
ḳâle ḳad ücîbet da`vetükümâ festeḳîmâ velâ tettebi`ânni sebîle-lleẕîne lâ ya`lemûn.
Türkçe:
Allah cevap verdi: "İkinizin duası kabul edildi. Doğruluktan şaşmayın! İlimden nasipsizlerin yolunu izlemeyin!"
İngilizce:
Allah said: "Accepted is your prayer (O Moses and Aaron)! So stand ye straight, and follow not the path of those who know not."
Fransızca:
Il dit : "Votre prière est exaucée. Restez tous deux sur le chemin droit, et ne suivez point le sentier de ceux qui ne savent pas".
Almanca:
ER sagte: "Bereits wurde der Bitte von euch beiden entsprochen, so bleibt standhaft und folgt nicht dem Weg derjenigen, die nicht wissen."
Rusça:
Он сказал: "Ваша молитва принята. Ступайте прямым путем и не следуйте за теми, кто не обладает знанием".
Arapça:
قَالَ قَدْ أُجِيبَت دَّعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا وَلَا تَتَّبِعَانِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu: "Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin. Kendini bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın."
Diyanet Vakfı:
(Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.

vecâveznâ bibenî isrâîle-lbaḥra feetbe`ahüm fir`avnü vecünûdühû bagyev ve`advâ. ḥattâ iẕâ edrakehü-lgaraḳu ḳâle âmentü ennehû lâ ilâhe ille-lleẕî âmenet bihî benû isrâîle veenâ mine-lmüslimîn.
Türkçe:
Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi: "İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de O'na teslim olanlardanım."
İngilizce:
We took the Children of Israel across the sea: Pharaoh and his hosts followed them in insolence and spite. At length, when overwhelmed with the flood, he said: "I believe that there is no god except Him Whom the Children of Israel believe in: I am of those who submit (to Allah in Islam)."
Fransızca:
Et Nous fîmes traverser la mer aux Enfants d'Israël. Pharaon et ses armées les poursuivirent avec acharnement et inimité. Puis, quand la noyade l'eut atteint. il dit : "Je crois qu'il n'y a d'autre divinité que Celui en qui ont cru les enfants d'Israël. Et je suis nombre des soumis".
Almanca:
Dann ließen WIR die Kinder Israils das Meer überqueren. Pharao und seine Soldaten sind ihnen dann aus Übertretung und Feindseligkeit gefolgt. Dann als er (Pharao) kurz vor dem Ertrinken war, sagte er: "Ich bekunde den Iman, daß es gewiß keine Gottheit gibt außer Der, an Die die Kinder Israils den Iman bekundeten, und ich bin einer der Muslime."
Rusça:
Мы переправили сынов Исраила (Израиля) через море, а Фараон и его войско последовали за ними, бесчинствуя и поступая враждебно. Когда же Фараон стал тонуть, он сказал: "Я уверовал в то, что нет Бога, кроме Того, в Кого уверовали сыны Исраила (Израиля). Я стал одним из мусульман".
Arapça:
۞ وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sonra İsrailoğulları'nı denizden aşırdık. Firavun, düşmanca saldırmak için derhal adamlarını ve askerlerini arkalarına düşürdü. Ta ki, suda boğulmaya başlayınca "İnandım, gerçekten de İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka tanrı yoktur. Ben de ona teslim olanlardanım." dedi.
Diyanet Vakfı:
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) "Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!" dedi.

âl'âne veḳad `aṣayte ḳablü vekünte mine-lmüfsidîn.
Türkçe:
"Şimdi mi? Daha önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun."
İngilizce:
(It was said to him): "Ah now!- But a little while before, wast thou in rebellion!- and thou didst mischief (and violence)!
Fransızca:
[Allah dit]: Maintenant ? Alors qu'auparavant tu as désobéi et que tu as été du nombre des corrupteurs !
Almanca:
Jetzt erst! Wo du bereits vorher Verfehlungen begangen hast und einer von den Verderben-Anrichtenden warst?!
Rusça:
Аллах сказал: "Только сейчас! А ведь раньше ты ослушался и был одним из распространяющих нечестие.
Arapça:
آلْآنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنتَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi mi? Oysa bundan önce hep isyan etmiştin ve fesatçılardan idin.
Diyanet Vakfı:
Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.

felyevme nüneccîke bibedenike litekûne limen ḫalfeke âyeh. veinne keŝîram mine-nnâsi `an âyâtinâ legâfilûn.
Türkçe:
"Bugün senin bedenini kurtaracağız ki, arkandan gelenlere bir ibret olasın. Ama insanların çoğu bizim ayetlerimizden gerçekten habersiz bulunuyor."
İngilizce:
This day shall We save thee in the body, that thou mayest be a sign to those who come after thee! but verily, many among mankind are heedless of Our Signs!
Fransızca:
Nous allons aujourd'hui épargner ton corps , afin que tu deviennes un signe à tes successeurs. Cependant beaucoup de gens ne prêtent aucune attention à Nos signes (d'avertissement).
Almanca:
An diesem Tag werden WIR deinen Körper erretten, damit du denjenigen nach dir als Aya dienst. Gewiß, viele der Menschen sind Unseren Ayat gegenüber doch achtlos!
Rusça:
Сегодня Мы спасем твое тело, чтобы ты стал знамением для тех, кто будет после тебя". Воистину, многие люди пренебрегают Нашими знамениями.
Arapça:
فَالْيَوْمَ نُنَجِّيكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنْ خَلْفَكَ آيَةً ۚ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ عَنْ آيَاتِنَا لَغَافِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz de bugün senin bedenini arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız. Bununla beraber, insanların birçoğu âyetlerimizden yine de gafildirler.
Diyanet Vakfı:
(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olması için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten ayetlerimizden gafildirler.

veleḳad bevve'nâ benî isrâîle mübevvee ṣidḳiv verazaḳnâhüm mine-ṭṭayyibât. feme-ḫtelefû ḥattâ câehümü-l`ilm. inne rabbeke yaḳḍî beynehüm yevme-lḳiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.
Türkçe:
Yemin olsun, biz, İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve kendilerine temiz yiyeceklerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilafa düşmediler. Hiç kuşkusuz, Rabbin, tartışmakta oldukları şey hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
İngilizce:
We settled the Children of Israel in a beautiful dwelling-place, and provided for them sustenance of the best: it was after knowledge had been granted to them, that they fell into schisms. Verily Allah will judge between them as to the schisms amongst them, on the Day of Judgment.
Fransızca:
Certes, Nous avons établi les Enfants d'Israël dans un endroit honorable, et leur avons attribué comme nourriture de bons aliments. Par la suite, ils n'ont divergé qu'au moment où leur vint la science. Ton Seigneur décidera entre eux, au Jour de la Résurrection sur ce qui les divisait.
Almanca:
Und gewiß, bereits ließen WIR die Kinder Israils einen schönen Ort bewohnen und gewährten ihnen Rizq von den Tay-yibat . Und sie wurden nicht uneins, bis ihnen dasWissen zuteil wurde. Gewiß, dein HERR wird unter ihnen am Tag der Auferstehung das richten, worüber sie uneins zu sein pflegten.
Rusça:
Мы поселили сынов Исраила (Израиля) в славной стране и одарили их благами. Между ними не было разногласий, пока к ним не явилось знание. Воистину, в День воскресения твой Господь рассудит между ними в том, в чем они расходились во мнениях.
Arapça:
وَلَقَدْ بَوَّأْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مُبَوَّأَ صِدْقٍ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ فَمَا اخْتَلَفُوا حَتَّىٰ جَاءَهُمُ الْعِلْمُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten İsrailoğulları'nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızıklar verdik. Anlaşmazlığa düşmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
Diyanet Vakfı:
Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.

fein künte fî şekkim mimmâ enzelnâ ileyke fes'eli-lleẕîne yaḳraûne-lkitâbe min ḳablik. leḳad câeke-lḥaḳḳu mir rabbike felâ tekûnenne mine-lmümterîn.
Türkçe:
Şayet sen, sana indirdiğimizden kuşkulanmakta isen, senden önce kitabı okuyanlara sor. Yemin olsun, hak sana Rabbinden gelmiştir. O halde, sakın kuşkulananlardan olma!
İngilizce:
If thou wert in doubt as to what We have revealed unto thee, then ask those who have been reading the Book from before thee: the Truth hath indeed come to thee from thy Lord: so be in no wise of those in doubt.
Fransızca:
Et si tu es en doute sur ce que Nous avons fait descendre vers toi, interroge alors ceux qui lisent le Livre révélé avant toi. La vérité certes t'est venue de ton Seigneur : ne sois donc point de ceux qui doutent.
Almanca:
Und solltest du über das in Zweifel sein, was WIR dir zuteil werden ließen, dann frage diejenigen, welche die Schrift (At-taurat) vor dir lesen. Gewiß, bereits kam die Wahrheit zu dir von deinem HERRN, so sei nicht von den Zweifel- Hegenden!
Rusça:
Если ты сомневаешься в том, что Мы ниспослали тебе, то спроси тех, которые читают Писание раньше тебя. Воистину, к тебе явилась истина от твоего Господа. Не будь же в числе сомневающихся.
Arapça:
فَإِن كُنتَ فِي شَكٍّ مِّمَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ فَاسْأَلِ الَّذِينَ يَقْرَءُونَ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكَ ۚ لَقَدْ جَاءَكَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sana indirdiklerimizde herhangi bir şüpheye düşersen, senden önce kitap okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!
Diyanet Vakfı:
(Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma!

velâ tekûnenne mine-lleẕîne keẕẕebû biâyâti-llâhi fetekûne mine-lḫâsirîn.
Türkçe:
Ve sakın ayetlerimizi yalanlayanlardan olma, yoksa hüsrana düşenlerden olursun.
İngilizce:
Nor be of those who reject the signs of Allah, or thou shalt be of those who perish.
Fransızca:
Et ne sois point de ceux qui traitent de mensonge les versets d'Allah. Tu serais alors du nombre des perdants.
Almanca:
Und sei auf keinen Fall einer derjenigen, die ALLAHs Ayat ableugnen, sonst gehörst du zu den Verlierern!
Rusça:
Не будь в числе тех, которые считают ложью знамения Аллаха, а не то окажешься одним из потерпевших убыток.
Arapça:
وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sakın Allah'ın âyetlerini inkar edenlerden olma, sonra hüsrana uğrayanlardan olursun.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun.

inne-lleẕîne ḥaḳḳat `aleyhim kelimetü rabbike lâ yü'minûn.
Türkçe:
Aleyhlerine Rabbinin kelimesi hak olanlar iman etmezler;
İngilizce:
Those against whom the word of thy Lord hath been verified would not believe-
Fransızca:
Ceux contre qui la parole (la menace) de ton Seigneur se réalisera ne croiront pas,
Almanca:
Gewiß, diejenigen, gegen sie das Wort deines HERRN rechtens wurde, verinnerlichten den Iman nicht,
Rusça:
Воистину, те, о которых подтвердилось Слово Аллаха, не уверуют,
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ حَقَّتْ عَلَيْهِمْ كَلِمَتُ رَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu, aleyhlerinde Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar imana gelmezler.
Diyanet Vakfı:
Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar, inanmazlar.

velev câethüm küllü âyetin ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.
Türkçe:
Tüm ayetler onlara gelse bile. Ta, o korkunç azabı görünceye kadar.
İngilizce:
Even if every Sign was brought unto them,- until they see (for themselves) the penalty grievous.
Fransızca:
même si tous les signes leur parvenaient, jusqu'à ce qu'ils voient le châtiment douloureux.
Almanca:
selbst dann nicht, sollte zu ihnen jede Aya kommen - bis sie die qualvolle Peinigung erleben.
Rusça:
пока их не постигнут мучительные страдания, даже если им явятся любые знамения.
Arapça:
وَلَوْ جَاءَتْهُمْ كُلُّ آيَةٍ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara bütün mucizeler hep birden gelse, yine de o acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar.
Diyanet Vakfı:
Kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır.
