Sayfa 148

fein keẕẕebûke feḳur rabbüküm ẕû raḥmetiv vâsi`ah. velâ yüraddü be'sühû `ani-lḳavmi-lmücrimîn.

Türkçe:
Artık seni yalanlarlarsa şunu söyle: "Rabbiniz çok geniş bir rahmetin sahibidir. Ancak, O'nun azabı günaha batmışlar topluluğundan uzak tutulamaz."
İngilizce:
If they accuse thee of falsehood, say: "Your Lord is full of mercy all-embracing; but from people in guilt never will His wrath be turned back.
Fransızca:
Puis, s'ils te traitent de menteur, alors dis : "Votre Seigneur est Détenteur d'une immense miséricorde cependant que Sa rigueur ne saura être détournée des gens criminels".
Almanca:
Und sollten sie dich des Lügens bezichtigen, dann sag: "Euer HERR verfügt über allumfassende Gnade. Doch Seine Peinigung ist von den schwer verfehlenden Leuten nicht abhaltbar."
Rusça:
Если они сочтут тебя лжецом, то скажи: "Ваш Господь обладает обширной милостью, но Его наказание невозможно отвратить от грешных людей".
Arapça:
فَإِن كَذَّبُوكَ فَقُل رَّبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer seni yalanladılarsa, de ki: "Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı da suçlu toplumdan geri çevrilmez."
Diyanet Vakfı:
Eğer seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı, suçlular topluluğundan uzaklaştırılamaz.

seyeḳûlü-lleẕîne eşrakû lev şâe-llâhü mâ eşraknâ velâ âbâünâ velâ ḥarramnâ min şey'. keẕâlike keẕẕebe-lleẕîne min ḳablihim ḥattâ ẕâḳû be'senâ. ḳul hel `indeküm min `ilmin fetuḫricûhü lenâ. in tettebi`ûne ille-żżanne vein entüm illâ taḫruṣûn.

Türkçe:
Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."
İngilizce:
Those who give partners (to Allah) will say: "If Allah had wished, we should not have given partners to Him nor would our fathers; nor should we have had any taboos." So did their ancestors argue falsely, until they tasted of Our wrath. Say: "Have ye any (certain) knowledge? If so, produce it before us. Ye follow nothing but conjecture: ye do nothing but lie."
Fransızca:
Ceux qui ont associé diront : "Si Allah avait voulu, nous ne lui aurions pas donné des associés, nos ancêtres non plus et nous n'aurions rien déclaré interdit." Ainsi leurs prédécesseurs traitaient de menteurs (les messagers) jusqu'à ce qu'ils eurent goûté Notre rigueur. Dis : "Avez-vous quelque science à nous produire ? Vous ne suivez que la conjecture et ne faites que mentir".
Almanca:
Diejenigen, die Schirk betreiben, werden sagen: "Hätte ALLAH es gewollt, hätten weder wir noch unsere Väter Schirk betrieben, auch hätten wir nichts (ohne Erlaubnis) für haram erklärt." Solcherart leugneten schon diejenigen vor ihnen, bis sie Unsere Peinigung erfuhren. Sag: "Habt ihr irgendein Wissen darüber, das ihr uns offenlegt?" Doch ihr folgt nur dem Spekulieren, und ihr lügt ja nur.
Rusça:
Многобожники скажут: "Если бы Аллах пожелал, то ни мы, ни наши отцы не приобщали бы сотоварищей и не запрещали бы ничего". Таким же образом считали лжецами посланников те, кто были до них, пока они не вкусили Наше наказание. Скажи: "Есть ли у вас какое-либо знание, которое вы можете представить нам? Вы лишь следуете предположениям и лжете".
Arapça:
سَيَقُولُ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا أَشْرَكْنَا وَلَا آبَاؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِن شَيْءٍ ۚ كَذَٰلِكَ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ حَتَّىٰ ذَاقُوا بَأْسَنَا ۗ قُلْ هَلْ عِندَكُم مِّنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَا ۖ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ أَنتُمْ إِلَّا تَخْرُصُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşardı, hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: "Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."
Diyanet Vakfı:
Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.

ḳul felillâhi-lḥuccetü-lbâligah. felev şâe lehedâküm ecme`în.

Türkçe:
En mükemmel kanıt Allah'ındır. O dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.
İngilizce:
Say: "With Allah is the argument that reaches home: if it had been His will, He could indeed have guided you all."
Fransızca:
Dis : "L'argument décisif appartient à Allah. S'Il avait voulu certainement Il vous aurait tous guidés.(sur le droit chemin)
Almanca:
Sag: "ALLAH verfügt über das eindeutige Argument, hätte ER es gewollt, so hätte ER euch allesamt doch rechtgeleitet."
Rusça:
Скажи: "У Аллаха есть убедительное доказательство. Если бы Он пожелал, то повел бы прямым путем всех вас".
Arapça:
قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ ۖ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "En kesin ve üstün delil, Allah'ındır. Allah isteseydi, elbette hepinizi doğru yola iletirdi."
Diyanet Vakfı:
De ki: Kesin delil, ancak Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.

ḳul helümme şühedâekümü-lleẕîne yeşhedûne enne-llâhe ḥarrame hâẕâ. fein şehidû felâ teşhed me`ahüm. velâ tettebi` ehvâe-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ velleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati vehüm birabbihim ya`dilûn.

Türkçe:
Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.
İngilizce:
Say: "Bring forward your witnesses to prove that Allah did forbid so and so." If they bring such witnesses, be not thou amongst them: Nor follow thou the vain desires of such as treat our signs as falsehoods, and such as believe not in the Hereafter: for they hold others as equal with their Guardian-Lord.
Fransızca:
Dis : "Amenez vos témoins qui attesteraient qu'Allah a interdit cela." Si ensuite ils témoignent, alors toi, ne témoignent pas avec eux et ne suis pas les passions de ceux qui traitent de mensonges Nos signes et qui ne croient pas à l'au-delà, tandis qu'ils donnent des égaux à leur Seigneur.
Almanca:
Sag: "Bringt eure Zeugen herbei, die bezeugen, daß ALLAH dies sicher für haram erklärte." Und sollten sie ein Zeugnis ablegen, so bezeuge es nicht mit ihnen, und folge nicht den Neigungen derjenigen, die Unsere Ayat verleugnen, und derjenigen, die den Iman an das Jenseits nicht verinnerlichen. Und diese setzen ihrem HERRN etwas Ebenbürtiges bei.
Rusça:
Скажи: "Приведите ваших свидетелей, которые засвидетельствуют, что Аллах запретил это". Если даже они станут свидетельствовать, ты не свидетельствуй вместе с ними и не потакай желаниям тех, которые считали ложью Наши знамения, которые не веруют в Последнюю жизнь и равняют других со своим Господом.
Arapça:
قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللَّهَ حَرَّمَ هَٰذَا ۖ فَإِن شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْ ۚ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَهُم بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Haydi, Allah bunu yasak etti diye tanıklık edecek şahitlerinizi getirin.". Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların keyiflerine uyma. Çünkü onlar Rablerine başkasını denk tutuyorlar.
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah şunu yasak etti, diye şehadet edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme; ayetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar.

ḳul te`âlev etlü mâ ḥarrame rabbüküm `aleyküm ellâ tüşrikû bihî şey'â. vebilvâlideyni iḥsânâ. velâ taḳtülû evlâdeküm min imlâḳ. naḥnü nerzüḳuküm veiyyâhüm. velâ taḳrabü-lfevâḥişe mâ żahera minhâ vemâ beṭan. velâ taḳtülü-nnefse-lletî ḥarrame-llâhü illâ bilḥaḳḳ. ẕâliküm veṣṣâküm bihî le`alleküm ta`ḳilûn.

Türkçe:
De ki onlara: "Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz."
İngilizce:
Say: "Come, I will rehearse what Allah hath (really) prohibited you from": Join not anything as equal with Him; be good to your parents; kill not your children on a plea of want;- We provide sustenance for you and for them;- come not nigh to shameful deeds. Whether open or secret; take not life, which Allah hath made sacred, except by way of justice and law: thus doth He command you, that ye may learn wisdom.
Fransızca:
Dis : "Venez, je vais réciter ce que votre Seigneur vous a interdit : ne Lui associez rien; et soyez bienfaisants envers vos père et mère. Ne tuez pas vos enfants pour cause de pauvreté. Nous vous nourrissons tout comme eux. N'approchez pas des turpitudes ouvertement, ou en cachette. Ne tuez qu'en toute justice la vie qu'Allah a fait sacrée. Voilà ce qu'[Allah] vous a recommandé de faire; peut-être comprendrez-vous.
Almanca:
Sag: "Kommt, damit ich euch vortrage, was euer HERR euch für haram erklärt hat, nämlich daß ihr Ihm gegenüber keinerlei Schirk betreibt, die Eltern Ihsan gemäß behandelt und eure Kinder nicht aufgrund von Bedürftigkeit tötet - denn WIR gewähren euch und ihnen Rizq, und daß ihr euch den Verwerflichkeiten nicht nähert - weder dem Offenkundigen davon noch dem Verborgenen, und daß ihr den Menschen, den ALLAH für haram erklärte, nicht tötet, es sei denn gemäß des Rechts. Dies ist, was ER euch geboten hat, damit ihr nachsinnt.
Rusça:
Скажи: "Придите, и я прочту то, что запретил вам ваш Господь". Никого не приобщайте к Нему в сотоварищи, делайте добро родителям. Не убивайте своих детей, опасаясь нищеты, ведь Мы обеспечиваем пропитанием вас вместе с ними. Не приближайтесь к мерзким поступкам - ни к очевидным, ни к сокрытым. Не убивайте душу, которую Аллах запретил убивать, если только у вас нет на это права. Это заповедал вам Аллах, - быть может, вы уразумеете.
Arapça:
۞ قُلْ تَعَالَوْا أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ ۖ أَلَّا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا ۖ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا ۖ وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُم مِّنْ إِمْلَاقٍ ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ ۖ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ ۖ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.
Diyanet Vakfı:
De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.
Sayfa 148 beslemesine abone olun.