Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

7

Sûredeki Ayet No: 

203

Ayet No: 

1157

Sayfa No: 

176

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُوا لَوْلَا اجْتَبَيْتَهَا ۚ قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ مِن رَّبِّي ۚ هَٰذَا بَصَائِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

Çeviriyazı: 

veiẕâ lem te'tihim biâyetin ḳâlû levle-ctebeytehâ. ḳul innemâ ettebi`u mâ yûḥâ ileyye mir rabbî. hâẕâ beṣâiru mir rabbiküm vehüdev veraḥmetül liḳavmiy yü'minûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlara (arzularına göre) bir âyet getirmediğin zaman, derleyip toplasaydın ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım, işte bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardır), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir.

Diyanet İşleri: 

Onlara bir ayet getirmediğin zaman, "Sen bir tane yapsaydın ya" derler. De ki: "Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu Kitap inanan millete Rabbinizden açık belgeler, yol gösterme ve rahmettir."

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlara bir ayet gelmeyince kendinden düzüp koşsaydın derler. De ki: Ben ancak Rabbim bana neyi vahy ederse ona uyarım. Budur Rabbinizden gelen ve can gözlerinizi açacak olan aşikar deliller ve inanan topluluğa doğru yolu gösteren vasıta ve rahmet.

Şaban Piriş: 

Onlara bir ayet getirmediğin zaman: "Kendin bir ayet yapsaydın!" derler. De ki: Ben, ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden gelen açık delillerdir. İman eden bir toplum için hidayet ve rahmettir.

Edip Yüksel: 

Kendilerine bir mucize getirmediğin zaman: "Mucize isteseydin ne olurdu," derler. De ki: "Ben, ancak Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum." Bunlar, Rabbinizden aydınlatmalardır, inanan bir toplum için bir hidayet ve rahmettir.

Ali Bulaç: 

Onlara bir ayet getirmediğin zaman: "Sen onu (inmeyen ayeti) derleyip-toplasana" derler. De ki: "Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir; iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir."

Suat Yıldırım: 

Onlara keyfî olarak istedikleri bir âyet veya mûcize getirmediğin zaman“Hiç değilse bir şeyler bulup buluştursaydın yâ!” derler.De ki: “Ben, sadece Rabbimden ne vahyolunursa ona tâbi olurum. Bütün bu Kur'ân Rabbinizden gelen basiretlerdir, gönül gözlerini açan, gerçekleri gösteren nurlardır. İman edecek kimseler için hidâyet ve rahmettir.” [2,129; 6,104]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onlara bir âyet getirmediğin zaman, «Onu kendi tarafından uydurmalı değil miydin?» derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahy olunana tâbi olurum. Bu Rabbiniz tarafından basiretlerdir ve inanan bir kavim için hidâyettir ve rahmettir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Onlara bir ayet getirmediğinde, "Onu da şuradan buradan derleseydin ya!" diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir."

Bekir Sadak: 

(2-3) Inananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anildigi zaman kalbleri titrer ayetleri okundugu zaman bu onlarin imanlarini artirir. Ve Rablerine guvenirler

İbni Kesir: 

Onlara bir ayet getimediğin zaman, derler ki: Sen, bir tane yapsaydın ya? De ki: Ben, ancak Rabbımdan bana vahyolunana uyarım. Bu, Rabbımızdan gözleri açacak delillerdir. İman eden bir kavim için hidayet ve rahmettir.

Adem Uğur: 

Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur´an), Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır)

İskender Ali Mihr: 

Ve onlara bir âyet getirmediğin zaman “Onu derleyip toplasaydın (bir âyet düzseydin) olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Rabbimden bana ne vahyolunursa ben ancak ona tâbî olurum.” Bu, Rabbinizden basiretler (kalp gözlerinizin görmesini sağlayacak olan yardımlar)dır. Ve hidayete erdiren (Allah´a ulaştıran)dır. Ve mü´min olan (kalbine îmân yazılan) bir kavim için rahmettir.

Celal Yıldırım: 

Sen onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğinde ise, «Sen bir tane derleyip meydana getirseydin ya !» derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uyarım. Bu (kitap) Rabbinizden kalb gözlerinizi açacak belgelerdir ve inanan bir millet için doğru yolun ve rahmetin kendisidir.

Tefhim ul Kuran: 

Onlara bir ayet getirmediğin zaman: «Sen Onu (inmeyen ayeti) derleyip toplasana» derler. De ki: «Ben, yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir

Fransızca: 

Quand tu ne leur apportes pas de miracles, ils disent : "Pourquoi ne l'inventes-tu pas ? " Dis : "Je ne fais que suivre ce qui m'est révélé de mon Seigneur. Ces [versets coraniques] sont des preuves illuminantes venant de votre Seigneur, un guide et une grâce pour des gens qui croient.

İspanyolca: 

Y si no les traes un signo, dicen: «¡Cómo! ¿Por qué no te has escogido uno?» Di: «Yo no hago más que seguir lo que mi Señor me revela». Ésas son pruebas visibles de vuestro Señor, dirección y misericordia para gente que cree.

İtalyanca: 

E quando non rechi loro qualche versetto, dicono: «Non l'hai ancora scelto?». Di': «In verità non seguo altro che quello che mi ha rivelato il mio Signore». Ecco [venirvi] dal vostro Signore un invito alla visione chiara: una direzione, una misericordia per coloro che credono.

Almanca: 

Und wenn du ihnen keine Ayat vollbringst, sagten sie: "Hättest du sie doch zusammengestellt." Sag: "Ich folge nur dem, was mir von meinem HERRN an Wahy zuteil wird." Dies ist (der Quran) etwas Einblick-Gewährendes von eurem HERRN, eine Rechtleitung und eine Gnade für Menschen, die den Iman verinnerlichen.

Çince: 

当你未昭示种迹象的时候,他们说:你怎么不创造一种呢?你说:我只遵守我的主所启示我的经典,这是为信道的民众而从你们的主降示的明证和引导和慈恩。

Hollandaca: 

En indien gij hun geen vers van den Koran brengt, zeggen zij: Hebt gij het nog niet samengesteld? Antwoord: Ik volg alleen datgene wat mij van mijnen Heer werd geopenbaard. Dit boek bevat duidelijke bewijzen van uwen Heer, en is eene leiding van barmhartigheid voor hen die gelooven.

Rusça: 

Если ты не явишь им знамения, они скажут: "Почему ты не выбрал (не показал) его?" Скажи: "Я следую только за тем, что внушается мне в откровении от моего Господа. Это - очевидное знамение от вашего Господа, верное руководство и милость для верующих".

Somalice: 

Haddaydaan ula Imaanin Aayad waxay Dhahaan Maxaad u soo dooran wayday, waxaad dhahdaa waxaan uun Raaci wixii layga waxyooday Xagga Eebahay Kaasina waa Xujooyin Xagga Eebihiin ka ahaatay iyo Hanuunka iyo Naxariista Ciddii Rumayn (Xaqa).

Swahilice: 

Na usipo waletea Ishara waitakayo husema: Kwa nini hukuibuni? Sema: mimi ninafuata yanayo funuliwa kwangu kutokana na Mola Mlezi wangu. Hii (Qur'ani) ni hoja zinazo toka kwa Mola wenu Mlezi, na uwongofu na rehema kwa watu wanao amini.

Uygurca: 

(ئۇلار تەلەپ) قىلغان مۆجىزىلەردىن) بىرەر مۆجىزىنى كەلتۈرمىسەڭ، ئۇنى نېمىشقا (ئۆزۈڭ) ئىجاد قىلمىدىڭ؟ دېيىشىدۇ، (ئى مۇھەممەد!) ئۇلارغا ئېيتقىنكى، «(ئىش مېنىڭ ئىلكىمدە ئەمەس) مەن پەقەت پەرۋەردىگارىم تەرىپىدىن ماڭا ۋەھيى قىلىنغانغىلا ئەمەل قىلىمەن (ئۆزلىكىمدىن مۆجىزە يارىتالمايمەن)، بۇ (قۇرئاندا سىلەرگە) پەرۋەردىگارىڭلار تەرىپىدىن كەلتۈرۈلگەن دەلىللەردۇر (قۇرئان باشقا مۆجىزىلەرگە ئېھتىياج قالدۇرمايدۇ)، ئىمان ئېيتقان قەۋم ئۈچۈن ھىدايەتتۇر ۋە رەھمەتتۇر»

Japonca: 

あなたが一つの印をもかれらに(湾?)さなかった時,かれらは言う。「あなたは何故それを(自分で)選ばないのか。」言ってやるがいい。「わたしは,只主からわたしに啓示されることに従うだけです。」それは,あなたがたへの主からの啓蒙であり,また信仰する者への導きであり,慈悲である。」

Arapça (Ürdün): 

«وإذا لم تأتهم» أي أهل مكة «بآية» مما اقترحوا «قالوا لولا» هلا «اجتبيتها» أنشأتها من قبل نفسك «قل» لهم «إنَّما أتَّبع ما يوحى إلي من ربي» وليس لي أن آتي من عند نفسي بشيء «هذا» القرآن «بصائر» حجج «من ربِّكم وهدى ورحمة لقوم يؤمنون».

Hintçe: 

और जब तुम उनके पास कोई (ख़ास) मौजिज़ा नहीं लाते तो कहते हैं कि तुमने उसे क्यों नहीं बना लिया (ऐ रसूल) तुम कह दो कि मै तो बस इसी वही का पाबन्द हूँ जो मेरे परवरदिगार की तरफ से मेरे पास आती है ये (क़ुरान) तुम्हारे परवरदिगार की तरफ से (हक़ीकत) की दलीलें हैं

Tayca: 

“และเมื่อมิได้มีอายะฮ์ ได้มายังพวกเขา พวกเขาก็กล่าวว่า ไฉนเล่าท่านจึงไม่อุปโลกน์มันขึ้นเอง จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) ว่า แท้จริงฉันจจะปฏิบัติตามเฉพาะสิ่งที่ถูกให้เป็นโองการแก่ฉันจากพระเจ้าของฉันเท่านั้น นี่ คือบรรดาหลักฐาน จากพระเจ้าของพวกเจ้า และ (นี้คือ) ข้อแนะนำและการเอ็นดูเมตตาแก่กลุ่มชนที่ศรัทธา”

İbranice: 

אם לא תביא להם אות, יאמרו, 'מדוע לא תמציא אותו בעצמך'? אמור, 'אני נוהג לפי מה שהושרה אלי מריבוני. (הקוראן) זה הוא הוכחה מריבונכם כדי להאיר עיניים, ולהביא הדרכה ורחמים לאנשים המאמינים

Hırvatça: 

Kad im nikakav znak ne doneseš, oni govore: "Zašto ga sam ne izmisliš!" Reci: "Ja slijedim samo ono što mi Gospodar moj objavljuje." Ovo su jasni dokazi od Gospodara vašeg i uputa i milost za ljude koji vjeruju.

Rumence: 

Ei spun când le aduci un semn: “Nu l-ai ales tu?” Spune: “Eu nu fac decât să urmez ceea ce mi-a fost descoperit de către Domnul meu. Sunt de la Domnului vostru chemări la a fi limpede văzători, o călăuzire şi o milostivenie pentru un popor ce crede.”

Transliteration: 

Waitha lam tatihim biayatin qaloo lawla ijtabaytaha qul innama attabiAAu ma yooha ilayya min rabbee hatha basairu min rabbikum wahudan warahmatun liqawmin yuminoona

Türkçe: 

Onlara bir ayet getirmediğinde, "Onu da şuradan buradan derleseydin ya!" diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir."

Sahih International: 

And when you, [O Muhammad], do not bring them a sign, they say, "Why have you not contrived it?" Say, "I only follow what is revealed to me from my Lord. This [Qur'an] is enlightenment from your Lord and guidance and mercy for a people who believe."

İngilizce: 

If thou bring them not a revelation, they say: "Why hast thou not got it together?" Say: "I but follow what is revealed to me from my Lord: this is (nothing but) lights from your Lord, and Guidance, and mercy, for any who have faith."

Azerbaycanca: 

(Ya Peyğəmbərim!) Sən onlara (Məkkə müşriklərinə) bir ayə gətirmədiyin zaman (sənə ayə nazil olmayanda): “Məgər sən onu öz tərəfindən uydurub düzəltməli deyildin? – deyə soruşarlar. De: “Mən ancaq Rəbbimdən mənə vəhy edilənlərə tabe oluram. Bu (Qur’an, vəhylər) Rəbbiniz tərəfindən (göndərilmiş) aşkar dəlillərdir, həm də iman gətirən bir tayfa üçün hidayət və mərhəmətdir.

Süleyman Ateş: 

Onlara bir ayet getirmediğin zaman: "Bunu da derleseydin ya!" derler. De ki: "Ben, ancak Rabbimden bana vahyolunana uyuyorum. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basiretler(gönül gözlerini açan nurlar, gerçeğe ileten kanıtlar)dır ve inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmettir!"

Diyanet Vakfı: 

Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.

Erhan Aktaş: 

Onlara bir âyet getirmediğin zaman, “Derleyip uydursaydın ya.” derler. De ki: “Ben ancak Rabb’imden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, îmân eden bir halk için Rabb’inizden gelen bir basiret,(1) bir yol gösterici ve bir rahmettir.”

Kral Fahd: 

Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur’an), Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.

Hasan Basri Çantay: 

Onlara (istedikleri) bir âyet gelmediği vakit derler ki: «(Kendinden derib) onları toplasaydın ya!». De ki: «Rabbimden bana ne vahy olunursa ben ancak ona uyarım. Bu (Kur´an âyetleri, kalblerinize) Rabbinizden (açılan) gözlerdir, îman edecek bir kavm için (mahz-ı) hidâyet ve rahmetdir».

Muhammed Esed: 

Ve sen (ey Peygamber,) bir mucize getirmediğin zaman, bazıları: "Onu (Allahtan) elde etmeye çalışsan ya!" derler. De ki: "Ben sadece Rabbim tarafından bana vahyolunan her neyse, ona uyarım: bu (vahiy), inanmak isteyen bir toplum için Rabbinizin katından bahşedilmiş bir kavrama yöntemi, bir yol gösterici ve bir rahmettir.

Gültekin Onan: 

Kendilerine bir ayet getirmediğin zaman: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Onlara (Mekke halkına), istedikleri bir âyeti getirmesen, şöyle derler: “- Sen o âyeti hazırlayıp toplasaydın ya!” De ki: “- Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bütün bu Kur’an âyetleri, Rabbinizden gelen hüccetlerdir

Portekizce: 

E se não lhes apresentas um sinal, dizem-te: Porque não o inventas? Dize: Eu não faço mais do que seguir o que merevela o meu Senhor. Este (Alcorão) encerra discernimentos do vosso Senhor e é, por isso, orientação e misericórdia paraos que crêem.

İsveççe: 

Och då du [Muhammad] inte ger dem det tecken eller under [som de begär], säger de: "Varför har du inte [själv] valt ut det?" Säg: "Jag följer bara vad som uppenbaras för mig av min Herre, [uppenbarelser] som skall öppna era ögon [för sanningen] och som är en vägledning och en källa till nåd för dem som vill tro."

Farsça: 

و هرگاه برای مخالفان [به سبب تأخیر وحی] آیه ای نیاوری [بر پایه گمان پوچ و باطلشان که قرآن را از پیش خود می آوری] می گویند: چرا آیه ای از نزد خود انتخاب نکردی [تا برای ما بیاوری] ؟ بگو: من فقط آنچه از سوی پروردگارم به من وحی می شود، پیروی می کنم. این قرآن دلایلی روشن از سوی پروردگار شماست و برای گروهی که ایمان می آورند، سراسر هدایت و رحمت است.

Kürtçe: 

وە ھەر کاتێک (وەحی دوا بکەوێت) ئایەتێکیان بۆ نەھێنی دەیانووت: بۆچی لەخۆتەوە ڕێکی ناخەیت (بۆ خۆت ھەڵی نابەستی) (ئەی موحەممەد ﷺ) بڵێ: بێگومان من ھەر شوێنی ئەوە دەکەوم کە لەلایەن پەروەردگارمەوە وەحیم بۆ دەکرێت ئەم (قورئانە) بەرچاو ڕۆشنی و بەڵگەیە لەلایەن پەروەردگارتانەوە و ڕێنمونی و نیشاندەرە و میھرەبانی و بەزەیی خوایە بۆ گەل و ھۆزێک کە باوەڕ دەھێنن

Özbekçe: 

Ва агар уларга мўъжиза келтирмасанг, «Ўзинг тўқиб қўявермайсанми?» дейдилар. Сен: «Мен фақат Роббимдан ваҳий қилинган нарсага эргашаман, холос. Мана бу–иймон келтирувчи қавм учун Роббингиздан кўз очувчи, ҳидоят ва раҳматдир», деб айт.

Malayca: 

Dan apabila engkau (wahai Muhammad) tidak membawa kepada mereka sesuatu ayat Al-Quran (sebagaimana yang mereka kehendaki), berkatalah mereka (secara mengejek): "Mengapa engkau tidak bersusah payah membuat sendiri akan ayat itu?" Katakanlah: "Sesungguhnya aku hanya menurut apa yang diwahyukan kepadaku dari Tuhanku. Al-Quran ini ialah panduan-panduan - yang membuka hati - dari Tuhan kamu, dan petunjuk serta menjadi rahmat bagi orang-orang yang beriman".

Arnavutça: 

E nëse nuk iu sjell ndonjë argument, ato thonë: “Ah! Sikur ta trilloje ti vetë!” Thuaj: (o Muhammed!): “Unë shkoj vetëm pas asaj që ma ka shpallur Zoti im”. Këto janë argumente të qarta nga Zoti juaj, udhërrëfim dhe mëshirë për njerëzit që besojnë.

Bulgarca: 

И не им ли донесеш знамение, казват: “Защо не си го ти създал?” Кажи: “Аз следвам само онова, което ми се разкрива от моя Господ. Това са прозрения от вашия Господ, и напътствие, и милост за хора вярващи.

Sırpça: 

Кад им не донесеш никакав знак, они говоре: „Зашто га сам не измислиш!“ Реци: „Ја следим само оно што ми мој Господар објављује.“ Ово су јасни докази од вашег Господара и упута и милост за људе који верују.

Çekçe: 

Když k nim nepřijdeš s nějakým znamením, tu volají: 'Proč sis ještě nějaké nevybral?' Odpověz: 'Já následuji jedině to, co bylo mi Pánem mým vnuknuto. Toto jsou zřetelné důkazy od Pána vašeho, správné vedení i milosrdenství pro lidi, kteří věří.'

Urduca: 

اے نبیؐ، جب تم اِن لوگوں کے سامنے کوئی نشانی (یعنی معجزہ) پیش نہیں کرتے تو یہ کہتے ہیں کہ تم نے اپنے لیے کوئی نشانی کیوں نہ انتخاب کر لی؟ ان سے کہو "میں تو صرف اُس وحی کی پیروی کرتا ہوں جو میرے رب نے میری طرف بھیجی ہے یہ بصیرت کی روشنیاں ہیں تمہارے رب کی طرف سے اور ہدایت اور رحمت ہے اُن لوگوں کے لیے جو اِسے قبول کریں

Tacikçe: 

Чун ояе барояшон наоварӣ гуянд: «Чаро аз худ чизе намегӯӣ?» Бигӯ: «Ман пайрави чизе ҳастам, ки аз Парвардигорам ба ман ваҳй мешавад. Ва ин ҳуҷҷатҳоест аз ҷониби Парвардигоратон ва раҳнамуду раҳмат аст барои мардуме, ки имон меоваранд.

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м! Әгәр син аларга вәхий белән аять китермәсәң, мөшрикләр әйтәләр: "Үз күңелеңнән чыгарып бир, бит башка вакытларда шулай кыласың". Син аларга әйт: "Раббымнан миңа иңдерелгән Коръәнгә генә иярәмен. Бу Коръән Раббыбыздан килгән басыйрәт-гакылга күз вә ышанучы каумнәр өчен һидәят һәм рәхмәт".

Endonezyaca: 

Dan apabila kamu tidak membawa suatu ayat Al Quran kepada mereka, mereka berkata: "Mengapa tidak kamu buat sendiri ayat itu?" Katakanlah: "Sesungguhnya aku hanya mengikut apa yang diwahyukan dari Tuhanku kepadaku. Al Quran ini adalah bukti-bukti yang nyata dari Tuhanmu, petunjuk dan rahmat bagi orang-orang yang beriman".

Amharca: 

በተዓምርም ባልመጣሃቸው ጊዜ (በራስህ) «ለምን አትፈጥራትም» ይላሉ፡፡ ከጌታዬ ወደኔ የተወረደውን ብቻ እከተላለሁ፡፡ ይህ (ቁርኣን) ከጌታችሁ ሲኾን ለሚያምኑ ሕዝቦች መረጃዎችና መምሪያ እዝነትም ነው በላቸው፡፡

Tamilce: 

(அவர்கள் விரும்புகிற) ஒரு வசனத்தை நீர் அவர்களிடம் கொண்டு வரவில்லையென்றால் “அதை நீர் (உம் இறைவனிடம் கேட்டு) தேர்ந்தெடுத்திருக்க வேண்டாமா?” என்று கூறுகிறார்கள். (நபியே!) கூறுவீராக: “நான் பின்பற்றுவதெல்லாம் என் இறைவனிடமிருந்து எனக்கு வஹ்யி அறிவிக்கப்படுவதைத்தான். இவை, உங்கள் இறைவனிடமிருந்து இறக்கப்பட்டுள்ள தெளிவான ஆதாரங்கள் ஆகும்; நம்பிக்கை கொள்கின்ற மக்களுக்கு இது (அல்லாஹ்வின்) நேர்வழியும், கருணையுமாகும்.

Korece: 

그대가 그들에게 기적을 보이지 않는다면 그대는 왜 그것 을 꾸며내지 않느뇨 라고 그들은 말할 것이라 일러가로되 나는 나 의 주님께서 내게 계시한 것을 따를 것이라 이것이 믿음을 가진자 를 위해 주님으로부터 내려진 빛 이요 복음이요 은혜라

Vietnamca: 

Khi Ngươi (hỡi Thiên Sứ) không mang đến cho họ (những kẻ đa thần) một dấu hiệu lạ thì họ bảo: “Sao ngươi không tự bịa ra một dấu hiệu lạ nào đó đi?!” Ngươi hãy nói: “Quả thật, Ta chỉ làm theo điều đã được Thượng Đế của Ta mặc khải cho Ta. Đây (Qur’an) là bằng chứng rõ ràng từ Thượng Đế của các người. Nó là nguồn chỉ đạo và là hồng ân cho đám người có đức tin.”