Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

10

Sûredeki Ayet No: 

12

Ayet No: 

1376

Sayfa No: 

209

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَأَن لَّمْ يَدْعُنَا إِلَىٰ ضُرٍّ مَّسَّهُ ۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Çeviriyazı: 

veiẕâ messe-l'insâne-ḍḍurru de`ânâ licembihî ev ḳâ`iden ev ḳâimen. felemmâ keşefnâ `anhü ḍurrahû merra keel lem yed`unâ ilâ ḍurrim messeh. keẕâlike züyyine lilmüsrifîne mâ kânû ya`melûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider. İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir.

Diyanet İşleri: 

İnsana bir darlık gelince, yan yatarken, oturur veya ayakta iken bize yalvarıp yakarır; biz darlığını giderince, başına gelen darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamışa döner. İşlerinde tutumsuz olanlara, yaptıkları böylece güzel görünür.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

İnsana bir zarar gelince yanüstü yatarak, yahut oturduğu halde, yahut da ayakta dua eder bize; o zararı ondan giderdik mi sanki o zarara uğramamış da o yüzden bize dua etmemiştir, öylece dönergider. İşte aşkın hareketlerde bulunanlara, yaptıkları işler, böylece hoş görünmededir.

Şaban Piriş: 

İnsana bir darlık dokunduğu zaman, yatarken otururken veya ayakta iken bize dua edip, yalvarır. Biz onun darlığını giderdiğimizde sanki başına gelen darlık sebebiyle bize hiç yalvarmamış gibi geçip gider. İşte, böyle müsriflere yapmakta oldukları şey güzel görünür.

Edip Yüksel: 

İnsana bir zarar dokundu mu, yanı üzerine yatarken veya ayaktayken veya oturmuşken bizi çağırır. Ona zarar veren şeyi kendisinden giderdik mi, sanki kendisine dokunan o zarardan dolayı bizi hiç çağırmamış gibi davranır. Sınırı aşanlara, yaptıkları işler işte böyle süslü gösterilir.

Ali Bulaç: 

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken Bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.

Suat Yıldırım: 

İnsan bir sıkıntıya mâruz kalınca gerek yan yatarken, gerek otururken veya ayakta iken, Bize yalvarıp yakarır. Fakat biz sıkıntısını giderdik mi, sanki uğradığı dertten dolayı Biz'e yalvaran kendisi değilmiş gibi eski haline döner.İşte (hayat sermayelerini boşuna harcayıp) haddini aşanlara, yaptıkları işler, kendilerine böyle süslenmiş, hoşlarına gitmiştir. [41,51; 11, 10, 11]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve insana bir sıkıntı dokununca da, yanı üzerine yatarken veya otururken veya ayakta iken Bize dua eder. Vaktâ ki, ondan o sıkıntıyı açıvermiş oluruz, sanki kendisine dokunmuş olan bir sıkıntıdan dolayı Bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte müsrifler için yapar oldukları şeyler böyle süslenmiştir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İnsanlara zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. Haksızlığa/aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları, işte böyle süslü gösterilmiştir.

Bekir Sadak: 

Allah´a karsi yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir? Suclular elbette saadete erisemezler.

İbni Kesir: 

İnsan bir sıkıntıya düşünce

Adem Uğur: 

İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder

İskender Ali Mihr: 

Ve insana bir darlık (musîbet, sıkıntı) isabet ettiği (dokunduğu) zaman, yatarken, otururken veya ayaktayken Bize dua etti (eder). Fakat onun sıkıntısını ondan giderdiğimiz zaman ona isabet eden darlıkta (sıkıntıda) Bize dua etmemiş gibi döndü (döner). İşte böylece müsriflere, yapmış oldukları şeyler süslendi.

Celal Yıldırım: 

İnsana bir dert ve sıkıntı dokunduğu zaman gerek yan üstü uzanıkken, gerek otururken, gerek ayakta dururken bize duâ eder. Kendisinden dert ve sıkıntıyı kaldırdığımızda ise, kendisine dokunan dert ve sıkıntıdan (kurtulmak için) bize (hiç) duâ etmemiş gibi (eski haline) geçip gider. İşte müsriflere (haddini aşanlara) yapageldikleri ameller böylece süslenmiştir.

Tefhim ul Kuran: 

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken yada ayaktayken bize dua eder

Fransızca: 

Et quand le malheur touche l'homme, il fait appel à Nous, couché sur le côté, assis, ou debout. Puis quand Nous le délivrons de son malheur, il s'en va comme s'il ne Nous avait point imploré pour un mal qui l'a touché. C'est ainsi que furent embellies aux outranciers leurs actions.

İspanyolca: 

Cuando el hombre sufre una desgracia, Nos invoca, lo mismo si está echado que si está sentado o de pie. Pero, en cuanto le libramos de su desgracia, continúa su camino como si no Nos hubiera invocado por la desgracia que sufría. Así es como son engalanadas las obras de los inmoderados.

İtalyanca: 

Quando la disgrazia lo tocca, l'uomo Ci invoca, coricato su un fianco, seduto o in piedi. Quando poi lo liberiamo dalla sua disgrazia si comporta come se non Ci avesse mai invocato a proposito della disgrazia che lo ha colto. Così abbelliamo agli empi le azioni loro.

Almanca: 

Und wenn dem Menschen Unglück zustößt, richtet er an Uns Bittgebete im Liegen, im Sitzen oder im Stehen. Und als WIR von ihm sein Unglück wegnahmen, fuhr er fort, als richtete er an Uns niemals Bittgebete wegen des Unglücks, das ihm zustieß. Derart wird den Maßlosen schön gemacht, was sie zu tun pflegten.

Çince: 

当人遭遇灾害的时候,便卧著、或坐著、或站著向我祈祷。等我解除他们的灾害后,他们就继续作恶,彷佛不曾祈求我解除他们的灾害一样。过分的人们是这样为他们的行为所迷惑的。

Hollandaca: 

Indien een mensch kwaad overkomt, bidt hij tot ons, liggende op zijne zijde, of zittende of staande, maar indien wij hem van zijne bedroeving verlossen, vervolgt hij zijne vroegere levenswijze, alsof hij ons niet had aangeroepen om hem tegen het kwaad te verdedigen, dat hem was overkomen. Zoo werd dus, wat de zondaren bedreven, hun voorbereid.

Rusça: 

Когда человека поражает горе, он взывает к Нам и лежа на боку, и сидя, и стоя. Когда же Мы избавляем его от напасти, он проходит, словно никогда не взывал к Нам по поводу постигшего его несчастья. Вот как приукрашено преступникам то, что они совершают.

Somalice: 

Markuu Taabto Dadka dhib wuu Na baryayaa isagoo Jiifa, ama Fadhiya ama Taagan, markaan ka faydno Dhibkana wuu iska Socdaa sidii isagoon Nabaryinba Dhibkii Taabtay, Saasaa loogu Qorxiyey Xadgudbayaasha waxay Falayeen.

Swahilice: 

Na mtu akiguswa na shida hutuomba naye kaegesha ubavu, au kakaa, au kasimama. Lakini tukimwondoshea shida yake huendelea kama kwamba hakupata kutuomba tumwondoshee shida iliyo mpata. Ndio namna hiyo wamepambiwa warukao mipaka yale waliyo kuwa wakiyatenda.

Uygurca: 

ئىنسانغا بىرەر زىيان - زەخمەت يەتسە، ياتسىدۇ، ئولتۇرسىدۇ، تۇرسىدۇ، (ئۇنى دەپئى قىلىشىمىزنى تىلەپ) بىزگە دۇئا قىلىدۇ؛ ئۇلارغا يەتكەن زىيان - زەخمەتنى كۆتۈرۈۋەتسەك، گويا ئۇنى كۆتۈرۈۋېتىشىمىزنى تىلەپ بىزگە دۇئا قىلمىغاندەك، يامان ئىشنى يەنە داۋاملاشتۇرىدۇ، ھەددىدىن ئاشقۇچىلارنىڭ قىلمىشلىرى ئۇلارغا مۇشۇنداق چىرايلىق كۆرسىتىلدى

Japonca: 

人びと(不信心者たち)が苦難に会った時は,横たわり,あるいは座り,あるいは立っていても(どんな状態のもとでも)われを呼ぶ。だがわれがかれらから苦難を除くと,(まるで)かれらを苦しめた(以前の)不幸のためわれを呼ばなかったかのように過ごしてしまう。このように愚かな者は,その行いを(悪魔によって)立派だと思わせられる。

Arapça (Ürdün): 

«وإذا مس الإنسان» الكافر «الضُّرُّ» المرض والفقر «دعانا لجنبه» أي مضطجعا «أو قاعدا أو قائما» أي في كل حال «فلما كشفنا عنه ضُره مرَّ» على كفره «كأن» مخففة واسمها محذوف، أي كأنه «لم يدعنا إلى ضرٍّ مسه كذلك» كما زُيّن له الدعاء عند الضرر والإعراض عند الرخاء «زُيِّن للمسرفين» المشركين «ما كانوا يعملون».

Hintçe: 

और इन्सान को जब कोई नुकसान छू भी गया तो अपने पहलू पर (लेटा हो) या बैठा हो या ख़ड़ा (गरज़ हर हालत में) हम को पुकारता है फिर जब हम उससे उसकी तकलीफ को दूर कर देते है तो ऐसा खिसक जाता है जैसे उसने तकलीफ के (दफा करने के) लिए जो उसको पहुँचती थी हमको पुकारा ही न था जो लोग ज्यादती करते हैं उनकी कारस्तानियाँ यूँ ही उन्हें अच्छी कर दिखाई गई हैं

Tayca: 

และเมื่ออันตรายประสบกับมนุษย์ เขาก็จะวิงวอนขอเราในสภาพนอนตะแคง หรือนั่งหรือยืน ครั้นเมื่อเราปลดเปลื้องอันตรายของเขาให้พ้นจากเขาไปแล้ว เขาก็เมินคล้ายกับว่าเขามิได้วิงวอนขอเราให้พ้นจากอันตรายที่ได้ประสบแก่เขา เช่นนั้นแหละ ถูกทำให้สวยงามแก่บรรดาผู้ละเมิดขอบเขตในสิ่งที่พวกเขากระทำ

İbranice: 

וכאשר צרה פוגעת באדם, הוא יקרא לנו כשהוא שוכב על צדו או בישיבה, או בעמידה. וכשנסיר את הצרה מעליו, הוא מתנהג כאילו לא קרא אלינו לעזור לו להסיר צרה שפגעה בו, כך נראה כי טוב בעיני המושחתים הרע שהם עושים

Hırvatça: 

Kada čovjeka snađe nevolja, on Nam se moli ležeći, ili sjedeći, ili stojeći. A čim mu nevolju otklonimo, on nastavlja kao da Nam se nije ni obraćao molbom zbog nevolje koja ga je zadesila. Tako je onima koji pretjeruju uljepšano ono što radiše.

Rumence: 

Când nenorocirea îl loveşte pe om, fie că stă jos ori în picioare, Ne cheamă alături de el, însă când îndepărtăm nenorocirea de la el, trece ca şi cum nu Ne-ar fi chemat când răul l-a atins. Astfel, le este împodobit necumpătaţilor ceea ce făptuiesc.

Transliteration: 

Waitha massa alinsana alddurru daAAana lijanbihi aw qaAAidan aw qaiman falamma kashafna AAanhu durrahu marra kaan lam yadAAuna ila durrin massahu kathalika zuyyina lilmusrifeena ma kanoo yaAAmaloona

Türkçe: 

İnsanlara zorluk dokunduğu zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. Haksızlığa/aşırılığa sapanlara, yapmakta oldukları, işte böyle süslü gösterilmiştir.

Sahih International: 

And when affliction touches man, he calls upon Us, whether lying on his side or sitting or standing; but when We remove from him his affliction, he continues [in disobedience] as if he had never called upon Us to [remove] an affliction that touched him. Thus is made pleasing to the transgressors that which they have been doing

İngilizce: 

When trouble toucheth a man, He crieth unto Us (in all postures)- lying down on his side, or sitting, or standing. But when We have solved his trouble, he passeth on his way as if he had never cried to Us for a trouble that touched him! thus do the deeds of transgressors seem fair in their eyes!

Azerbaycanca: 

İnsana bir sıxıntı (xəstəlik, yoxsulluq, bəla) üz verən zaman uzananda da, oturanda da, ayaq üstə duranda da Bizə dua edər. Lakin onu sıxıntıdan qurtardıqda ondan ötrü (əvvəlcə) Bizə heç dua etməmiş kimi çıxıb gedər. (Allaha şükür etməyi də unudub yaramaz işlərində davam edər). Həddi aşanlara etdikləri əməllər beləcə yaxşı göstərildi.

