Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 410
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
3461 410 30 52 21 فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَىٰ وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاءَ إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ feinneke lâ tüsmi`u-lmevtâ velâ tüsmi`u-ṣṣumme-ddü`âe iẕâ vellev müdbirîn. Tabiidir ki sen ölülere katiyyen işittiremezsin; dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. So indeed, you will not make the dead hear, nor will you make the deaf hear the call when they turn their backs, retreating. Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3462 410 30 53 21 وَمَا أَنتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَن ضَلَالَتِهِمْ ۖ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ vemâ ente bihâdi-l`umyi `an ḍalâletihim. in tüsmi`u illâ mey yü'minü biâyâtinâ fehüm müslimûn. Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin; ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin; işte onlar Müslümanlardır. And you cannot guide the blind away from their error. You will only make hear those who believe in Our verses so they are Muslims [in submission to Allah]. Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3463 410 30 54 21 ۞ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً ۚ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۖ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ allâhü-lleẕî ḫaleḳaküm min ḍa`fin ŝümme ce`ale mim ba`di ḍa`fin ḳuvveten ŝümme ce`ale mim ba`di ḳuvvetin ḍa`fev veşeybeh. yaḫlüḳu mâ yeşâ'. vehüve-l`alîmü-lḳadîr. Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli kılan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah'tır. O, dilediğini yaratır; bilendir, Kadir olandır. Allah is the one who created you from weakness, then made after weakness strength, then made after strength weakness and white hair. He creates what He wills, and He is the Knowing, the Competent. Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3464 410 30 55 21 وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍ ۚ كَذَٰلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ veyevme teḳûmü-ssâ`atü yuḳsimü-lmücrimûne mâ lebiŝû gayra sâ`ah. keẕâlike kânû yü'fekûn. Kıyamet koptuğu gün suçlular sadece çok kısa bir müddet kalmış olduklarına yemin ederler. Böylece onlar dünyada da aldatılıp haktan döndürülüyorlardı. And the Day the Hour appears the criminals will swear they had remained but an hour. Thus they were deluded. Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3465 410 30 56 21 وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَالْإِيمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ فِي كِتَابِ اللَّهِ إِلَىٰ يَوْمِ الْبَعْثِ ۖ فَهَٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلَٰكِنَّكُمْ كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ veḳâle-lleẕîne ûtü-l`ilme vel'îmâne leḳad lebiŝtüm fî kitâbi-llâhi ilâ yevmi-lba`ŝ. fehâẕâ yevmü-lba`ŝi velâkinneküm küntüm lâ ta`lemûn. Kendilerine ilim ve iman verilenler; "And olsun ki, siz Allah'ın yazısında mevcut yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür, fakat sizler anlamıyordunuz" derler. But those who were given knowledge and faith will say, "You remained the extent of Allah 's decree until the Day of Resurrection, and this is the Day of Resurrection, but you did not used to know." Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3466 410 30 57 21 فَيَوْمَئِذٍ لَّا يَنفَعُ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ feyevmeiẕil lâ yenfe`u-lleẕîne żalemû ma`ẕiratühüm velâ hüm yüsta`tebûn. Zulmedenlerin, o gün mazeretleri fayda vermez; artık kendilerinden Allah'ı hoşnut edecek şeyleri yapmaları da istenmez. So that Day, their excuse will not benefit those who wronged, nor will they be asked to appease [Allah]. Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3467 410 30 58 21 وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ ۚ وَلَئِن جِئْتَهُم بِآيَةٍ لَّيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ veleḳad ḍarabnâ linnâsi fî hâẕe-lḳur'âni min külli meŝel. velein ci'tehüm biâyetil leyeḳûlenne-lleẕîne keferû in entüm illâ mübṭilûn. And olsun ki bu Kuran'da insanlar için her türlü misali vermişizdir. Bununla beraber, eğer sen onlara bir mucize getirmiş olsan, inkar edenler: "Siz ancak batıl şeyler ortaya atanlarsınız" derler. And We have certainly presented to the people in this Qur'an from every [kind of] example. But, [O Muhammad], if you should bring them a sign, the disbelievers will surely say, "You [believers] are but falsifiers." Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3468 410 30 59 21 كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ keẕâlike yaṭbe`u-llâhü `alâ ḳulûbi-lleẕîne lâ ya`lemûn. Allah bilmeyenlerin kalblerini işte böylece kapatır. Thus does Allah seal the hearts of those who do not know. Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
3469 410 30 60 21 فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ faṣbir inne va`de-llâhi ḥaḳḳuv velâ yesteḫiffenneke-lleẕîne lâ yûḳinûn. Sabret ki, Allah'ın sözü şüphesiz gerçektir. Kesin olarak inanmayanlar seni hafife almasınlar. So be patient. Indeed, the promise of Allah is truth. And let them not disquiet you who are not certain [in faith]. Sayfa 410, Cuz 21, الروم, Ar-Room—الروم
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 411
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
3470 411 31 1 21 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم elif-lâm-mîm. Elif, Lam, Mim. Alif, Lam, Meem. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3471 411 31 2 21 تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ tilke âyâtü-lkitâbi-lḥakîm. Bunlar, iyi davranan kimseler için rahmet ve doğru yol rehberi olan hikmetli Kitap'ın ayetleridir. These are verses of the wise Book, Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3472 411 31 3 21 هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ hüdev veraḥmetel lilmuḥsinîn. Bunlar, iyi davranan kimseler için rahmet ve doğru yol rehberi olan hikmetli Kitap'ın ayetleridir. As guidance and mercy for the doers of good Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3473 411 31 4 21 الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ elleẕîne yüḳîmûne-ṣṣalâte veyü'tûne-zzekâte vehüm bil'âḫirati hüm yûḳinûn. O kimseler namazı kılarlar, zekatı verirler; ahirete de yakinen inanırlar. Who establish prayer and give zakah, and they, of the Hereafter, are certain [in faith]. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3474 411 31 5 21 أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ülâike `alâ hüdem mir rabbihim veülâike hümü-lmüfliḥûn. İşte onlar Rablerinin yolunda olanlardır, işte onlar saadete erenlerdir. Those are on [right] guidance from their Lord, and it is those who are the successful. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3475 411 31 6 21 وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ vemine-nnâsi mey yeşterî lehve-lḥadîŝi liyüḍille `an sebîli-llâhi bigayri `ilmiv veyetteḫiẕehâ hüzüvâ. ülâike lehüm `aẕâbüm mühîn. İnsanlar arasında, bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak için gerçeği boş sözlerle değişenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardır. İşte alçaltıcı azap bunlar içindir. And of the people is he who buys the amusement of speech to mislead [others] from the way of Allah without knowledge and who takes it in ridicule. Those will have a humiliating punishment. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3476 411 31 7 21 وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّىٰ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ veiẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ vellâ müstekbiran keel lem yesma`hâ keenne fî üẕüneyhi vaḳrâ. febeşşirhü bi`aẕâbin elîm. Ayetlerimiz sapık kimseye okunduğu zaman sanki kulaklarında ağırlık var da işitmiyormuş gibi büyüklenerek sırt çevirir. İşte ona can yakıcı azabı müjde et. And when our verses are recited to him, he turns away arrogantly as if he had not heard them, as if there was in his ears deafness. So give him tidings of a painful punishment. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3477 411 31 8 21 إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm cennâtü-nne`îm. İnanıp yararlı iş işleyenler için, Allah'ın vadi gereğince temelli kalacakları nimet cennetleri vardır. O; güçlüdür, hakim'dir. Indeed, those who believe and do righteous deeds - for them are the Gardens of Pleasure. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3478 411 31 9 21 خَالِدِينَ فِيهَا ۖ وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ḫâlidîne fîhâ. va`de-llâhi ḥaḳḳâ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm. İnanıp yararlı iş işleyenler için, Allah'ın vadi gereğince temelli kalacakları nimet cennetleri vardır. O; güçlüdür, hakim'dir. Wherein they abide eternally; [it is] the promise of Allah [which is] truth. And He is the Exalted in Might, the Wise. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3479 411 31 10 21 خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ۖ وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَابَّةٍ ۚ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ ḫaleḳa-ssemâvâti bigayri `amedin teravnehâ veelḳâ fi-l'arḍi ravâsiye en temîde biküm vebeŝŝe fîhâ min külli dâbbeh. veenzelnâ mine-ssemâi mâen feembetnâ fîhâ min külli zevcin kerîm. Allah gökleri gördüğünüz gibi direksiz yaratmış, sizi sallar diye yeryüzüne sabit dağlar koymuş; orada her türlü canlıyı yaymıştır. Gökten su indirip orada her hoş çiftten yetiştirmişizdir. He created the heavens without pillars that you see and has cast into the earth firmly set mountains, lest it should shift with you, and dispersed therein from every creature. And We sent down rain from the sky and made grow therein [plants] of every noble kind. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان
3480 411 31 11 21 هَٰذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ ۚ بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ hâẕâ ḫalḳu-llâhi feerûnî mâẕâ ḫaleḳa-lleẕîne min dûnih. beli-żżâlimûne fî ḍalâlim mübîn. İşte bu Allah'ın yaratışıdır. Ondan başkasının ne yarattığını Bana gösterin. Hayır; gösteremezler, zalimler apaçık sapıklık içindedir. This is the creation of Allah. So show Me what those other than Him have created. Rather, the wrongdoers are in clear error. Sayfa 411, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان

Sayfalar

CSV