
fenecceynâhü veehlehû ecme`în.
Arapça:
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
Türkçe:
Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık,
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
İngilizce:
So We delivered him and his family,- all
Fransızca:
Nous le sauvâmes alors, lui et toute sa famille,
Almanca:
Dann erretteten WIR ihn und seine Familie, allesamt,
Rusça:
Мы спасли его и его семью - всех,
Açıklama:

illâ `acûzen fi-lgâbirîn.
Arapça:
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Türkçe:
Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.
Diyanet Vakfı:
Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).
İngilizce:
Except an old woman who lingered behind.
Fransızca:
sauf une vieille qui fut parmi les exterminés.
Almanca:
außer einer Alten, sie war von den Untergehenden.
Rusça:
кроме старухи, которая оказалась среди оставшихся позади.
Açıklama:

ŝümme demmerne-l'âḫarîn.
Arapça:
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
Türkçe:
Sonra ötekileri mahvedip batırdık.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra geridekilerin hepsini helak ettik.
Diyanet Vakfı:
Sonra diğerlerini helak ettik.
İngilizce:
But the rest We destroyed utterly.
Fransızca:
Puis Nous détruisîmes les autres;
Almanca:
Dann vernichteten WIR die anderen.
Rusça:
Затем Мы уничтожили остальных
Açıklama:

veemṭarnâ `aleyhim meṭarâ. fesâe meṭaru-lmünẕerîn.
Arapça:
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنذَرِينَ
Türkçe:
Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!
Diyanet Vakfı:
Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!
İngilizce:
We rained down on them a shower (of brimstone): and evil was the shower on those who were admonished (but heeded not)!
Fransızca:
et Nous fîmes pleuvoir sur eux une pluie (de pierres). Et quelle pluie fatale pour ceux qui sont avertis !
Almanca:
Und WIR ließen sie mit Regen beregnen. Also schlimm ist der Regen der Gewarnten.
Rusça:
и пролили на них дождь. Как же пагубен дождь тех, кого предостерегали!
Açıklama:

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe:
Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.
İngilizce:
Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.
Fransızca:
Voilà bien là un prodige. Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.
Rusça:
Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Açıklama:

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Türkçe:
Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
İngilizce:
And verily thy Lord is He, the Exalted in Might Most Merciful.
Fransızca:
Et ton Seigneur, c'est en vérité Lui le Tout Puissant, le Très Miséricordieux.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige.
Rusça:
Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.
Açıklama:

keẕẕebe aṣḥâbü-l'eyketi-lmürselîn.
Arapça:
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
Türkçe:
Eyke halkı da elçileri yalanladı.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Diyanet Vakfı:
Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.
İngilizce:
The Companions of the Wood rejected the messengers.
Fransızca:
Les gens d'Al-Aïka traitèrent de menteurs les Messagers .
Almanca:
Die Weggenossen von Al-aika haben den Gesandten der Lüge bezichtigt.
Rusça:
Жители Айки сочли лжецами посланников.
Açıklama:

iẕ ḳâle lehüm şu`aybün elâ tetteḳûn.
Arapça:
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe:
Şuayb onlara demişti ki: "Hâlâ sakınmıyor musunuz?"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Diyanet Vakfı:
Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
İngilizce:
Behold, Shu'aib said to them: "Will ye not fear (Allah)?
Fransızca:
Lorsque Chuaïb leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah]".
Almanca:
Als ihnen Schu'aib sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?
Rusça:
Вот Шуейб сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?
Açıklama:

innî leküm rasûlün emîn.
Arapça:
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Türkçe:
"Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
Diyanet Vakfı:
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
İngilizce:
I am to you a messenger worthy of all trust.
Fransızca:
Je suis pour vous un messager digne de confiance.
Almanca:
Ich bin für euch ein treuer Gesandter,
Rusça:
Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.
Açıklama:

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
İngilizce:
So fear Allah and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi,
Almanca:
so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.
Açıklama:
Sayfalar
