzünde haddi çok aşan bir tiran idi.

Ali Bulaç: 

Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

Suat Yıldırım: 

Hasılı, başlangıçta Mûsâ'ya, kendi kavminden, genç bir kuşaktan başka iman eden olmadı. Kavmi, Firavun’un ve ileri elen yetkililerinin, kendilerine işkence edeceklerinden korkuyorlardı.Çünkü Firavun o ülkede son derece despot ve çok aşırı gidenlerdendi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık Mûsa´ya imân etmedi, ancak kavminden bir zürriyet kendilerinin Fir´avun´dan ve onların cemaatinden bir belaya uğrayacaklarından korkar oldukları halde imân etmiş oldular. Fir´avun ise muhakkak ki, o yerde yüksek idi ve şüphe yok ki, o haddi tecavüz edenlerden idi.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi.

Bekir Sadak: 

Musa: «Rabbimiz! Dogrusu sen Firavun´a ve erkanina ziynetler ve dunya hayatinda mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan sasirmalari icin mi? Rabbimiz! Mallarini yok et, kalblerini sik

İbni Kesir: 

Firavun ve erkanının kendilerine fenalık yapmasından korktuklarından, kavminin bir kısım gençleri dışında kimse Musa´ya iman etmedi. Çünkü Firavun, yeryüzünde çok ululanan ve gerçekten aşırı gidenlerdendi.

Adem Uğur: 

Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa´ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.

İskender Ali Mihr: 

Bundan sonra, firavunun ve onun ileri gelenlerinin onları fitnelemesi (belâya uğratması) korkusuyla, Musa (A.S)´a, (kendi) kavminden, zürriyetinden (gençlerinden) başkası îmân etmedi. Ve muhakkak ki firavun, yeryüzünde üstündü (zorbaydı). Ve gerçekten o müsriflerdendi (haddi aşan azgınlardandı).

Celal Yıldırım: 

Fir´avn ve çevresindeki ileri gelen yandaşlarının, kendilerini fitneye düşürür korkusuyla kavminin soyundan ancak bir kısmı Musa´ya imân etti. Çünkü Fir´avn o yerde oldukça üstündü ve o aşırı gidip hakkı çiğneyenlerden idi.

Tefhim ul Kuran: 

Sonunda Musa´ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

Fransızca: 

Personne ne crut (au message) de Moïse, sauf un groupe de jeunes gens de son peuple, par crainte de représailles de Pharaon et de leurs notables. En vérité, Pharaon fut certes superbe sur terre et il fut du nombre des extravagants.

İspanyolca: 

Sólo una minoría de su pueblo creyó en Moisés, porque tenían miedo de que Faraón y sus dignatarios les pusieran a prueba. Ciertamente, Faraón se conducía altivamente en el país y era de los inmoderados.

İtalyanca: 

Nessuno credette in Mosé, eccetto alcuni giovani della sua gente, temendo che Faraone e i loro notabili li mettessero alla prova. Era tiranno sulla terra Faraone, era uno dei trasgressori.

Almanca: 

Doch mit Musa hat niemand den Iman verinnerlicht außer Nachkommenschaft von seinen Leuten – unter Angst vor Pharao und seinen Entscheidungsträgern, daß diese sie der Fitna aussetzen. Gewiß, Pharao war zweifellos ein Hochmütiger im Lande und gewiß, er war sicherlich einer der Maßlosen.

Çince: 

归信穆萨的只有他本族的苗裔;他们害怕法老和他们本族头目们迫害他们。法老在地方上确是高傲的,确是过分的。

Hollandaca: 

En niemand geloofde in Mozes, behalve een geslacht van zijn volk, uit vrees voor Pharao en zijne vorsten, opdat die hen niet zouden onderdrukken. En Pharao was machtig op de aarde, en was zekerlijk een der zondaren.

Rusça: 

Из-за страха перед тем, что Фараон и его знать будут преследовать их, Мусе (Моисею) поверили лишь немногие потомки из его народа. Воистину, Фараон был деспотичным тираном на земле. Воистину, он был одним из преступников.

Somalice: 

ma rumaymn Nabi Muuse Farac yar oo Qoomkiisii ka mida mooyee iyagoo ka Cabsan fircoon fyo Kooxdiisii inay fidmeeyaan, fircoonna wuu isku kibriyey dhulka wuxuuna ka mid ahaa xadgudbayaaaha.

Swahilice: 

Basi hawakumuamini Musa isipo kuwa baadhi ya vijana vya kaumu yake, kwa kumwogopa Firauni na wakuu wao wasiwatese. Kwani hakika Firauni alikuwa jeuri katika nchi. Na kwa yakini alikuwa miongoni mwa walio pita kiasi.

Uygurca: 

مۇساغا پەقەت ئۆز قەۋمىدىن (يەنى بەنى ئىسرائىلنىڭ ئەۋلادىدىن) ئازغىنىسى پىرئەۋن ۋە ئۇنىڭ قەۋمىنىڭ چوڭلىرىنىڭ زىيانكەشلىك قىلىشىدىن قورققان ھالدا ئىمان ئېيتتى. پىرئەۋن زېمىندا (يەنى مىسىر زېمىنىدا) شەك - شۈبھىسىز مۇتەكەببىردۇر، ئۇ ئەلۋەتتە ھەددىدىن ئاشقۇچىلاردىندۇر

Japonca: 

かれの民の中末輩を除いては,ムーサーを信じようとしなかった。かれらはフィルアウンや首長の迫害を恐れていたのである。フィルアウンは国内で権勢を恋にし,本当に暴君であった。

Arapça (Ürdün): 

«فما آمن لموسى إلا ذرية» طائفة «من» أولاد «قومه» أي فرعون «على خوف من فرعون وملئهم أن يفتنهم» يصرفهم عن دينه بتعذيبه «وإن فرعون لعال» متكبر «في الأرض» أرض مصر «وإنه لمن المسرفين» المتجاوزين الحد بادعاء الربوبية.

Hintçe: 

अलग़रज़ मूसा पर उनकी क़ौम की नस्ल के चन्द आदमियों के सिवा फिरऔन और उसके सरदारों के इस ख़ौफ से कि उन पर कोई मुसीबत डाल दे कोई ईमान न लाया और इसमें शक़ नहीं कि फिरऔनरुए ज़मीन में बहुत बढ़ा चढ़ा था और इसमें शक़ नहीं कि वह यक़ीनन ज्यादती करने वालों में से था

Tayca: 

ไม่มีใครศรัทธาต่อมูซา นอกจากลูกหลานบางคนจากกลุ่มชนของเขา (บะนีอิสรออีล) เนื่องจากความกลัวต่อฟิรเอาน์ และหัวหน้าของพวกเขา จะทำความวุ่นวายแก่พวกเขา และแท้จริงฟิรเอาน์นั้นเป็นเป็นผู้หยิ่งผยองในแผ่นดิน และแท้จริงเขาอยู่ในหมู่ผู้ละเมิด

İbranice: 

ולא האמינו למשה אלא רק מעטים מבני עמו , כי יונה פחדו שפרעה ושותפיו יענישו אותם ופרעה התנשא בארץ ועבר כל גבול, ואכן הוא מהמופקרים

Hırvatça: 

I ne povjerova Musau niko, osim malo njih iz naroda faraonova, iz straha da ih faraon i glavešine njegove ne počnu zlostavljati - a faraon je, zaista, na zemlji silnik bio i zaista je u one što svaku mjeru prevršavaju spadao.

Rumence: 

Şi i-a crezut lui Moise doar o seminţie din poporul său în ciuda fricii de Faraon şi de căpeteniile sale că îi vor pune la cazne. Faraon a fost semeţ pe pământ. Da, el a fost dintre cei necumpătaţi.

Transliteration: 

Fama amana limoosa illa thurriyyatun min qawmihi AAala khawfin min firAAawna wamalaihim an yaftinahum wainna firAAawna laAAalin fee alardi wainnahu lamina almusrifeena

Türkçe: 

Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi.

Sahih International: 

But no one believed Moses, except [some] youths among his people, for fear of Pharaoh and his establishment that they would persecute them. And indeed, Pharaoh was haughty within the land, and indeed, he was of the transgressors

İngilizce: 

But none believed in Moses except some children of his people, because of the fear of Pharaoh and his chiefs, lest they should persecute them; and certainly Pharaoh was mighty on the earth and one who transgressed all bounds.

Azerbaycanca: 

Fir’onun və ə’yanlarının bəlası qorxusundan Musaya öz qövmündən (və ya Fir’on camaatından) yalnız kiçik bir dəstə (nəsil) iman gətirdi. Çünki Fir’on o yerdə hakim idi. O, (küfr və azğınlıq etməkdə) həddi aşmışdı.

Süleyman Ateş: 

Fir'avn'ın ve adamlarının, kendilerine kötülük yapmasından korktukları için kavminin içinde Musa'ya, yalnız genç bir kuşaktan başkası inanmadı. Çünkü Fir'avn, yeryüzünde çok ululanan ve çok aşırı gidenlerden idi.

Diyanet Vakfı: 

Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.

Erhan Aktaş: 

Firavun ve melelerin, kendilerine kötülük yapacaklarından korktukları için, Mûsâ’ya halkından az sayıda gençten başka îmân eden olmadı. Zira Firavun, o yerde çok büyüklenmişti. O, çok aşırı gidenlerdendi.

Kral Fahd: 

Firavun ve adamlarının kendilerine işkence yapmalarından korkmaları dolayısıyla, Musa'ya sadece kavminin gençleri iman etmişti. Şüphesiz Firavun, yeryüzünde büyüklük taslayan ve aşırı gidenlerdendi.

Hasan Basri Çantay: 

Neticede (ve bidâyetde) Musâya kavminin bir zürriyyetinden başkası — Fir´avn ile elebaşlarının kendilerine açacağı belâdan korkusuna — îman etmedi. Çünkü Fir´avn o yerde (Mısırda) cidden gaalibdi ve cidden aşırı gidenlerdendi.

Muhammed Esed: 

Firavun ve onun seçkinler çevresi kendilerine zulmeder korkusuyla (başkaları geri dururken) kavminden ancak birkaç kişi Musa´ya olan inançlarını açıkladılar: çünkü Firavun ülkede gerçekten de nüfuz ve iktidar sahibiydi, ve üstelik ölçüsüz, acımasız biriydi.

Gültekin Onan: 

Sonunda Musa´ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- inanan olmadı / inanmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

Ali Fikri Yavuz: 

Sonunda, Firavun ve etrafındakilerin belâsı korkusundan, Mûsa’ya kavminden ancak bir zürriyet iman etti. Çünkü Firavun o yerde (Mısır’da) çok üstün idi ve pek aşırı giden taşkınlardandı.

Portekizce: 

Porém, salvo uma parte do seu povo, ninguém acreditou em Moisés por temor de que o Faraó e seus chefes osoprimissem, porque o Faraó era um déspota na terra; era um dos transgressores.

İsveççe: 

Av rädsla för förföljelser från Faraos och stormännens sida förklarade sig bara ett fåtal bland Moses folk tro på honom. Farao utövade förvisso stor makt på jorden och hans övermod kände inga gränser.

Farsça: 

پس [در ابتدای کار] کسی به موسی ایمان نیاورد، مگر فرزندانی [انگشت شمار] از قومش آن هم با ترسی [شدید] از فرعون و اشراف و سران قوم خودشان که مبادا فرعونیان آنان را شکنجه و عذاب دهند؛ و مسلماً فرعون در سرزمین مصر برتری خواه، و [در گناه، معصیت و ستم] از اسراف کاران بود.

Kürtçe: 

جا (لەسەرەتاوە) بڕوای نەھێنا بەموسا چەند کەسێک نەبێت لە گەلەکەی بەھۆی ترس و بیمیان لە فیرعەون و کاربەدەست وگەورەکانیان نەوەک بیانگێڕێتەوە بۆ بێ دینی بەڕاستی فیرعەون خۆبە زلزان و زاڵ بوو لە زەوی (میسر) دا وە بەڕاستی لە سنوور بەزێنەران بوو

Özbekçe: 

Мусога ўз қавмидан баъзи зурриётларгина Фиръавн ва амалдор-зодагонларининг фитна қилмоқларидан қўрққан ҳолларида иймон келтирдилар, холос. Албатта, Фиръавн ер юзида баланд кетган эди. Албатта, у исрофчилардан эди.

Malayca: 

Maka tidaklah ada yang beriman kepada Nabi Musa melainkan sebilangan kecil dari keturunan kaumnya, itupun dengan keadaan takut kepada Firaun dan ketua-ketua kaum mereka menyeksa mereka; kerana sesungguhnya Firaun bermaharajalela di bumi, dan sebenarnya ia dari orang-orang yang melampaui batas.

Arnavutça: 

Dhe Musait nuk i besoi askush, përveç një pakice nga populli i tij, nga frika se do t’i keqpërdorte ata Faraoni dhe paria e tij, e Faraoni – me të vërtetë, ishte zullumqar në Tokë dhe në të keqe kalonte çdo kufi.

Bulgarca: 

Но поради страх от мъчението на Фараона и знатните му хора, на Муса повярваха само малцина от неговия народ. Фараонът бе надменен на земята и бе от престъпващите.

Sırpça: 

И није поверовао Мојсију нико, осим мало њих из фараоновог народа, из страха да фараон и његове главешине не почну да их злостављају - а фараон је, заиста, на Земљи био насилник и заиста је био од оних који прелазе сваку границу.

Çekçe: 

A neuvěřil Mojžíšovi nikdo kromě potomstva z vlastního lidu jeho z obavy, že Faraón a velmoži jeho je zkoušce podrobí, neboť Faraón vskutku mocný byl v této zemi a patřil k přestupníkům.

Urduca: 

(پھر دیکھو کہ) موسیٰؑ کو اس کی قوم میں سے چند نوجوانوں کے سوا کسی نے نہ مانا، فرعون کے ڈر سے اور خود اپنی قوم کے سر بر آوردہ لوگوں کے ڈر سے (جنہیں خوف تھا کہ) فرعون ان کو عذاب میں مبتلا کرے گا اور واقعہ یہ ہے کہ فرعون زمین میں غلبہ رکھتا تھا اور وہ اُن لوگوں میں سے تھا جو کسی حد پر رکتے نہیں ہیں

Tacikçe: 

Аз бими озори Фиръавн ва бузургони қавми ӯ, ҷуз гурӯҳе аз онҳо ба Мӯсо имон наёварданд. Ва Фиръавн дар замин бартарӣ меҷӯст ва ӯ аз таҷовузкорон буд.

Tatarca: 

Муса кавеменең яртысы Фиргауннең вә аның олугъларының фетнәсеннән яки үтерелүеннән куркып Мусага иман китермәделәр, мәгәр курыкмаучылары иман китерделәр, чөнки Фиргаун Мысыр җирендә бик тәкәббер, бик усал иде вә ул явызлыкта чиктән аша китте, хәтта: "Мин – Аллаһ" дия башлады.

Endonezyaca: 

Maka tidak ada yang beriman kepada Musa, melainkan pemuda-pemuda dari kaumnya (Musa) dalam keadaan takut bahwa Fir'aun dan pemuka-pemuka kaumnya akan menyiksa mereka. Sesungguhnya Fir'aun itu berbuat sewenang-wenang di muka bumi. Dan sesungguhnya dia termasuk orang-orang yang melampaui batas.

Amharca: 

ለሙሳም ከፈርዖንና ከሹማምንቶቻቸው ማሰቃየትን ከመፍራት ጋር ከወገኖቹ የኾኑ ጥቂቶች ትውልዶች እንጂ አላመኑለትም፡፡ ፈርዖንም በምድር ላይ በእርግጥ የኮራ ነበር፡፡ እርሱም በእርግጥ ወሰን ካለፉት ነበር፡፡

Tamilce: 

ஆக, ஃபிர்அவ்னும், அவனுடைய முக்கிய பிரமுகர்களும் தங்களை துன்புறுத்துவார்கள் என்பதை பயந்து மூஸாவை அவரின் சமுதாயத்திலிருந்து ஒரு (சில) சந்ததியினரைத் தவிர (அதிமானவர்கள்) நம்பிக்கை கொள்ளவில்லை. நிச்சயமாக ஃபிர்அவ்ன் பூமியில் சர்வாதிகாரியாக (கொடுங்கோலனாக) இருந்தான். இன்னும், நிச்சயமாக அவன் (நிராகரிப்பிலும் விஷமத்திலும்) எல்லை மீறி செல்பவர்களில் இருந்தான்.

Korece: 

그 백성중 일부 자손들 외에는 모세를 믿지 아니하니 파라오 와 그의 수장들의 박해가 두려워 서였더라 파라오는 지상에서 폭군이었으니 그는 실로 죄인 가운데 있었노라

Vietnamca: 

Nhưng không ai tin Musa, ngoại trừ (một số) con cháu thuộc người dân của Y, vì sợ Pha-ra-ông và đám thuộc hạ của hắn bắt bớ. Quả thật, Pha-ra-ông đã kiêu ngạo trong lãnh thổ (Ai Cập) và hắn quả thật là một kẻ tàn bạo ác bá.

Rubu tag: 

Hizb tag: