Sayfa 369

 
00:00

ḳâlû lâ ḍayr. innâ ilâ rabbinâ münḳalibûn.

Arapça:

قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ

Türkçe:

Dediler: "Zararı yok, biz nasıl olsa Rabbimize döneceğiz,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz.

Diyanet Vakfı:

"Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz."

İngilizce:

They said: "No matter! for us, we shall but return to our Lord!

Fransızca:

Ils disent : "Il n'y a pas de mal ! Car c'est vers notre Seigneur que nous retournerons.

Almanca:

Sie sagten: "Kein Problem! Gewiß, wir kehren zu unserem HERRN zurück,

Rusça:

Они сказали: "Не беда! Воистину, мы возвратимся к нашему Господу.

Açıklama:
 
00:00

innâ naṭme`u ey yagfira lenâ rabbünâ ḫaṭâyânâ en künnâ evvele-lmü'minîn.

Arapça:

إِنَّا نَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَن كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ

Türkçe:

Ümidimiz odur ki, Rabbimiz hatalarımızı bağışlar çünkü biz ilk inananlar olduk."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz

Diyanet Vakfı:

"Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız."

İngilizce:

Only, our desire is that our Lord will forgive us our faults, that we may become foremost among the believers!

Fransızca:

Nous convoitons que notre Seigneur nous pardonne nos fautes pour avoir été les premiers à croire".

Almanca:

wir begehren doch, daß uns unser HERR unsere Verfehlungen vergibt, da wir die ersten Mumin waren."

Rusça:

Мы жаждем, чтобы наш Господь простил нам наши грехи за то, что мы стали первыми верующими".

Açıklama:
 
00:00

veevḥaynâ ilâ mûsâ en esri bi`ibâdî inneküm müttebe`ûn.

Arapça:

۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ

Türkçe:

Mûsa'ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik.

Diyanet Vakfı:

Musa'ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.

İngilizce:

By inspiration we told Moses: "Travel by night with my servants; for surely ye shall be pursued."

Fransızca:

Et Nous révélâmes à Moïse [ceci]: "Pars de nuit avec Mes serviteurs, car vous serez poursuivis".

Almanca:

Und WIR ließen Musa Wahy zuteil werden: "Ziehe mit Meinen Dienern nachts aus, denn gewiß, ihr werdet verfolgt."

Rusça:

Мы внушили Мусе (Моисею): "Отправляйся в путь с Моими рабами ночью, ибо вас будут преследовать".

Açıklama:
 
00:00

feersele fir`avnü fi-lmedâini ḥâşirîn.

Arapça:

فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ

Türkçe:

Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi:

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:

Diyanet Vakfı:

Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:

İngilizce:

Then Pharaoh sent heralds to (all) the Cities,

Fransızca:

Puis, Pharaon envoya des rassembleurs [dire] dans les villes :

Almanca:

Dann schickte Pharao in die Städte Versammelnde:

Rusça:

Фараон разослал по городам сборщиков.

Açıklama:
 
00:00

inne hâülâi leşirẕimetün ḳalîlûn.

Arapça:

إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ

Türkçe:

"Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır.

Diyanet Vakfı:

"Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır."

İngilizce:

(Saying): "These (Israelites) are but a small band,

Fransızca:

"Ce sont, en fait, une bande peu nombreuse,

Almanca:

"Gewiß, diese sind doch nur eine unbedeutende kleine Gruppe,

Rusça:

Он сказал: "Это - всего лишь малочисленная кучка.

Açıklama:
 
00:00

veinnehüm lenâ legâiżûn.

Arapça:

وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ

Türkçe:

"Fakat bize gerçekten öfke püskürüyolar."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar.

Diyanet Vakfı:

"(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir."

İngilizce:

And they are raging furiously against us;

Fransızca:

mais ils nous irritent,

Almanca:

und gewiß, sie sind für uns doch Verärgernde,

Rusça:

Они разгневали нас,

Açıklama:
 
00:00

veinnâ lecemî`un ḥâẕirûn.

Arapça:

وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ

Türkçe:

"Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız. (diyor ve dedirtiyordu.)

Diyanet Vakfı:

"Biz ise, elbette uyanık (ve yekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu).

İngilizce:

But we are a multitude amply fore-warned.

Fransızca:

tandis que nous sommes tous vigilants".

Almanca:

und gewiß, wir sind alle doch Achtgebende."

Rusça:

и мы все должны быть настороже".

Açıklama:
 
00:00

feaḫracnâhüm min cennâtiv ve`uyûn.

Arapça:

فَأَخْرَجْنَاهُم مِّن جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

Türkçe:

Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,

Diyanet Vakfı:

Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.

İngilizce:

So We expelled them from gardens, springs,

Fransızca:

Ainsi, Nous les fîmes donc sortir des jardins, des sources,

Almanca:

Dann vertrieben WIR sie aus Dschannat, Quellen,

Rusça:

Мы вынудили их покинуть сады и источники,

Açıklama:
 
00:00

vekünûziv vemeḳâmin kerîm.

Arapça:

وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ

Türkçe:

Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.

Diyanet Vakfı:

Hazinelerden ve değerli bir yerlerden.

İngilizce:

Treasures, and every kind of honourable position;

Fransızca:

des trésors et d'un lieu de séjour agréable.

Almanca:

Schätzen und edlem Aufenthalt.

Rusça:

сокровища и благородные места.

Açıklama:
 
00:00

keẕâlik. veevraŝnâhâ benî isrâîl.

Arapça:

كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ

Türkçe:

Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık.

Diyanet Vakfı:

Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık.

İngilizce:

Thus it was, but We made the Children of Israel inheritors of such things.

Fransızca:

Il en fut ainsi ! Et Nous les donnâmes en héritage aux enfants d'Israël.

Almanca:

Solcherart und WIR ließen sie die Kinder Israils beerben.

Rusça:

Вот так! Мы позволили унаследовать это сынам Исраила (Израиля).

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 369 beslemesine abone olun.