Sayfa 209

inne-lleẕîne lâ yercûne liḳâenâ veraḍû bilḥayâti-ddünyâ vaṭmeennû bihâ velleẕîne hüm `an âyâtinâ gâfilûn.

Türkçe:
Şu bir gerçek ki, bize kavuşmayı ummayanlar, iğreti hayatla tatmin bulup onunla rahatlayanlar ve ayetlerimizden uzaklaşıp gaflete dalanlar,
İngilizce:
Those who rest not their hope on their meeting with Us, but are pleased and satisfied with the life of the present, and those who heed not Our Signs,-
Fransızca:
Ceux qui n'espèrent pas Notre rencontre, qui sont satisfaits de la vie présente et s'y sentent en sécurité, et ceux qui sont inattentifs à Nos signes [ou versets],
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die sich Unsere Begegnung nicht erhoffen, sich mit dem diesseitigen Leben zufriedengaben und an ihm Anlehnung fanden und die Unseren Ayat gegenüber achtlos sind,
Rusça:
Воистину, тем, которые не надеются на встречу с Нами, довольствуются мирской жизнью и удовлетворяются ею, а также тем, которые пренебрегают Нашими знамениями,
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاطْمَأَنُّوا بِهَا وَالَّذِينَ هُمْ عَنْ آيَاتِنَا غَافِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak.
Diyanet Vakfı:
Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve ayetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak.

ülâike me'vâhümü-nnâru bimâ kânû yeksibûn.

Türkçe:
Kazandıkları şeyler yüzünden varış yerleri ateş olacakların ta kendileridir.
İngilizce:
Their abode is the Fire, because of the (evil) they earned.
Fransızca:
leur refuge sera le Feu, pour ce qu'ils acquéraient.
Almanca:
für diese - ihre Unterkunft ist das Feuer für das, was sie (an Verfehlungen) zu erwerben pflegten.
Rusça:
пристанищем будет Огонь за то, что они приобретали.
Arapça:
أُولَٰئِكَ مَأْوَاهُمُ النَّارُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir.
Diyanet Vakfı:
İşte onların, kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir!

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti yehdîhim rabbühüm biîmânihim. tecrî min taḥtihimü-l'enhâru fî cennâti-nne`îm.

Türkçe:
İman edip haya ve barışa yönelik amel sergileyenlere gelince, Rableri onları imanlarıyla doğruya ve güzele iletir. Nimetlerle dolu cennetlerde onların altlarından ırmaklar akacaktır.
İngilizce:
Those who believe, and work righteousness,- their Lord will guide them because of their faith: beneath them will flow rivers in gardens of bliss.
Fransızca:
Ceux qui croient et font de bonnes oeuvres, leur Seigneur les guidera à cause de leur foi. A leurs pieds les ruisseaux couleront dans les jardins des délices.
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman verinnerlicht und das gottgefällig Gute getan haben, diese leitet ihr HERR mit ihrem Iman recht. Unter ihnen fließen Flüsse in den Dschannat des Wohlergehens.
Rusça:
Воистину, тех, которые уверовали и творили праведные деяния, Господь поведет верным путем за их веру. В Садах блаженства под ними будут течь реки.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُم بِإِيمَانِهِمْ ۖ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri, imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir. Naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akar durur.
Diyanet Vakfı:
İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir.

da`vâhüm fîhâ sübḥâneke-llâhümme veteḥiyyetühüm fîhâ selâm. veâḫiru da`vâhüm eni-lḥamdü lillâhi rabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
Orada onların yakarışı, "Tespih ederiz seni ey Allahımız!" ve birbirlerine esenlik dilemeleri, "Selam!" şeklindedir. Ve onların son çağırışları şudur: Bütün övgüler âlemlerin Rabbi Allah'adır.
İngilizce:
(This will be) their cry therein: "Glory to Thee, O Allah!" And "Peace" will be their greeting therein! and the close of their cry will be: "Praise be to Allah, the Cherisher and Sustainer of the worlds!"
Fransızca:
Là, leur invocation sera "Gloire à Toi, ô Allah", et leur salutation : "Salam", [Paix ! ] et la fin de leur invocation : "Louange à Allah, Seigneur de l'Univers".
Almanca:
Ihr Bittgebet darin ist: Subhanakal-lahumma und ihr Gruß ist darin Salam und der Abschluß ihres Bittgebets ist: Al-hamdulil-lahi rabil-'alamin .
Rusça:
Там они будут взывать: "Пречист Ты, Аллах!" Там их приветствием будет слово: "Мир!" А их молитвы будут завершатся словами: "Хвала Аллаху, Господу миров!"
Arapça:
دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَامٌ ۚ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların oradaki duaları: "Allahım, sen yücelerden yücesin"; sağlık dilekleri "selâm", dualarının sonu da "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun." diye şükretmek olacaktır.
Diyanet Vakfı:
Onların oradaki duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selam" dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

velev yü`accilü-llâhü linnâsi-şşerra-sti`câlehüm bilḫayri leḳuḍiye ileyhim ecelühüm. feneẕeru-lleẕîne lâ yercûne liḳâenâ fî ṭugyânihim ya`mehûn.

Türkçe:
Allah, insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, ecellerinin onlara ulaşmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Ama biz, bize kavuşmayı ummayanları kendi azgınlıkları içinde körü körüne bocalamaya bırakırız.
İngilizce:
If Allah were to hasten for men the ill (they have earned) as they would fain hasten on the good,- then would their respite be settled at once. But We leave those who rest not their hope on their meeting with Us, in their trespasses, wandering in distraction to and fro.
Fransızca:
Et si Allah hâtait le malheur des gens avec autant de hâte qu'ils cherchent le bonheur, le terme de leur vie aurait été décrété. Mais Nous laissons ceux qui n'espèrent pas Notre rencontre confus et hésitants dans leur transgression.
Almanca:
Und würde ALLAH den Forderungen der Menschen nach dem Unglück so schnell entsprechen wie ER ihren Forderungen nach dem Gutem entspricht, wäre ihre Zeit längst abgelaufen. Aber WIR lassen diejenigen, die Unsere Begegnung nicht erhoffen, in ihrer Maßlosigkeit verblenden.
Rusça:
Если бы Аллах ускорил для людей наступление зла, которое они призывают в своих проклятиях, подобно тому, как Он ускорил для них наступление добра, о котором они просят в молитвах, то они непременно погибли бы. Но Мы оставляем тех, которые не надеются на встречу с Нами, слепо скитаться в своем беззаконии.
Arapça:
۞ وَلَوْ يُعَجِّلُ اللَّهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُم بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ ۖ فَنَذَرُ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de alelacele verseydi, onların hemen ecellerini getiriverirdi. Fakat bize kavuşmayı ummayanları kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp giderler.
Diyanet Vakfı:
Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde (kendi başlarına) bırakırız.

veiẕâ messe-l'insâne-ḍḍurru de`ânâ licembihî ev ḳâ`iden ev ḳâimen. felemmâ keşefnâ `anhü ḍurrahû merra keel lem yed`unâ ilâ ḍurrim messeh. keẕâlike züyyine lilmüsrifîne mâ kânû ya`melûn.

Türkçe:
İnsanlara zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. Haksızlığa/aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları, işte böyle süslü gösterilmiştir.
İngilizce:
When trouble toucheth a man, He crieth unto Us (in all postures)- lying down on his side, or sitting, or standing. But when We have solved his trouble, he passeth on his way as if he had never cried to Us for a trouble that touched him! thus do the deeds of transgressors seem fair in their eyes!
Fransızca:
Et quand le malheur touche l'homme, il fait appel à Nous, couché sur le côté, assis, ou debout. Puis quand Nous le délivrons de son malheur, il s'en va comme s'il ne Nous avait point imploré pour un mal qui l'a touché. C'est ainsi que furent embellies aux outranciers leurs actions.
Almanca:
Und wenn dem Menschen Unglück zustößt, richtet er an Uns Bittgebete im Liegen, im Sitzen oder im Stehen. Und als WIR von ihm sein Unglück wegnahmen, fuhr er fort, als richtete er an Uns niemals Bittgebete wegen des Unglücks, das ihm zustieß. Derart wird den Maßlosen schön gemacht, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Когда человека поражает горе, он взывает к Нам и лежа на боку, и сидя, и стоя. Когда же Мы избавляем его от напасти, он проходит, словно никогда не взывал к Нам по поводу постигшего его несчастья. Вот как приукрашено преступникам то, что они совершают.
Arapça:
وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَأَن لَّمْ يَدْعُنَا إِلَىٰ ضُرٍّ مَّسَّهُ ۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider. İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir.
Diyanet Vakfı:
İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.

veleḳad ehlekne-lḳurûne min ḳabliküm lemmâ żalemû vecâethüm rusülühüm bilbeyyinâti vemâ kânû liyü'minû. keẕâlike neczi-lḳavme-lmücrimîn.

Türkçe:
Yemin olsun ki, biz sizden önceki kuşakları, zulmettikleri ve resulleri kendilerine açık kanıtlar getirdiği halde inanmadıkları için, helâk ettik. Günaha batanlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.
İngilizce:
Generations before you We destroyed when they did wrong: their messengers came to them with clear-signs, but they would not believe! thus do We requite those who sin!
Fransızca:
Nous avons fait périr les générations d'avant vous lorsqu'elles eurent été injustes alors que leurs messagers leur avaient apporté des preuves. Cependant, elles n'étaient pas disposées à croire. C'est ainsi que Nous rétribuons les gens criminels.
Almanca:
Und gewiß, bereits haben WIR frühere Generationen vor euch zugrunde gerichtet, als sie Unrecht begingen und ihre Gesandten zu ihnen mit deutlichen Zeichen kamen, doch sie pflegten (trotzdem) den Iman nicht zu verinnerlichen. Derart vergelten WIR es den schwer verfehlenden Leuten.
Rusça:
Мы погубили поколения, жившие до вас, поскольку они поступали несправедливо и не уверовали в Наших посланников, явившихся к ним с ясными знамениями. Так Мы наказываем грешных людей.
Arapça:
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِن قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُوا ۙ وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, sizden önceki devirlerin bir çok kavmini, peygamberleri kendilerine bir çok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmedikleri için helak ettik. İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki sizden önce, peygamberleri kendilerine mucizeler getirdiği halde (yalanlayıp) zulmettiklerinden dolayı nice milletleri helak ettik; zaten onlar iman edecek değillerdi. İşte biz suçlu kavimleri böyle cezalandırırız.

ŝümme ce`alnâküm ḫalâife fi-l'arḍi mim ba`dihim linenżura keyfe ta`melûn.

Türkçe:
Sonra onların ardından yeryüzünde sizi halefler kıldık ki, nasıl iş yapacağınızı görelim.
İngilizce:
Then We made you heirs in the land after them, to see how ye would behave!
Fransızca:
Puis nous fîmes de vous des successeurs sur terre après eux, pour voir comment vous agiriez.
Almanca:
Dann setzten WIR euch als Nachfolger im Lande nach ihnen ein, um zu sehen, wie ihr handelt.
Rusça:
Потом Мы сделали вас их преемниками на земле, чтобы посмотреть, как вы будете поступать.
Arapça:
ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَائِفَ فِي الْأَرْضِ مِن بَعْدِهِمْ لِنَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik).
Sayfa 209 beslemesine abone olun.