Sayfa 465

ev teḳûle lev enne-llâhe hedânî leküntü mine-lmütteḳîn.

Türkçe:
Yahut şöyle diyecektir: "Allah bana kılavuzluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurdum."
İngilizce:
Or (lest) it should say: 'If only Allah had guided me, I should certainly have been among the righteous!'-
Fransızca:
ou qu'elle ne dise : "Si Allah m'avait guidée, j'aurais été certes, parmi les pieux";
Almanca:
Oder daß sie sagt: "Hätte ALLAH mich doch rechtgeleitet, wäre ich doch von den Muttaqi!"
Rusça:
Или чтобы не пришлось ему говорить: "Если бы Аллах наставил меня на прямой путь, то я был бы одним из богобоязненных".
Arapça:
أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yahut şöyle diyecektir: "Allah bana doğru yolu gösterseydi, her halde ben müttakilerden olurdum."
Diyanet Vakfı:
Yahut şöyle diyecektir:" Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum".

ev teḳûle ḥîne tera-l`aẕâbe lev enne lî kerraten feekûne mine-lmuḥsinîn.

Türkçe:
Azabı gördüğünde şöyle de konuşacaktır: "Bana bir kez daha imkân verilseydi de güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım!"
İngilizce:
Or (lest) it should say when it (actually) sees the penalty: 'If only I had another chance, I should certainly be among those who do good!'
Fransızca:
ou bien qu'elle ne dise en voyant le châtiment : "Ah ! S'il y avait pour moi un retour ! Je serais alors parmi les bienfaisants".
Almanca:
Oder daß sie sagt, wenn sie die Peinigung sieht: "Hätte ich doch nur noch eine Rückkehr, damit ich von den Muhsin würde."
Rusça:
Или чтобы не пришлось ему говорить, когда он увидит мучения: "Если бы у меня была еще одна возможность, то я стал бы одним из творящих добро".
Arapça:
أَوْ تَقُولَ حِينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ أَنَّ لِي كَرَّةً فَأَكُونَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Veya azabı gördüğü zaman şöyle diyecektir: "Bana bir geri dönüş olsaydı da ben de o iyilik yapanlardan olsaydım."
Diyanet Vakfı:
Veya azabı gördüğünde: Keşke benim için bir kez (dönmeye) imkan bulunsa da iyilerden olsam!" demesinden.

belâ ḳad câetke âyâtî fekeẕẕebte bihâ vestekberte vekünte mine-lkâfirîn.

Türkçe:
Hayır, olamaz! Ayetlerim sana geldi de onları hemen yalanlayıverdin; büyüklük tasladın ve kâfirlerden oldun.
İngilizce:
(The reply will be:) 'Nay, but there came to thee my Signs, and thou didst reject them: thou wast Haughty, and became one of those who reject faith!'
Fransızca:
"Oh que si ! Mes versets te son venus et tu les as traités de mensonge, tu t'es enflé d'orgueil et tu étais parmi les mécréants".
Almanca:
"Doch, mit Sicherheit! Bereits kamen zu dir Meine Ayat, dann hast du sie geleugnet, dich in Arroganz erhoben und warst von den Kafir."
Rusça:
О нет! К тебе явились Мои знамения, но ты счел их ложью, возгордился и был одним из неверующих.
Arapça:
بَلَىٰ قَدْ جَاءَتْكَ آيَاتِي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ona): "Hayır sana âyetlerim geldi de onlara yalan dedin, kibirlenmek istedin ve kâfirlerden oldun." (denir.)
Diyanet Vakfı:
Hayır (dönemeyeceksin)! Âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştun.

veyevme-lḳiyâmeti tera-lleẕîne keẕebû `ale-llâhi vucûhühüm müsveddeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilmütekebbirîn.

Türkçe:
Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok!
İngilizce:
On the Day of Judgment wilt thou see those who told lies against Allah;- their faces will be turned black; Is there not in Hell an abode for the Haughty?
Fransızca:
Et au Jour de la Résurrection, tu verras les visages de ceux qui mentaient sur Allah, assombris. N'est-ce pas dans l'Enfer qu'il y aura une demeure pour les orgueilleux ?
Almanca:
Und am Tag der Auferstehung siehst du diejenigen, die im Namen ALLAHs gelogen haben, ihre Gesichter sind schwarz geworden. Gibt es etwa in Dschahannam nicht eine Bleibe für die Arroganten?!
Rusça:
В День воскресения ты увидишь тех, которые возводили навет на Аллаха, с почерневшими лицами. Разве не в Геенне обитель возгордившихся?
Arapça:
وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَى اللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسْوَدَّةٌ ۚ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْمُتَكَبِّرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi?
Diyanet Vakfı:
Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir?

veyünecci-llâhü-lleẕîne-tteḳav bimefâzetihim. lâ yemessühümü-ssûü velâ hüm yaḥzenûn.

Türkçe:
Korunup sakınanları Allah, kendi başarıları yüzünden kurtarır. Ne kötülük dokunur onlara ne de kederlenirler.
İngilizce:
But Allah will deliver the righteous to their place of salvation: no evil shall touch them, nor shall they grieve.
Fransızca:
Et Allah sauvera ceux qui ont été pieux en leur faisant gagner [leur place au Paradis]. Nul mal ne les touchera et ils ne seront point affligés.
Almanca:
Und ALLAH errettet diejenigen, die Taqwa gemäß handelten, mit ihrem Erfolg. Weder trifft sie das Schlechte, noch werden sie traurig sein.
Rusça:
Аллах спасет богобоязненных, и они обретут успех (или по причине их успеха). Зло не коснется их, и они не будут опечалены.
Arapça:
وَيُنَجِّي اللَّهُ الَّذِينَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kötülükten sakınan müttakileri ise Allah başarılarından dolayı kurtuluşa çıkarır. Onlara fenalık dokunmaz ve onlar üzülecek de değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Allah, takva sahiplerini kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar mahzun da olmazlar.

allâhü ḫâliḳu külli şey'. vehüve `alâ külli şey'iv vekîl.

Türkçe:
Allah Haalik'tir, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine Vekil olan da O'dur.
İngilizce:
Allah is the Creator of all things, and He is the Guardian and Disposer of all affairs.
Fransızca:
Allah est le Créateur de toute chose, et de toute chose Il est Garant.
Almanca:
ALLAH ist Der Schöpfer aller Dinge. Und ER ist über alles Wakil.
Rusça:
Аллах - Творец всякой вещи. Он - Попечитель и Хранитель всякой вещи.
Arapça:
اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine vekil de O'dur.
Diyanet Vakfı:
Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.

lehû meḳâlîdü-ssemâvâti vel'arḍ. velleẕîne keferû biâyâti-llâhi ülâike hümü-lḫâsirûn.

Türkçe:
Göklerin ve yerin kilitleri/anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
İngilizce:
To Him belong the keys of the heavens and the earth: and those who reject the Signs of Allah,- it is they who will be in loss.
Fransızca:
Il détient les clefs des cieux et de la terre; et ceux qui ne croient pas aux versets d'Allah, ce sont ceux-là les perdants.
Almanca:
Ihm gehören die Schlüssel der Himmel und der Erde. Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, diese sind die wirklichen Verlierer.
Rusça:
Ему принадлежат ключи небес и земли. А те, которые не веруют в знамения Аллаха, являются потерпевшими убыток.
Arapça:
لَّهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Allah'ın âyetlerini inkâr edenlere gelince, işte onlar, kendilerine yazık edenlerdir.
Diyanet Vakfı:
Göklerin ve yerin anahtarları (mutlak hükümranlığı) O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

ḳul efegayra-llâhi te'mürûnnî a`büdü eyyühe-lcâhilûn.

Türkçe:
De ki: "Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz, ey cahiller?"
İngilizce:
Say: "Is it some one other than Allah that ye order me to worship, O ye ignorant ones?"
Fransızca:
Dis : "Me commanderez-vous d'adorer autre qu'Allah, ô ignorants ? "
Almanca:
Sag: "Gebietet ihr mir anderem zu dienen, ihr Unwissende?!"
Rusça:
Скажи: "Неужели вы повелеваете мне поклоняться кому-либо другому вместо Аллаха, о невежды?"
Arapça:
قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَا الْجَاهِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ey cahiller! Şimdi bana o Allah'tan başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?"
Diyanet Vakfı:
De ki: Ey cahiller! Bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?

veleḳad ûḥiye ileyke veile-lleẕîne min ḳablik. lein eşrakte leyaḥbeṭanne `amelüke veletekûnenne mine-lḫâsirîn.

Türkçe:
Yemin olsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.
İngilizce:
But it has already been revealed to thee,- as it was to those before thee,- "If thou wert to join (gods with Allah), truly fruitless will be thy work (in life), and thou wilt surely be in the ranks of those who lose (all spiritual good)".
Fransızca:
En effet, il t'a été révélé, ainsi qu'à ceux qui t'ont précédé : "Si tu donnes des associés à Allah, ton oeuvre sera certes vaine; et tu seras très certainement du nombre des perdants.
Almanca:
Und gewiß, bereits wurde dir und denjenigen vor dir Wahy zuteil: "Würdest du Schirk ALLAH gegenüber betreiben, wird dein Tun unweigerlich zunichte werden, und du wirst doch von den Verlierern sein."
Rusça:
Тебе и твоим предшественникам уже было внушено: "Если ты станешь приобщать сотоварищей, то тщетными будут твои деяния и ты непременно окажешься одним из потерпевших убыток".
Arapça:
وَلَقَدْ أُوحِيَ إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: "Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!

beli-llâhe fa`büd veküm mine-şşâkirîn.

Türkçe:
Başkasına değil, sadece Allah'a kulluk/ibadet et; şükredenlerden ol!
İngilizce:
Nay, but worship Allah, and be of those who give thanks.
Fransızca:
Tout au contraire, adore Allah seul et sois du nombre des reconnaissants".
Almanca:
Nein, sondern diene ALLAH, und sei von den Dankenden!
Rusça:
Поклоняйся же одному Аллаху и будь в числе благодарных.
Arapça:
بَلِ اللَّهَ فَاعْبُدْ وَكُن مِّنَ الشَّاكِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, onun için yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.
Diyanet Vakfı:
Hayır! Yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.

Sayfalar

Sayfa 465 beslemesine abone olun.