Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

36

Sûredeki Ayet No: 

67

Ayet No: 

3772

Sayfa No: 

444

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ

Çeviriyazı: 

velev neşâü lemesaḫnâhüm `alâ mekânetihim feme-steṭâ`û müḍiyyev velâ yerci`ûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.

Diyanet İşleri: 

Dilesek, onları oldukları yerde dondururduk da, ne ileri gidebilirler ve ne de geri dönebilirlerdi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve dileseydik onları çarpıp, durdukları yerde bir başka şekle sokardık da kalakalırlardı, ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi, ne geriye dönmeye.

Şaban Piriş: 

Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de, ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi, ne de geri gelmeye.

Edip Yüksel: 

Dilesek onları oldukları yerde dondurur ne ileri gidebilir ne de geri dönebilirlerdi.

Ali Bulaç: 

Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye, ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.

Suat Yıldırım: 

Eğer dileseydik, oldukları yerde, hemen baş üstü, mâhiyetlerini değiştirir, çirkin mi çirkin, tersyüz ederdik...Artık ne ileriye devam edebilir, ne de geriye dönüş yapabilirlerdi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve eğer dilese idik onları en kuvvetli bulundukları yerde mahvederdik. Artık ne geçip gitmeğe ve ne de geri dönmeğe muktedir olamazlardı.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.

Bekir Sadak: 

Onlarda daha nice faydalar, icecekler vardir. sukretmezler mi?

İbni Kesir: 

36:66

Adem Uğur: 

Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!

İskender Ali Mihr: 

Ve eğer dileseydik, elbette onları mekânlarında (bulundukları yerde) değiştirirdik. O zaman ileri gitmeye ve geri dönmeye güçleri yetmezdi.

Celal Yıldırım: 

Dilemiş olsak, onları oldukları yerde suretlerini değiştirirdik de artık ne ileri gidebilirler, ne de geri dönebilirlerdi.

Tefhim ul Kuran: 

Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık

Fransızca: 

Et si Nous voulions, Nous les métamorphoserions sur place; alors ils ne sauront ni avancer ni revenir.

İspanyolca: 

Si quisiéramos, les clavaríamos en su sitio de modo que no pudieran avanzar ni retroceder.

İtalyanca: 

E se volessimo li pietrificheremmo sul posto e non saprebbero né avanzare né ritornare indietro.

Almanca: 

Und wollten WIR es, würden WIR sie auf ihrer Stelle (in eine andere Schöpfung) doch verwandeln, so würden sie weder weitergehen, noch zurückkehren können.

Çince: 

假若我意欲,我必使他们在自己的家中变形,然后他们既不能前进,又不能后退;

Hollandaca: 

En indien het ons behaagde, zouden wij hen in andere gedaante kunnen hervormen; zij zouden niet instaat zijn te vertrekken, en zij zouden geen berouw gevoelen.

Rusça: 

Если Мы пожелаем, то обезобразим их на их местах, и тогда они не смогут ни двинуться вперед, ни вернуться.

Somalice: 

Hadaan doonana waan doorinaynaa, mana karayaan tagid iyo soo noqosho midna.

Swahilice: 

Na tungeli taka tunge wageuza sura hapo hapo walipo, basi wasinge weza kwenda wala kurudi.

Uygurca: 

ئەگەر بىز خالىساق، ئۇلارنى ئۆيلىرىدىلا سۈرىتىنى مۇبەددەل (يەنى مايمۇن، چوشقا ياكى تاش) قىلىۋېتەتتۇق، شۇنىڭ بىلەن ئۇلار ئالدىغىمۇ ماڭالمايتتى، ئارقىغىمۇ قايتالمايتتى

Japonca: 

われが望めば,かれらをその場所で形を変えることも出来る。そうなればかれらは,行くことも帰ることも出来ない。

Arapça (Ürdün): 

«ولو نشاء لمسخناهم» قردة وخنازير أو حجارة «على مكانتهم» وفي قراءة مكاناتهم جمع مكانة بمعنى مكان أي في منازلهم «فما استطاعوا مضيا ولا يرجعون» أي لم يقدروا على ذهاب ولا مجيء.

Hintçe: 

और अगर हम चाहे तो जहाँ ये हैं (वहीं) उनकी सूरतें बदल (करके) (पत्थर मिट्टी बना) दें फिर न तो उनमें आगे जाने का क़ाबू रहे और न (घर) लौट सकें

Tayca: 

และหากเราประสงค์ เราก็จะแปลงรูปของพวกเขาให้อยู่กับที่ของพวกเขา แล้วพวกเขาก็ไม่อาจจะไปข้างหน้าได้และก็ไม่อาจจะถอยกลับได้

İbranice: 

ואילו רצינו, היינו מרתקים אותם למקומם, ולא יכלו אז ללכת קדימה או אחורה

Hırvatça: 

A da smo htjeli, mogli smo ih na mjestu na kome su u nešto pretvoriti, pa ne bi mogli ni naprijed ni nazad ići.

Rumence: 

Dacă am voi, i-am preface pe loc încât n-ar mai putea merge nici înainte şi nici înapoi.

Transliteration: 

Walaw nashao lamasakhnahum AAala makanatihim fama istataAAoo mudiyyan wala yarjiAAoona

Türkçe: 

Dilesek, onları oldukları yerde hayvana çeviririz. O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.

Sahih International: 

And if We willed, We could have deformed them, [paralyzing them] in their places so they would not be able to proceed, nor could they return.

İngilizce: 

And if it had been Our Will, We could have transformed them (to remain) in their places; then should they have been unable to move about, nor could they have returned (after error).

Azerbaycanca: 

Əgər istəsəydik, onları lap yerlərindəcə elə bir kökə (elə bir şəklə) salardıq ki, nə irəli, nə də geri gedə bilərdilər. (Kafirləri topal edər, meymuna, donuza, daşa döndərərdik. Və ya onları evlərinin içində həlak edərdik, heç tərpənə də bilməzdilər).

Süleyman Ateş: 

Dilesek kılıklarını değiştirip onları oldukları yerde dondururduk, ne ileri gidebilir, ne geri dönebilirlerdi.

Diyanet Vakfı: 

Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!

Erhan Aktaş: 

Eğer dileseydik, oldukları yerde sabit bir şekle dönüştürürdük(1), ileri gitmeye de geri dönmeye de güç yetiremezlerdi.

Kral Fahd: 

Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!

Hasan Basri Çantay: 

Yine dileseydik onları oldukları yerde suratlarını değişdirib bambaşka çirkin bir mâhiyyete getirirdik de ne ileri gitmiye, ne geri dönüb gelmiye güçleri yetmezdi.

Muhammed Esed: 

Eğer (doğru ile yanlış arasında seçim yapma özgürlüğünden yoksun olmalarını) dilemiş olsaydık, onları kesinlikle farklı bir tabiatta yaratırdık ve bulundukları yerde (kökleştirirdik ki) ne ileri gidebilsinler, ne de geri dönebilsinler.

Gültekin Onan: 

Eğer dilemiş olsaydık, oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık

Ali Fikri Yavuz: 

Bir de dileseydik, kılıklarını oldukları yerde çirkin bir şekle çevirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne dönebilirlerdi.

Portekizce: 

E se quiséssemos, tê-los-íamos transfigurado em seus lares e não poderiam avançar, nem retroceder.

İsveççe: 

Och hade Vi velat kunde Vi ha skapat dem [utan rörelseförmåga,] var och en på sin plats, så att de varken kunde gå framåt eller tillbaka.

Farsça: 

و [نیز] اگر بخواهیم آنان را در جای خودشان مسخ می کنیم، [و به صورت جمادی خشک درمی آوریم] که نه بتوانند بروند و نه بازگردند،

Kürtçe: 

خۆ ئەگەر بمانەوێت لەشوێنی خۆیاندا شێوەی ئادەمیان دەگۆڕین (دەیان کەین بە شتێکی خراپ) بەھۆی ئەو (گوڕینەوە) نەیان دەتوانی نەبڕۆن ونەبگەڕێنەوە

Özbekçe: 

Агар хоҳласак, уларни жойларида қотириб қўюрмиз. Бас, олдинги юришга ҳам қодир бўлмаслар, ортга ҳам қайта олмаслар.

Malayca: 

(Kekuatan akal fikiran mereka juga tidak sihat) dan kalau kami kehendaki, kami berkuasa mangubahkan keadaan jasmani mereka (menjadi kaku beku) di tempat yang mereka berada padanya; maka dengan itu, mereka tidak dapat mara ke hadapan dan juga tidak dapat undur ke belakang.

Arnavutça: 

Dhe, sikur të kishim dashur, Ne do t’i kishim shndërruar ata (prej krijese njerëzore në krijesa tjera) në atë moment, e ata nuk do të mund as të shkonin e as të ktheheshin.

Bulgarca: 

И ако пожелаехме, на място щяхме да променим вида им и нямаше да могат нито да вървят напред, нито да се връщат.

Sırpça: 

А да смо хтели, могли смо да их претворимо у нешто на месту на коме су, па не би могли да иду ни напред ни назад.

Çekçe: 

Kdybychom chtěli, na místě bychom je proměnili, takže by nebyli schopni ani kupředu jít, ani zpět se navrátit.

Urduca: 

ہم چاہیں تو اِنہیں اِن کی جگہ ہی پر اس طرح مسخ کر کے رکھ دیں کہ یہ نہ آگے چل سکیں نہ پیچھے پلٹ سکیں

Tacikçe: 

Ва агар бихоҳем,, онҳоро бар ҷояшон масх (тағйир) кунем, ки на тавони он дошта бошанд, ки ба пеш қадам бардоранд ва на бозпас гарданд.

Tatarca: 

Әгер теләсәк торган яки йөргән урыннарында аларның сурәтләрен алыштырыр идек, кайтырга да вә китәргә дә кадир булмаслар иде.

Endonezyaca: 

Dan jikalau Kami menghendaki pastilah Kami ubah mereka di tempat mereka berada; maka mereka tidak sanggup berjalan lagi dan tidak (pula) sanggup kembali.

Amharca: 

ብንሻም ኖሮ በስፍራቸው ላይ እንዳሉ ወደ ሌላ ፍጥረት በለወጠናቸው ነበር፡፡ መኼድንም መመለስንም ባልቻሉም ነበር፡፡

Tamilce: 

நாம் (அவர்களை இவ்வுலகத்திலேயே தண்டிக்க) நாடி இருந்தால் அவர்களை அவர்களின் இடத்திலேயே உட்கார வைத்து (அவர்களை உருமாற்றி அழித்து) இருப்போம். ஆக, அவர்கள் (முன்னால்) நடப்பதற்கும் ஆற்றல் பெறமாட்டார்கள். (பின்னால்) திரும்பி வரவும் மாட்டார்கள்.

Korece: 

하나님의 뜻이 있었다면 그 들의 장소에 고정시켰을 것이며 그때 그들은 움직일 수도 없었을 것이며 다시 돌아올 수도 없을 것 이라

Vietnamca: 

Và nếu muốn, TA sẽ biến hình dạng của chúng ngay tại chỗ để chúng không thể đi tới cũng không thể lùi lại.

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: