Sayfa 513

ḳul lilmüḫallefîne mine-l'a`râbi setüd`avne ilâ ḳavmin ülî be'sin şedîdin tüḳâtilûnehüm ev yüslimûn. fein tüṭî`û yü'tikümü-llâhü ecran ḥasenâ. vein tetevellev kemâ tevelleytüm min ḳablü yü`aẕẕibküm `aẕâben elîmâ.

Türkçe:
Bedevilerden, geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır."
İngilizce:
Say to the desert Arabs who lagged behind: "Ye shall be summoned (to fight) against a people given to vehement war: then shall ye fight, or they shall submit. Then if ye show obedience, Allah will grant you a goodly reward, but if ye turn back as ye did before, He will punish you with a grievous Penalty."
Fransızca:
Dis à ceux des Bédouins qui restèrent en arrière : "Vous serez bientôt appelés contre des gens d'une force redoutable. Vous les combattrez à moins qu'ils n'embrassent l'Islam. Si vous obéissez, Allah vous donnera une belle récompense, et si vous vous détournez comme vous vous êtes détournés auparavant, Il vous châtiera d'un châtiment douloureux".
Almanca:
Sage zu den Zurückgebliebenen von den Wüstenarabern: "Ihr werdet zu Leuten von heftiger Gewalttätigkeit gerufen, ihr kämpft gegen sie oder sie werden Muslime. Und wenn ihr gehorcht, gewährt euch ALLAH eine schöne Belohnung. Und wenn ihr den Rücken kehrt, wie ihr vorher den Rücken gekehrt habt, unterzieht ER euch einer qualvollen Peinigung."
Rusça:
Скажи бедуинам, оставшимся позади: "Вас еще призовут воевать против людей, обладающих суровой мощью. Вы сразитесь с ними, или же они обратятся в ислам. Если вы подчинитесь, то Аллах дарует вам прекрасную награду. Если же вы отвернетесь, как отвернулись прежде, то Аллах причинит вам мучительные страдания".
Arapça:
قُل لِّلْمُخَلَّفِينَ مِنَ الْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَىٰ قَوْمٍ أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ ۖ فَإِن تُطِيعُوا يُؤْتِكُمُ اللَّهُ أَجْرًا حَسَنًا ۖ وَإِن تَتَوَلَّوْا كَمَا تَوَلَّيْتُم مِّن قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
A'rabilerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
Diyanet Vakfı:
Bedevilerden (seferden) geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla, teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükafat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.

leyse `ale-l'a`mâ ḥaracüv velâ `ale-l'a`raci ḥaracüv velâ `ale-lmerîḍi ḥarac. vemey yüṭi`i-llâhe verasûlehû yüdḫilhü cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâr. vemey yetevelle yü`aẕẕibhü `aẕâben elîmâ.

Türkçe:
Köre zorlama yoktur, topala zorlama yoktur, hastaya da zorlama yoktur. Kim Allah'a ve resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, Allah onu acıklı bir azapla cezalandırır.
İngilizce:
No blame is there on the blind, nor is there blame on the lame, nor on one ill (if he joins not the war): But he that obeys Allah and his Messenger,- (Allah) will admit him to Gardens beneath which rivers flow; and he who turns back, (Allah) will punish him with a grievous Penalty.
Fransızca:
Nul grief n'est à faire à l'aveugle, ni au boiteux ni au malade . Et quiconque obéit à Allah et à Son messager, Il le fera entrer dans des Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux. Quiconque cependant se détourne, Il le châtiera d'un douloureux châtiment.
Almanca:
Weder für den Blinden ist es eine Verfehlung, noch für den Lahmen ist es eine Verfehlung, noch für den Kranken ist es eine Verfehlung. Und wer ALLAH und Seinem Gesandten gehorcht, den wird ER in Dschannat eintreten lassen, die von Flüssen durchflossen sind. Und wer den Rücken kehrt, den peinigt ER eine qualvolle Peinigung.
Rusça:
Нет греха на слепом, и нет греха на хромом, и нет греха на больном. Кто подчинится Аллаху и Его Посланнику, того Он введет в Райские сады, в которых текут реки. А кто отвернется, того Он подвергнет мучительным страданиям.
Arapça:
لَّيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ ۗ وَمَن يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ وَمَن يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Bununla beraber kim Allah'a ve peygamberine itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
Diyanet Vakfı:
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.

leḳad raḍiye-llâhü `ani-lmü'minîne iẕ yübâyi`ûneke taḥte-şşecerati fe`alime mâ fî ḳulûbihim feenzele-ssekînete `aleyhim veeŝâbehüm fetḥan ḳarîbâ.

Türkçe:
Yemin olsun, Allah müminlerden, o ağacın altında sana bey'at ettikleri sırada hoşnut olmuştur. Onların gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur ve sükûn indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih nasip etmiştir.
İngilizce:
Allah's Good Pleasure was on the Believers when they swore Fealty to thee under the Tree: He knew what was in their hearts, and He sent down Tranquillity to them; and He rewarded them with a speedy Victory;
Fransızca:
Allah a très certainement agréé les croyants quand ils t'ont prêté le serment d'allégeance sous l'arbre . Il a su ce qu'il y avait dans leurs coeurs, et a fait descendre sur eux la quiétude, et Il les a récompensés par une victoire proche
Almanca:
Gewiß, bereits ist ALLAH zufrieden mit den Mumin, als sie dir Bai'a unter dem Baum leisteten, dann wußte ER, was in ihren Herzen ist, dann sandte ER die Herzensruhe über sie und belohnte sie mit einem nahen Sieg
Rusça:
Аллах остался доволен верующими, когда они присягали тебе под деревом в Худейбии. Он знал, что у них в сердцах, и ниспослал им покой и вознаградил их близкой победой
Arapça:
۞ لَّقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرِيبًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.

vemegânime keŝîratey ye'ḫuẕûnehâ. vekâne-llâhü `azîzen ḥakîmâ.

Türkçe:
Alacakları birçok ganimetler de nasip etmiştir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
İngilizce:
And many gains will they acquire (besides): and Allah is Exalted in Power, Full of Wisdom.
Fransızca:
ainsi qu'un abondant butin qu'ils ramasseront. Allah est Puissant et Sage.
Almanca:
und vielen Beutegütern, die sie einnehmen werden. Und ALLAH ist immer allwürdig, allweise.
Rusça:
и многочисленными трофеями, которые они возьмут. Аллах - Могущественный, Мудрый.
Arapça:
وَمَغَانِمَ كَثِيرَةً يَأْخُذُونَهَا ۗ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükafalandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir.

ve`adekümü-llâhü megânime keŝîraten te'ḫuẕûnehâ fe`accele leküm hâẕihî vekeffe eydiye-nnâsi `anküm. velitekûne âyetel lilmü'minîne veyehdiyeküm ṣirâṭam müsteḳîmâ.

Türkçe:
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaat etti. Şunu da size aceleden verdi ve insanların ellerini de sizden uzak tuttu ki bu, inananlara bir ibret olsun ve Allah sizi dosdoğru yola kılavuzlasın.
İngilizce:
Allah has promised you many gains that ye shall acquire, and He has given you these beforehand; and He has restrained the hands of men from you; that it may be a Sign for the Believers, and that He may guide you to a Straight Path;
Fransızca:
Allah vous a promis un abondant butin que vous prendrez, et Il a hâté pour vous Celle-ci et repoussé de vous les mains des gens, afin que tout cela soit un signe pour les croyants et qu'Il vous guide dans un droit chemin;
Almanca:
ALLAH versprach euch viele Beutegüter, die ihr einnehmt, so beschleunigte ER euch diese und hielt die Hände der Menschen von euch zurück, und damit dies eine Aya für die Mumin wird. Und ER euch zu einem geraden Weg rechtleitet.
Rusça:
Аллах обещал вам многочисленные трофеи, которые вы возьмете. Он ускорил для вас это и убрал от вас руки людей, чтобы это стало знамением для верующих и чтобы наставить вас на прямой путь.
Arapça:
وَعَدَكُمُ اللَّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هَٰذِهِ وَكَفَّ أَيْدِيَ النَّاسِ عَنكُمْ وَلِتَكُونَ آيَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ وَيَهْدِيَكُمْ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve Allah sizi doğru yola iletsin.
Diyanet Vakfı:
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vadetmiştir. (Bu ganimetlerden) işte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.

veuḫrâ lem taḳdirû `aleyhâ ḳad eḥâṭa-llâhü bihâ. vekâne-llâhü `alâ külli şey'in ḳadîrâ.

Türkçe:
Sizin güç yetireceğiniz başka ganimetler de vardır. Allah onları kuşatmış bulunuyor. Allah, her şey üzerinde Kadîr'dir.
İngilizce:
And other gains (there are), which are not within your power, but which Allah has compassed: and Allah has power over all things.
Fransızca:
Il vous promet un autre butin que vous ne seriez jamais capables de remporter et qu'Allah a embrassé en Sa puissance, car Allah est Omnipotent.
Almanca:
Auch andere (versprach ER euch), über die ihr keine Macht hattet, die ALLAH bereits allumfassend kennt. Und ALLAH ist immer über alles allmächtig.
Rusça:
Будут и другие трофеи и города, которыми вы еще не овладели. Аллах уже окружил их, ведь Аллах способен на всякую вещь.
Arapça:
وَأُخْرَىٰ لَمْ تَقْدِرُوا عَلَيْهَا قَدْ أَحَاطَ اللَّهُ بِهَا ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bundan başka sizin güç yetiremediğiniz, ama Allah'ın sizin için kuşattığı ganimetler de vardır. Allah herşeye kâdirdir.
Diyanet Vakfı:
Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah'ın bilgi ve kudreti dahilindedir. Allah, her şeye kadirdir.

velev ḳâtelekümü-lleẕîne keferû levellevu-l'edbâra ŝümme lâ yecidûne veliyyev velâ neṣîrâ.

Türkçe:
Eğer küfredenler sizinle savaşsalardı, sırtlarını dönüp kaçacaklardı. Sonra, bir dost da bir yardımcı da bulamazlardı.
İngilizce:
If the Unbelievers should fight you, they would certainly turn their backs; then would they find neither protector nor helper.
Fransızca:
Et si ceux qui ont mécru vous combattent, ils se détourneront, certes; puis ils ne trouveront ni allié ni secoureur.
Almanca:
Und würden diejenigen, die Kufr betrieben haben, gegen euch kämpfen, würden sie gewiß die Rücken flüchtend kehren, dann finden sie weder Wali, noch Beistehenden.
Rusça:
Если неверующие сразятся с вами, то они непременно обратятся вспять и затем не найдут ни покровителя, ни помощника.
Arapça:
وَلَوْ قَاتَلَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوَلَّوُا الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
Diyanet Vakfı:
Eğer kafirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.

sünnete-llâhi-lletî ḳad ḫalet min ḳabl. velen tecide lisünneti-llâhi tebdîlâ.

Türkçe:
Bu, Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu-yöntemidir. Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın.
İngilizce:
(Such has been) the practice (approved) of Allah already in the past: no change wilt thou find in the practice (approved) of Allah.
Fransızca:
Telle est la règle d'Allah appliquée aux générations passées. Et tu ne trouveras jamais de changement à la règle d'Allah.
Almanca:
Dies ist ALLAHs Handlungsweise, die bereits angewandt wurde. Und du wirst von ALLAHs Handlungsweise keine Abweichung finden.
Rusça:
Таково установление Аллаха, которое уже свершалось ранее, и ты не найдешь замены установлению Аллаха.
Arapça:
سُنَّةَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلُ ۖ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın öteden beri gelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın, ötedenberi süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
Sayfa 513 beslemesine abone olun.