Arapça:
۞ لَّقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرِيبًا
Çeviriyazı:
leḳad raḍiye-llâhü `ani-lmü'minîne iẕ yübâyi`ûneke taḥte-şşecerati fe`alime mâ fî ḳulûbihim feenzele-ssekînete `aleyhim veeŝâbehüm fetḥan ḳarîbâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır.
Diyanet İşleri:
Allah inananlardan, ağaç altında sana baş eğerek el verirlerken, and olsun ki hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı da bilmiş, onlara güvenlik vermiş, onlara yakın bir zafer ve ele geçirecekleri bol ganimetler bahşetmiştir. Allah, güçlü olandır, Hakim olandır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve andolsun ki Allah, ağaç altında, seninle biatleştikleri zaman, inananlardan razı olmuştur da onlara sükun ve huzur indirmiştir ve onlara pek yakın bir fethi mükafat olarak da vermiştir.
Şaban Piriş:
Muhakkak, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, üzerlerine huzur indirmiş ve onlara yakın bir fetih vermiştir.
Edip Yüksel:
ALLAH, ağacın altında sana bağlılık sözü veren inananlardan hoşnut olmuştur. Onların kalplerinde olanı bilmiş, onlara huzur indirmiş ve onları yakın bir zaferle ödüllendirmiştir.
Ali Bulaç:
Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü'minlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir.
Suat Yıldırım:
Gerçekten Allah, (Hudeybiye'de) o ağacın altında sana biat ettikleri zaman, müminlerden razı oldu. Onların kalplerindeki ihlâsı bildiği için üzerlerine sekîne, huzur ve güven indirdi. Onları hemen yakında gerçekleşen bir zaferle ve alacakları birçok ganimetle mükafatlandırdı.Allah azîz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir).
Ömer Nasuhi Bilmen:
Kasem olsun ki Allah, mü´minlerden râzı oldu. O vakit ki, ağacın altında seninle mubâyeada bulunur oldular. Onların kalblerinde olanı bildi de üzerlerine o sekîneti (o huzur ve itminânı) indirdi ve onları bir yakın feth ile mükâfaatlandırdı.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun, Allah müminlerden, o ağacın altında sana bey'at ettikleri sırada hoşnut olmuştur. Onların gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur ve sükûn indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih nasip etmiştir.
Bekir Sadak:
Sizi onlara ustun kildiktan sonra, Mekke bolgesinde, onlarin ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan geri tutan, savasi onleyen O´dur. Allah yaptiklarinizi gorendir.
İbni Kesir:
Andolsun ki
Adem Uğur:
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.
İskender Ali Mihr:
Andolsun ki, o ağacın altında sana tâbî oldukları zaman Allah, mü´minlerden razı oldu. Ve onların kalplerinde olanı biliyordu. Böylece onların üzerine sekînet indirdi. Ve onlara yakın bir fetih nasip etti.
Celal Yıldırım:
(18-19) And olsun ki, Allah, o ağaç altında sana bey´at eden mü´minlerden razı oldu
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü´minlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine ´güven duygusu ve huzur´ indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılığı) olarak vermiştir.
Fransızca:
Allah a très certainement agréé les croyants quand ils t'ont prêté le serment d'allégeance sous l'arbre . Il a su ce qu'il y avait dans leurs coeurs, et a fait descendre sur eux la quiétude, et Il les a récompensés par une victoire proche
İspanyolca:
Alá ha estado satisfecho de los creyentes cuando éstos te han jurado fidelidad al pie del árbol. Él sabía lo que sus corazones encerraban e hizo descender sobre ellos la sakina, prometiéndoles, como recompensa, un éxito cercano
İtalyanca:
Già Allah si è compiaciuto dei credenti quando ti giurarono [fedeltà] sotto l'albero. Sapeva quello che c'era nei loro cuori e fece scendere su di loro la Pace: li ha ricompensati con un'imminente vittoria
Almanca:
Gewiß, bereits ist ALLAH zufrieden mit den Mumin, als sie dir Bai'a unter dem Baum leisteten, dann wußte ER, was in ihren Herzen ist, dann sandte ER die Herzensruhe über sie und belohnte sie mit einem nahen Sieg
Çince:
真主确已喜悦信士们。当时,他们在那棵树下与你订约,他已知道他们的心事,故降镇静于他们,并报酬他们临近的胜利,
Hollandaca:
God was den waren geloovigen genegen, toen zij u getrouwheid zwoeren onder den boom, en hij kende datgene, wat in hunne harten was; daarom zond hij gerustheid des gemoeds op hen neder, en beloonde hij hen met eene spoedige overwinning.
Rusça:
Аллах остался доволен верующими, когда они присягали тебе под деревом в Худейбии. Он знал, что у них в сердцах, и ниспослал им покой и вознаградил их близкой победой
Somalice:
Eebe wuu ka raalli noqday mu'miniinta markay kugula ballantamayeen Nabiyow Geedka hoostiisa, Eebana waa ogaaday waxa Quluubtooda ku sugan, wuxuuna ku dajiyay xasilooni, wuxuuna ku abaal marin fatxi (nasri) dhaw.
Swahilice:
Kwa hakika Mwenyezi Mungu amewapa radhi Waumini walipo fungamana nawe chini ya mti, na alijua yaliyomo nyoyoni mwao. Basi akateremsha utulivu juu yao, na akawalipa kwa Ushindi wa karibu.
Uygurca:
اﷲ مۆمىنلەردىن ھەقىقەتەن رازى بولدى، (ئى مۇھەممەد!) ئۆز ۋاقتىدا ئۇلار (ھۇدەيبىيىدە) دەرەخ (سايىسى) ئاستىدا ساڭا بەيئەت قىلدى. اﷲ ئۇلارنىڭ دىلىدىكىنى (يەنى راستلىق بىلەن ۋاپانى) بىلىدۇ، اﷲ ئۇلارغا (ئۇلار بەيئەت قىلىۋاتقاندا) تەمكىنلىك چۈشۈرۈپ بەردى ۋە ئۇلارنى يېقىن غەلىبە (يەنى خەيبەرنىڭ پەتھى قىلىنىشى) بىلەن ۋە ئۇلار ئالىدىغان نۇرغۇن غەنىمەتلەر بىلەن مۇكاپاتلىدى. اﷲ غالىپتۇر، ھېكمەت بىلەن ئىش قىلغۇچىدۇر
Japonca:
かれらがあの樹の下であなたに忠誠を誓った時,アッラーは信者たちに,ことの外御満悦であった。かれはかれらの胸に抱くことを知り,かれらに安らぎを下し,手近な勝利をもって報われた。
Arapça (Ürdün):
«لقد رضي الله عن المؤمنين إذ يبايعونك» بالحديبية «تحت الشجرة» هي سمرة، وهم ألف وثلثمائة أو أكثر ثم بايعهم على أن يناجزوا قريشا وأن لا يفروا من الموت «فعلم» الله «ما في قلوبهم» من الصدق والوفاء «فأنزل السكينة عليهم وأثابهم فتحا قريبا» هو فتح خيبر بعد انصرافهم من الحديبية.
Hintçe:
जिस वक्त मोमिनीन तुमसे दरख्त के नीचे (लड़ने मरने) की बैयत कर रहे थे तो ख़ुदा उनसे इस (बात पर) ज़रूर ख़ुश हुआ ग़रज़ जो कुछ उनके दिलों में था ख़ुदा ने उसे देख लिया फिर उन पर तस्सली नाज़िल फरमाई और उन्हें उसके एवज़ में बहुत जल्द फ़तेह इनायत की
Tayca:
โดยแน่นอนอัลลอฮฺทรงโปรดปรานต่อบรรดาผู้ศรัทธาขณะที่พวกเขาให้สัตยาบันแก่เจ้าใต้ต้นไม้ (ที่ฮุดัยบิยะฮฺ) เพราะพระองค์ทรงรอบรู้ดีถึงสิ่งที่มีอยู่ในจิตใจของพวกเขา พระองค์จึงได้ทรงประทานความสงบใจลงมาบนพวกเขา และได้ทรงตอบแทนให้แก่พวกเขาซึ่งชัยชนะอันใกล้นี้
İbranice:
אכן אלוהים מרוצה מהאמינים אשר נשבעו לך שבועת-אמונים תחת העץ, והוא ידע את אשר בנפשם, והוריד עליהם שלווה, וגמל להם בניצחון מהיר
Hırvatça:
Allah je zadovoljan onim vjernicima koji su ti se pod drvetom na vjernost zakleli. On je znao šta je u srcima njihovim, pa je spustio smiraj na njih, i nagradit će ih skorom pobjedom.
Rumence:
Dumnezeu a fost mulţumit de credincioşi atunci când i-au jurat credinţă sub Copac. El cunoaşte ceea ce este în inimile lor. El a pogorât asupra lor Pacea şi i-a răsplătit cu o biruinţă grabnică.
Transliteration:
Laqad radiya Allahu AAani almumineena ith yubayiAAoonaka tahta alshshajarati faAAalima ma fee quloobihim faanzala alsakeenata AAalayhim waathabahum fathan qareeban
Türkçe:
Yemin olsun, Allah müminlerden, o ağacın altında sana bey'at ettikleri sırada hoşnut olmuştur. Onların gönüllerindekini bilmiş, üzerlerine huzur ve sükûn indirmiş ve kendilerine yakın bir fetih nasip etmiştir.
Sahih International:
Certainly was Allah pleased with the believers when they pledged allegiance to you, [O Muhammad], under the tree, and He knew what was in their hearts, so He sent down tranquillity upon them and rewarded them with an imminent conquest
İngilizce:
Allah's Good Pleasure was on the Believers when they swore Fealty to thee under the Tree: He knew what was in their hearts, and He sent down Tranquillity to them; and He rewarded them with a speedy Victory;
Azerbaycanca:
(Ya Peyğəmbər!) And olsun ki, (Hüdeybiyyədə) ağac altında sənə bey’ət etdikləri zaman Allah mö’minlərdən razı oldu. (Allah) onların ürəklərində olanı (sənə sadiq qalacaqlarını, əhdə vəfa edəcəklərini) bildi, onlara (öz dərgahından) arxayınlıq (rahatlıq, səbir, səbat, mə’nəvi qüvvə) göndərdi və onları yaxın gələcəkdə qazanılacaq bir qələbə (Xeybərin fəthi) ilə mükafatlandırdı.
Süleyman Ateş:
Allah şu mü'minlerden razı olmuştur ki onlar, ağacın altında sana bi'at ediyorlardı, Allah onların gönüllerinden geçeni bildiği için onların üzerine huzur ve güven indirdi ve onlara yakın bir fetih verdi.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.
Erhan Aktaş:
Ant olsun ki, o ağacın altında sana bi’at ettikleri(1) zaman Allah, Îmân Edenler’den razı oldu. Onların kalplerinde olanı biliyordu. Onların üzerlerine huzur ve dinginlik indirdi. Onlara yakın bir fetih nasip etti.
Kral Fahd:
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onların üzerine huzur indirmiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.
Hasan Basri Çantay:
(18-19) Andolsun ki Allah mü´minlerden —seninle o ağacın altında bîat ederlerken— raazî olmuşdur da kalblerindeki bilerek üzerlerine kuvve-i ma´neviyyeyi indirmiş ve onları yakın bir feth ile ve alacakları bir çok ganimetlerle mükâfatlandırmadır. Allah mutlak gaalibdir, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.
Muhammed Esed:
(Ey Muhammmed!) O ağacın altında sana bağlılıklarını bildiren müminlerden Allah razı olmuştu, çünkü onların kalplerinden geçeni biliyordu; böylece Allah, onlara bir iç huzuru bağışladı ve yakında gerçekleşecek bir zafer(in müjdesi) ile onları ödüllendirdi
Gültekin Onan:
Andolsun, Tanrı, sana o ağacın altında biat ederlerken inançlılardan razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine ´güven duygusu ve huzur´ indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir.
Ali Fikri Yavuz:
Hakikaten Allah, (Hudeybiye’de) ağacın altında sana biat etmekte oldukları vakit, o müminlerden razı oldu. Böylece kalblerinde olan sadakatı bildi de, üzerlerine manevî huzuru indirdi. Kendilerine de yakın bir zafer (Hayber’in fethini) verdi.
Portekizce:
Deus Se congratulou com os fiéis, que te juraram fidelidade, debaixo da árvore. Bem sabia quanto encerravam os seuscorações e, por isso infundiu-lhes o sossego e os recompensou com um triunfo imediato,
İsveççe:
GUD SÅG med välbehag på de troende när de svor dig trohetsed under trädet; Han visste nämligen vad de [tänkte] i sitt innersta. Han lät deras sinnen fyllas av lugn och tillförsikt och lovade dem en snar seger som belöning
Farsça:
یقیناً خدا از مؤمنان هنگامی که زیر آن درخت [که در منطقه حدیبیه بود] با تو بیعت می کردند خشنود شد، و خدا آنچه را [از خلوص نیّت و پاکی قصد] در دل هایشان بود می دانست، در نتیجه آرامش را بر آنان نازل کرد، و پیروزی نزدیکی را [که پیروزی در خیبر بود] به آنان پاداش داد.
Kürtçe:
سوێند بەخوا بێگومان خوا ڕازی بوو لەو ئیماندارانەی کە پەیمانیان پێدایت لەژێر درەختەکەدا (لە حودەیبیە)، جا خوا ئاگادار بوو بەوەی لە دڵیاندایە، بۆیە دڵنیایی وئارامی بۆ ناردن وە پاداشتی دانەوە بەسەرکەوتنێکی نزیك (کەئازاد کردنی خەیبەر بوو)
Özbekçe:
Батаҳқиқ, Аллоҳ мўминлардан дарахт остида сенга байъат қилаётганларида рози бўлди. Бас, уларнинг қалбларидагини билди, уларга сокинликни туширди ва яқин фатҳ ила мукофатлади. (Аллоҳ таолонинг Ўзи каломи покида Ҳудайбияда Пайғамбар алайҳиссаломга байъат қилган бир минг тўрт юз соҳабаи киромлардан рози эканлигини эълон қилиб турибди. Бу эълон қиёмат кунигача ибодат, тиловат бўлиб туриши таъминланган. Шунинг учун ҳам мазкур байъатнинг бир номи «Байъатир-Ризвон» — «розилик байъати»дир.)
Malayca:
Demi sesungguhnya! Allah reda akan orang-orang yang beriman, ketika mereka memberikan pengakuan taat setia kepadamu (wahai Muhammad) di bawah naungan pohon (yang termaklum di Hudaibiyah); maka (dengan itu) ternyata apa yang sedia diketahuiNya tentang (kebenaran iman dan taat setia) yang ada dalam hati mereka, lalu Ia menurunkan semangat tenang tenteram kepada mereka, dan membalas mereka dengan kemenangan yang dekat masa datangnya;
Arnavutça:
Perëndia është i kënaqur me ata besimtar kur t’u betuan ty nën hijen e drurit. Ai (Perëndia), e ka ditur se ç’ka në zemrat e tyre, e u ka dhënë atyre qetësi (siguri), dhe i shpërbleu ata me fitoren e afërt,
Bulgarca:
Аллах бе доволен от вярващите, когато ти заявиха вярност под дървото [о, Мухаммад]. И узна Той какво имат в сърцата си. И спусна Той спокойствие над тях. И им въздаде близка победа.
Sırpça:
Аллах је задовољан оним верницима који су ти се под дрветом на верност заклели. Он је знао шта је у њиховим срцима, па је спустио смирај на њих, и наградиће их скором победом.
Çekçe:
Bůh věru již nalezl zalíbení ve věřících, když ti přísahali věrnost pod stromem, a On dobře ví, co bylo v srdcích jejich. A seslal k nim sakínu a odmění je brzkým úspěchem
Urduca:
اللہ مومنوں سے خوش ہو گیا جب وہ درخت کے نیچے تم سے بیعت کر رہے تھے ان کے دلوں کا حال اُس کو معلوم تھا، اس لیے اس نے ان پر سکینت نازل فرمائی، ان کو انعام میں قریبی فتح بخشی
Tacikçe:
Худо аз мӯъминон, он ҳангом ки дар зери дарахт бо ту байъат карданд, хушнуд гашт ва донист, ки дар дилашон чӣ мегузарад. Пас оромиш бар онҳо нозил кард ва ба фатҳе (ғалабае) наздик мукофоташон дод.
Tatarca:
Сугыштан кайтмыйча, үлгәнче мөшрикләр белән сугышырга, дип, агач төбендә сиңа бәйґәт бирүче сахабәләрдән Аллаһ, шиксез, разый булды, Аллаһ аларның күңелләрендәге яхшы ниятләрен белде, аларга күңел тынычлыгын бирде һәм тиздән Мәккә фәтех ителәчәк мөселманнар кулына үтәчәк, дип аларны шатландырды.
Endonezyaca:
Sesungguhnya Allah telah ridha terhadap orang-orang mukmin ketika mereka berjanji setia kepadamu di bawah pohon, maka Allah mengetahui apa yang ada dalam hati mereka lalu menurunkan ketenangan atas mereka dan memberi balasan kepada mereka dengan kemenangan yang dekat (waktunya).
Amharca:
ከምእምናኖቹ በዛፊቱ ሥር ቃል ኪዳን በሚጋቡህ ጊዜ አላህ በእርግጥ ወደደ፡፡ በልቦቻቸውም ውስጥ ያለውን ዐወቀ፡፡ በእነርሱም ላይ እርጋታን አወረደ፡፡ ቅርብ የኾነንም መክፈት መነዳቸው፡፡
Tamilce:
திட்டவட்டமாக அல்லாஹ் நம்பிக்கையாளர்களை திருப்தி அடைந்தான், அவர்கள் உம்மிடம் மரத்தின் கீழ் விசுவாச உறுதிமொழி செய்தபோது. ஆக, அவன் அவர்களின் உள்ளங்களில் உள்ளதை (-உறுதிமொழியை நிறைவேற்றும் உண்மையான எண்ணத்தை) அறிந்தான். ஆகவே, அவர்கள் மீது அமைதியை (நிம்மதியை, பொறுமையை, கண்ணியத்தை, மார்க்கத்தில் உறுதியாக இருப்பதை) இறக்கினான்; இன்னும், சமீபமான ஒரு வெற்றியையும் அவன் அவர்களுக்கு வெகுமதியாகக் கொடுத்தான்.
Korece:
실로 하나님은 나무밑에서 그대에게 충성을 맹세한 믿는 신 도들로 크게 기뻐하셨으며 그들의 심중에 있었던 모든 것을 아시었 으니 그들에게 평안을 베풀고 승 리로써 그들을 보상하였노라
Vietnamca:
Quả thật, Allah đã hài lòng với những người có đức tin khi họ cam kết trung thành với Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) dưới gốc cây (tại Hudaibiyah). Ngài biết rõ những gì trong trái tim của họ nên Ngài đã ban xuống sự an bình cho họ và thưởng cho họ một cuộc chiến thắng gần kề.
Ayet Linkleri: