Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 416
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
3521 416 32 18 21 أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًا كَمَن كَانَ فَاسِقًا ۚ لَّا يَسْتَوُونَ efemen kâne mü'minen kemen kâne fâsiḳâ. lâ yestevûn. İnanan kimse yoldan çıkmış kimseye benzer mi? Bunlar bir olamazlar. Then is one who was a believer like one who was defiantly disobedient? They are not equal. Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3522 416 32 19 21 أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَىٰ نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ emme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti felehüm cennâtü-lme'vâ. nüzülem bimâ kânû ya`melûn. İnanıp yararlı iş işleyenlere gelince, onların yaptıklarına karşılık, varacakları cennet konakları vardır. As for those who believed and did righteous deeds, for them will be the Gardens of Refuge as accommodation for what they used to do. Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3523 416 32 20 21 وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ ۖ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ veemme-lleẕîne feseḳû feme'vâhümü-nnâr. küllemâ erâdû ey yaḫrucû minhâ ü`îdû fîhâ veḳîle lehüm ẕûḳû `aẕâbe-nnâri-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn. Ama yoldan çıkanların, işte onların varacağı yer ateştir. Oradan çıkmak isteyişlerinin her defasında geri çevrilirler ve onlara: "Yalanlayıp, durduğunuz ateşin azabını tadın" denir. But as for those who defiantly disobeyed, their refuge is the Fire. Every time they wish to emerge from it, they will be returned to it while it is said to them, "Taste the punishment of the Fire which you used to deny." Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 417
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
3524 417 32 21 21 وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَىٰ دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ velenüẕîḳannehüm mine-l`aẕâbi-l'ednâ dûne-l`aẕâbi-l'ekberi le`allehüm yerci`ûn. Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız. And we will surely let them taste the nearer punishment short of the greater punishment that perhaps they will repent. Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3525 417 32 22 21 وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا ۚ إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنتَقِمُونَ vemen ażlemü mimmen ẕükkira biâyâti rabbihî ŝümme a`raḍa `anhâ. innâ mine-lmücrimîne münteḳimûn. Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim var mıdır? Şüphesiz suçlulardan öç alacağız. And who is more unjust than one who is reminded of the verses of his Lord; then he turns away from them? Indeed We, from the criminals, will take retribution. Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3526 417 32 23 21 وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُن فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَائِهِ ۖ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ veleḳad âteynâ mûse-lkitâbe felâ tekün fî miryetim mil liḳâehi vece`alnâhü hüdel libenî isrâîl. And olsun ki Musa'ya Kitap verdik; Sakın sen ona kavuşacağından şüphe etme. Musa'ya verdiğimizi İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. And We certainly gave Moses the Scripture, so do not be in doubt over his meeting. And we made the Torah guidance for the Children of Israel. Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3527 417 32 24 21 وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا ۖ وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يُوقِنُونَ vece`alnâ minhüm eimmetey yehdûne biemrinâ lemmâ ṣaberû. vekânû biâyâtinâ yûḳinûn. Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, aralarından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık. And We made from among them leaders guiding by Our command when they were patient and [when] they were certain of Our signs. Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3528 417 32 25 21 إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ inne rabbeke hüve yefṣilü beynehüm yevme-lḳiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn. Muhakkak ki Rabbin ayrılığa düştükleri şeylerde kıyamet günü aralarında hükmedecektir. Indeed, your Lord will judge between them on the Day of Resurrection concerning that over which they used to differ. Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3529 417 32 26 21 أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ ۖ أَفَلَا يَسْمَعُونَ evelem yehdi lehüm kem ehleknâ min ḳablihim mine-lḳurûni yemşûne fî mesâkinihim. inne fî ẕâlike leâyât. efelâ yesme`ûn. Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nice nesilleri yok etmiş olmamız onları doğru yola sevketmez mi? Bunlarda şüphesiz ibretler vardır. Dinlemezler mi? Has it not become clear to them how many generations We destroyed before them, [as] they walk among their dwellings? Indeed in that are signs; then do they not hear? Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3530 417 32 27 21 أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا نَسُوقُ الْمَاءَ إِلَى الْأَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنفُسُهُمْ ۖ أَفَلَا يُبْصِرُونَ evelem yerav ennâ nesûḳu-lmâe ile-l'arḍi-lcüruzi fenuḫricü bihî zer`an te'külü minhü en`âmühüm veenfüsühüm. efelâ yübṣirûn. Kuru yerlere suyu gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkardığımızı görmezler mi? Görmüyorlar mı? Have they not seen that We drive the water [in clouds] to barren land and bring forth thereby crops from which their livestock eat and [they] themselves? Then do they not see? Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3531 417 32 28 21 وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ veyeḳûlûne metâ hâẕe-lfetḥu in küntüm ṣâdiḳîn. Doğru söylüyorsanız bildirin bu hüküm ne zaman verilecektir? derler. And they say, "When will be this conquest, if you should be truthful?" Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3532 417 32 29 21 قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ ḳul yevme-lfetḥi lâ yenfe`u-lleẕîne keferû îmânühüm velâ hüm yünżarûn. De ki: "Hükmün verileceği gün inkarcılara ne inanmaları fayda verir ve ne de ertelenirler." Say, [O Muhammad], "On the Day of Conquest the belief of those who had disbelieved will not benefit them, nor will they be reprieved." Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
