Sayfa 445

 
00:00

evelem yerav ennâ ḫalaḳnâ lehüm mimmâ `amilet eydînâ en`âmen fehüm lehâ mâlikûn.

Arapça:

أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّا خَلَقْنَا لَهُم مِّمَّا عَمِلَتْ أَيْدِينَا أَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ

Türkçe:

Görmediler mi, ellerimizin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattık da onlar, bu hayvanlara sahip oluyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.

Diyanet Vakfı:

Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır.

İngilizce:

See they not that it is We Who have created for them - among the things which Our hands have fashioned - cattle, which are under their dominion?-

Fransızca:

Ne voient-ils donc pas que, parmi ce que Nos mains ont fait, Nous leur avons créé des bestiaux dont ils sont propriétaires;

Almanca:

Sahen sie etwa nicht, daß WIR für sie von dem, was WIR eigenständig machten, An'am erschufen, so verfügen sie über sie?!

Rusça:

Неужели они не видят, что из того, что совершили Наши руки (Мы Сами), Мы создали для них скот, и что они им владеют?

Açıklama:
 
00:00

veẕellelnâhâ lehüm feminhâ rakûbühüm veminhâ ye'külûn.

Arapça:

وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ

Türkçe:

O hayvanları bunlara boyun eğdirdik. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.

Diyanet Vakfı:

Bu hayvanları onların emrine verdik. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.

İngilizce:

And that We have subjected them to their (use)? of them some do carry them and some they eat:

Fransızca:

et Nous les leurs avons soumis; certains leur servent de monture et d'autre de nourriture;

Almanca:

Und WIR machten sie für sie fügsam. so sind manche von ihnen ihre Reittiere, und von ihnen essen sie.

Rusça:

Мы сделали его подвластным им. На одних из них они ездят верхом, а другими питаются.

Açıklama:
 
00:00

velehüm fîhâ menâfi`u vemeşârib. efelâ yeşkürûn.

Arapça:

وَلَهُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُ ۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ

Türkçe:

O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

Diyanet Vakfı:

Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek sütler vardır. Hala şükretmezler mi?

İngilizce:

And they have (other) profits from them (besides), and they get (milk) to drink. Will they not then be grateful?

Fransızca:

et ils en retirent d'autres utilités et des boissons. Ne seront-ils donc pas reconnaissants ?

Almanca:

Und in ihnen gibt es für sie Nützliches und zum Trinken. Wollen sie sich nicht dankbar erweisen?!

Rusça:

Они приносят им пользу и питье. Неужели они не будут благодарны?

Açıklama:
 
00:00

vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel le`allehüm yünṣarûn.

Arapça:

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لَّعَلَّهُمْ يُنصَرُونَ

Türkçe:

Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilahlar edindiler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.

Diyanet Vakfı:

Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah'tan başka ilahlar edindiler.

İngilizce:

Yet they take (for worship) gods other than Allah, (hoping) that they might be helped!

Fransızca:

Et ils adoptèrent des divinités en dehors d'Allah, dans l'espoir d'être secourus...

Almanca:

Und sie nahmen sich anstelle von ALLAH Gottheiten, damit ihnen möglicherweise beigestanden wird.

Rusça:

Но они поклоняются вместо Аллаха другим богам в надежде на то, что им окажут помощь.

Açıklama:
 
00:00

lâ yesteṭî`ûne naṣrahüm vehüm lehüm cündüm muḥḍarûn.

Arapça:

لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُندٌ مُّحْضَرُونَ

Türkçe:

Oysaki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.

Diyanet Vakfı:

Halbuki ilahların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir.

İngilizce:

They have not the power to help them: but they will be brought up (before Our Judgment-seat) as a troop (to be condemned).

Fransızca:

Celles-ci ne pourront pas les secourir, elles formeront au contraire une armée dressée contre eux.

Almanca:

Sie können ihnen nicht beistehen. Und sie (die Muschrik) sind für sie (ihre Gottheiten) vorgeführte Gehilfen.

Rusça:

Они не могут помочь им, хотя они являются для них готовым войском (язычники готовы сражаться за своих идолов, или идолы будут в Последней жизни готовым войском против язычников).

Açıklama:
 
00:00

felâ yaḥzünke ḳavlühüm. innâ na`lemü mâ yüsirrûne vemâ yü`linûn.

Arapça:

فَلَا يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ ۘ إِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ

Türkçe:

Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) O halde onların sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.

İngilizce:

Let not their speech, then, grieve thee. Verily We know what they hide as well as what they disclose.

Fransızca:

Que leurs paroles ne t'affligent donc pas ! Nous savons ce qu'ils cachent et ce qu'ils divulguent.

Almanca:

So laß ihre Worte dich nicht traurig machen! Gewiß, WIR wissen, was sie verheimlichen und was sie offenlegen.

Rusça:

Пусть их речи не печалят тебя. Мы знаем то, что они скрывают, и то, что они обнаруживают.

Açıklama:
 
00:00

evelem yera-l'insânü ennâ ḫalaḳnâhü min nuṭfetin feiẕâ hüve ḫaṣîmüm mübîn.

Arapça:

أَوَلَمْ يَرَ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن نُّطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُّبِينٌ

Türkçe:

Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı! Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?

Diyanet Vakfı:

İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.

İngilizce:

Doth not man see that it is We Who created him from sperm? yet behold! he (stands forth) as an open adversary!

Fransızca:

L'homme ne voit-il pas que Nous l'avons créé d'une goutte de sperme ? Et le voilà [devenu] un adversaire déclaré !

Almanca:

Hat der Mensch etwa nicht wahrgenommen, daß WIR ihn doch aus Nutfa erschufen, sogleich ist er ein entschiedener Disputierender?!

Rusça:

Неужели человек не видит, что Мы сотворили его из капли? И вот он открыто препирается!

Açıklama:
 
00:00

veḍarabe lenâ meŝelev venesiye ḫalḳah. ḳâle mey yuḥyi-l`iżâme vehiye ramîm.

Arapça:

وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ ۖ قَالَ مَن يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ

Türkçe:

Kendi yaratılışını unutmuş da bize örnek veriyor. Ve bir de şöyle diyor: "Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.

Diyanet Vakfı:

Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor.

İngilizce:

And he makes comparisons for Us, and forgets his own (origin and) Creation: He says, "Who can give life to (dry) bones and decomposed ones (at that)?"

Fransızca:

Il cite pour Nous un exemple, tandis qu'il oublie sa propre création; il dit : "Qui va redonner la vie à des ossements une fois réduits en poussière ? "

Almanca:

Und er prägte Uns ein Gleichnis und vergaß seine Erschaffung, er sagte: "Wer belebt denn die Knochen, während sie etwas Verwestes sind?"

Rusça:

Он привел Нам притчу и забыл о своем сотворении. Он сказал: "Кто оживит кости, которые истлели?"

Açıklama:
 
00:00

ḳul yuḥyîhe-lleẕî enşeehâ evvele merrah. vehüve bikülli ḫalḳin `alîm.

Arapça:

قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ

Türkçe:

De ki: "Onlara hayat verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."

Diyanet Vakfı:

De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.

İngilizce:

Say, "He will give them life Who created them for the first time! for He is Well-versed in every kind of creation!-

Fransızca:

Dis : "Celui qui les a créés une première fois, leur redonnera la vie. Il Se connaît parfaitement à toute création;

Almanca:

Sag: "Es belebt sie Derjenige, Der sie erstmals erschuf, und ER ist über alle Schöpfung allwissend.

Rusça:

Скажи: "Оживит их Тот, Кто создал их в первый раз. Он ведает о всяком творении".

Açıklama:
 
00:00

elleẕî ce`ale leküm mine-şşeceri-l'aḫḍari nâran feiẕâ entüm minhü tûḳidûn.

Arapça:

الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ

Türkçe:

O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.

Diyanet Vakfı:

Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O'dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.

İngilizce:

The same Who produces for you fire out of the green tree, when behold! ye kindle therewith (your own fires)!

Fransızca:

c'est Lui qui, de l'arbre vert, a fait pour vous du feu, et voilà que de cela vous allumez.

Almanca:

ER ist Derjenige, Der für euch von den grünen Bäumen Feuer machte, da zündet ihr es davon an.

Rusça:

Он создал для вас огонь из зеленого дерева, и теперь вы разжигаете огонь от него.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 445 beslemesine abone olun.