
veennâ minne-lmüslimûne veminne-lḳâsiṭûn. femen esleme feülâike teḥarrav raşedâ.
Türkçe:
"Nihayet, bizden Allah'a teslim olanlar da var, haksızlığa sapıp çizgiden çıkanlar da var. Allah'a teslim olanlar, işte onlar, doğruyu ve hayrı aramışlardır.
İngilizce:
Amongst us are some that submit their wills (to Allah), and some that swerve from justice. Now those who submit their wills - they have sought out (the path) of right conduct:
Fransızca:
Il y a parmi nous les Musulmans, et il y en a les injustes [qui ont dévié]. Et ceux qui se sont convertis à l'Islam sont ceux qui ont cherché la droiture.
Almanca:
"Und gewiß, unter uns sind Muslime und unter uns sind Ungerechte, und wer den Islam praktizierte, diese suchten das Vernünftige.
Rusça:
Среди нас есть мусульмане и уклонившиеся. Те, которые стали мусульманами, последовали прямым путем.
Arapça:
وَأَنَّا مِنَّا الْمُسْلِمُونَ وَمِنَّا الْقَاسِطُونَ ۖ فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُولَٰئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.
Diyanet Vakfı:
İçimizde, (Allah'a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır.

veemme-lḳâsiṭûne fekânû licehenneme ḥaṭabâ.
Türkçe:
"Haksızlığa sapanlar ise cehenneme odun olmuşlardır."
İngilizce:
But those who swerve,- they are (but) fuel for Hell-fire'-
Fransızca:
Et quant aux injustes, ils formeront le combustible de l'Enfer.
Almanca:
Und hinsichtlich der Ungerechten, so sind sie für Dschahannam Brennholz."
Rusça:
Уклонившиеся же будут дровами для Геенны"".
Arapça:
وَأَمَّا الْقَاسِطُونَ فَكَانُوا لِجَهَنَّمَ حَطَبًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.
Diyanet Vakfı:
Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.

veel levi-steḳâmû `ale-ṭṭarîḳati leesḳaynâhüm mâen gadeḳâ.
Türkçe:
Eğer yolda, kıvamında yürüselerdi, onları bol bir su ile suvarırdık,
İngilizce:
(And Allah's Message is): "If they (the Pagans) had (only) remained on the (right) Way, We should certainly have bestowed on them Rain in abundance.
Fransızca:
Et s'ils se maintenaient dans la bonne direction, Nous les aurions abreuvés, certes d'une eau abondante,
Almanca:
Und hätten sie den Weg (ALLAHs) eingehalten, hätten WIR sie doch (mit) reichlich Wasser getränkt,
Rusça:
Если бы они устояли на прямом пути, то Мы напоили бы их водой вволю,
Arapça:
وَأَن لَّوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَاهُم مَّاءً غَدَقًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik.
Diyanet Vakfı:
Şayet doğru yolda gitselerdi, onlara bol su verirdik.

lineftinehüm fîh. vemey yü`riḍ `an ẕikri rabbihî yeslükhü `aẕâben ṣa`adâ.
Türkçe:
Ki onları, onun içinde imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden/Kur'an'dan yüz çevirirse Rabbi onu, gittikçe yükselen bir azaba sokar.
İngilizce:
That We might try them by that (means). But if any turns away from the remembrance of his Lord, He will cause him to undergo a severe Penalty.
Fransızca:
afin de les y éprouver. Et quiconque se détourne du rappel de son Seigneur, Il l'achemine vers un châtiment sans cesse croissant.
Almanca:
damit WIR sie darin der Fitna unterziehen. Und wer sich vom Gedenken seines HERRN abwendet, den läßt ER in eine aufsteigende Peinigung eintreten.
Rusça:
чтобы этим подвергнуть их испытанию. А тех, кто отвращается от Напоминания своего Господа, Он ввергает в тяжкие мучения.
Arapça:
لِّنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَمَن يُعْرِضْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.
Diyanet Vakfı:
Bu hususta kendilerini denememiz için, Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır.

veenne-lmesâcide lillâhi felâ ted`û me`a-llâhi eḥadâ.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, mescitler/secdeler Allah içindir. O halde, Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın/Allah'ın yanında bir başkası için çağrıda bulunmayın.
İngilizce:
And the places of worship are for Allah (alone): So invoke not any one along with Allah;
Fransızca:
Les mosquées sont consacrées à Allah : n'invoquez donc personne avec Allah.
Almanca:
"Und gewiß, alle Moscheen sind für ALLAH. So richtet keine Bittgebete an irgendeinen neben ALLAH!"
Rusça:
Мечети принадлежат Аллаху. Не взывайте же ни к кому наряду с Аллахом.
Arapça:
وَأَنَّ الْمَسَاجِدَ لِلَّهِ فَلَا تَدْعُوا مَعَ اللَّهِ أَحَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Mescitler kuşkusuz Allah'ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.
Diyanet Vakfı:
Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).

