Arapça:
وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلَّا أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُوا ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Çeviriyazı:
vemâ kâne-nnâsü illâ ümmetev vâḥideten faḫtelefû. velevlâ kelimetün sebeḳat mir rabbike leḳuḍiye beynehüm fîmâ fîhi yaḫtelifûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsanlar, aslında bir tek ümmet idiler, sonra ihtilafa düşüp ayrı ayrı oldular. Eğer Rabbinden bir karar çıkmamış olsa idi, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında çoktan hüküm verilmiş olurdu.
Diyanet İşleri:
İnsanlar bir tek ümmettiler, sonra ayrılığa düştüler; şayet Rabbinden, daha önce bir takdir geçmemiş olsaydı, aralarında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İnsanlar, ancak tek bir ümmetti, sonradan ayrılıklara düştüler. Rabbinin ezeli takdiri olmasaydı ayrılıklara düştükleri şeyler hakkında çoktan aralarında bir hüküm verilirdi, mücrimler, çoktan helak olup giderdi.
Şaban Piriş:
İnsanlar tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Rabbinden daha önce bir söz verilmemiş olmasaydı; ayrılığa düştükleri konuda aralarında hüküm verilirdi.
Edip Yüksel:
İnsanlar bir tek toplumdu; sonra anlaşmazlığa düştüler. Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilecekti.
Ali Bulaç:
İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.
Suat Yıldırım:
İnsanlar aslında tek ümmet idi. Başlangıçta hepsi tevhid inancına sahip iken sonra aralarında ihtilaf çıktı.Şayet Allah'tan nihaî hükmü kıyamete bırakma şeklinde önceden yapılmış bir vaad olmasaydı, ihtilaf ettikleri konudaki hüküm çoktan verilmiş, azap tepelerine inmiş olurdu. [2,213; 11, 110; 20,129]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve insanlar bir ümmetten başka değildi. Sonra ihtilafa düştüler. Eğer Rabbin tarafından geçmiş bir kelime bulunmasa idi, onların arasında ihtilâfa düştükleri şey hususunda elbette ki (derhal) hükmolunurdu.
Yaşar Nuri Öztürk:
İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda aralarında hüküm verilir/iş mutlaka bitirilirdi.
Bekir Sadak:
Dunya hayati gokten indirdigimiz su gibidir ki, onunla insan ve hayvanlarin yiyecegi bitkiler yetisip birbirine karismistir. Yeryuzunun suslenip bezendigi ve yerin sahiplerinin butun bunlara malik olduklarini sandiklari sirada, gece veya gunduz buyrugumuz o yere gelmis ve orayÙ hicbir sey bitirmemise cevirmisiz
İbni Kesir:
İnsanlar tek bir ümmetten başka bir şey değildir. Sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Rabbından daha önce bir söz geçmemiş olsaydı
Adem Uğur:
İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi).
İskender Ali Mihr:
Ve insanlar, tek bir ümmetten başka olmadı (tek bir ümmetti). Sonradan ihtilâfa (ayrılığa) düştüler. Rabbinden bir söz (kelime) geçmiş (verilmiş) olmasaydı, onların aralarında ihtilâfa düştükleri şey hakkında mutlaka hüküm verilirdi.
Celal Yıldırım:
İnsanlar ancak bir tek ümmet idi
Tefhim ul Kuran:
İnsanlar, tek bir ümmetten başka değillerdi
Fransızca:
Les gens ne formaient (à l'origine) qu'une seule communauté. Puis ils divergèrent. Et si ce n'était une décision préalable de ton Seigneur, les litiges qui les opposaient auraient été tranchés.
İspanyolca:
La Humanidad no constituía sino una sola comunidad. Luego, discreparon entre sí y, si no llega a ser por una palabra previa de tu Señor, ya se habría decidido entre ellos sobre aquello en que discrepaban.
İtalyanca:
Gli uomini non formavano che un'unica comunità, poi furono discordi. Se non fosse giunta in precedenza una Parola del tuo Signore, sarebbe già stato deciso a proposito di ciò su cui erano discordi.
Almanca:
Und die Menschen bildeten eigentlich nur eine einzige Umma, dann wurden sie uneins. Und gäbe es kein von deinem HERRN bereits gefälltes Wort, wäre zwischen ihnen gewiß über das gerichtet, worüber sie uneins sind.
Çince:
人们原来是一个民族,嗣后,他们信仰分歧,假若没有一句话,从你主预先发出,那末他们所争论的是非,必定获得判决了。
Hollandaca:
De menschen beleden vroeger slechts éénen godsdienst, doch zij werden daarna verdeeld, en indien Gods woord, waardoor hunne straf werd uitgesteld, niet vooraf geopenbaard ware geworden, zou het onderwerp hunner geschillen thans beslist zijn.
Rusça:
Люди были единой общиной верующих, но впали в разногласия. И если бы прежде не было Слова твоего Господа, то их разногласия были бы разрешены.
Somalice:
Dadka wuxuu ahaa Ummad Kaliya Markaasay Iskhilaafeen, haddayan Jirin Kalimad Eebahaa u horraysay waa la kala Xukmin lahaa Dexdooda waxay isku diidanyihiin.
Swahilice:
Wala watu hawakuwa ila Umma mmoja tu. Kisha wakakhitalifiana. Na lau kuwa si neno lililo kwisha tangulia kutokana na Mola wako Mlezi, hapana shaka hukumu ingeli kwisha katwa baina yao katika hayo wanayo khitalifiana.
Uygurca:
ئىنسانلار (ئەسلىدە) بىر دىن (يەنى ئىسلام دىنى) دا ئىدى. كېيىن ئۇلار ئىختىلاپ قىلىشتى (يەنى دىنلار كۆپەيدى، بۇتلارغا چوقۇنۇشتى). پەرۋەردىگارىڭنىڭ ئالدىنئالا ئېيتقان سۆزى (يەنى جازالاشنى قىيامەتكە قالدۇرۇشتىن ئىبارەت تەقدىرى) بولمىسا ئىدى، ئۇلارنىڭ ئىختىلاپ قىلىشقان نەرسىلىرى ئۈستىدە ئۇلارنىڭ ئارىسىدا ئەلۋەتتە ھۆكۈم چىقىرىلاتتى (يەنى دىندا ئىختىلاپ قىلىشقانلىرى ئۈچۈن، ئۇلارغا بۇ دۇنيادىلا جازا بېرىلەتتى)
Japonca:
人間は(元来)唯一族(1つのウンマ)であった。だが(後に)かれらは敵対した。もし以前にあなたの主から下された御言葉がなかったならば,その相違点に就いては,かれらの間で必ず解決されていたであろう。
Arapça (Ürdün):
«وما كان الناس إلا أمة واحدة» على دين واحد وهو الإسلام، من لدن آدم إلى نوح، وقيل من عهد إبراهيم إلى عمرو بن لحيِّ «فاختلفوا» بأن ثبت بعض وكفر بعض «ولولا كلمة سبقت من ربك» بتأخير الجزاء إلى يوم القيامة «لقضي بينهم» أي الناس في الدنيا «فيما فيه يختلفون» من الدين بتعذيب الكافرين.
Hintçe:
उससे वह पाक साफ और बरतर है और सब लोग तो (पहले) एक ही उम्मत थे और (ऐ रसूल) अगर तुम्हारे परवरदिगार की तरफ से एक बात (क़यामत का वायदा) पहले न हो चुकी होती जिसमें ये लोग एख्तिलाफ कर रहे हैं उसका फैसला उनके दरमियान (कब न कब) कर दिया गया होता
Tayca:
และมนุษย์นั้นไม่ใช่อื่นใด นอกจากเป็นประชาชาติเดียวกัน และพวกเขาก็แตกแยกกัน และหากมิใช่ลิขิตได้บันทึกไว้ที่พระเจ้าของพวกเจ้าแล้วแน่นอนก็คงถูกตัดสินระหว่างพวกเขา ในเรื่องที่พวกเขาขัดแย้งกัน
İbranice:
ולו היו האנשים אומה אחת , כי אז היו נחלקים ביניהם , ולולא החלטה קודמת של ריבונך, היה נשפט ביניהם אודות מה שנחלקו בו ( באמונה)
Hırvatça:
Ljudi su bili samo jedna zajednica, a onda su se razdvojili. A da nije riječi ranije izrečene od Gospodara tvoga, ovima bi već bilo presuđeno o onome u čemu se razilaze.
Rumence:
Oamenii erau o singură adunare, însă s-au învrăjbit apoi. Dacă un Cuvânt de la Domnul tău n-ar fi fost rostit mai înainte, hotărârea asupra a ceea ce se învrăjbeau ar fi fost luată.
Transliteration:
Wama kana alnnasu illa ommatan wahidatan faikhtalafoo walawla kalimatun sabaqat min rabbika laqudiya baynahum feema feehi yakhtalifoona
Türkçe:
İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda aralarında hüküm verilir/iş mutlaka bitirilirdi.
Sahih International:
And mankind was not but one community [united in religion], but [then] they differed. And if not for a word that preceded from your Lord, it would have been judged between them [immediately] concerning that over which they differ.
İngilizce:
Mankind was but one nation, but differed (later). Had it not been for a word that went forth before from thy Lord, their differences would have been settled between them.
Azerbaycanca:
İnsanlar (əvvəlcə) ancaq tək bir ümmət idilər (eyni bir dində idilər). Sonra (aralarında ixtilaf düşdüyü üçün) ayrıldılar. Əgər Rəbbin tərədindən öncə bir söz (ilahi hökm, təqdir) olmasaydı (sorğu-sual və cəza qiyamətə saxlanılmasaydı), ixtilafda olduqları məsələlər barəsində aralarında dərhal hökm verilmişdi.
Süleyman Ateş:
İnsanlar bir tek milletten başka bir şey değildi, ama ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilir(işleri bitirilir)di.
Diyanet Vakfı:
İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezeli bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi).
Erhan Aktaş:
İnsanlar, sadece tek bir ümmetti. Sonra anlaşmazlığa düştüler. Şâyet Rabb’inin katında önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri konularda hemen karar verilirdi.
Kral Fahd:
İnsanlar, önceden, tek bir ümmetten başka bir şey değildiler; fakat sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından (azabın ertelenmesi ile ilgili) bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi).
Hasan Basri Çantay:
İnsanlar bir tek ümmetden başka (bir şey) değildi. Sonra ihtilâfa düşdüler. Eğer Rabbinden bir söz (ezelî bir takdîr) geçmiş olmasaydı hakkında ihtilâf edegeldikleri şeylere dâir aralarında (şimdiye kadar) muhakkak hüküm verilmiş, bitmişdi bile..
Muhammed Esed:
Ve (bil ki,) bütün insanlık sadece bir tek topluluk halindeydi, ama sonradan ayrı görüşleri benimsemeye başladılar. Şayet (bu konuda) Rabbinin katında önceden belirlenmiş bir karar olmasaydı düştükleri bütün bu ayrılıklar (daha başlangıçta) çözümlenmiş olurdu.
Gültekin Onan:
İnsanlar tek bir ümmetten başka değildi
Ali Fikri Yavuz:
İnsanlar ilk önce, yalnız tek bir ümmetti (aynı dine bağlıydılar) Sonra ayrılığa düştüler (bir çok batıl dinlere ayrıldılar.) Eğer Rabbinden ezelde bir takdir geçmemiş olsaydı (cezaları âhirete bırakılmamış olaydı), o ihtilâf edip durdukları şeylerde şimdiye kadar aralarında hüküm verilmiş bitmişti
Portekizce:
A princípio, os humanos formavam uma só comunidade; então, dividiram-se. Porém, senão tivesse sido por uma palavraproferida por teu Senhor, Ter-se-iam destruído, por causa de suas divergências.
İsveççe:
MÄNNISKORNA utgjorde en gång ett enda samfund, men skiljaktiga meningar uppstod [mellan dem]; och om inte din Herre redan hade beslutat [annorlunda], skulle de frågor som de blev oense om ha avgjorts.
Farsça:
و مردم [بر محور یکتاپرستی] جز امت واحدی نبودند؛ پس [چیزی نگذشت که درباره دین] دچار اختلاف شدند؛ و اگر از سوی پروردگارت، فرمانی مقرّر نشده بود [که عذاب اختلاف کنندگان تا قیامت به تأخیر افتد] یقیناً میان آنان در آنچه اختلاف می کنند، داوری می شد [و نتیجه داوری نابودی آنان و انقراض نسلشان بود.]
Kürtçe:
خەڵکی لەرابوردودا ھەریەک ئوممەت بوون (بڕوا دار بوون بەخوا) ئەمجا جیاواز بوون وە ئەگەر بڕیارێک پێشتر نەدرایە لەلایەن پەروەردگارتەوە ئەوا بڕیار دەدرا لەنێوانیاندا لەوەی کە تێیدا جیاواز بوون
Özbekçe:
Одамлар фақат бир уммат бўлган эдилар. Сўнгра ихтилофга тушдилар. Агар Роббинг томонидан айтилган сўз бўлмаганида, улар ихтилоф қилаётган нарса ҳақида ораларида ҳукм қилинган бўлар эди. (Дарҳақиқат, Одам атодан кейин ҳамма бир хил ақидада–тавҳид ақидасида эди. Аммо вақт ўтиши билан турли омиллар таъсирида баъзи ихтилофлар келиб чиқди. Айрим одамлар тавҳидни маҳкам тутдилар. Бошқалари ширкка кетдилар.)
