İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

innehû leḳur'ânün kerîm.
Türkçe:
O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır.
İngilizce:
That this is indeed a qur'an Most Honourable,
Fransızca:
Et c'est certainement un Coran noble,
Almanca:
Gewiß, er ist doch ein edler Quran
Rusça:
Воистину, это - благородный Коран,
Arapça:
إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır,

fî kitâbim meknûn.
Türkçe:
Titizlikle saklanan bir Kitap'tadır.
İngilizce:
In Book well-guarded,
Fransızca:
dans un Livre bien gardé
Almanca:
in einer bewahrten Schrift,
Rusça:
находящийся в хранимом Писании.
Arapça:
فِي كِتَابٍ مَّكْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Korunmuş bir kitaptadır.
Diyanet Vakfı:
Korunmuş bir kitaptır.

lâ yemessühû ille-lmüṭahherûn.
Türkçe:
Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz.
İngilizce:
Which none shall touch but those who are clean:
Fransızca:
que seuls les purifiés touchent;
Almanca:
den nur die Gereinigten berühren.
Rusça:
К нему прикасаются только очищенные.
Arapça:
لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ona temizlenenlerden başkası el süremez.
Diyanet Vakfı:
Ona ancak temizlenenler dokunabilir.

tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.
İngilizce:
A Revelation from the Lord of the Worlds.
Fransızca:
C'est une révélation de la part du Seigneur de l'Univers.
Almanca:
Er ist die sukzessive Hinabsendung vom HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Он ниспослан Господом миров.
Arapça:
تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
Diyanet Vakfı:
O, alemlerin Rabbinden indirilmiştir.

efebihâẕe-lḥadîŝi entüm müdhinûn.
Türkçe:
Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz?
İngilizce:
Is it such a Message that ye would hold in light esteem?
Fransızca:
Est-ce ce discours-là que vous traitez de mensonge ?
Almanca:
Diesem Bericht gegenüber seid ihr etwa heuchelnd?!
Rusça:
Неужели вы не веруете в это повествование (или отворачиваетесь от него)
Arapça:
أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

vetec`alûne rizḳaküm enneküm tükeẕẕibûn.
Türkçe:
Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?
İngilizce:
And have ye made it your livelihood that ye should declare it false?
Fransızca:
Et est-ce pour vous [une façon d'être reconnaissant] à votre subsistance que de traiter (le Coran) de mensonge ?
Almanca:
Und ihr erweist euch dankbar für euer Rizq, daß ihr ihn doch ableugnet?!
Rusça:
и делаете ваш удел тем, что считаете ложью истину?
Arapça:
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

felevlâ iẕâ belegati-lḥulḳûm.
Türkçe:
Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman!
İngilizce:
Then why do ye not (intervene) when (the soul of the dying man) reaches the throat,-
Fransızca:
Lorsque le souffle de la vie remonte à la gorge (d'un moribond),
Almanca:
Und hättet ihr (die Seele zurückgeholt), wenn sie die Kehle erreichte,
Rusça:
А когда душа подступает к горлу
Arapça:
فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Can boğaza dayandığı zaman
Diyanet Vakfı:
Hele can boğaza dayandığı zaman,

veentüm ḥîneiẕin tenżurûn.
Türkçe:
İşte o zaman siz bakakalırsınız!
İngilizce:
And ye the while (sit) looking on,-
Fransızca:
et qu'à ce moment là vous regardez,
Almanca:
während ihr in dieser Zeit zuschaut.
Rusça:
и вы смотрите на умирающего,
Arapça:
وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.
Diyanet Vakfı:
O vakit siz bakar durursunuz.

venaḥnü aḳrabü ileyhi minküm velâkil lâ tübṣirûn.
Türkçe:
Biz ona sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.
İngilizce:
But We are nearer to him than ye, and yet see not,-
Fransızca:
et que Nous sommes plus proche de lui que vous [qui l'entourez] mais vous ne [le] voyez point.
Almanca:
Und WIR sind ihm näher als ihr. Doch ihr seht nicht.
Rusça:
Мы находимся ближе вас к нему, хотя вы не видите этого.
Arapça:
وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.
Diyanet Vakfı:
(O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.
Sayfalar
