Sayfa 452

 
00:00

mâ leküm. keyfe taḥkümûn.

Arapça:

مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

Türkçe:

Ne oluyor size, o nasıl hüküm veriyorsunuz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Size ne oldu? Nasıl hükmediyorsunuz?

Diyanet Vakfı:

Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?

İngilizce:

What is the matter with you? How judge ye?

Fransızca:

Qu'avez-vous donc à juger ainsi ?

Almanca:

Was ist los mit euch, wie urteilt ihr denn?!

Rusça:

Что с вами? Как вы судите?

Açıklama:
 
00:00

efelâ teẕekkerûn.

Arapça:

أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

Türkçe:

Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hiç düşünmüyor musunuz?

Diyanet Vakfı:

Hiç düşünmüyor musunuz?

İngilizce:

Will ye not then receive admonition?

Fransızca:

Ne réfléchissez-vous donc pas ?

Almanca:

Besinnt ihr euch nicht?!

Rusça:

Не помянуть ли вам назидание?

Açıklama:
 
00:00

em leküm sülṭânüm mübîn.

Arapça:

أَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُّبِينٌ

Türkçe:

Yoksa apaçık bir kanıtınız mı var?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa sizin için açık bir delil mi var?

Diyanet Vakfı:

Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?

İngilizce:

Or have ye an authority manifest?

Fransızca:

Ou avez-vous un argument évident ?

Almanca:

Oder habt ihr eine eindeutige Bestätigung?!

Rusça:

Или у вас есть ясное доказательство?

Açıklama:
 
00:00

fe'tû bikitâbiküm in küntüm ṣâdiḳîn.

Arapça:

فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

Türkçe:

Eğer doğru sözlülerseniz, hadi getirin kitabınızı!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.

Diyanet Vakfı:

Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin!

İngilizce:

Then bring ye your Book (of authority) if ye be truthful!

Fransızca:

Apportez donc votre Livre si vous êtes véridiques ! "

Almanca:

So bringt eure Schrift, solltet ihr wahrhaftig sein.

Rusça:

Принесите же ваше Писание, если вы говорите правду.

Açıklama:
 
00:00

vece`alû beynehû vebeyne-lcinneti nesebâ. veleḳad `alimeti-lcinnetü innehüm lemuḥḍarûn.

Arapça:

وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ

Türkçe:

Allah'la cinler arasında bir nesep oluşturdular. Yemin olsun, cinler de bilmiştir kendilerinin Allah huzuruna mutlaka getirileceklerini/cinler de bilmiştir, bunların Allah'ın huzuruna mutlaka çıkarılacaklarını.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb (hısımlık bağı) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.

Diyanet Vakfı:

Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.

İngilizce:

And they have invented a blood-relationship between Him and the Jinns: but the Jinns know (quite well) that they have indeed to appear (before his Judgment-Seat)!

Fransızca:

Et ils ont établi entre Lui et les djinns une parenté, alors que les djinns savent bien qu'ils [les mécréants] vont être emmenés (pour le châtiment).

Almanca:

Und sie machten zwischen Ihm und den Dschinn Abstammungsverwandtschaft. Gewiß, bereits wissen die Dschinn, daß sie zweifelsohne ausgeliefert werden -

Rusça:

Они установили родство между Ним и джиннами, но джинны знают, что они будут собраны (неверующие будут собраны в Геенне, или джинны будут собраны для расчета).

Açıklama:
 
00:00

sübḥâne-llâhi `ammâ yeṣifûn.

Arapça:

سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ

Türkçe:

Allah arınmıştır bunların nitelemelerinden.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.

Diyanet Vakfı:

Allah, onların isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir.

İngilizce:

Glory to Allah! (He is free) from the things they ascribe (to Him)!

Fransızca:

Gloire à Allah. Il est au-dessus de ce qu'ils décrivent !

Almanca:

Subhanallah über das, was sie erdichten -

Rusça:

Аллах превыше того, что они приписывают Ему.

Açıklama:
 
00:00

illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.

Arapça:

إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ

Türkçe:

Allah'ın samimi, seçkin kulları, bunların yaptıklarından uzaktır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka (onlar, Allah'ı böyle şirk ile vasıflamazlar).

Diyanet Vakfı:

Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesnadır (onlar azap görmeyeceklerdir).

İngilizce:

Not (so do) the Servants of Allah, sincere and devoted.

Fransızca:

Exception faite des serviteurs élus d'Allah.

Almanca:

ausgenommen sind ALLAHs auserwählte Diener.

Rusça:

Не делают этого только избранные (или искренние) рабы Аллаха.

Açıklama:
 
00:00

feinneküm vemâ ta`büdûn.

Arapça:

فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ

Türkçe:

Siz ve kulluk ettiğiniz şeyler,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

Diyanet Vakfı:

Sizler ve taptığınız şeyler!

İngilizce:

For, verily, neither ye nor those ye worship-

Fransızca:

En vérité, vous et tout ce que vous adorez,

Almanca:

Also ihr und das, wem ihr dient,

Rusça:

Вы (многобожники) и то, чему вы поклоняетесь,

Açıklama:
 
00:00

mâ entüm `aleyhi bifâtinîn.

Arapça:

مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِنِينَ

Türkçe:

O'na karşı kimseyi fitneye düşüremezsiniz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

Diyanet Vakfı:

Hiçbiriniz, Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.

İngilizce:

Can lead (any) into temptation concerning Allah,

Fransızca:

ne pourrez tenter [personne],

Almanca:

niemanden werdet ihr von Ihm durch Fitna abbringen

Rusça:

не сможете отвратить от Него никого,

Açıklama:
 
00:00

illâ men hüve ṣâli-lceḥîm.

Arapça:

إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ

Türkçe:

Cehenneme salınacak olan müstesna.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.

Diyanet Vakfı:

Cehenneme girecek kimseden başkasını.

İngilizce:

Except such as are (themselves) going to the blazing Fire!

Fransızca:

excepté celui qui sera brûlé dans la Fournaise.

Almanca:

außer demjenigen, der in die Hölle hineingeworfen wird.

Rusça:

кроме тех, кому суждено сгореть в Аду.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 452 beslemesine abone olun.