Arapça:
فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Çeviriyazı:
feḳarrabehû ileyhim ḳâle elâ te'külûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.
Diyanet İşleri:
Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: "Yemez misiniz?" demişti.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onların önüne koymuştu da yemez misiniz demişti.
Şaban Piriş:
Bunu onların önüne yaklaştırdı ve: Yemez misiniz? dedi.
Edip Yüksel:
Onu onların önüne sürüp, "Yemez misiniz?" dedi.
Ali Bulaç:
Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi.
Suat Yıldırım:
Onlara yemek getirmek için gizlice ailesinin yanına geçti ve semiz bir dana kebabı getirdi. Önlerine koyup “buyurmaz mısınız?” diye ikram etti. [11,69] {KM, Tekvin 18. bölüm}
Ömer Nasuhi Bilmen:
Bunu onlara yaklaştırdı. Dedi ki: «Yemez misiniz?»
Yaşar Nuri Öztürk:
Danayı misafirlerin önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.
Bekir Sadak:
51:32
İbni Kesir:
Onlara yaklaştırıp
Adem Uğur:
Onların önüne koyup "
İskender Ali Mihr:
Böylece onu (yemeği) onlara yaklaştırdı (ikram etti): “Yemez misiniz?” dedi.
Celal Yıldırım:
Onlara yaklaştırıp, «buyrun yemez misiniz ?» dedi.
Tefhim ul Kuran:
Derken onlara yaklaştırıp (önlerine sürdü)
Fransızca:
Ensuite il l'approcha d'eux... "Ne mangez-vous pas ? " dit-il.
İspanyolca:
que les ofreció. Dijo: «¿Es que no coméis?»
İtalyanca:
e l'offrì loro... [Disse]: «Non mangiate nulla?».
Almanca:
dann setzte er es ihnen vor, er sagte: "Esst ihr etwa nicht?"
Çince:
他把那牛犊送到客人面前,说:你们怎么不吃呢!
Hollandaca:
Hij zette het voor hen neder, en toen hij zag, dat zij het niet aanraakten, zeide hij: Eet gij niet?
Rusça:
Он придвинул его к ним и сказал: "Не отведаете ли?"
Somalice:
Una soo dhaweeyay isagoo ku leh maxaad u cuni waydeen.
Swahilice:
Akawakaribisha, akasema: Mbona hamli?
Uygurca:
شۇنىڭ بىلەن ئۇ ئاستا ئائىلىسىگە چىقىپ (پىشۇرۇلغان) بىر سېمىز موزاينى ئېلىپ كىرىپ ئۇلارنىڭ ئالدىغا قويۇپ: «يېمەمسىلەر» دېدى
Japonca:
それをかれらの前に置いた。(だが手を付けないので)かれは言った。「あなたがたは,召し上りませんか。」
Arapça (Ürdün):
«فقربه إليهم قال ألا تأكلون» عرض عليهم الأكل فلم يجيبوا.
Hintçe:
और उसे उनके आगे रख दिया (फिर) कहने लगे आप लोग तनाउल क्यों नहीं करते
Tayca:
และได้วางมันไว้ข้างหน้าพวกเขา เขากล่าวว่า พวกท่านไม่กินหรือ?
İbranice:
והגישו להם, ואמר: 'האם לא תאכלו
Hırvatça:
primače im ga: "Zar nećete jesti?", upita
Rumence:
L-a apropiat de ei, spunând: “Nu mâncaţi?”
Transliteration:
Faqarrabahu ilayhim qala ala takuloona
Türkçe:
Danayı misafirlerin önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.
Sahih International:
And placed it near them; he said, "Will you not eat?"
İngilizce:
And placed it before them.. he said, "Will ye not eat?"
Azerbaycanca:
Onu qabaqlarına (qonaqların qabağına) qoyub: “Bəlkə, yeyəsiniz!” – dedi.
Süleyman Ateş:
Onu, önlerine yaklaştırdı, "Yemez misiniz?" dedi.
Diyanet Vakfı:
Onların önüne koyup "Yemez misiniz?" demişti.
Erhan Aktaş:
Onları buyur ederek: “Yemez misiniz?” dedi.
Kral Fahd:
Onların önüne koyup «Yemez misiniz?» demişti.
Hasan Basri Çantay:
Bunu onlara yaklaşdırdı. «Yemez misiniz?» dedi.
Muhammed Esed:
ve "Yemez misiniz?" diye önlerine koymuştu.
Gültekin Onan:
Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti)
Ali Fikri Yavuz:
Onu (yemek olarak) önlerine koydu. “-Yemeğe buyurmaz mısınız?” dedi. (Yemeğinden misafirlerin yemediğini görünce):
Portekizce:
Que lhes ofereceu...Disse (ante a hesitação deles): Não comeis?
İsveççe:
som han satte framför dem och bad dem ta för sig.
Farsça:
پس آن را نزدیکشان برد [ولی دید نمی خورند]؛ گفت: مگر نمی خورید؟
Kürtçe:
وەنزیکی کردەوە لێیان (بەڵام نەیان خوارد) ووتی ئەوە ناخۆن؟
Özbekçe:
Уни уларга яқинига сурди ва: «Емайсизларми?» деди.
Malayca:
Lalu dihidangkannya kepada mereka sambil berkata: "Silalah makan".
Arnavutça:
e ua afroi atyre, e u tha: “A s’po hani?”
Bulgarca:
и им го поднесе. Рече: “Ще похапнете ли?”
Sırpça:
И примаче им га: „Зар нећете да једете?“ Упита
Çekçe:
a se slovy 'Což jíst nebudete?' jim je předložil.
Urduca:
مہمانوں کے آگے پیش کیا اُس نے کہا آپ حضرات کھاتے نہیں؟
Tacikçe:
Таъомро ба наздашон гузошту гуфт: «Чаро намехӯред?»
Tatarca:
Ул итне кунакларның алларына якын куйды, кунаклар исә ашамадылар, чөнки алар фәрештә иделәр, ләкин Ибраһим белми иде. Ибраһим кунакларга ашамыйсызмы диде.
Endonezyaca:
Lalu dihidangkannya kepada mereka. Ibrahim lalu berkata: "Silahkan anda makan".
Amharca:
ወደእነርሱም (አርዶና ጠብሶ) አቀረበው፡፡ «አትበሉም ወይ?» አላቸው፡፡
Tamilce:
ஆக, அதை அவர்கள் பக்கம் நெருக்கமாக்கி வைத்தார். (அவர்கள் சாப்பிடாமல் இருக்கவே, அவர்களை நோக்கி) நீங்கள் சாப்பிட மாட்டீர்களா? என்று கூறினார்.
Korece:
그것을 그들 앞에 놓으면서 드시지 않겠습니까 라고 말하였더라
Vietnamca:
(Ibrahim) đặt nó trước mặt (các vị khách lạ) và nói: “Sao quí vị không ăn?”
Ayet Linkleri: