Sayfa 176

 
00:00

inne veliyyiye-llâhü-lleẕî nezzele-lkitâb. vehüve yetevelle-ṣṣâliḥîn.

Arapça:

إِنَّ وَلِيِّيَ اللَّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ ۖ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَ

Türkçe:

"Benim Velî'm, o Kitap'ı indiren Allah'tır. O, hayır ve barışı seven kulları koruyup gözetir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Zira benim velim, o kitabı indiren Allah'tır. Ve O, salih kullarına sahip çıkar.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz ki, benim koruyanım Kitab'ı indiren Allah'tır. Ve O bütün salih kullarını görüp gözetir.

İngilizce:

For my Protector is Allah, Who revealed the Book (from time to time), and He will choose and befriend the righteous.

Fransızca:

Certes mon Maître, c'est Allah qui a fait descendre le Livre (le Coran). C'est Lui qui se charge (de la protection) des vertueux.

Almanca:

Gewiß, mein Wali ist ALLAH! ER ist Derjenige, Der die Schrift nach und nach hinabsandte und ER ist der Wali für die gottgefällig Guttuenden."

Rusça:

Воистину, моим Покровителем является Аллах, Который ниспослал Писание. Он покровительствует праведникам.

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne ted`ûne min dûnihî lâ yesteṭî`ûne naṣraküm velâ enfüsehüm yenṣurûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلَا أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَ

Türkçe:

O'nun dışında yakardıklarınız, size yardım edemezler. Kendilerine de yardımcı olamazlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sizin Allah'tan başka taptıklarınız ise ne size yardım edebilirler, ne de kendi kendilerine yardımları dokunur.

Diyanet Vakfı:

Allah'ın dışında taptıklarınızın ne size yardıma güçleri yeter ne de kendilerine yardım edebilirler.

İngilizce:

But those ye call upon besides Him, are unable to help you, and indeed to help themselves.

Fransızca:

Et ceux que vous invoquez en dehors de Lui ne sont capables ni de vous secourir, ni de se secourir eux-mêmes."

Almanca:

Und diejenigen, an die ihr anstelle von Ihm Bittgebete richtet, können weder euch beistehen, noch sich selbst beistehen.

Rusça:

А те, к кому вы взываете вместо Него, не способны оказать вам поддержку и не способны помочь даже самим себе".

Açıklama:
 
00:00

vein ted`ûhüm ile-lhüdâ lâ yesme`û. veterâhüm yenżurûne ileyke vehüm lâ yübṣirûn.

Arapça:

وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ لَا يَسْمَعُوا ۖ وَتَرَاهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ

Türkçe:

Onları, hidayete çağırsanız, duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki, onlar görmezler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Siz onları doğru yola çağıracak olsanız da duymazlar. Onların sana baktıklarını görürsün, bakarlar, ama görmezler.

Diyanet Vakfı:

Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler.

İngilizce:

If thou callest them to guidance, they hear not. Thou wilt see them looking at thee, but they see not.

Fransızca:

Et si tu les appelles vers le chemin droit, ils n'entendent pas. Tu les vois qui te regardent, (mais) ils ne voient pas.

Almanca:

Und solltest du sie um Rechtleitung bitten, hören sie bestimmt nicht. Und du siehst sie dich anstarren, während sie doch nichts sehen.

Rusça:

Если ты призовешь их на прямой путь, они не услышат этого. Ты видишь, как они смотрят на тебя, но они ничего не видят.

Açıklama:
 
00:00

ḫuẕi-l`afve ve'mür bil`urfi vea`riḍ `ani-lcâhilîn.

Arapça:

خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ

Türkçe:

Affetmeyi esas al! İyiyi ve güzeli emret, cahillerden yüz çevir!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sen yine de affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Sen afyolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.

İngilizce:

Hold to forgiveness; command what is right; But turn away from the ignorant.

Fransızca:

Accepte ce qu'on t'offre de raisonnable , commande ce qui est convenable et éloigne-toi des ignorants.

Almanca:

Nimm Al-'afu an, gebiete das Gebilligte und meide die Unwissenden.

Rusça:

Прояви снисходительность, вели творить добро и отвернись от невежд.

Açıklama:
 
00:00

veimmâ yenzeganneke mine-şşeyṭâni nezgun feste`iẕ billâh. innehû semî`un `alîm.

Arapça:

وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ ۚ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Türkçe:

Şeytandan bir dürtük seni dürtüklediğinde, Allah'a sığın. Çünkü O, her şeyi işitir, her şeyi bilir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eğer şeytandan bir vesvese, bir gıcık gelirse hemen Allah'a sığın. Muhakkak ki, Allah hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir.

Diyanet Vakfı:

Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

İngilizce:

If a suggestion from Satan assail thy (mind), seek refuge with Allah; for He heareth and knoweth (all things).

Fransızca:

Et si jamais le Diable t'incite à faire le mal, cherche refuge auprès d'Allah. Car Il entend, et sais tout.

Almanca:

Und sollte dich eine Versuchung des Satans (vom Wahren) ablenken, so suche Zuflucht bei ALLAH ! Gewiß, ER ist allhörend, allwissend.

Rusça:

А если сатана станет наущать тебя, то прибеги к защите Аллаха, ведь Он - Слышащий, Знающий.

Açıklama:
 
00:00

inne-lleẕîne-tteḳav iẕâ messehüm ṭâifüm mine-şşeyṭâni teẕekkerû feiẕâ hüm mübṣirûn.

Arapça:

إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَوْا إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِّنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَ

Türkçe:

Korunup sakınanlar, kendilerine şeytandan bir görüntü/dürtü gelip dokunduğunda, hemen Allah'ı hatırlarlar. İşte o anda görülmesi gerekeni görürler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese iliştiği zaman, durup düşünürler de derhal kendi basiretlerine sahib olurlar.

Diyanet Vakfı:

Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.

İngilizce:

Those who fear Allah, when a thought of evil from Satan assaults them, bring Allah to remembrance, when lo! they see (aright)!

Fransızca:

Ceux qui pratiquent la piété, lorsqu'une suggestion du Diable les touche se rappellent [du châtiment d'Allah]: et les voilà devenus clairvoyants.

Almanca:

Gewiß, diejenigen, die Taqwa gemäß handeln, wenn sie Unschönes durch Satan überkommt, entsinnen sie sich und sehen (ihre Verfehlung) wieder ein.

Rusça:

Воистину, если богобоязненных людей коснется наваждение от сатаны, то они поминают назидание и прозревают.

Açıklama:
 
00:00

veiḫvânühüm yemüddûnehüm fi-lgayyi ŝümme lâ yuḳṣirûn.

Arapça:

وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ

Türkçe:

Yoldaşları ise onları sürekli azgınlığa iterler, sonra da yakalarını bırakmazlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şeytanların kardeşlerine gelince, onlar öbürlerini sapıklığa sürüklerler, sonra da yakalarını bırakmazlar.

Diyanet Vakfı:

(Şeytanların) dostlarına gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler. Sonra da yakalarını bırakmazlar.

İngilizce:

But their brethren (the evil ones) plunge them deeper into error, and never relax (their efforts).

Fransızca:

(Quand aux méchants), leurs partenaires diaboliques les enfoncent dans l'aberration, puis ils ne cessent (de s'enfoncer).

Almanca:

Doch ihre Brüder lassen sie (die Satane) in die Irre weit gehen, dann lassen sie von ihnen nicht mehr ab.

Rusça:

А в своих братьях они (дьяволы) усиливают заблуждение, после чего они не останавливаются.

Açıklama:
 
00:00

veiẕâ lem te'tihim biâyetin ḳâlû levle-ctebeytehâ. ḳul innemâ ettebi`u mâ yûḥâ ileyye mir rabbî. hâẕâ beṣâiru mir rabbiküm vehüdev veraḥmetül liḳavmiy yü'minûn.

Arapça:

وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُوا لَوْلَا اجْتَبَيْتَهَا ۚ قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ مِن رَّبِّي ۚ هَٰذَا بَصَائِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

Türkçe:

Onlara bir ayet getirmediğinde, "Onu da şuradan buradan derleseydin ya!" diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman, derleyip toplasaydın ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım, işte bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardır), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir.

Diyanet Vakfı:

Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.

İngilizce:

If thou bring them not a revelation, they say: "Why hast thou not got it together?" Say: "I but follow what is revealed to me from my Lord: this is (nothing but) lights from your Lord, and Guidance, and mercy, for any who have faith."

Fransızca:

Quand tu ne leur apportes pas de miracles, ils disent : "Pourquoi ne l'inventes-tu pas ? " Dis : "Je ne fais que suivre ce qui m'est révélé de mon Seigneur. Ces [versets coraniques] sont des preuves illuminantes venant de votre Seigneur, un guide et une grâce pour des gens qui croient.

Almanca:

Und wenn du ihnen keine Ayat vollbringst, sagten sie: "Hättest du sie doch zusammengestellt." Sag: "Ich folge nur dem, was mir von meinem HERRN an Wahy zuteil wird." Dies ist (der Quran) etwas Einblick-Gewährendes von eurem HERRN, eine Rechtleitung und eine Gnade für Menschen, die den Iman verinnerlichen.

Rusça:

Если ты не явишь им знамения, они скажут: "Почему ты не выбрал (не показал) его?" Скажи: "Я следую только за тем, что внушается мне в откровении от моего Господа. Это - очевидное знамение от вашего Господа, верное руководство и милость для верующих".

Açıklama:
 
00:00

veiẕâ ḳurie-lḳur'ânü festemi`û lehû veenṣitû le`alleküm türḥamûn.

Arapça:

وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَأَنصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

Türkçe:

Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kur'ân okunduğu zaman, hemen susup onu dinleyin, umulur ki, rahmete nâil olursunuz.

Diyanet Vakfı:

Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.

İngilizce:

When the Qur'an is read, listen to it with attention, and hold your peace: that ye may receive Mercy.

Fransızca:

Et quand on récite le Coran, prêtez-lui l'oreille attentivement et observez le silence, afin que vous obteniez la miséricorde (d'Allah).

Almanca:

Und wenn der Quran vorgetragen wird, dann hört ihm zu und seid lautlos bedachtsam, damit euch Gnade erwiesen wird.

Rusça:

Когда читается Коран, то слушайте его и храните молчание, - быть может, вас помилуют.

Açıklama:
 
00:00

veẕkür rabbeke fî nefsike teḍarru`av veḫîfetev vedûne-lcehri mine-lḳavli bilgudüvvi vel'eṣâli velâ teküm mine-lgâfilîn.

Arapça:

وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ وَلَا تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ

Türkçe:

Rabbini, öz benliğinin içinde yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam zikret. Sakın gafillerden olma!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sabah akşam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gafillerden olma.

Diyanet Vakfı:

Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.

İngilizce:

And do thou (O reader!) Bring thy Lord to remembrance in thy (very) soul, with humility and in reverence, without loudness in words, in the mornings and evenings; and be not thou of those who are unheedful.

Fransızca:

Et invoque ton Seigneur en toi-même, en humilité et crainte, à mi-voix, le matin et le soir, et ne sois pas du nombre des insouciants.

Almanca:

Und lobpreise deinen HERRN in deinem Innern demütig, ehrfürchtig und in leiserer Art als das wahrnehmbare Sprechen - morgens und abends, und sei nicht von den Achtlosen!

Rusça:

Поминай Аллаха с покорностью и страхом про себя и не громко по утрам и перед закатом и не будь одним из беспечных невежд.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 176 beslemesine abone olun.