3533 417 32 30 21 فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ fea`riḍ `anhüm venteżir innehüm münteżirûn. Onları bırak, bekle; zaten onlar da senin akıbetini beklemektedirler. So turn away from them and wait. Indeed, they are waiting. Sayfa 417, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 418
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
3534 418 33 1 21 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا yâ eyyühe-nnebiyyü-tteḳi-llâhe velâ tüṭi`i-lkâfirîne velmünâfiḳîn. inne-llâhe kâne `alîmen ḥakîmâ. Ey peygamber! Allah'tan sakın, inkarcılara ve iki yüzlülere uyma, Allah şüphesiz bilendir, hakim'dir. O Prophet, fear Allah and do not obey the disbelievers and the hypocrites. Indeed, Allah is ever Knowing and Wise. Sayfa 418, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب
3535 418 33 2 21 وَاتَّبِعْ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا vettebi` mâ yûḥâ ileyke mir rabbik. inne-llâhe kâne bimâ ta`melûne ḫabîrâ. Sana Rabbinden vahyolunana uy; şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. And follow that which is revealed to you from your Lord. Indeed Allah is ever, with what you do, Acquainted. Sayfa 418, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب
3536 418 33 3 21 وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا vetevekkel `ale-llâh. vekefâ billâhi vekîlâ. Allah'a güven, Allah, vekil olarak yeter. And rely upon Allah; and sufficient is Allah as Disposer of affairs. Sayfa 418, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب
3537 418 33 4 21 مَّا جَعَلَ اللَّهُ لِرَجُلٍ مِّن قَلْبَيْنِ فِي جَوْفِهِ ۚ وَمَا جَعَلَ أَزْوَاجَكُمُ اللَّائِي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ أُمَّهَاتِكُمْ ۚ وَمَا جَعَلَ أَدْعِيَاءَكُمْ أَبْنَاءَكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ قَوْلُكُم بِأَفْوَاهِكُمْ ۖ وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ mâ ce`ale-llâhü liracülim min ḳalbeyni fî cevfih. vemâ ce`ale ezvâcekümü-llâî tüżâhirûne minhünne ümmehâtiküm. vemâ ce`ale ed`iyâeküm ebnâeküm. ẕâliküm ḳavlüküm biefvâhiküm. vellâhü yeḳûlü-lḥaḳḳa vehüve yehdi-ssebîl. Allah insanın içine iki kalp koymamıştır. Allah, zıhar yapmanız suretiyle eşlerinizi, anneleriniz gibi yaratmamıştır; evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söylemektedir, doğru yola O eriştirir. Allah has not made for a man two hearts in his interior. And He has not made your wives whom you declare unlawful your mothers. And he has not made your adopted sons your [true] sons. That is [merely] your saying by your mouths, but Allah says the truth, and He guides to the [right] way. Sayfa 418, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب
3538 418 33 5 21 ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِندَ اللَّهِ ۚ فَإِن لَّمْ تَعْلَمُوا آبَاءَهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَمَوَالِيكُمْ ۚ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُم بِهِ وَلَٰكِن مَّا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ ۚ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا üd`ûhüm liâbâihim hüve aḳseṭu `inde-llâh. feil lem ta`lemû âbâehüm feiḫvânüküm fi-ddîni vemevâlîküm. veleyse `aleyküm cünâḥun fîmâ aḫṭa'tüm bihî velâkim mâ te`ammedet ḳulûbüküm. vekâne-llâhü gafûrar raḥîmâ. Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin. İçinizden kasdederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur. Allah, bağışlar ve merhamet eder. Call them by [the names of] their fathers; it is more just in the sight of Allah. But if you do not know their fathers - then they are [still] your brothers in religion and those entrusted to you. And there is no blame upon you for that in which you have erred but [only for] what your hearts intended. And ever is Allah Forgiving and Merciful. Sayfa 418, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب
3539 418 33 6 21 النَّبِيُّ أَوْلَىٰ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ ۖ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ ۗ وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَن تَفْعَلُوا إِلَىٰ أَوْلِيَائِكُم مَّعْرُوفًا ۚ كَانَ ذَٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا ennebiyyü evlâ bilmü'minîne min enfüsihim veezvâcühû ümmehâtühüm. veülü-l'erḥâmi ba`ḍuhüm evlâ biba`ḍin fî kitâbi-llâhi mine-lmü'minîne velmühâcirîne illâ en tef`alû ilâ evliyâiküm ma`rûfâ. kâne ẕâlike fi-lkitâbi mesṭûrâ. Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir; onun eşleri onların anneleridir; akraba olanlar, miras hususunda, Allah'ın Kitap'ında birbirlerine müminler ve muhacirlerden daha yakındırlar. Dostlarınıza yapacağınız uygun bir vasiyet bunun dışındadır. Bu Kitap'ta yazılı bulunmaktadır. The Prophet is more worthy of the believers than themselves, and his wives are [in the position of] their mothers. And those of [blood] relationship are more entitled [to inheritance] in the decree of Allah than the [other] believers and the emigrants, except that you may do to your close associates a kindness [through bequest]. That was in the Book inscribed. Sayfa 418, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 419
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
3540 419 33 7 21 وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنكَ وَمِن نُّوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ۖ وَأَخَذْنَا مِنْهُم مِّيثَاقًا غَلِيظًا veiẕ eḫaẕnâ mine-nnebiyyîne mîŝâḳahüm veminke vemin nûḥiv veibrâhime vemûsâ ve`îse-bni meryem. veeḫaẕnâ minhüm mîŝâḳan galîżâ. Peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh'dan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan sağlam bir söz almışızdır. And [mention, O Muhammad], when We took from the prophets their covenant and from you and from Noah and Abraham and Moses and Jesus, the son of Mary; and We took from them a solemn covenant. Sayfa 419, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب

Sayfalar

CSV