ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3501 | 414 | 31 | 32 | 21 | وَإِذَا غَشِيَهُم مَّوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ | veiẕâ gaşiyehüm mevcün keżżuleli de`avu-llâhe muḫliṣîne lehü-ddîn. felemmâ neccâhüm ile-lberri feminhüm muḳteṣid. vemâ yecḥadü biâyâtinâ illâ küllü ḫattârin kefûr. | Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; onları karaya çıkararak kurtardığında, içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankörler inkar eder. | And when waves come over them like canopies, they supplicate Allah, sincere to Him in religion. But when He delivers them to the land, there are [some] of them who are moderate [in faith]. And none rejects Our signs except everyone treacherous and ungrateful. | Sayfa 414, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان |
3502 | 414 | 31 | 33 | 21 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَّا يَجْزِي وَالِدٌ عَن وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَن وَالِدِهِ شَيْئًا ۚ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ | yâ eyyühe-nnâsü-tteḳû rabbeküm vaḫşev yevmel lâ yeczî vâlidün `av veledihi. velâ mevlûdün hüve câzin `av vâlidihî şey'â. inne va`de-llâhi ḥaḳḳun felâ tegurrannekümü-lḥayâtü-ddünyâ. velâ yegurranneküm billâhi-lgarûr. | Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun. Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın. | O mankind, fear your Lord and fear a Day when no father will avail his son, nor will a son avail his father at all. Indeed, the promise of Allah is truth, so let not the worldly life delude you and be not deceived about Allah by the Deceiver. | Sayfa 414, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان |
3503 | 414 | 31 | 34 | 21 | إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ ۖ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا ۖ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ | inne-llâhe `indehû `ilmü-ssâ`ah. veyünezzilü-lgayŝ. veya`lemü mâ fi-l'erḥâm. vemâ tedrî nefsüm mâẕâ teksibü gadâ. vemâ tedrî nefsüm bieyyi arḍin temût. inne-llâhe `alîmün ḫabîr. | Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. Yağmuru O indirir, rahimlerde bulunanı O bilir, kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Allah şüphesiz bilendir, her şeyden haberdardır. | Indeed, Allah [alone] has knowledge of the Hour and sends down the rain and knows what is in the wombs. And no soul perceives what it will earn tomorrow, and no soul perceives in what land it will die. Indeed, Allah is Knowing and Acquainted. | Sayfa 414, Cuz 21, لقمان, Luqman—لقمان |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3504 | 415 | 32 | 1 | 21 | بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم | elif-lâm-mîm. | Elif, Lam, Mim. | Alif, Lam, Meem. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3505 | 415 | 32 | 2 | 21 | تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ | tenzîlü-lkitâbi lâ raybe fîhi mir rabbi-l`âlemîn. | Şüphe götürmeyen Kitap, Alemlerin Rabbi'nin indirdiğidir. | [This is] the revelation of the Book about which there is no doubt from the Lord of the worlds. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3506 | 415 | 32 | 3 | 21 | أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۚ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ | em yeḳûlûne-fterâh. bel hüve-lḥaḳḳu mir rabbike litünẕira ḳavmem mâ etâhüm min neẕîrim min ḳablike le`allehüm yehtedûn. | Onu peygamberin kendisi uydurdu diyorlar, öyle mi? Hayır; O, senden önce peygamber gönderilmemiş olan bir milleti uyarman için sana Rabbinden gelen bir gerçektir. Belki artık doğru yolu bulurlar. | Or do they say, "He invented it"? Rather, it is the truth from your Lord, [O Muhammad], that you may warn a people to whom no warner has come before you [so] perhaps they will be guided. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3507 | 415 | 32 | 4 | 21 | اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ ۖ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ ۚ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ | allâhü-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ fî sitteti eyyâmin ŝümme-stevâ `ale-l`arş. mâ leküm min dûnihî miv veliyyiv velâ şefî`. efelâ teteẕekkerûn. | Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'tır. O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz? | It is Allah who created the heavens and the earth and whatever is between them in six days; then He established Himself above the Throne. You have not besides Him any protector or any intercessor; so will you not be reminded? | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3508 | 415 | 32 | 5 | 21 | يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ | yüdebbiru-l'emra mine-ssemâi ile-l'arḍi ŝümme ya`rucü ileyhi fî yevmin kâne miḳdâruhû elfe senetim mimmâ te`uddûn. | Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir. | He arranges [each] matter from the heaven to the earth; then it will ascend to Him in a Day, the extent of which is a thousand years of those which you count. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3509 | 415 | 32 | 6 | 21 | ذَٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | ẕâlike `âlimü-lgaybi veşşehâdeti-l`azîzü-rraḥîm. | O, görülmeyeni de görüleni de bilendir, güçlüdür, merhametlidir. | That is the Knower of the unseen and the witnessed, the Exalted in Might, the Merciful, | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3510 | 415 | 32 | 7 | 21 | الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ ۖ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ | -lleẕî aḥsene külle şey'in ḫaleḳahû vebedee ḫalḳa-l'insâni min ṭîn. | Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz. | Who perfected everything which He created and began the creation of man from clay. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3511 | 415 | 32 | 8 | 21 | ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاءٍ مَّهِينٍ | ŝümme ce`ale neslehû min sülâletim mim mâim mehîn. | Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz. | Then He made his posterity out of the extract of a liquid disdained. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3512 | 415 | 32 | 9 | 21 | ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ ۖ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۚ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ | ŝümme sevvâhü venefeḫa fîhi mir rûḥihî vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn. | Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz. | Then He proportioned him and breathed into him from His [created] soul and made for you hearing and vision and hearts; little are you grateful. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3513 | 415 | 32 | 10 | 21 | وَقَالُوا أَإِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَإِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ ۚ بَلْ هُم بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ | veḳâlû eiẕâ ḍalelnâ fi-l'arḍi einnâ lefî ḫalḳin cedîd. bel hüm biliḳâi rabbihim kâfirûn. | Puta tapanlar: "Toprağa karışıp yok olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?" derler. Evet; onlar, Rab'lerine kavuşmayı inkar edenlerdir. | And they say, "When we are lost within the earth, will we indeed be [recreated] in a new creation?" Rather, they are, in [the matter of] the meeting with their Lord, disbelievers. | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3514 | 415 | 32 | 11 | 21 | ۞ قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ | ḳul yeteveffâküm melekü-lmevti-lleẕî vukkile biküm ŝümme ilâ rabbiküm türce`ûn. | De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz." | Say, "The angel of death will take you who has been entrusted with you. Then to your Lord you will be returned." | Sayfa 415, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3515 | 416 | 32 | 12 | 21 | وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُءُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ | velev terâ iẕi-lmücrimûne nâkisû ruûsihim `inde rabbihim. rabbenâ ebṣarnâ vesemi`nâ ferci`nâ na`mel ṣâliḥan innâ mûḳinûn. | Suçluları Rablerinin huzurunda, başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz! Gördük, dinledik, artık bizi dünyaya geri çevir de iyi iş işleyelim; doğrusu kesin olarak inandık" derlerken bir görsen! | If you could but see when the criminals are hanging their heads before their Lord, [saying], "Our Lord, we have seen and heard, so return us [to the world]; we will work righteousness. Indeed, we are [now] certain." | Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3516 | 416 | 32 | 13 | 21 | وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ | velev şi'nâ leâteynâ külle nefsin hüdâhâ velâkin ḥaḳḳa-lḳavlü minnî leemleenne cehenneme mine-lcinneti vennâsi ecme`în. | Biz dilesek herkese hidayet verirdik, fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair Benden söz çıkmıştır. | And if We had willed, We could have given every soul its guidance, but the word from Me will come into effect [that] "I will surely fill Hell with jinn and people all together. | Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3517 | 416 | 32 | 14 | 21 | فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ ۖ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ | feẕûḳû bimâ nesîtüm liḳâe yevmiküm hâẕâ. innâ nesînâküm veẕûḳû `aẕâbe-lḫuldi bimâ küntüm ta`melûn. | Bugüne kavuşmayı unutmanızın karşılığını görün; doğrusu Biz de sizi unuttuk, yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın deriz. | So taste [punishment] because you forgot the meeting of this, your Day; indeed, We have [accordingly] forgotten you. And taste the punishment of eternity for what you used to do." | Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3518 | 416 | 32 | 15 | 21 | إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ۩ | innemâ yü'minü biâyâtine-lleẕîne iẕâ ẕükkirû bihâ ḫarrû süccedev vesebbeḥû biḥamdi rabbihim vehüm lâ yestekbirûn. | Ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamayarak Rablerini överek yüceltenler, vücudlarını yataklardan uzak tutup korkarak ve umarak Rablerine yalvaranlar ve verdiğimiz rızıklardan sarfedenler inanır. | Only those believe in Our verses who, when they are reminded by them, fall down in prostration and exalt [Allah] with praise of their Lord, and they are not arrogant. | Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3519 | 416 | 32 | 16 | 21 | تَتَجَافَىٰ جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ | tetecâfâ cünûbühüm `ani-lmeḍâci`i yed`ûne rabbehüm ḫavfev veṭame`â. vemimmâ razaḳnâhüm yünfiḳûn. | Ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamayarak Rablerini överek yüceltenler, vücudlarını yataklardan uzak tutup korkarak ve umarak Rablerine yalvaranlar ve verdiğimiz rızıklardan sarfedenler inanır. | They arise from [their] beds; they supplicate their Lord in fear and aspiration, and from what We have provided them, they spend. | Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |
3520 | 416 | 32 | 17 | 21 | فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ | felâ ta`lemü nefsüm mâ uḫfiye lehüm min ḳurrati a`yün. cezâem bimâ kânû ya`melûn. | Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan müjdeyi kimse bilmez. | And no soul knows what has been hidden for them of comfort for eyes as reward for what they used to do. | Sayfa 416, Cuz 21, السجدة, As-Sajda-- السجدة |