Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

51

Sûredeki Ayet No: 

27

Ayet No: 

4702

Sayfa No: 

521

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ

Çeviriyazı: 

feḳarrabehû ileyhim ḳâle elâ te'külûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.

Diyanet İşleri: 

Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: "Yemez misiniz?" demişti.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onların önüne koymuştu da yemez misiniz demişti.

Şaban Piriş: 

Bunu onların önüne yaklaştırdı ve: Yemez misiniz? dedi.

Edip Yüksel: 

Onu onların önüne sürüp, "Yemez misiniz?" dedi.

Ali Bulaç: 

Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi.

Suat Yıldırım: 

Onlara yemek getirmek için gizlice ailesinin yanına geçti ve semiz bir dana kebabı getirdi. Önlerine koyup “buyurmaz mısınız?” diye ikram etti. [11,69] {KM, Tekvin 18. bölüm}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Bunu onlara yaklaştırdı. Dedi ki: «Yemez misiniz?»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Danayı misafirlerin önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.

Bekir Sadak: 

51:32

İbni Kesir: 

Onlara yaklaştırıp

Adem Uğur: 

Onların önüne koyup &quot

İskender Ali Mihr: 

Böylece onu (yemeği) onlara yaklaştırdı (ikram etti): “Yemez misiniz?” dedi.

Celal Yıldırım: 

Onlara yaklaştırıp, «buyrun yemez misiniz ?» dedi.

Tefhim ul Kuran: 

Derken onlara yaklaştırıp (önlerine sürdü)

Fransızca: 

Ensuite il l'approcha d'eux... "Ne mangez-vous pas ? " dit-il.

İspanyolca: 

que les ofreció. Dijo: «¿Es que no coméis?»

İtalyanca: 

e l'offrì loro... [Disse]: «Non mangiate nulla?».

Almanca: 

dann setzte er es ihnen vor, er sagte: "Esst ihr etwa nicht?"

Çince: 

他把那牛犊送到客人面前,说:你们怎么不吃呢!

Hollandaca: 

Hij zette het voor hen neder, en toen hij zag, dat zij het niet aanraakten, zeide hij: Eet gij niet?

Rusça: 

Он придвинул его к ним и сказал: "Не отведаете ли?"

Somalice: 

Una soo dhaweeyay isagoo ku leh maxaad u cuni waydeen.

Swahilice: 

Akawakaribisha, akasema: Mbona hamli?

Uygurca: 

شۇنىڭ بىلەن ئۇ ئاستا ئائىلىسىگە چىقىپ (پىشۇرۇلغان) بىر سېمىز موزاينى ئېلىپ كىرىپ ئۇلارنىڭ ئالدىغا قويۇپ: «يېمەمسىلەر» دېدى

Japonca: 

それをかれらの前に置いた。(だが手を付けないので)かれは言った。「あなたがたは,召し上りませんか。」

Arapça (Ürdün): 

«فقربه إليهم قال ألا تأكلون» عرض عليهم الأكل فلم يجيبوا.

Hintçe: 

और उसे उनके आगे रख दिया (फिर) कहने लगे आप लोग तनाउल क्यों नहीं करते

Tayca: 

และได้วางมันไว้ข้างหน้าพวกเขา เขากล่าวว่า พวกท่านไม่กินหรือ?

İbranice: 

והגישו להם, ואמר: 'האם לא תאכלו

Hırvatça: 

primače im ga: "Zar nećete jesti?", upita

Rumence: 

L-a apropiat de ei, spunând: “Nu mâncaţi?”

Transliteration: 

Faqarrabahu ilayhim qala ala takuloona

Türkçe: 

Danayı misafirlerin önüne sürdü. "Yemez misiniz?" dedi.

Sahih International: 

And placed it near them; he said, "Will you not eat?"

İngilizce: 

And placed it before them.. he said, "Will ye not eat?"

Azerbaycanca: 

Onu qabaqlarına (qonaqların qabağına) qoyub: “Bəlkə, yeyəsiniz!” – dedi.

Süleyman Ateş: 

Onu, önlerine yaklaştırdı, "Yemez misiniz?" dedi.

Diyanet Vakfı: 

Onların önüne koyup "Yemez misiniz?" demişti.

Erhan Aktaş: 

Onları buyur ederek: “Yemez misiniz?” dedi.

Kral Fahd: 

Onların önüne koyup «Yemez misiniz?» demişti.

Hasan Basri Çantay: 

Bunu onlara yaklaşdırdı. «Yemez misiniz?» dedi.

Muhammed Esed: 

ve "Yemez misiniz?" diye önlerine koymuştu.

Gültekin Onan: 

Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti)

Ali Fikri Yavuz: 

Onu (yemek olarak) önlerine koydu. “-Yemeğe buyurmaz mısınız?” dedi. (Yemeğinden misafirlerin yemediğini görünce):

Portekizce: 

Que lhes ofereceu...Disse (ante a hesitação deles): Não comeis?

İsveççe: 

som han satte framför dem och bad dem ta för sig.

Farsça: 

پس آن را نزدیکشان برد [ولی دید نمی خورند]؛ گفت: مگر نمی خورید؟

Kürtçe: 

وەنزیکی کردەوە لێیان (بەڵام نەیان خوارد) ووتی ئەوە ناخۆن؟

Özbekçe: 

Уни уларга яқинига сурди ва: «Емайсизларми?» деди.

Malayca: 

Lalu dihidangkannya kepada mereka sambil berkata: "Silalah makan".

Arnavutça: 

e ua afroi atyre, e u tha: “A s’po hani?”

Bulgarca: 

и им го поднесе. Рече: “Ще похапнете ли?”

Sırpça: 

И примаче им га: „Зар нећете да једете?“ Упита

Çekçe: 

a se slovy 'Což jíst nebudete?' jim je předložil.

Urduca: 

مہمانوں کے آگے پیش کیا اُس نے کہا آپ حضرات کھاتے نہیں؟

Tacikçe: 

Таъомро ба наздашон гузошту гуфт: «Чаро намехӯред?»

Tatarca: 

Ул итне кунакларның алларына якын куйды, кунаклар исә ашамадылар, чөнки алар фәрештә иделәр, ләкин Ибраһим белми иде. Ибраһим кунакларга ашамыйсызмы диде.

Endonezyaca: 

Lalu dihidangkannya kepada mereka. Ibrahim lalu berkata: "Silahkan anda makan".

Amharca: 

ወደእነርሱም (አርዶና ጠብሶ) አቀረበው፡፡ «አትበሉም ወይ?» አላቸው፡፡

Tamilce: 

ஆக, அதை அவர்கள் பக்கம் நெருக்கமாக்கி வைத்தார். (அவர்கள் சாப்பிடாமல் இருக்கவே, அவர்களை நோக்கி) நீங்கள் சாப்பிட மாட்டீர்களா? என்று கூறினார்.

Korece: 

그것을 그들 앞에 놓으면서 드시지 않겠습니까 라고 말하였더라

Vietnamca: 

(Ibrahim) đặt nó trước mặt (các vị khách lạ) và nói: “Sao quí vị không ăn?”