veennehû lemmâ ḳâme `abdü-llâhi yed`ûhü kâdû yekûnûne `aleyhi libedâ.
Türkçe:
Allah'ın kulu kalkmış O'na yakarırken, onlar onun üzerine keçeleşir gibi üşüşüyorlardı.
İngilizce:
Yet when the Devotee of Allah stands forth to invoke Him, they just make round him a dense crowd.
Fransızca:
Et quand le serviteur d'Allah s'est mis debout pour L'invoquer, ils faillirent se ruer en masse sur lui. .
Almanca:
"Und gewiß, als ALLAHs Diener aufstand, an Ihn Bittgebete zu richten, beinahe wären sie ihn Niederdrückende."
Rusça:
Когда раб Аллаха встал, обращаясь с мольбой к Нему, они столпились вокруг него (джинны столпились вокруг Пророка, чтобы послушать Коран, или неверующие ополчились против него, чтобы помешать ему).
Arapça:
وَأَنَّهُ لَمَّا قَامَ عَبْدُ اللَّهِ يَدْعُوهُ كَادُوا يَكُونُونَ عَلَيْهِ لِبَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın kulu (Hz. Peygamber) kalkmış O'na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın kulu, O'na yalvarmaya (namaza) kalkınca, neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.

ḳul innemâ ed`û rabbî velâ üşrikü bihî eḥadâ.
Türkçe:
De ki: "Ben ancak Rabbime yakarırım/çağırırım. Ve hiç kimseyi O'na ortak koşmam."
İngilizce:
Say: "I do no more than invoke my Lord, and I join not with Him any (false god)."
Fransızca:
Dis : "Je n'invoque que mon Seigneur et ne Lui associe personne".
Almanca:
Sag: "Ich richte Bittgebete nur an meinen HERRN und betreibe Ihm gegenüber mit Niemanden Schirk!"
Rusça:
Скажи: "Я взываю только к своему Господу и никого не приобщаю в сотоварищи к Нему".
Arapça:
قُلْ إِنَّمَا أَدْعُو رَبِّي وَلَا أُشْرِكُ بِهِ أَحَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ben ancak Rabbime dua eder ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam"
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: Ben ancak Rabbime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam.

ḳul innî lâ emlikü leküm ḍarrav velâ raşedâ.
Türkçe:
De ki: "Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık verme gücüne de sahip değilim."
İngilizce:
Say: "It is not in my power to cause you harm, or to bring you to right conduct."
Fransızca:
Dis : "Je ne possède aucun moyen pour vous faire du mal, ni pour vous mettre sur le chemin droit".
Almanca:
Sag: Gewiß, ich verfüge für euch weder über Schädigendes, noch über Gutes
Rusça:
Скажи: "Не в моей власти навредить вам или наставить вас на прямой путь".
Arapça:
قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, "Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim."
Diyanet Vakfı:
De ki: Doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim.

ḳul innî ley yücîranî mine-llâhi eḥadüv velen ecide min dûnihî mülteḥadâ.
Türkçe:
De ki: "Allah'tan beni hiç kimse kurtaramaz ve O'nun dışında bir sığınak da asla bulamam!"
İngilizce:
Say: "No one can deliver me from Allah (If I were to disobey Him), nor should I find refuge except in Him,
Fransızca:
Dis : "Vraiment, personne ne saura me protéger contre Allah; et jamais je ne trouverai de refuge en dehors de Lui.
Almanca:
- Sag: "Mir wird keiner Schutz vor ALLAH gewähren, und ich werde außer bei Ihm keinen Zufluchtsort finden!" -
Rusça:
Скажи: "Никто не защитит меня от Аллаха, и мне не найти убежища, кроме как у Него.
Arapça:
قُلْ إِنِّي لَن يُجِيرَنِي مِنَ اللَّهِ أَحَدٌ وَلَنْ أَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki, "Allah'tan beni kimse kurtaramaz ve ben O'ndan başka bir sığınacak bulamam."
Diyanet Vakfı:
De ki: Gerçekten (bana bir kötülük dilerse) Allah'a karşı beni kimse himaye edemez, O'ndan başka sığınacak kimse de bulamam.

illâ belâgam mine-llâhi verisâlâtih. vemey ya`ṣi-llâhe verasûlehû feinne lehû nâra cehenneme ḫâlidîne fîhâ ebedâ.
Türkçe:
"Ancak Allah'tan bir tebliğ ve O'nun mesajlarından bir şeyler sunabilirim." Allah'a ve O'nun resulüne isyan edenler için cehennem ateşi vardır. Uzun süre orada kalaçaklardır.
İngilizce:
Unless I proclaim what I receive from Allah and His Messages: for any that disobey Allah and His Messenger,- for them is Hell: they shall dwell therein for ever.
Fransızca:
[Je ne puis que transmettre] une communication et des messages [émanant] d'Allah. Et quiconque désobéit à Allah et à son Messager aura le feu de l'Enfer pour y demeurer éternellement.
Almanca:
außer über Verkünden von ALLAH und Seiner Botschaften. Und wer sich ALLAH und Seinem Gesandten widersetzt, also gewiß ist Dschahannam für ihn bestimmt. Darin bleiben sie ewig, für immer.
Rusça:
Мне остается лишь доносить истину от Аллаха и Его послания. Кто же ослушается Аллаха и Его Посланника, тому уготован огонь Геенны, в котором они пребудут вечно".
Arapça:
إِلَّا بَلَاغًا مِّنَ اللَّهِ وَرِسَالَاتِهِ ۚ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Benim yapabileceğim, sadece Allah'tan size duyuru yapmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah'a ve onun elçisine baş kaldırırsa, ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
Diyanet Vakfı:
(Benim yaptığım) ancak Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir. Artık kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
Sayfalar
