Arapça:
قُل لَّا أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلَا نَفْعًا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ ۗ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ ۚ إِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً ۖ وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ
Çeviriyazı:
ḳul lâ emlikü linefsî ḍarrav velâ nef`an illâ mâ şâe-llâh. likülli ümmetin ecelün. iẕâ câe ecelühüm felâ yeste'ḫirûne sâ`atev velâ yestaḳdimûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, "Ben, Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir zarar ne bir fayda verebilirim". Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince artık ne bir an geri, ne bir an ileri gidebilirler.
Diyanet İşleri:
De ki: "Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Her ümmet için bir süre vardır; süreleri sona erince bir saat bile geciktirilmezler ve öne de alınmazlar."
Abdulbakî Gölpınarlı:
De ki: Allah dilemedikçe kendimden bile bir zararı gidermeye, bir hayrı elde etmeye gücüm yetmez. Her ümmetin mukadder bir zamanı var. Mukadder zamanları geldi mi ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce helak olurlar.
Şaban Piriş:
De ki: Allah’ın dilediğinden başka kendim için bir zarar da faydaya sahip değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Eceli geldiği zaman bir saat bile geri de bırakılmaz ileri de alınmaz.
Edip Yüksel:
De ki: "ALLAH'ın dilemesi dışında, ben kendime dahi ne bir zarar ne de bir yarar verme gücüne sahip değilim. Her toplumun bir süresi vardır. Süreleri bitince ne bir saat geciktirilir ne de öne alınırlar.
Ali Bulaç:
De ki: "Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.
Suat Yıldırım:
De ki: “Ben kendi kendime bile, Allah'ın dilediğinden başka ne bir zararı savma, ne de bir fayda sağlama imkânına sahip değilim.Her ümmetin belirlenmiş bir ömür süresi vardır.Artık o vâdeleri gelince, onu ne bir saat ileri, ne de bir saat geri alamazlar.” [7,34.188; 63,11]
Ömer Nasuhi Bilmen:
De ki: «Ben kendi nefsim için Allah Teâlâ´nın dilediğinden başka ne bir zarara ve nede bir faideye mâlik olamam. Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiği vakit artık ne bir saat geri kalabilirler ve ne de ileri gidebilirler.»
Yaşar Nuri Öztürk:
De ki: "Ben kendime bile Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler."
Bekir Sadak:
Haksizlik etmis olan her kisi, yeryuzunde olan her seye sahip olsa, onu azabin fidyesi olarak verirdi. Azabi gorunce pismanlik gosterdiler. Haksizliga ugratilmadan aralarinda adaletle hukmolunmustur.
İbni Kesir:
De ki: Allah´ın dilemesi dışında, ben
Adem Uğur:
De ki: "
İskender Ali Mihr:
De ki: “Allah´ın dilediği şey hariç, ben nefsime (kendime) bir fayda veya bir zarar vermeye malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiği zaman artık bir saat tehir edilmez ve öne alınmaz.”
Celal Yıldırım:
De ki: Ben —Allah´ın dilediğinden başka— kendi kendime ne bir zarara, ne de bir yarara mâlikim. Her ümmetin belirlenmiş bir süresi vardır, onların o süresi gelince ne bir ân geri kalırlar, ne de bir ân ileri geçerler.
Tefhim ul Kuran:
De ki: «Allah´ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim, her şey Allah´ın iradesine bağlıdır, Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.»
Fransızca:
Dis : "Je ne détiens pour moi rien qui peut me nuire ou me profiter, excepté ce qu'Allah veut. A chaque communauté un terme. Quand leur terme arrive, ils ne peuvent ni le retarder d'une heure ni l'avancer".
İspanyolca:
Di: «Yo no tengo poder para dañarme ni para aprovecharme sino tanto cuanto Alá quiera. Cada comunidad tiene un plazo. Cuando vence su plazo, no pueden retrasarlo ni adelantarlo una hora».
İtalyanca:
Di': «Io non possiedo da me stesso né danno né profitto all'infuori della volontà di Allah. Ogni comunità ha il suo termine. Quando esso giunge, non viene concessa né un'ora di ritardo né una di anticipo».
Almanca:
Sag: "Ich kann mir selbst weder Schaden noch Nutzen zufügen außer dem, was ALLAH will." Für jede Umma ist eine Frist festgelegt. Wenn ihre Frist abgelaufen ist, können sie (diese) weder um eine Stunde verschieben, noch vorverlegen.
Çince:
你说:我不能为我自己主持祸福,除非真主意欲,每个民族各有一个期限,当他们的期限来临的时候,他们不能耽延一会儿;(当其未来临的时候,)他们不能提前的一会儿。
Hollandaca:
Antwoord: Ik ben noch in staat om mij zelven voordeel te verschaffen, noch om ongeluk van mij af te wenden, dan wanneer het Gode behaagt. Voor ieder volk is een bepaald tijdstip vastgesteld; indien dus hun tijd is verloopen, zullen zij zelf geen uur uitstel erlangen; maar ook hunne straf zal nimmer vervroegd worden.
Rusça:
Скажи: "Я не способен причинить себе зло или принести себе пользу, если того не пожелает Аллах. Для каждой общины установлен срок. Когда же наступает их срок, они не могут отдалить или приблизить его даже на час".
Somalice:
waxaad dhahdaa uma hanto naftayda Dhib iyo nacfi midna wuxuu Eebe doono mooyee, Ummaad kastana waxay leedahay Ajal (Muddo) markay Ajashoodu timaadana lagama dib mariyo Saacad lagamana hor mariyo.
Swahilice:
Sema: Sijimilikii nafsi yangu shari wala kheri ila apendavyo Mwenyezi Mungu. Kila umma una muda wao walio wekewa. Ukifika muda wao hawakawii hata saa moja wala hawatangulii.
Uygurca:
ئېيتقىنكى: «اﷲ خالىمىسىلا، مەن ئۆزۈمدىن زىياننى دەپئى قىلىشقا، پايدا قازىنىشقا قادىر ئەمەسمەن، ھەر ئۈممەتنىڭ (ھالاك بولىدىغان) مەلۇم ۋاقتى بولىدۇ، شۇ ۋاقىت يېتىپ كەلگەندە، ئۇلار بىردەممۇ كېچىكتۈرۈلمەيدۇ، بىردەممۇ ئىلگىرى سۈرۈلمەيدۇ»
Japonca:
言ってやるがいい。「わたしは,アッラーが御好みにならない限り,自分で害しまたは益する力はない。各々の民には定められた期限がある。かれらの期限が到来すれば,一刻も猶予することは出来ない。また(それに)先んずることも出来ない。」
Arapça (Ürdün):
«قل لا أملك لنفسي ضرا» أدفعه «ولا نفعا» أجلبه «إلا ما شاء الله» أن يقدرني عليه، فكيف أملك لكم حلول العذاب «لكل أمة أجل» مدة معلومة لهلاكهم «إذ جاء أجلهم فلا يستأخرون» يتأخرون عنه «ساعة ولا يستقدمون» يتقدمون عليه.
Hintçe:
(ऐ रसूल) तुम कह दो कि मै खुद अपने वास्ते नुकसान पर क़ादिर हूँ न नफा पर मगर जो ख़ुदा चाहे हर उम्मत (के रहने) का (उसके इल्म में) एक वक्त मुक़र्रर है-जब उन का वक्त आ जाता है तो न एक घड़ी पीछे हट सकती हैं और न आगे बढ़ सकते हैं
Tayca:
จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) “ฉันไม่มีอำนาจที่จะให้โทษและให้คุณแก่ตัวฉัน เว้นแต่ที่อัลลอฮ์ทรงประสงค์ สำหรับทุกประชาชาติย่อมมีเวลากำหนด เมื่อเวลาของพวกเขามาถึง พวกเขาจะขอผ่อนผันให้ล่าช้าซักระยะหนึ่งไม่ได้ และจะร่นเวลาให้เร็วเข้าก็ไม่ได้"
İbranice:
אמור: ' אין ביכולתי להסיר רעה מעצמי או להביא טובה לעצמי בלי הרצון של אלוהים. לכל אומה נקבע זמן הקץ, וכשיגיע זמנם (למות) לא יוכלו לדחותו אף בשעה ולא להקדימו
Hırvatça:
Reci: "Sam od sebe ne mogu nikakvu štetu otkloniti, a ni neku korist sebi pribaviti; biva onako kako Allah hoće!" Svaki narod ima rok određeni, a kad rok njegov dođe, ni za tren ga neće moći ni odložiti ni ubrzati.
Rumence:
Spune: “Eu nu stăpânesc, pentru mine, vreo pagubă sau vreun bine, în afară de ceea ce Dumnezeu voieşte. Fiece adunare are un soroc. Când le vine sorocul, ei nu pot nici să-l întârzie şi nici să-l grăbească cu vreun ceas.”
Transliteration:
Qul la amliku linafsee darran wala nafAAan illa ma shaa Allahu likulli ommatin ajalun itha jaa ajaluhum fala yastakhiroona saAAatan wala yastaqdimoona
Türkçe:
De ki: "Ben kendime bile Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler."
Sahih International:
Say, "I possess not for myself any harm or benefit except what Allah should will. For every nation is a [specified] term. When their time has come, then they will not remain behind an hour, nor will they precede [it]."
İngilizce:
Say: "I have no power over any harm or profit to myself except as Allah willeth. To every people is a term appointed: when their term is reached, not an hour can they cause delay, nor (an hour) can they advance (it in anticipation)."
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) De: “Allahın istədiyindən başqa, mən özümə nə bir xeyir, nə də bir zərər verə bilərəm. Hər ümmətin (əzəldən müəyyən olunmuş) bir əcəl vaxtı (ömrünün sona çatma, məhv olma, tənəzzülə uğrama, əzaba, müsibətə düçar olma çağı) vardır. Onların əcəli gəlib çatdıqda (ondan) bircə saat belə nə geri qalar, nə də irəli keçərlər”.
Süleyman Ateş:
De ki: "Ben kendime dahi, Allah'ın dilediğinden başka, ne zarar, ne de yarar verme gücüne sahip değilim. Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de ileri giderler."
Diyanet Vakfı:
De ki: "Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.
Erhan Aktaş:
De ki: “Ben, kendime dahi Allah’ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlama ne de bir zarar verme gücüne sahibim.” Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir saat öne alınırlar ne de geriye bırakılırlar.
Kral Fahd:
(Ey Muhammed!) De ki: «Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir fayda verme gücüne sahibim.» Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.
Hasan Basri Çantay:
De ki: «Ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka ne bir zarar, ne de bir fâide (yapmıya) muktedir değilim. Her ümmetin (helâkleri için mukadder) bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık bir saat geri de kalamazlar, öne de geçemezler».
Muhammed Esed:
(Ey Peygamber) de ki: "Allah dilemedikçe, ben kendim ne bir zararı önleyecek ne de kendime bir yarar sağlayabilecek güçteyim. Her ümmet için bir süre belirlenmiştir: süreleri son bulunca, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de çabuklaştırabilirler".
Gültekin Onan:
De ki: "
Ali Fikri Yavuz:
(Ey Rasûlüm), de ki: “- Ben kendi kendime, Allah’ın dilediğinden başka, ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olamam.” Her ümmetin helâki için muayyen bir vakit (ecel) vardır. Artık bu ecel geldiği vakit, bir an geri de kalamazlar, ileride gidemezler.
Portekizce:
Dize-lhes: Não posso acarretar mais prejuízos nem mais benefícios além dos que Deus quer. Cada povo tem seu destinoe, quando este se cumprir, não poderá atrasá-lo nem adiantá-lo numa só hora.
İsveççe:
Säg [Muhammad]: "Jag kan inte [hindra att] ont drabbar mig eller [utverka att] goda och nyttiga ting kommer på min lott, om det inte är Guds vilja [att så sker]. För alla människor är en frist utsatt och de kan varken förkorta den eller förlänga den, ens med ett ögonblick, när den har löpt ut."
Farsça:
بگو: من برای خود قدرت دفع زیان و جلب سود ندارم، مگر آنچه را که خدا بخواهد؛ [وظیفه من فقط ابلاغ پیام خداست] برای هر امتی سرآمدی معین و اجلی محدود است، هنگامی که اجلشان سرآید، نه لحظه ای پس می مانند و نه پیش می افتند.
Kürtçe:
(ئەی موحەممەدﷺ) بڵێ بەدەستم نیە بۆ خودی خۆم ھیچ زیان و سوودێک مەگەر ئەوەی خوا بیەوێت بۆ ھەموو گەل و نەتەوەیەک کاتێکی دیاری کراو ھەیە ئەگەر کاتەکەیان ھات ئەوا نەساتێک دوا دەکەون نەپێشیش دەکەون
Özbekçe:
Сен: «Мен ўзим ҳам на зарарга ва на фойдага молик эмасман. Магар Аллоҳ нимани хоҳласа (шу бўладир). Ҳар умматнинг ўз ажали бор. Ажаллари келган вақтда бир соатга орқага ҳам, олдинга ҳам сура олмаслар», деб айт. (Гапнинг хулосаси шу. Бировга зарар ёки фойда етказиш фақат Аллоҳнинг иши. Агар Расулуллоҳ (с. а. в.) ўзларига на зарар, на фойда етказа олмасалар, демак, ўзгаларга ҳам етказа олмасликлари турган гап. Лекин улар ҳадеб у зотдан ваъда қилинган азоб қачон келишини сўрайверадилар. Ажал келган соатнинг айни ўзида ҳалок бўладилар. Бунга ўтган умматлар, хусусан, Қуръони Каримда зикри келган умматлар ёрқин мисолдир. Баъзи уламоларимиз, умматларнинг ҳалокати фақат жисмоний бўлиши шарт эмас, маънавий ҳалокат ҳам шунга киради, дейдилар.)
Malayca:
Katakanlah (wahai Muhammad): "Aku tidak berkuasa menolak mudarat dan tidak juga berkuasa mendatangkan manfaat bagi diriku kecuali apa yang dikehendaki Allah. Bagi tiap-tiap umat ada tempoh yang ditetapkan; maka apabila tempohnya, tidak dapat mereka melambatkannya sesaatpun, dan tidak dapat mereka menyegerakannya".
Arnavutça:
Thuaj: “Unë nuk jam në gjendje t’i bëj vetes as dëm as dobi, përveç asaj që dëshiron Perëndia. Çdo popull ka afatin e vet; kur t’i vijë ai, nuk mund ta shtyejnë (ata), për asnjë çast, e as ta shpejtojnë.
Bulgarca:
Кажи: “Нито мога да навредя, нито да си помогна, освен ако Аллах пожелае. За всяка общност има срок. И щом срокът им дойде, и с миг дори не ще го забавят, и не ще го изпреварят.”
Sırpça:
Реци: „Сам од себе не могу никакву штету да отклоним, а ни неку корист себи да прибавим; бива онако како Аллах хоће!“ Сваки народ има одређени рок, а кад рок његов дође, ни за трен неће моћи ни да га одложе ни да га убрзају.
Çekçe:
Odpověz: 'Není v moci mé způsobit si škodu či užitek, leda bude-li Bůh chtít. Národ každý má svou lhůtu, a když se lhůta jeho naplní, neodloží ani neuspíší ji nikdo ni o hodinu jedinou.'
Urduca:
کہو “میرے اختیار میں خود اپنا نفع و ضرر بھی نہیں، سب کچھ اللہ کی مشیّت پر موقوف ہے ہر امّت کے لیے مُہلت کی ایک مدّت ہے، جب یہ مدّت پُوری ہو جاتی ہے تو گھڑی بھر کی تقدیم و تاخیر بھی نہیں ہوتی"
Tacikçe:
Бигӯ: «Ман дар бораи худ, ҷуз он чӣ Худо бихоҳад, молики ҳеҷ суду зиёне нестам. Марги ҳар умматеро замоне муайян аст. Чун замонашон фаро расад, на як соат дер кунанд ва на як соат пеш раванд».
Tatarca:
Әйт: "Мин үзем дә Аллаһ теләгеннән башка үземә файданы булдырырга һәм зарардан имин булырга кадир түгелмен. Барча кешеләргә дә Аллаһ хөкеменә кайту өчен билгеләнгән вакыт бар. Кайчан вакытлары җитсә, бер сәгать ашыгып килмәс вә бер сәгать соңга калмас.
Endonezyaca:
Katakanlah: "Aku tidak berkuasa mendatangkan kemudharatan dan tidak (pula) kemanfaatan kepada diriku, melainkan apa yang dikehendaki Allah". Tiap-tiap umat mempunyai ajal. Apabila telah datang ajal mereka, maka mereka tidak dapat mengundurkannya barang sesaatpun dan tidak (pula) mendahulukan(nya).
Amharca:
«ለራሴ ጉዳትንም ጥቅምንም አላህ ከሻው በስተቀር አልችልም፡፡ ለሕዝቦች ሁሉ የተወሰነ ጊዜ አልላቸው፡፡ ጊዜያቸው በመጣ ወቅት አንዲትን ሰዓት አይቆዩም፤ አይቀደሙምም» በላቸው፡፡
Tamilce:
(அதற்கு நபியே!) கூறுவீராக! “அல்லாஹ் நாடியதைத் தவிர (எவ்வித) தீமைக்கோ நன்மைக்கோ நான் எனக்கு உரிமை பெறமாட்டேன். ஒவ்வொரு வகுப்பாருக்கும் ஒரு (குறிப்பிட்ட) தவணை உண்டு. அவர்களுடைய தவணை வந்தால் (அதிலிருந்து) சிறிது நேரம் பிந்தவும் மாட்டார்கள்; இன்னும், முந்தவும் மாட்டார்கள்.”
Korece:
일러가로되 나 자신을 해치 는 것도 그리고 유용케 하는 것도내게 없으니 그것은 하나님의 뜻 에 달렸노라 각 민족에는 정하여 진 시간이 있나니 그 시간이 도래하면 지체하거나 서두르지 못하니라
Vietnamca:
Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy nói với chúng: “Ta không có quyền năng quyết định điều hại hay điều lợi cho bản thân ngoại trừ điều nào Allah muốn. Mỗi cộng đồng đều có một thời hạn nhất định, một khi thời hạn của họ đến thì họ sẽ không thể nán lại hay đi sớm hơn một thời khắc nào.”
Ayet Linkleri: