
vein ted`ûhüm ile-lhüdâ lâ yesme`û. veterâhüm yenżurûne ileyke vehüm lâ yübṣirûn.
Arapça:
وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ لَا يَسْمَعُوا ۖ وَتَرَاهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ
Türkçe:
Onları, hidayete çağırsanız, duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki, onlar görmezler.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz onları doğru yola çağıracak olsanız da duymazlar. Onların sana baktıklarını görürsün, bakarlar, ama görmezler.
Diyanet Vakfı:
Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.
İngilizce:
If thou callest them to guidance, they hear not. Thou wilt see them looking at thee, but they see not.
Fransızca:
Et si tu les appelles vers le chemin droit, ils n'entendent pas. Tu les vois qui te regardent, (mais) ils ne voient pas.
Almanca:
Und solltest du sie um Rechtleitung bitten, hören sie bestimmt nicht. Und du siehst sie dich anstarren, während sie doch nichts sehen.
Rusça:
Если ты призовешь их на прямой путь, они не услышат этого. Ты видишь, как они смотрят на тебя, но они ничего не видят.
Açıklama:
