Arapça:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِّنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا هَٰؤُلَاءِ أَهْدَىٰ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا سَبِيلًا
Çeviriyazı:
elem tera ile-lleẕîne ûtû neṣîbem mine-lkitâbi yü'minûne bilcibti veṭṭâgûti veyeḳûlûne lilleẕîne keferû hâülâi ehdâ mine-lleẕîne âmenû sebîlâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şu kendilerine kitaptan (okuma yazmadan) bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun! Onlar puta ve şeytana inanıyorlar. Ve Allah'ı tanımayanlara, Bunlar, müminlerden daha doğru yoldadır." diyorlar.
Diyanet İşleri:
Kendilerine kitap verilmiş olanların, puta ve şeytana kanıp, inkar edenlere: "Bunlar, inananlardan daha doğru yoldadırlar" dediklerini görmedin mi?
Abdulbakî Gölpınarlı:
Görmez misin, kendilerine kitaptan bir pay verilenler, puta, Şeytan'a inanırlar da kafirler için bunlar derler, inananlara nispetle daha doğru yolda.
Şaban Piriş:
Kitaptan bir nasip verilenleri görmüyor musun? Cibt ve tağuta iman ediyorlar da kâfirler için şöyle diyorlar: “Onlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır.”
Edip Yüksel:
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Putperestliğe ve yanlış doktrinlere inanıyorlar ve inkar edenler için, "Bunlar, inananlardan daha doğru yoldadır," diyorlar.
Ali Bulaç:
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar, tağuta ve cibt'e inanıyorlar ve diğer inkar edenler için: "Bunlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır" diyorlar.
Suat Yıldırım:
Baksana o kendilerine kitaptan bir nasip verilenlere! Putlara, kâhinlere, şeytanlara, ne kadar batıl varsa hepsine iman ediyorlar ve yetmezmiş gibi, Bir de kalkıp kâfirler hakkında “Onlar, Müslümanlardan daha doğru yoldadır” diyorlar!
Ömer Nasuhi Bilmen:
Görmedin mi o kendilerine kitaptan bir nâsip verilmiş kimseleri ki, Cibt ve Tâğût´a imân ediyorlar ve kâfirler için, «Bunlar mü´minlerden daha doğru bir yoldadırlar,» deyiveriyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Görmedin mi şu kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiş olanları? Puta, tâğuta inanıyorlar; küfre batmışlar için, "Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır!" diyorlar.
Bekir Sadak:
(55-56) Onlardan ona inananlar ve yuz cevirenler vardi. Cilgin bir alev olarak cehennem yeter. Dogrusu, ayetlerimizi inkar edenleri atese sokacagiz
İbni Kesir:
Kendilerine kitab verilmiş olanların puta ve tağut´a inanıp, küfredenlere: Bunlar mü´minlerden daha doğru yoldadırlar, dediklerini görmedin mi?
Adem Uğur:
Kendilerine Kitap´tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve bâtıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: "
İskender Ali Mihr:
Kitaptan kendilerine pay verilen kimseleri görmedin mi? Cibte (kâhinlere, putlara) ve tâguta (insan ve cin şeytanlara) inanıyorlar ve inkâr eden kimseler için de, "
Celal Yıldırım:
Şu kendilerine kitaptan azçok bir pay verilenleri görmedin mi? Cibt ve Tâğût (put ve benzeri bâtıl tanrılarla inanıyorlar ve inkarcılar için de, «Bunlar şu imân eden (Müslüman mü´min)lerden yolca daha doğrudurlar!» diyorlar.
Tefhim ul Kuran:
Kendilerine Kitap´tan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar cibt ve tağuta inanıyorlar ve inkâr edenlere: «Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır» diyorlar.
Fransızca:
N'as-tu pas vu ceux-là, à qui une partie du Livre a été donnée, ajouter foi à la magie (gibt) et au taghout, et dire en faveur de ceux qui ne croient pas : "Ceux-là sont mieux guidés (sur le chemin) que ceux qui ont cru" ?
İspanyolca:
¿No has visto a quienes han recibido una porción de la Escritura ? Creen en el chibt y en los taguts y dicen de los infieles: «Éstos están mejor dirigidos que los creyentes».
İtalyanca:
Non hai visto coloro ai quali fu data una parte della Scrittura, prestar fede agli spiriti impuri e agli idoli e dire di coloro che sono miscredenti: "Sono meglio guidati sulla via di Allah di coloro che hanno creduto".
Almanca:
Hast du etwa nicht diejenigen gesehen, denen ein Teil der Schrift gegeben wurde, wie sie den Iman an Adsch-dschibt und At-taghut bekunden und zu denjenigen, die Kufr betrieben haben, sagen: "Diese sind rechtgeleiteter in der Lebensweise als diejenigen, die den Iman verinnerlicht haben."?!
Çince:
难道你没有看见吗?曾受一部分天经的人,确信偶像和恶魔。他们指着不信道的人说:这等人的道路,比信道者的道路还要正当些。
Hollandaca:
Hebt gij hen niet opgemerkt, die, na een deel van de schrift te hebben ontvangen, aan valsche goden en afgoden gelooven, en die den ongetrouwen zeggen, dat zij een meer waren weg dan de geloovigen volgen.
Rusça:
Разве ты не видел тех, кому дана часть Писания? Они веруют в джибта и тагута и говорят ради неверующих: "Эти следуют более верным путем, чем верующие".
Somalice:
Ka warran kuwa la siiyey qayb Kitaabka ah oo rumeyn Sixir iyo Shaydaan, una dhihi kuwa Gaaloobay kuwaasaa ka hanuunsan (Toosan) Kuwa Rumeeyey Jidkooda.
Swahilice:
Huwaoni wale walio pewa sehemu ya Kitabu? Wanaamini masanamu na Shet'ani! Na wanawasema walio kufuru, kuwa hao wameongoka zaidi katika njia kuliko Walio amini.
Uygurca:
كىتابتىن نېسىۋە بېرىلگەنلەر (يەنى يەھۇدىيلار) نى كۆرمىدىڭمۇ؟ ئۇلار بۇتقا ۋە شەيتانغا ئىشىنىدۇ، كاپىرلارنى كۆرسىتىپ: «بۇلار (يەنى قۇرەيش كۇففارلىرى) نىڭ يولى ئىمان ئېيتقانلارنىڭكىدىن تېخىمۇ توغرىدۇر» دەيدۇ
Japonca:
あなたはかの啓典の一部を授かった者を思わないのか,かれらはジブトとターグートを信じ,不信心な者を指して,「これらの者は,信者たちよりも正しい道に導かれている。」と言う。
Arapça (Ürdün):
ونزل في كعب بن الأشرف ونحوه من علماء اليهود لما قدموا مكة وشاهدوا قتلى بدر وحرضوا المشركين على الأخذ بثأرهم ومحاربة النبي صلى الله عليه وسلم «ألم تر إلى الذين أوتوا نصيبا من الكتاب يؤمنون بالجبت والطاغوت» صنمان لقريش «ويقولون للذين كفروا» أبي سفيان وأصاحبه حين قالوا لهم: نحن أهدى سبيلا ونحن ولاة البيت نسقي الحاج ونقري الضيف ونفك العاني ونفعل... أم محمد وقد خالف دين آبائه وقطع الرحم وفارق الحرم «هؤلاء» أي أنتم «أهدى من الذين آمنوا سبيلا» أقوم طريقا.
Hintçe:
(ऐ रसूल) क्या तुमने उन लोगों के (हाल पर) नज़र नहीं की जिन्हें किताबे ख़ुदा का कुछ हिस्सा दिया गया था और (फिर) शैतान और बुतों का कलमा पढ़ने लगे और जिन लोगों ने कुफ़्र इख्तेयार किया है उनकी निस्बत कहने लगे कि ये तो ईमान लाने वालों से ज्यादा राहे रास्त पर हैं
Tayca:
เจ้ามิได้มองดูบรรดาผู้ที่ได้รับส่วนหนึ่งจากคัมภีร์ดอกหรือ โดยที่พวกเขาศรัทธาต่ออัลญิบติ และอัฏ-ฏอฆูต และกล่าวแก่บรรดาผู้ปฏิเสธศรัทธา ว่า พวกเขาเหล่านี้แหละเป็นผู้อยู่ในทางที่เที่ยงตรงกว่าบรรดาผู้ศรัทธาทั้งหลาย
İbranice:
הלא ראית את אלה אשר ניתן להם חלק מן הספר, מאמינים באלילים. הם אומרים לאלה אשר כפרו, 'אלה הם מודרכים יותר מאלה אשר האמינו והם בדרך (היושר)
Hırvatça:
Zar ne vidiš one kojima je dat udio u Knjizi kako u magiju i taguta - šejtana vjeruju, a onima koji ne vjeruju govore: "Ovi su na ispravnijem putu od onih koji vjeruju?"
Rumence:
Nu i-ai văzut pe cei cărora o parte din Carte le-a fost dăruită? Ei cred în Jibt şi în Taghut şi spun despre cei care tăgăduiesc: “Ei sunt mai călăuziţi decât cei care cred.”
Transliteration:
Alam tara ila allatheena ootoo naseeban mina alkitabi yuminoona bialjibti waalttaghooti wayaqooloona lillatheena kafaroo haolai ahda mina allatheena amanoo sabeelan
Türkçe:
Görmedin mi şu kendilerine Kitap'tan bir pay verilmiş olanları? Puta, tâğuta inanıyorlar; küfre batmışlar için, "Bunlar inananlardan daha doğru yoldadır!" diyorlar.
Sahih International:
Have you not seen those who were given a portion of the Scripture, who believe in superstition and false objects of worship and say about the disbelievers, "These are better guided than the believers as to the way"?
İngilizce:
Hast thou not turned Thy vision to those who were given a portion of the Book? they believe in sorcery and Evil, and say to the Unbelievers that they are better guided in the (right) way Than the believers!
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Kitabdan (Tövratdan və ya yazıb-oxumaqdan) bir pay (az bir şey) verilənləri (yəhudiləri) görmürsənmi? Onlar Cibt və Tağuta (bu adda iki bütə, yaxud Cibt adlı bütə və Tağut deyilən Şeytana) inanır və kafirlər üçün də: “Bunlar mö’minlərdən daha doğru yoldadırlar”, - deyirlər.
Süleyman Ateş:
Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? (Baksana onlar) cibt ve tağut'a inanıyorlar ve inkar edenler için: "Bunlar, inananlardan daha doğru yoldadır" diyorlar.
Diyanet Vakfı:
Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve batıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kafirler için: "Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar!
Erhan Aktaş:
Kendilerine Kitâp’tan bir pay verilenleri görmüyor musun? Cipte(1) ve Tâğûta(2) inanıyorlar ve Kâfirler için: “Bunlar, Îmân Edenlerden daha doğru yoldadırlar.” diyorlar.
Kral Fahd:
Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri görmedin mi? Sihre, putlara ve şeytanlara iman ediyorlar, sonra da kâfirler için: «Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doğru yoldadır» diyorlar!
Hasan Basri Çantay:
Bakmadın mı şu kendilerine kitabdan biraz nasıyb verilenlere? kendileri haça, şeytana inanıyorlar, diğer küfredenler için de: «Bunlar îman edenlerden daha doğru bir yoldadır» diyorlar.
Muhammed Esed:
Kendilerine ilahi kelamdan bir pay verildiği halde (şimdi) asılsız muammalara ve şeytani güçlere inananların ve hakikati inkara şartlanmış olanların, müminlerden daha doğru yolda olduklarını iddia edenleri görmüyor musun?
Gültekin Onan:
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar tağuta ve cibte inanıyorlar ve diğer kafirler için: "
Ali Fikri Yavuz:
Şu, kendilerine okuyup yazmaktan biraz nasib verilenlere bakmaz mısın? Kendileri, ruhlu ve ruhsuz putlara inanıyorlar da küfredenler için: “- Bunlar iman edenlerden daha doğru bir yoldadır” diyorlar.
Portekizce:
Não reparaste naqueles que foram agraciados com uma parte do Livro? Crêem em feitiçaria e no sedutor, e dizem dosincrédulos: Estes estão mais bem encaminhados do que os fiéis.
İsveççe:
Har du inte lagt märke till hur de som [tidigare] fått ta emot något av uppenbarelsen nu tror på allehanda mysterier och trolldom och hyllar ondskans makter? De säger att de som förnekar sanningen har fått bättre vägledning än de troende.
Farsça:
آیا به کسانی که بهره ای اندک از [دانش] کتاب [تورات و انجیل] به آنان داده شده ننگریستی که به هر معبودی غیر خدا، و هر طغیان گری ایمان می آورند؟! و درباره کسانی که کافر شده اند، می گویند: آنان از کسانی که ایمان [به قرآن و پیامبر] آورده اند، راه یافته ترند.
Kürtçe:
ئایا ئاوڕێکت نەداوەتەوە لەوانەی بەشێک لەنامەی خواییان پێدراوە بڕوا ئەھێنن بەشتی بێ نرخ و بەرنامەی غەیری خوا (بە جادووگەران و بەشەیتان) وە ئەڵێن بەوانەی کەبێ بڕوان ئەوانە رێبازیان ڕاسترە لەوانەی کەباوەڕیان ھێناوە
Özbekçe:
Китобдан насибадор бўлганларнинг ботилга ва тоғутга иймон келтиришларини ва куфр келтирганларни кўрсатиб: «Анавилар иймон келтирганлардан кўра ҳидоятлироқ йўлдалар», дейишларини кўрмайсанми?! (Бу ояти каримада яҳудийлар энди «Китобдан насибадор бўлганлар», деб тавсифланмоқда. Биз «ботил» деб таржима қилган сўз оятда «жибт» деб келган. Араб тилида жибт–бут, санам, фолбин ва сеҳргарга ўхшаш нарсаларга ишлатилади. «Тоғут» эса–Аллоҳнинг шариатидан бошқа шариат ва Аллоҳнинг шариатига асосланмаган ҳукмдир. Ушбу ояти каримада Аллоҳ таоло яҳудийларни жибт ва тоғутга иймон келтирганлар, деб васф қилмоқда.)
Malayca:
Tidakkah engkau perhatikan (dan merasa pelik wahai Muhammad) kepada orang-orang yang telah diberikan sebahagian dari Kitab (Taurat)? Mereka percaya kepada benda-benda yang disembah yang lain dari Allah, dan kepada Taghut, dan mereka pula berkata kepada orang-orang kafir (kaum musyrik di Makkah) bahawa mereka (kaum musyrik itu) lebih betul jalan ugamanya daripada orang-orang yang beriman (kepada Nabi Muhammad s.a.w).
Arnavutça:
A nuk i ke parë ata, të cilëve u është dhënë një pjesë e Librit? Besojnë në statuja dhe në të këqija dhe ju thanë mohuesve: “Këta janë në rrugë më të drejtë se ata që besojnë (muslimanët)”.
Bulgarca:
Не видя ли ти дарените с дял от Писанието? Вярват в магията и в сатаната, и казват на неверниците: “Тези са по-напътени от вярващите.”
Sırpça:
Зар не видиш оне којима је дат удео у Књизи како у магију и лажна божанства верују, а онима који не верују говоре: „Ови су на исправнијем путу од оних који верују.“
Çekçe:
Což jsi neviděl, že ti, kterým dostalo se části Písma, věří v Džibta a Tághúta a hovoří o těch, kdož neuvěřili: 'Tito jsou správněji vedeni než ti, kdož uvěřili.'
Urduca:
کیا تم نے اُن لوگوں کو نہیں دیکھا جنہیں کتاب کے علم میں سے کچھ حصہ دیا گیا ہے اور اُن کا حال یہ ہے کہ جِبت اور طاغوت کو مانتے ہیں اور کافروں کے متعلق کہتے ہیں کہ ایمان لانے والوں سے تو یہی زیادہ صحیح راستے پر ہیں
Tacikçe:
Оё касонеро, ки насибе аз китоб дода шудаанд, надидаӣ, ки ба Ҷибту Тоғут имон меоваравд ва дар бораи кофирон мегӯянд, ки роҳи инон аз роҳи мӯъминон ба ҳидоят наздиктар аст?
Tatarca:
Тәүраттан өлеш бирелгән яһүдләрне күрәсеңме? Алар ясалма мәгъбүдләргә һәм ялган хөкемнәргә ышаналар һәм кәферләргә әйтәләр: "Мөселманнарга караганда яһүдләр турырак юлдалар", – дип.
Endonezyaca:
Apakah kamu tidak memperhatikan orang-orang yang diberi bahagian dari Al kitab? Mereka percaya kepada jibt dan thaghut, dan mengatakan kepada orang-orang Kafir (musyrik Mekah), bahwa mereka itu lebih benar jalannya dari orang-orang yang beriman.
Amharca:
ወደ እነዚያ ከመጽሐፉ ዕድልን ወደ ተሰጡት አላየኸምን በድግምትና በጣዖት ያምናሉ፡፡ ለእነዚያም ለካዱት፡- እናንተ በመንገድ (በሃይማኖት) ከእነዚያ ካመኑት ይበልጥ የቀናችሁ ናችሁ ይላሉ፡፡
Tamilce:
(நபியே!) வேதத்தில் ஒரு பகுதி கொடுக்கப்பட்டவர்களை (நீர்) கவனிக்கவில்லையா? (அவர்கள்) ஷைத்தானையும், சிலைகளையும் நம்பிக்கை கொள்கிறார்கள். இன்னும், நிராகரிப்பாளர்களை நோக்கி “இவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களை விட மார்க்கத்தால் நேர்வழிபெற்றவர்கள்” என்று கூறுகிறார்கள்.
Korece:
성서의 일부를 받은 그들을 보지 아니했느뇨 우상과 악마를 믿은 그들이 믿는 자들보다 더욱 옳은 길로 인도된다고 어떻게 불 신자들에게 말할 수 있느뇨
Vietnamca:
Lẽ nào Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) không nhìn thấy những kẻ được ban cho chút ít kiến thức từ Kinh Sách (Do Thái)? Họ đã tin vào các bục tượng và Taghut(21) và họ bảo những người vô đức tin: “Những người (tin vào các thần linh bục tượng) này còn được hướng dẫn đúng đường hơn cả những người (Muslim) có đức tin.” (21) Taghut là những ai ra lệnh mọi người làm khác đi giáo luật của Allah và thờ phượng ngoài Allah.
Ayet Linkleri: