Arapça:
فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Çeviriyazı:
feaḫracnâhüm min cennâtiv ve`uyûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,
Diyanet İşleri:
Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken onları bahçelerden, kaynaklardan sürüp çıkardık.
Şaban Piriş:
(Allah Teâlâ buyurdu ki): Biz de onları, bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
Edip Yüksel:
Sonunda, onları çıkardık: Bahçelerden, çeşmelerden,
Ali Bulaç:
Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;
Suat Yıldırım:
Ama neticede Biz onları bahçelerinden ve pınarlarından, hazinelerinden, servetlerinden ve kendilerince çok değerli makam ve mevkilerinden çıkardık.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Cenâb-ı Hak da buyuruyor ki: «Artık biz onları bostanlardan, ırmaklardan çıkardık.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.
Bekir Sadak:
Bunun uzerine Biz Musa´ya: «Degneginle denize vur» diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrildi, her parcasi yuce bir dag gibiydi.
İbni Kesir:
Fakat Biz, onları bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık.
Adem Uğur:
Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.
İskender Ali Mihr:
Böylece Biz, onları (firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
Celal Yıldırım:
(57-58) Bununla beraber biz Fir´avn ve askerlerini bahçelerinden, pınarlarından, hazine ve yüce-şerefli makamlardan çıkardık.
Tefhim ul Kuran:
Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık
Fransızca:
Ainsi, Nous les fîmes donc sortir des jardins, des sources,
İspanyolca:
Les expulsamos de sus jardines y fuentes,
İtalyanca:
Facemmo sì che abbandonassero giardini e fonti,
Almanca:
Dann vertrieben WIR sie aus Dschannat, Quellen,
Çince:
我就使他们离开许多园圃和源泉,
Hollandaca:
Zoo deden wij hun hunne tuinen, hunne fonteinen,
Rusça:
Мы вынудили их покинуть сады и источники,
Somalice:
Waxaana ka Bixinnay Beero iyo (Biyo) ilo.
Swahilice:
Basi tukawatoa katika mabustani na chemchem,
Uygurca:
بىز ئولارنى (يەنى پىرئەۋن بىلەن ئۇنىڭ قەۋمىنى) باغلاردىن، بۇلاقلاردىن، خەزىنىلەردىن ۋە ئېسىل تۇرالغۇدىن ئايرىۋەتتۇق
Japonca:
それでわれは,かれらを果樹園や泉から追い出し,
Arapça (Ürdün):
قال تعالى: «فأخرجناهم» أي فرعون وقومه من مصر ليلحقوا موسى وقومه «من جنات» بساتين كانت على جانبي النيل «وعيون» أنهار جارية في الدور من النيل.
Hintçe:
(तुम भी आ जाओ कि सब मिलकर ताअककुब (पीछा) करें)
Tayca:
ดังนั้น เราได้ให้พวกเขา ออกจากเรือกสวนและลำธารน้ำ
İbranice:
וגירשנו אותם (פרעה ואנשיו) מגנים ומעיינות מים
Hırvatça:
Mi ih izvedosmo iz vrtova i rijeka,
Rumence:
Noi i-am izgonit din grădini, de la izvoare,
Transliteration:
Faakhrajnahum min jannatin waAAuyoonin
Türkçe:
Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.
Sahih International:
So We removed them from gardens and springs
İngilizce:
So We expelled them from gardens, springs,
Azerbaycanca:
Nəhayət, Biz onları (Fir’onu və tayfasını) bağlardan və bulaqlardan çıxartdıq.
Süleyman Ateş:
Böylece biz onları çıkardık: bahçeler(in)den, çeşmeler(in)den.
Diyanet Vakfı:
Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.
Erhan Aktaş:
Derken onları cennetlerden(1) ve çeşmelerden çıkardık.
Kral Fahd:
Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.
Hasan Basri Çantay:
(57-58) Bu suretle onları bostanlardan, akar sulardan, hazînelerden ve şerefli makam (lar) dan çıkardık.
Muhammed Esed:
bunun içindir ki onları bağlar(ın)dan bahçeler(in)den, pınar başlarından çıkarıp attık,
Gültekin Onan:
Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık
Ali Fikri Yavuz:
Böylece Firavun’u ve kavmini çıkardık bostanlardan, pınarlardan
Portekizce:
Assim, Nós os privamos dos jardins e mananciais.
İsveççe:
och vi har drivit bort dem från deras trädgårdar och källor
Farsça:
پس ما آنان را [به دنبال بنی اسرائیل] از باغ ها و چشمه سارها [که نعمت های ما در سرزمین مصر بود] بیرون کردیم.
Kürtçe:
ئەمجا ئەوان (فیرعەون و کۆمەڵەکەی)مان دەرکرد لە باخات و کانیاوەکان
Özbekçe:
Бас, Биз уларни боғ-роғлар ва булоқлардан.
Malayca:
Dengan sebab itu maka kami jadikan mereka (Firaun dan tenteranya) keluar meninggalkan kebun-kebun dan matair,
Arnavutça:
Dhe, Na, i kemi dëbuar ata (Faraonin dhe shoqërinë e tij) prej kopshtijeve dhe lumenjve,
Bulgarca:
И така Ние ги пропъдихме от градини и извори,
Sırpça:
И Ми их изведосмо из вртова и река,
Çekçe:
A odvedli jsme Faraóna a lid jeho ze zahrad a od pramenů,
Urduca:
اِس طرح ہم انہیں ان کے باغوں اور چشموں
Tacikçe:
Пас онҳоро аз борҳову чашмасорҳо берун кардем
Tatarca:
Һәм Без Фиргаунне вә гаскәрне бакчалардан вә елгалардан чыгардык.
Endonezyaca:
Maka Kami keluarkan Fir'aun dan kaumnya dari taman-taman dan mata air,
Amharca:
አወጣናቸውም፡፡ ከአትክልቶችና ከምንጮች፡፡
Tamilce:
ஆக, நாம் அவர்களை தோட்டங்கள் இன்னும் ஊற்றுகளில் இருந்து வெளியேற்றினோம்.
Korece:
그러나 하나님은 그들을 낙 원과 샘으로부터 추방하였고
Vietnamca:
Bởi thế, TA (Allah) đã tống bọn chúng (Pha-ra-ông và quân lính của hắn) ra khỏi hoa viên và suối nước.
Ayet Linkleri: