Rubu 193

veḳayyaḍnâ lehüm ḳuranâe fezeyyenû lehüm mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehüm veḥaḳḳa `aleyhimü-lḳavlü fî ümemin ḳad ḫalet min ḳablihim mine-lcinni vel'ins. innehüm kânû ḫâsirîn.

Türkçe:
Biz onları birtakım yakınlarla/dostlarla çevreleyip sardık da onlar, önlerinde ve arkalarında ne varsa bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önceki cin ve insan ümmetleri için hak olan söz, bunlar aleyhine de hak oldu. Çünkü bunlar, hüsrana uğrayanlardı.
İngilizce:
And We have destined for them intimate companions (of like nature), who made alluring to them what was before them and behind them; and the sentence among the previous generations of Jinns and men, who have passed away, is proved against them; for they are utterly lost.
Fransızca:
Et Nous leur avons destiné des compagnons inséparables [des démons] qui leur ont enjolivé ce qui était devant et derrière eux . Et le décret s'est avéré juste contre eux, comme contre les autres communautés de djinns et d'hommes qui ont vécu avant eux. Ils sont certes perdants !
Almanca:
Und WIR bereiteten für sie enge Begleiter, dann ließen sie ihnen schön erscheinen das, was vor ihnen und hinter ihnen ist. Und das Gesagte über sie wurde vollstreckt. (Sie sind) unter Umam von den Dschinn und den Menschen, die vor ihnen vergingen. Gewiß, sie waren Verlierer.
Rusça:
Мы приставили к ним товарищей, которые представили им прекрасным их настоящее и будущее, и сбылось Слово относительно них и относительно живших до них народов из числа джиннов и людей. Воистину, они были потерпевшими убыток.
Arapça:
۞ وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَاءَ فَزَيَّنُوا لَهُم مَّا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar kendilerine önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini güzel gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip, geçmiş olan cin ve insan toplulukları hakkındaki, azab sözü onlar için de hak oldu. Doğrusu onların hepsi de kendilerine yazık etmişlerdir.
Diyanet Vakfı:
Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cinler ve insanlar için (uygulanan) azap onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi.

veḳâle-lleẕîne keferû lâ tesme`û lihâẕe-lḳur'âni velgav fîhi le`alleküm taglibûn.

Türkçe:
İnkâr edenler dediler ki: "Şu Kur'an'ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."
İngilizce:
The Unbelievers say: "Listen not to this Qur'an, but talk at random in the midst of its (reading), that ye may gain the upper hand!"
Fransızca:
Et ceux qui avaient mécru dirent : "Ne prêtez pas l'oreille à ce Coran, et faites du chahut (pendant sa récitation) afin d'avoir le dessus".
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, sagten: "Hört nicht diesem Quran zu und redet irgend etwas dabei, vielleicht gewinnt ihr."
Rusça:
Неверующие сказали: "Не слушайте этот Коран, а начинайте говорить вздор (опровергайте его любым способом или шумите во время его чтения). Быть может, вы одержите верх".
Arapça:
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edenler: "Bu Kur'ânı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki üstün gelirsiniz" dediler.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler: Bu Kur'an'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınız, dediler.

felenüẕîḳanne-lleẕîne keferû `aẕâben şedîdev velenecziyennehüm esvee-lleẕî kânû ya`melûn.

Türkçe:
Yemin olsun, o inkârcılara şiddetli bir azabı tattıracağız ve elbette ki onları, yapıp-ettiklerinin en kötüsüyle cezalandıracağız!
İngilizce:
But We will certainly give the Unbelievers a taste of a severe Penalty, and We will requite them for the worst of their deeds.
Fransızca:
Nous ferons certes, goûter à ceux qui ne croient pas un dur châtiment, et les rétribuerons certes [d'une punition] pire que ce [que méritent] leurs méfaits.
Almanca:
Gewiß, WIR werden diejenigen, die Kufr betrieben haben, eine harte Peinigung erfahren lassen, und gewiß, WIR werden ihnen das Schlimmere von dem vergelten, das sie zu tun pflegten.
Rusça:
Мы непременно дадим неверующим вкусить тяжкие мучения и воздадим им за наихудшее из того, что они совершали.
Arapça:
فَلَنُذِيقَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا عَذَابًا شَدِيدًا وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz mutlaka inkâr edenlere şiddetli bir azab tattıracağız. Ve onlara yaptıkları amellerin en kötüsünün cezasını vereceğiz.
Diyanet Vakfı:
O inkar edenlere şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.

ẕâlike cezâü a`dâi-llâhi-nnâru. lehüm fîhâ dâru-lḫuld. cezâem bimâ kânû biâyâtinâ yecḥadûn.

Türkçe:
İşte bu, Allah düşmanlarının cezası olan ateştir. Ayetlerimize karşı çıkmalarından ötürü, orada kendileri için uzun süreli kalış yeri vardır.
İngilizce:
Such is the requital of the enemies of Allah,- the Fire: therein will be for them the Eternal Home: a (fit) requital, for that they were wont to reject Our Signs.
Fransızca:
Ainsi, la rétribution des ennemis d'Allah sera le Feu où ils auront une demeure éternelle, comme punition pour avoir nié Nos versets [le Coran].
Almanca:
Dies ist die Vergeltung der Feinde ALLAHs, das Feuer! Für sie ist darin die Wohnstätte der Ewigkeit als Vergeltung dafür, daß sie Unsere Ayat zu verleugnen pflegten.
Rusça:
Таково воздаяние врагам Аллаха! Огонь! В нем будет их Вечная обитель в воздаяние за то, что они отвергали Наши знамения.
Arapça:
ذَٰلِكَ جَزَاءُ أَعْدَاءِ اللَّهِ النَّارُ ۖ لَهُمْ فِيهَا دَارُ الْخُلْدِ ۖ جَزَاءً بِمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi bile bile inkâr etmelerinin cezası olarak, onlar için orada ebedî olarak kalacakları cehennem yurdu vardır.
Diyanet Vakfı:
İşte bu, Allah düşmanlarının cezası, ateştir. Ayetlerimizi inkar etmelerinden dolayı, orada onlara ceza olarak ebedi kalacakları yurt (cehennem) vardır.

veḳâle-lleẕîne keferû rabbenâ erine-lleẕeyni eḍallânâ mine-lcinni vel'insi nec`alhümâ taḥte aḳdâminâ liyekûnâ mine-l'esfelîn.

Türkçe:
O küfre sapanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster ki, onları ayaklarımızın altına alalım da en aşağıda kalanlardan olsunlar."
İngilizce:
And the Unbelievers will say: "Our Lord! Show us those, among Jinns and men, who misled us: We shall crush them beneath our feet, so that they become the vilest (before all)."
Fransızca:
Et les mécréants diront : "Seigneur, fais-nous voir ceux des djinns et des humains qui nous ont égarés, afin que nous les placions tous sous nos pieds, pour qu'ils soient parmi les plus bas".
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, sagten: "Unser HERR, zeige uns diejenigen, die uns von den Dschinn und den Menschen verleiteten, damit wir beide unter unsere Füße tun, damit beide von den Niedrigsten sind."
Rusça:
Неверующие скажут: "Господь наш! Покажи нам тех джиннов и людей, которые ввели нас в заблуждение. Мы бросим их себе под ноги, чтобы они были самыми низкими".
Arapça:
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا رَبَّنَا أَرِنَا اللَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْأَسْفَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edenler: "Ey Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi doğru yoldan saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım, böylece cehennemin en altında kalanlardan olsunlar." diyeceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Kafirler cehennemde: Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de aşağılanmışlardan olsunlar diye onları ayaklarımızın altına alalım! diyecekler.

inne-lleẕîne ḳâlû rabbüne-llâhü ŝümme-steḳâmû tetenezzelü `aleyhimü-lmelâiketü ellâ teḫâfû velâ taḥzenû veebşirû bilcenneti-lletî küntüm tû`adûn.

Türkçe:
Şu bir gerçek ki, "Rabbimiz Allah'tır!" deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler ha bire iner de şöyle derler: "Korkmayın, üzülmeyin! Size vaat edilen cennetle sevinin."
İngilizce:
In the case of those who say, "Our Lord is Allah", and, further, stand straight and steadfast, the angels descend on them (from time to time): "Fear ye not!" (they suggest), "Nor grieve! but receive the Glad Tidings of the Garden (of Bliss), the which ye were promised!
Fransızca:
Ceux qui disent : "Notre Seigneur est Allah", et qui se tiennent dans le droit chemin, les Anges descendent sur eux . "N'ayez pas peur et ne soyez pas affligés; mais ayez la bonne nouvelle du Paradis qui vous était promis.
Almanca:
Gewiß, auf diejenigen, die sagten: "Unser HERR ist ALLAH", dann geradlinig wurden, werden die Engel nach und nach hinabgesandt: "Habt keine Angst, seid nicht traurig und freut euch über die Dschanna, die euch versprochen wurde.
Rusça:
Воистину, к тем, которые сказали: "Наш Господь - Аллах", - а потом были стойки, нисходят ангелы: "Не бойтесь и не печальтесь, а возрадуйтесь Раю, который был обещан вам.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin."
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin! derler.

naḥnü evliyâüküm fi-lḥayâti-ddünyâ vefi-l'âḫirah. veleküm fîhâ mâ teştehî enfüsüküm veleküm fîhâ mâ tedde`ûn.

Türkçe:
"Biz sizin, dünya hayatında da âhirette de dostlarınızız. Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey var.
İngilizce:
We are your protectors in this life and in the Hereafter: therein shall ye have all that your souls shall desire; therein shall ye have all that ye ask for!-
Fransızca:
Nous somme vos protecteurs dans la vie présente et dans l'au-delà; et vous y aurez ce que vos âmes désireront et ce que vous réclamerez,
Almanca:
Wir sind eure Wali im diesseitigen Leben und im Jenseits. Und für 3 euch ist darin bestimmt, was eure Seelen sich wünschen. Und darin ist für euch bestimmt, was ihr verlangt.
Rusça:
Мы - ваши помощники (или хранители) в мирской жизни и Последней жизни. Вам там уготовано все, чего пожелают ваши души! Вам там уготовано все, о чем вы попросите!
Arapça:
نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır.
Diyanet Vakfı:
Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.

nüzülem min gafûrir raḥîm.

Türkçe:
"Gafûr ve Rahîm Allah'tan bir ikram olarak..."
İngilizce:
A hospitable gift from one Oft-Forgiving, Most Merciful!
Fransızca:
un lieu d'accueil de la part d'un Très Grand Pardonneur, d'un Très Miséricordieux".
Almanca:
(Sie ist) als Unterkunft von Einem Allvergebenden, Allgnädigen."
Rusça:
Таково угощение от Прощающего, Милосердного".
Arapça:
نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ağırlamadır.
Diyanet Vakfı:
Gafur ve rahim olan Allah'ın ikramı olarak.

vemen aḥsenü ḳavlem mimmen de`â ile-llâhi ve`amile ṣâliḥav veḳâle innenî mine-lmüslimîn.

Türkçe:
Allah'a çağırıp/yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve "Ben, Müslümanlardanım/Allah'a teslim olanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?!
İngilizce:
Who is better in speech than one who calls (men) to Allah, works righteousness, and says, "I am of those who bow in Islam"?
Fransızca:
Et qui profère plus belles paroles que celui qui appelle à Allah, fait bonne oeuvre et dit : "Je suis du nombre des Musulmans ? "
Almanca:
Und wer ist besser im Gesagten als derjenige, der zu ALLAH ruft, gottgefällig Gutes tut und sagt: "Gewiß, ich bin von den Muslimen."
Rusça:
Чья речь прекраснее, чем речь того, кто призывает к Аллаху, поступает праведно и говорит: "Воистину, я - один из мусульман"?
Arapça:
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: "Ben gerçekten müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?
Diyanet Vakfı:
(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir?

velâ testevi-lḥasenetü vele-sseyyieh. idfa` billetî hiye aḥsenü feiẕe-lleẕî beyneke vebeynehû `adâvetün keennehû veliyyün ḥamîm.

Türkçe:
Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.
İngilizce:
Nor can goodness and Evil be equal. Repel (Evil) with what is better: Then will he between whom and thee was hatred become as it were thy friend and intimate!
Fransızca:
La bonne action et la mauvaise ne sont pas pareilles. Repousse (le mal) par ce qui est meilleur; et voilà que celui avec qui tu avais une animosité devient tel un ami chaleureux.
Almanca:
Und nicht gleich sind das Gute und das Schlechte. Wehre ab mit dem, was besser ist. Dann sogleich ist derjenige, zwischen dir und dem Feindschaft ist, als wäre er ein enger Wali.
Rusça:
Не равны добро и зло. Оттолкни зло тем, что лучше, и тогда тот, с кем ты враждуешь, станет для тебя словно близкий любящий родственник.
Arapça:
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ۚ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem iyilik de bir değildir, kötülük de. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle kendi arasında bir düşmanlık olan kişinin, sanki samimi bir dost gibi olduğunu görürsün.
Diyanet Vakfı:
İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.

Sayfalar

Rubu 193 beslemesine abone olun.