Malayca:
Dan (ketahuilah bahawa) manusia pada mulanya tidak memeluk melainkan ugama yang satu (ugama Allah), kemudian (dengan sebab menurut hawa nafsu dan Syaitan) mereka berselisihan. Dan kalau tidaklah kerana telah terdahulu Kalimah ketetapan dari Tuhanmu (untuk menangguhkan hukuman hingga hari kiamat), tentulah telah diputuskan hukuman di antara mereka (dengan segeranya di dunia) mengenai apa yang mereka perselisihkan itu.
Arnavutça:
Të gjithë njerëzit kanë qenë vetëm një popull (të një feje), e pastaj u kundërshtuan (u përçanë). E, sikur të mos ishte thënë më parë fjala nga Zoti yt (për shtyerjen e dënimit), atëherë do të gjykoheshin në mes tyre, për atë që nuk u pajtuan.
Bulgarca:
Хората бяха само една общност, но се разделиха. И ако нямаше предишно слово от твоя Господ, щеше да е отсъдено между тях онова, по което са в разногласие.
Sırpça:
Људи су били једна заједница, а онда су се разишли. А да није речи раније изречене од твога Господара, овима би већ било пресуђено о ономе у чему се разилазе.
Çekçe:
Lidé původně jen národ jediný tvořili, avšak pak se v názorech rozešli. A kdyby nebylo slova Pána tvého, již dříve vyřčeného, bylo by věru mezi nimi již rozhodnuto vše, v čem se rozcházeli.
Urduca:
ابتداءً سارے انسان ایک ہی امّت تھے، بعد میں انہوں نے مختلف عقیدے اور مسلک بنا لیے، اور اگر تیرے رب کی طرف سے پہلے ہی ایک بات طے نہ کر لی گئی ہوتی تو جس چیز میں وہ باہم اختلاف کر رہے ہیں اس کا فیصلہ کر دیا جاتا
Tacikçe:
Мардум ҷуз як уммат набуданд, миёнашон ихтилоф афтод. Ва агар на он сухане буд, ки пеш аз ин аз Парвардигорат содир гашта буд, дар он чӣ ихтилоф мекунанд, ҳукм шуда буд.
Tatarca:
Пәйгамбәр килгәнче дөньядагы кешеләр бер генә төрле иде, ягъни бар да мөшрик иделәр, Мухәммәд г-м килгәч, берсе мөэмин, берсе мөшрик – икегә бүленделәр. Залимнәрне ґәзаб кылуда ґәзабны кичектерү белән Раббыңның вәгъдәсе булмаса иде, Коръән хөкемнәрендә ихтилаф кылышкан кешеләрне Аллаһ һәлак итәр иде.
Endonezyaca:
Manusia dahulunya hanyalah satu umat, kemudian mereka berselisih. Kalau tidaklah karena suatu ketetapan yang telah ada dari Tuhanmu dahulu, pastilah telah diberi keputusan di antara mereka, tentang apa yang mereka perselisihkan itu.
Amharca:
ሰዎችም አንድ ሕዝብ እንጂ ሌላ አልነበሩም፡፡ ተለያዩም፡፡ ከጌታህ ያለፈች ቃልም ባልነበረች ኖሮ በእርሱ በሚለያዩበት ነገር በመካከላቸው በእርግጥ (በቶሎ) በተፈረደ ነበር፡፡
Tamilce:
மனிதர்கள் (அனைவரும் ஒரே மார்க்கத்தைப் பின்பற்றும்) ஒரே ஒரு சமுதாயமாகவே தவிர இருக்கவில்லை. பிறகு, (பொறாமையினால் தங்களுக்குள்) கருத்து வேறுபாடு கொண்டனர். (செயலுக்குரிய கூலி மறுமையில்தான் என்ற) உம் இறைவனின் விதி முந்தி இருக்க வில்லையெனில், (அவர்கள்) கருத்து வேறுபாடு கொள்கின்றவற்றில் அவர்களுக்கிடையில் தீர்ப்பளிக்கப்பட்டிருக்கும்!
Korece:
인간은 최초에 하나의 공동체였으나 후에 그들이 스스로 갈 라졌더라 만일 그대의 주님으로 부터 말씀이 없었더라면 그들의 갈라짐으로 인하여 그들 사이에 판결이 있었으리라
Vietnamca:
Thật ra, trước đây loài người vốn là một cộng đồng duy nhất (chỉ thờ phượng một mình Allah), nhưng rồi họ chia rẽ. Nếu không phải vì lời phán trước đây của Thượng Đế Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) thì mọi tranh chấp của họ đã được giải quyết xong.
Ayet Linkleri: