Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

7

Sûredeki Ayet No: 

198

Ayet No: 

1152

Sayfa No: 

176

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ لَا يَسْمَعُوا ۖ وَتَرَاهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ

Çeviriyazı: 

vein ted`ûhüm ile-lhüdâ lâ yesme`û. veterâhüm yenżurûne ileyke vehüm lâ yübṣirûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Siz onları doğru yola çağıracak olsanız da duymazlar. Onların sana baktıklarını görürsün, bakarlar, ama görmezler.

Diyanet İşleri: 

Onları doğru yola çağırırsanız duymazlar. Sana baktıklarını görürsün, oysa görmezler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onları doğru yola çağırırsan dinlemezler ve görürsün ki sana bakıyorlar, fakat baktıkları halde görmezler.

Şaban Piriş: 

Onları doğru yola çağırsanız sizi işitmezler. Onları sana bakar görürsün fakat onlar görmezler.

Edip Yüksel: 

Onları hidayete çağırsan işitmezler. Onların sana baktığını görürsün; fakat onlar görmezler.

Ali Bulaç: 

Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa onlar görmezler bile.

Suat Yıldırım: 

Siz o müşrikleri (veya putları) doğru yola dâvet ederseniz işitmezler.Onların sana baktığını görürsün ama, aslında onlar görmezler. [35,14]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onları doğru yolu göstermeğe çağıracak olsanız duymazlar. Ve onları sana bakar görürsün, halbuki onlar göremezler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onları, hidayete çağırsanız, duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki, onlar görmezler.

Bekir Sadak: 

Onlara bir ayet getirmedigin zaman, «Sen bir tane yapsaydin ya» derler. De ki: «Ben ancak Rabbim tarafindan bana vahyolunana uyarim. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden acik belgeler, yol gosterme ve rahmettir.»

İbni Kesir: 

Onları hidayete çağırsanız

Adem Uğur: 

Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.

İskender Ali Mihr: 

Ve onları eğer hidayete (Allah´a ulaşmaya) çağırırsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün ve onlar görmezler.

Celal Yıldırım: 

Onları doğru yola çağırsanız duymazlar

Tefhim ul Kuran: 

Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa onlar görmezler bile.

Fransızca: 

Et si tu les appelles vers le chemin droit, ils n'entendent pas. Tu les vois qui te regardent, (mais) ils ne voient pas.

İspanyolca: 

¡Si les llamáis a la Dirección, no oyen. Les ves que te miran sin verte.

İtalyanca: 

Se li chiami alla retta via, non ti ascolteranno. Li vedi: rivolgono lo sguardo verso di te, ma non vedono.

Almanca: 

Und solltest du sie um Rechtleitung bitten, hören sie bestimmt nicht. Und du siehst sie dich anstarren, während sie doch nichts sehen.

Çince: 

如果你们叫他们来遵循正道,他们不能听从你们;你以为他们看著你,其实 他们是视而不见的。

Hollandaca: 

En indien gij hen aanroept om u te leiden, zullen zij u niet hooren. Gij ziet hen naar u blikken, maar zij zien niet.

Rusça: 

Если ты призовешь их на прямой путь, они не услышат этого. Ты видишь, как они смотрят на тебя, но они ничего не видят.

Somalice: 

Hadday ugu Yeedhaan Hanuunkana ma Maqlaan waxaadna aragtaa iyagoo ku soo Eegi oon waxba Arkayn.

Swahilice: 

Na mkiwaita kwenye uwongofu hawasikii. Na unawaona wanakutazama, nao hawaoni.

Uygurca: 

ئەگەر ئۇلارنى ھىدايەتكە دەۋەت قىلساڭلار، ئۇلار (ھىدايەت تاپماق تۈگۈل دەۋىتىڭنى) ئاڭلىمايدۇ، ئۇلار ساڭا قاراپ تۇرغاندەك كۆرۈنسىمۇ، لېكىن ئۇلار كۆرمەيدۇ

Japonca: 

もしあなたがかれら(クライシュ族)を正道に招いても,かれらは聞かない。あなたはかれらが,あなたを見守っているのを見よう。だがかれらは見てはいないのである。

Arapça (Ürdün): 

«وإن تدعوهم» أي الأصنام «إلى الهدى لا يسمعوا وتراهم» أي الأصنام يا محمد «ينظرون إليك» أي يقابلونك كالناظر «وهم لا يبصرون».

Hintçe: 

और अगर उन्हें हिदायत की तरफ बुलाएगा भी तो ये सुन ही नहीं सकते और तू तो समझता है कि वह तुझे (ऑखें खोले) देख रहे हैं हालॉकि वह देखते नहीं

Tayca: 

“และหากพวกเจ้าวิงวอนพวกมันให้ช่วยนำไปสู่คำแนะนำที่ถูกต้อง พวกมันก็ไม่ได้ยินและเจ้าจะเห็นพวกมันมองมายังเจ้า ทั้ง ๆ ที่พวกมันมองไม่เห็น”

İbranice: 

אם תקראו להם לבוא אל דרך הישר, לא ישמעו, ואתה תראה אותם כאילו הם מביטים אליך, הרי הם אינם רואים

Hırvatça: 

A kad ih zamolite da vas upute na pravi put, oni ne čuju; vidiš ih kao da te gledaju, ali oni ne vide.

Rumence: 

Dacă îi chemi spre adevărata Cale, ei nu te aud. Tu îi vezi că se uită la tine, însă nu te văd.

Transliteration: 

Wain tadAAoohum ila alhuda la yasmaAAoo watarahum yanthuroona ilayka wahum la yubsiroona

Türkçe: 

Onları, hidayete çağırsanız, duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki, onlar görmezler.

Sahih International: 

And if you invite them to guidance, they do not hear; and you see them looking at you while they do not see.

İngilizce: 

If thou callest them to guidance, they hear not. Thou wilt see them looking at thee, but they see not.

Azerbaycanca: 

Əgər siz onları (bütləri və ya müşrikləri) sizə doğru yol göstərməyə çağırsanız, eşitməzlər. (Ya Rəsulum!) Sən onları sənə baxan görərsən, halbuki onlar görməzlər!

Süleyman Ateş: 

Onları hidayete çağırırsanız, işitmezler. Onların sana baktıklarını sanırsın, oysa onlar görmezler.

Diyanet Vakfı: 

Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.

Erhan Aktaş: 

Eğer onları doğru yola çağırsanız sizi duymazlar. Onların, sana baktıklarını sanırsın, oysa onlar görmezler.

Kral Fahd: 

Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.

Hasan Basri Çantay: 

Eğer onları doğru yolu göstermiye çağırsanız duymazlar. Onları sana bakar görürsün. Halbuki görmezler de onlar.

Muhammed Esed: 

onlara yol göstermeleri için yalvarsanız, işitmezler; sana baktıklarını sanırsın, oysa görmezler."

Gültekin Onan: 

Eğer onları hidayete çağırsan işitmezler. Onların sana baktığını görürsün, oysa onlar görmezler.

Ali Fikri Yavuz: 

Eğer müşrikleri (veya putları) doğru yola çağırırsanız, duymazlar ve onları görürsün ki, sana bakıyorlar

Portekizce: 

Se os convocardes para a Orientação, não vos ouvirão; e tu (ó Mensageiro) verás que olham para ti, embora não tevejam.

İsveççe: 

Om ni kallar dem till [Guds] vägledning, hör de er inte, och [även om du tror] dig märka att de ser dig, ser de inte."

Farsça: 

و اگر آنان را به سوی هدایت دعوت کنید، نمی شنوند و آنان را می بینی که به سوی تو می نگرند در حالی که نمی بینند.

Kürtçe: 

وە ئەگەر بانگیان بکەن بۆ ڕێگای ڕاست ئەوان نابیستن وە وادەزانیت بۆ تۆ دەڕوانن لەکاتێکدا ئەوان ھیچ نابینن

Özbekçe: 

Агар уларни ҳидоятга даъват қилсангиз, эшитмаслар. Уларни сенга назар солиб тургандек кўрасан. Ҳолбуки, улар кўрмаслар», деб айт.

Malayca: 

Dan jika kamu menyeru benda-benda (yang kamu sembah) itu untuk mendapat petunjuk (daripadanya), mereka tidak dapat mendengarnya; dan engkau nampak benda-benda itu memandangmu padahal mereka tidak melihat.

Arnavutça: 

Dhe nëse i thirrni në rrugën e drejtë, ata nuk dëgjojnë; ti i sheh thuajse po të shikojnë, por, ata nuk shohin.

Bulgarca: 

И ако ги зовеш към правия път, не чуват. И ги виждаш да те гледат, ала не съзират.

Sırpça: 

А кад их замолите да вас упуте на прави пут, они не чују; видиш их као да те гледају, али они не виде.

Çekçe: 

A když je vyzýváš k cestě správné, tu neslyší. Myslel bys, že se na tebe dívají, avšak oni nevidí.

Urduca: 

بلکہ اگر تم انہیں سیدھی راہ پر آنے کے لیے کہو تو وہ تمہاری بات سن بھی نہیں سکتے بظاہر تم کو ایسا نظر آتا ہے کہ وہ تمہاری طرف دیکھ رہے ہیں مگر فی الواقع وہ کچھ بھی نہیں دیکھتے"

Tacikçe: 

Ва агар онҳоро ба роҳи ҳидоят бихонӣ, намешунаванд ва мебинӣ, ки ба ту менигаранд, вале гӯӣ, ки намебинанд.

Tatarca: 

Әгәр мөшрикләрне Коръән юлына чакырсагыз, аны ишетмәсләр. Вә күрерсең, алар сиңа карарлар, ләкин хакны күрмәсләр.

Endonezyaca: 

Dan jika kamu sekalian menyeru (berhala-berhala) untuk memberi petunjuk, niscaya berhala-herhala itu tidak dapat mendengarnya. Dan kamu melihat berhala-berhala itu memandang kepadamu padahal ia tidak melihat.

Amharca: 

«ወደ ቅንም መንገድ (እንዲመሩዋችሁ) ብትጠሩዋቸው አይሰሙም፤» (በላቸው)፡፡ እነርሱንም የማያዩ ሲኾኑ ወደ አንተ ሲመለከቱ ታያቸዋለህ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (சிலை வணங்கிகளே!) நீங்கள் (வணங்குகிற) அவர்களை நேர்வழிக்கு அழைத்தால் அவர்கள் (உங்கள் அழைப்பை) செவியுற மாட்டார்கள். (நபியே!) அவர்கள் (-அந்த சிலைகள்) உம்மைப் பார்ப்பவர்களாக நீர் அவர்களைக் காண்கிறீர். ஆனால், அவர்களோ (எதையும்) பார்க்க மாட்டார்கள்.

Korece: 

너희가 그것들로부터 복을 기원하나 그것들은 듣지 못하며 그대는 그것들이 그대를 보고 있 다는 것을 알 수 있으나 그것들은 보지 못하니라

Vietnamca: 

Dẫu các ngươi (hỡi những kẻ thờ cúng bục tượng) có kêu gọi chúng (các thần linh của các ngươi) đến với nguồn chỉ đạo thì chúng cũng không nghe. Ngươi (hỡi Thiên Sứ) sẽ thấy (các thần linh của những kẻ đa thần đó) hướng mắt về Ngươi nhưng thật ra chúng không nhìn thấy gì cả.