Sayfa 349

 
00:00

elem tekün âyâtî tütlâ `aleyküm feküntüm bihâ tükeẕẕibûn.

Arapça:

أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ

Türkçe:

"Ayetlerim size okunmadı mı?" Ve siz onları yalanlamıyor muydunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?... der.

Diyanet Vakfı:

Size ayetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?

İngilizce:

Were not My Signs rehearsed to you, and ye did but treat them as falsehood?

Fransızca:

"Mes versets ne vous étaient-ils pas récités et vous les traitiez alors de mensonges ? "

Almanca:

Wurden euch Meine Ayat etwa nicht stets vorgetragen, und ihr pflegtet sie als Lüge abzutun?!

Rusça:

Разве вам не читали Мои аяты, а вы считали их ложью?

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû rabbenâ galebet `aleynâ şiḳvetünâ vekünnâ ḳavmen ḍâllîn.

Arapça:

قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ

Türkçe:

Derler ki: "Rabbimiz, bahtsızlığımız bize baskın çıktı. Sapıp gitmiş bir topluluk olduk biz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.

Diyanet Vakfı:

Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.

İngilizce:

They will say: "our Lord! Our misfortune overwhelmed us, and we became a people astray!

Fransızca:

Ils dirent : "Seigneur ! Notre malheur nous a vaincus, et nous étions des gens égarés.

Almanca:

Sie sagten: "Unser HERR! Unser Unglück hat uns überwältigt, und wir waren zweifelsohne abirrende Leute.

Rusça:

Они скажут: "Господи! Наше злосчастие одолело нас, и мы оказались заблудшими людьми.

Açıklama:
 
00:00

rabbenâ aḫricnâ minhâ fein `udnâ feinnâ żâlimûn.

Arapça:

رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ

Türkçe:

"Rabbimiz, çıkar bizi oradan. Eğer bir daha aynısını yaparsak, gerçekten zalimler olacağız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.

Diyanet Vakfı:

Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.

İngilizce:

Our Lord! bring us out of this: if ever we return (to Evil), then shall we be wrong-doers indeed!

Fransızca:

Seigneur, fais-nous-en sortir ! Et si nous récidivons, nous serons alors des justes".

Almanca:

Unser HERR! Laß uns aus ihr (Dschahannam) herausbringen, und wenn wir es wiederholen, dann sind wir wirklich Unrecht-Begehende."

Rusça:

Господи! Выведи нас отсюда. И если мы вернемся к грехам, то действительно будем беззаконниками".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle-ḫseû fîhâ velâ tükellimûn.

Arapça:

قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ

Türkçe:

Buyurur: "Yıkılıp gidin oraya, konuşmayın benimle!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.

Diyanet Vakfı:

Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!

İngilizce:

He will say: "Be ye driven into it (with ignominy)! And speak ye not to Me!

Fransızca:

Il dit : "Soyez-y refoulés (humiliés) et ne Me parlez plus".

Almanca:

ER sagte: "Bleibt darin erniedrigt und sprecht Mich nicht an!

Rusça:

Он скажет: "Оставайтесь здесь с позором и не говорите со Мной!

Açıklama:
 
00:00

innehû kâne ferîḳum min `ibâdî yeḳûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verḥamnâ veente ḫayru-rrâḥimîn.

Arapça:

إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ

Türkçe:

Kullarımdan bir zümre "Rabbimiz, inandık; affet bizi, acı bize, sen merhametlilerin en hayırlısısın" diyorken,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü kullarımdan bir zümre "Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi bağışla, bize merhamet et, sen, merhametlilerin en iyisisin." diyorlardı.

Diyanet Vakfı:

Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi.

İngilizce:

A part of My servants there was, who used to pray 'our Lord! we believe; then do Thou forgive us, and have mercy upon us: For Thou art the Best of those who show mercy!

Fransızca:

Il y eut un groupe de Mes serviteurs qui dirent : "Seigneur, nous croyons; pardonne-nous donc et fais-nous miséricorde, car Tu es le meilleur des Miséricordieux";

Almanca:

Gewiß, es war eine Gruppe von Meinen Dienern, die sagten: "Unser HERR! Wir verinnerlichten den Iman, so vergib uns und erweise uns Gnade, denn DU bist Der Allgnädigste der Gnädigen."

Rusça:

Воистину, некоторые из Моих рабов говорили: "Господи! Мы уверовали. Прости же нас и помилуй, ибо Ты - Наилучший из милосердных".

Açıklama:
 
00:00

fetteḫaẕtümûhüm siḫriyyen ḥattâ ensevküm ẕikrî veküntüm minhüm taḍḥakûn.

Arapça:

فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ

Türkçe:

Siz onları alaya aldınız. Öyle ki, zikrimi/Kur'anımı size unutturdular. Siz onlara hep gülüyordunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte siz onları alaya aldınız; sonunda bu davranışınız size beni yâd etmeyi unutturdu; çünkü siz onlara gülüyordunuz.

Diyanet Vakfı:

İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yadetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.

İngilizce:

But ye treated them with ridicule, so much so that (ridicule of) them made you forget My Message while ye were laughing at them!

Fransızca:

mais vous les avez pris en raillerie jusqu'à oublier de M'invoquer, et vous vous riiez d'eux.

Almanca:

So habt ihr sie zum Spott gemacht, bis sie euch das Gedenken an Mich vergessen ließen, und ihr pflegtet, euch über sie lächerlich zu machen.

Rusça:

Вы же насмехались над ними, пока не забыли Мое Напоминание. И вы смеялись над ними.

Açıklama:
 
00:00

innî cezeytühümü-lyevme bimâ ṣaberû ennehüm hümü-lfâizûn.

Arapça:

إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ

Türkçe:

Bugün onlara ben, sabretmiş olmalarının karşılığını verdim. Başarıya erip kurtulanlar, onlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muradlarına erenlerdir.

Diyanet Vakfı:

Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir.

İngilizce:

I have rewarded them this Day for their patience and constancy: they are indeed the ones that have achieved Bliss...

Fransızca:

Vraiment, Je les ai récompensés aujourd'hui pour ce qu'ils ont enduré; et ce sont eux les triomphants.

Almanca:

Gewiß, ICH vergalt ihnen heute das, was sie an Geduld aufbrachten: Sie sind die Erfolgreichen!

Rusça:

Сегодня Я вознаградил их за то, что они проявили терпение. Воистину, они являются преуспевшими".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle kem lebiŝtüm fi-l'arḍi `adede sinîn.

Arapça:

قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ

Türkçe:

Buyurur: "Yeryüzünde yıllar sayısıyla ne kadar kaldınız?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.

Diyanet Vakfı:

(Allah inkarcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.

İngilizce:

He will say: "What number of years did ye stay on earth?"

Fransızca:

Il dira : "Combien d'années êtes-vous restés sur terre ? "

Almanca:

ER sagte: "Wie lange habt ihr auf der Erde an Anzahl von Jahren verweilt?!"

Rusça:

Он скажет: "Сколько лет вы пробыли на земле?"

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû lebiŝnâ yevmen ev ba`ḍa yevmin fes'eli-l`âddîn.

Arapça:

قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ

Türkçe:

Derler: "Bir gün yahut günün bir kısmı kadar; sayanlara sor."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte bilenlere sor. derler.

Diyanet Vakfı:

"Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor" derler.

İngilizce:

They will say: "We stayed a day or part of a day: but ask those who keep account."

Fransızca:

Ils diront : "Nous y avons demeuré un jour, ou une partie d'un jour. Interroge donc ceux qui comptent."

Almanca:

Sie sagten: "Wir verweilten einen Tag oder einen Teil eines Tages, so frage doch die Rechnenden!"

Rusça:

Они скажут: "Мы пробыли день или часть дня. Лучше спроси тех, кто вел счет".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle il lebiŝtüm illâ ḳalîlel lev enneküm küntüm ta`lemûn.

Arapça:

قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Türkçe:

Buyurdu: "Sadece birazcık kaldınız. Keşke biliyor olsaydınız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Allah) buyurur ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!

Diyanet Vakfı:

Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!

İngilizce:

He will say: "Ye stayed not but a little,- if ye had only known!

Fransızca:

Il dira : "Vous n'y avez demeuré que peu [de temps], si seulement vous saviez.

Almanca:

Sag: "Ihr habt nur ein wenig verweilt. Würdet ihr doch nur zu wissen gepflegt haben!

Rusça:

Он скажет: "Вы пробыли немного, если бы вы только знали.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 349 beslemesine abone olun.