
elem tekün âyâtî tütlâ `aleyküm feküntüm bihâ tükeẕẕibûn.
Türkçe:
"Ayetlerim size okunmadı mı?" Ve siz onları yalanlamıyor muydunuz?"
İngilizce:
Were not My Signs rehearsed to you, and ye did but treat them as falsehood?
Fransızca:
"Mes versets ne vous étaient-ils pas récités et vous les traitiez alors de mensonges ? "
Almanca:
Wurden euch Meine Ayat etwa nicht stets vorgetragen, und ihr pflegtet sie als Lüge abzutun?!
Rusça:
Разве вам не читали Мои аяты, а вы считали их ложью?
Arapça:
أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?... der.
Diyanet Vakfı:
Size ayetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?

ḳâlû rabbenâ galebet `aleynâ şiḳvetünâ vekünnâ ḳavmen ḍâllîn.
Türkçe:
Derler ki: "Rabbimiz, bahtsızlığımız bize baskın çıktı. Sapıp gitmiş bir topluluk olduk biz."
İngilizce:
They will say: "our Lord! Our misfortune overwhelmed us, and we became a people astray!
Fransızca:
Ils dirent : "Seigneur ! Notre malheur nous a vaincus, et nous étions des gens égarés.
Almanca:
Sie sagten: "Unser HERR! Unser Unglück hat uns überwältigt, und wir waren zweifelsohne abirrende Leute.
Rusça:
Они скажут: "Господи! Наше злосчастие одолело нас, и мы оказались заблудшими людьми.
Arapça:
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.
Diyanet Vakfı:
Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.

rabbenâ aḫricnâ minhâ fein `udnâ feinnâ żâlimûn.
Türkçe:
"Rabbimiz, çıkar bizi oradan. Eğer bir daha aynısını yaparsak, gerçekten zalimler olacağız."
İngilizce:
Our Lord! bring us out of this: if ever we return (to Evil), then shall we be wrong-doers indeed!
Fransızca:
Seigneur, fais-nous-en sortir ! Et si nous récidivons, nous serons alors des justes".
Almanca:
Unser HERR! Laß uns aus ihr (Dschahannam) herausbringen, und wenn wir es wiederholen, dann sind wir wirklich Unrecht-Begehende."
Rusça:
Господи! Выведи нас отсюда. И если мы вернемся к грехам, то действительно будем беззаконниками".
Arapça:
رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.
Diyanet Vakfı:
Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.

ḳâle-ḫseû fîhâ velâ tükellimûn.
Türkçe:
Buyurur: "Yıkılıp gidin oraya, konuşmayın benimle!"
İngilizce:
He will say: "Be ye driven into it (with ignominy)! And speak ye not to Me!
Fransızca:
Il dit : "Soyez-y refoulés (humiliés) et ne Me parlez plus".
Almanca:
ER sagte: "Bleibt darin erniedrigt und sprecht Mich nicht an!
Rusça:
Он скажет: "Оставайтесь здесь с позором и не говорите со Мной!
Arapça:
قَالَ اخْسَئُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.
Diyanet Vakfı:
Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!

innehû kâne ferîḳum min `ibâdî yeḳûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verḥamnâ veente ḫayru-rrâḥimîn.
Türkçe:
Kullarımdan bir zümre "Rabbimiz, inandık; affet bizi, acı bize, sen merhametlilerin en hayırlısısın" diyorken,
İngilizce:
A part of My servants there was, who used to pray 'our Lord! we believe; then do Thou forgive us, and have mercy upon us: For Thou art the Best of those who show mercy!
Fransızca:
Il y eut un groupe de Mes serviteurs qui dirent : "Seigneur, nous croyons; pardonne-nous donc et fais-nous miséricorde, car Tu es le meilleur des Miséricordieux";
Almanca:
Gewiß, es war eine Gruppe von Meinen Dienern, die sagten: "Unser HERR! Wir verinnerlichten den Iman, so vergib uns und erweise uns Gnade, denn DU bist Der Allgnädigste der Gnädigen."
Rusça:
Воистину, некоторые из Моих рабов говорили: "Господи! Мы уверовали. Прости же нас и помилуй, ибо Ты - Наилучший из милосердных".
Arapça:
إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü kullarımdan bir zümre "Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi bağışla, bize merhamet et, sen, merhametlilerin en iyisisin." diyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi.

fetteḫaẕtümûhüm siḫriyyen ḥattâ ensevküm ẕikrî veküntüm minhüm taḍḥakûn.
Türkçe:
Siz onları alaya aldınız. Öyle ki, zikrimi/Kur'anımı size unutturdular. Siz onlara hep gülüyordunuz.
İngilizce:
But ye treated them with ridicule, so much so that (ridicule of) them made you forget My Message while ye were laughing at them!
Fransızca:
mais vous les avez pris en raillerie jusqu'à oublier de M'invoquer, et vous vous riiez d'eux.
Almanca:
So habt ihr sie zum Spott gemacht, bis sie euch das Gedenken an Mich vergessen ließen, und ihr pflegtet, euch über sie lächerlich zu machen.
Rusça:
Вы же насмехались над ними, пока не забыли Мое Напоминание. И вы смеялись над ними.
Arapça:
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte siz onları alaya aldınız; sonunda bu davranışınız size beni yâd etmeyi unutturdu; çünkü siz onlara gülüyordunuz.
Diyanet Vakfı:
İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yadetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.

innî cezeytühümü-lyevme bimâ ṣaberû ennehüm hümü-lfâizûn.
Türkçe:
Bugün onlara ben, sabretmiş olmalarının karşılığını verdim. Başarıya erip kurtulanlar, onlardır.
İngilizce:
I have rewarded them this Day for their patience and constancy: they are indeed the ones that have achieved Bliss...
Fransızca:
Vraiment, Je les ai récompensés aujourd'hui pour ce qu'ils ont enduré; et ce sont eux les triomphants.
Almanca:
Gewiß, ICH vergalt ihnen heute das, was sie an Geduld aufbrachten: Sie sind die Erfolgreichen!
Rusça:
Сегодня Я вознаградил их за то, что они проявили терпение. Воистину, они являются преуспевшими".
Arapça:
إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muradlarına erenlerdir.
Diyanet Vakfı:
Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir.

ḳâle kem lebiŝtüm fi-l'arḍi `adede sinîn.
Türkçe:
Buyurur: "Yeryüzünde yıllar sayısıyla ne kadar kaldınız?"
İngilizce:
He will say: "What number of years did ye stay on earth?"
Fransızca:
Il dira : "Combien d'années êtes-vous restés sur terre ? "
Almanca:
ER sagte: "Wie lange habt ihr auf der Erde an Anzahl von Jahren verweilt?!"
Rusça:
Он скажет: "Сколько лет вы пробыли на земле?"
Arapça:
قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.
Diyanet Vakfı:
(Allah inkarcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.

ḳâlû lebiŝnâ yevmen ev ba`ḍa yevmin fes'eli-l`âddîn.
Türkçe:
Derler: "Bir gün yahut günün bir kısmı kadar; sayanlara sor."
İngilizce:
They will say: "We stayed a day or part of a day: but ask those who keep account."
Fransızca:
Ils diront : "Nous y avons demeuré un jour, ou une partie d'un jour. Interroge donc ceux qui comptent."
Almanca:
Sie sagten: "Wir verweilten einen Tag oder einen Teil eines Tages, so frage doch die Rechnenden!"
Rusça:
Они скажут: "Мы пробыли день или часть дня. Лучше спроси тех, кто вел счет".
Arapça:
قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلِ الْعَادِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte bilenlere sor. derler.
Diyanet Vakfı:
"Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor" derler.

ḳâle il lebiŝtüm illâ ḳalîlel lev enneküm küntüm ta`lemûn.
Türkçe:
Buyurdu: "Sadece birazcık kaldınız. Keşke biliyor olsaydınız."
İngilizce:
He will say: "Ye stayed not but a little,- if ye had only known!
Fransızca:
Il dira : "Vous n'y avez demeuré que peu [de temps], si seulement vous saviez.
Almanca:
Sag: "Ihr habt nur ein wenig verweilt. Würdet ihr doch nur zu wissen gepflegt haben!
Rusça:
Он скажет: "Вы пробыли немного, если бы вы только знали.
Arapça:
قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah) buyurur ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!
Diyanet Vakfı:
Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!
Sayfalar
