ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3561 | 421 | 33 | 28 | 21 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ إِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا | yâ eyyühe-nnebiyyü ḳul liezvâcike in küntünne türidne-lḥayâte-ddünyâ vezînetehâ fete`âleyne ümetti`künne veüserriḥkünne serâḥan cemîlâ. | Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: "Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim." | O Prophet, say to your wives, "If you should desire the worldly life and its adornment, then come, I will provide for you and give you a gracious release. | Sayfa 421, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3562 | 421 | 33 | 29 | 21 | وَإِن كُنتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا | vein küntünne türidne-llâhe verasûlehû veddâra-l'âḫirate feinne-llâhe e`adde lilmuḥsinâti minkünne ecran `ażîmâ. | Eğer Allah'ı, Peygamberini, ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır. | But if you should desire Allah and His Messenger and the home of the Hereafter - then indeed, Allah has prepared for the doers of good among you a great reward." | Sayfa 421, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3563 | 421 | 33 | 30 | 21 | يَا نِسَاءَ النَّبِيِّ مَن يَأْتِ مِنكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا | yâ nisâe-nnebiyyi mey ye'ti minkünne bifâḥişetim mübeyyinetiy yüḍâ`af lehe-l`aẕâbü ḍi`feyn. vekâne ẕâlike `ale-llâhi yesîrâ. | Ey Peygamber'in hanımları! Sizlerden biri açık bir hayasızlık yapacak olursa, onun azabı iki kat olur. Bu Allah'a kolaydır. | O wives of the Prophet, whoever of you should commit a clear immorality - for her the punishment would be doubled two fold, and ever is that, for Allah, easy. | Sayfa 421, Cuz 21, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3564 | 422 | 33 | 31 | 22 | ۞ وَمَن يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُّؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا | vemey yaḳnüt minkünne lillâhi verasûlihî veta`mel ṣâliḥan nü'tihâ ecrahâ merrateyni vea`tednâ lehâ rizḳan kerîmâ. | Sizlerden Allah'a ve Peygamberine boyun eğip yararlı iş işleyenlere ecrini iki kat veririz; ona cömertçe rızık hazırlamışızdır. | And whoever of you devoutly obeys Allah and His Messenger and does righteousness - We will give her her reward twice; and We have prepared for her a noble provision. | Sayfa 422, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3565 | 422 | 33 | 32 | 22 | يَا نِسَاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَأَحَدٍ مِّنَ النِّسَاءِ ۚ إِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِي فِي قَلْبِهِ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَّعْرُوفًا | yâ nisâe-nnebiyyi lestünne keeḥadim mine-nnisâi ini-tteḳaytünne felâ taḫḍa`ne bilḳavli feyaṭme`a-lleẕî fî ḳalbihî meraḍuv veḳulne ḳavlem ma`rûfâ. | Ey Peygamberin hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin. | O wives of the Prophet, you are not like anyone among women. If you fear Allah, then do not be soft in speech [to men], lest he in whose heart is disease should covet, but speak with appropriate speech. | Sayfa 422, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3566 | 422 | 33 | 33 | 22 | وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَىٰ ۖ وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا | veḳarne fî büyûtikünne velâ teberracne teberruce-lcâhiliyyeti-l'ûlâ veeḳimne-ṣṣalâte veâtîne-zzekâte veeṭi`ne-llâhe verasûleh. innemâ yürîdü-llâhü liyüẕhibe `ankümü-rricse ehle-lbeyti veyüṭahhiraküm taṭhîrâ. | Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister. | And abide in your houses and do not display yourselves as [was] the display of the former times of ignorance. And establish prayer and give zakah and obey Allah and His Messenger. Allah intends only to remove from you the impurity [of sin], O people of the [Prophet's] household, and to purify you with [extensive] purification. | Sayfa 422, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3567 | 422 | 33 | 34 | 22 | وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَىٰ فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا | veẕkürne mâ yütlâ fî büyûtikünne min âyâti-llâhi velḥikmeh. inne-llâhe kâne leṭîfen ḫabîrâ. | Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmetini hatırda tutun. Şüphesiz Allah haberdar olandır, latif olandır. | And remember what is recited in your houses of the verses of Allah and wisdom. Indeed, Allah is ever Subtle and Acquainted [with all things]. | Sayfa 422, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3568 | 422 | 33 | 35 | 22 | إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا | inne-lmüslimîne velmüslimâti velmü'minîne velmü'minâti velḳânitîne velḳânitâti veṣṣâdiḳîne veṣṣâdiḳâti veṣṣâbirîne veṣṣâbirâti velḫâşi`îne velḫâşi`âti velmüteṣaddiḳîne velmüteṣaddiḳâti veṣṣâimîne veṣṣâimâti velḥâfiżîne fürûcehüm velḥâfiżâti veẕẕâkirîne-llâhe keŝîrav veẕẕâkirâti e`adde-llâhü lehüm magfiratev veecran `ażîmâ. | Doğrusu erkek ve kadın müslümanlar, erkek ve kadın müminler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır. | Indeed, the Muslim men and Muslim women, the believing men and believing women, the obedient men and obedient women, the truthful men and truthful women, the patient men and patient women, the humble men and humble women, the charitable men and charitable women, the fasting men and fasting women, the men who guard their private parts and the women who do so, and the men who remember Allah often and the women who do so - for them Allah has prepared forgiveness and a great reward. | Sayfa 422, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3569 | 423 | 33 | 36 | 22 | وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ ۗ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا | vemâ kâne limü'miniv velâ mü'minetin iẕâ ḳaḍa-llâhü verasûlühû emran ey yekûne lehümü-lḫiyeratü min emrihim. vemey ya`ṣi-llâhe verasûlehû feḳad ḍalle ḍalâlem mübînâ. | Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur. | It is not for a believing man or a believing woman, when Allah and His Messenger have decided a matter, that they should [thereafter] have any choice about their affair. And whoever disobeys Allah and His Messenger has certainly strayed into clear error. | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3570 | 423 | 33 | 37 | 22 | وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَاهُ ۖ فَلَمَّا قَضَىٰ زَيْدٌ مِّنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ أَدْعِيَائِهِمْ إِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًا ۚ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا | veiẕ teḳûlü lilleẕî en`ame-llâhü `aleyhi veen`amte `aleyhi emsik `aleyke zevceke vetteḳi-llâhe vetuḫfî fî nefsike me-llâhü mübdîhi vetaḫşe-nnâs. vellâhü eḥaḳḳu en taḫşâh. felemmâ ḳaḍâ zeydüm minhâ veṭaran zevvecnâkehâ likey lâ yekûne `ale-lmü'minîne ḥaracün fî ezvâci ed`iyâihim iẕâ ḳaḍav minhünne veṭarâ. vekâne emru-llâhi mef`ûlâ. | Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir. | And [remember, O Muhammad], when you said to the one on whom Allah bestowed favor and you bestowed favor, "Keep your wife and fear Allah," while you concealed within yourself that which Allah is to disclose. And you feared the people, while Allah has more right that you fear Him. So when Zayd had no longer any need for her, We married her to you in order that there not be upon the believers any discomfort concerning the wives of their adopted sons when they no longer have need of them. And ever is the command of Allah accomplished. | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3571 | 423 | 33 | 38 | 22 | مَّا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ ۖ سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ ۚ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا | mâ kâne `ale-nnebiyyi min ḥaracin fîmâ feraḍa-llâhü leh. sünnete-llâhi fi-lleẕîne ḫalev min ḳabl. vekâne emru-llâhi ḳaderam maḳdûrâ. | Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın öteden beri, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir. | There is not to be upon the Prophet any discomfort concerning that which Allah has imposed upon him. [This is] the established way of Allah with those [prophets] who have passed on before. And ever is the command of Allah a destiny decreed. | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3572 | 423 | 33 | 39 | 22 | الَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللَّهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ ۗ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ حَسِيبًا | elleẕîne yübelligûne risâlâti-llâhi veyaḫşevnehû velâ yaḫşevne eḥaden ille-llâh. vekefâ billâhi ḥasîbâ. | Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter. | [Allah praises] those who convey the messages of Allah and fear Him and do not fear anyone but Allah. And sufficient is Allah as Accountant. | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3573 | 423 | 33 | 40 | 22 | مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَٰكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ ۗ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا | mâ kâne müḥammedün ebâ eḥadim mir ricâliküm velâkir rasûle-llâhi veḫâteme-nnebiyyîn. vekâne-llâhü bikülli şey'in `alîmâ. | Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir. | Muhammad is not the father of [any] one of your men, but [he is] the Messenger of Allah and last of the prophets. And ever is Allah, of all things, Knowing. | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3574 | 423 | 33 | 41 | 22 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا | yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-ẕkürü-llâhe ẕikran keŝîrâ. | Ey inananlar! Allah'ı çok anın. | O you who have believed, remember Allah with much remembrance | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3575 | 423 | 33 | 42 | 22 | وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا | vesebbiḥûhü bükratev veeṣîlâ. | O'nu sabah akşam tesbih edin. | And exalt Him morning and afternoon. | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3576 | 423 | 33 | 43 | 22 | هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ ۚ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا | hüve-lleẕî yüṣallî `aleyküm vemelâiketühû liyuḫriceküm mine-żżulümâti ile-nnûr. vekâne bilmü'minîne raḥîmâ. | Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size rahmet ve istiğfar eden Allah ve melekleridir. İnananlara merhamet eden O'dur. | It is He who confers blessing upon you, and His angels [ask Him to do so] that He may bring you out from darknesses into the light. And ever is He, to the believers, Merciful. | Sayfa 423, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
3577 | 424 | 33 | 44 | 22 | تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ ۚ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا | teḥiyyetühüm yevme yelḳavnehû selâm. vee`adde lehüm ecran kerîmâ. | O'na kavuştukları gün müminlere yapılacak dirlik temennileri "Selam" demek olacaktır. Onlara cömertçe verilecek ecir hazırlamıştır. | Their greeting the Day they meet Him will be, "Peace." And He has prepared for them a noble reward. | Sayfa 424, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3578 | 424 | 33 | 45 | 22 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا | yâ eyyühe-nnebiyyü innâ erselnâke şâhidev vemübeşşirav veneẕîrâ. | Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı; Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak göndermişizdir. | O Prophet, indeed We have sent you as a witness and a bringer of good tidings and a warner. | Sayfa 424, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3579 | 424 | 33 | 46 | 22 | وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُّنِيرًا | vedâ`iyen ile-llâhi biiẕnihî vesirâcem münîrâ. | Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı; Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak göndermişizdir. | And one who invites to Allah, by His permission, and an illuminating lamp. | Sayfa 424, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |
3580 | 424 | 33 | 47 | 22 | وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُم مِّنَ اللَّهِ فَضْلًا كَبِيرًا | vebeşşiri-lmü'minîne bienne lehüm mine-llâhi faḍlen kebîrâ. | İnananlara, Rablerinden büyük bir lütuf olduğunu müjdele. | And give good tidings to the believers that they will have from Allah great bounty. | Sayfa 424, Cuz 22, الأحزاب, Al-Ahzab—الأحزاب |