Süleyman Ateş: 

İnsana bir darlık dokunduğu zaman, yanı üzere yatarken, yahut otururken ya da ayakta bize yalvarır; ama biz onun darlığını aç(ıp kaldır)ınca sanki kendisine dokunan bir darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamış gibi hareket eder. İşte aşırı gidenlere, yaptıkları iş böylesine süslü gösterilmiştir.

Diyanet Vakfı: 

İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.

Erhan Aktaş: 

İnsana bir sıkıntı dokununca, yatarken, otururken veya ayaktayken bize dûa eder; fakat Biz onun sıkıntısını giderince de karşılaştığı sıkıntıdan ötürü sanki Bize hiç dûa etmemiş gibi davranmaya devam eder. İşte Müsriflere,(1) yaptıkları şey böyle cazip gösterilmiştir.

Kral Fahd: 

İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder, fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.

Hasan Basri Çantay: 

İnsana sıkıntı dokunduğu zaman yanı üstü, yahud otururken veya ayakda iken (her haalinde, o sıkıntının giderilmesi için) bize düâ eder. Fakat biz onun sıkıntısını açıp giderdik mi, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıya bizi çağırmamış gibi (yine eski yoluna döner) gider. İşte haddi aşanların yapar oldukları ameller böyle süslenmiş (kendilerine hoş gösterilmiş) dir.

Muhammed Esed: 

Zaten, insanın başına bir sıkıntı gelince yan yatarken de, oturup kalkarken de Bize yalvarıp yakarır; ama ne zaman ki sıkıntısını gideririz, başına gelen sıkıntıdan kendisini kurtaralım diye sanki Bize hiç yalvarıp yakarmamış gibi (nankörce) davranmaya devam eder! Kendi güçlerini boşa harcayan (budala)lara, yapıp ettikleri işte böyle güzel görünür.

Gültekin Onan: 

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder

Ali Fikri Yavuz: 

İnsana (hastalık gibi) bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek ayakta iken, bize dua eder durur. Fakat ondan sıkıntısını giderdiğimiz zaman, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize dua etmemiş gibi geçer gider. (eski sapıklığına devam eder). İşte o haddi aşan müşriklere, yaptıkları ameller, böyle süslü gösterilmektedir.

Portekizce: 

E se o infortúnio açoita o homem, ele Nos implora, quer esteja deitado, sentado ou em pé. Porém, quando o libertamosde seu infortúnio, ei-lo que caminha, como se não Nos tivesse implorado quando o infortúnio o açoitava. Assim foramabrilhantados os atos dos transgressores (por Satanás).

İsveççe: 

När människan drabbas av ett ont anropar hon Oss [om hjälp], var hon än befinner sig; men när Vi har befriat henne från det onda går hon obekymrad vidare som om hon aldrig hade bett till Oss [om hjälp] mot det onda som drabbade henne. Och liksom [denna människa] har de som förslösar sina själar förmåtts att tro att vad de gör är rätt.

Farsça: 

و چون انسان را گزند و آسیبی رسد، ما را [در همه حالات] به پهلو خوابیده یا نشسته یا ایستاده [به یاری] می خواند، پس زمانی که گزند و آسیبش را برطرف کنیم، آن چنان به راه ناسپاسی و گناه می رود که گویی هرگز ما را برای برطرف کردن گزند و آسیبی که به او رسیده [به یاری] نخوانده است!! این گونه برای اسراف کاران اعمالی که همواره انجام می دادند، آراسته شده [تا جایی که زشتی اعمالشان را نمی فهمند.]

Kürtçe: 

وەکاتێک ئادەمی زیانێکی لێ بکەوێت بەڕاکشان یان بەدانیشتن یان بەپێوە لێمان دەپاڕێتەوە ئەمجا کاتێک زەرەر و زیانەکەمان لەسەر لابرد و نەمان ھێشت دەڕوات (دەچێتە سەر حاڵی پێشووی و دەگەڕێتەوە سەر کاری ناپەسەندی) وەک ھاوار و دوعای نەکردبێت لێمان نەپاڕابێـتەوە بۆ لابردنی زیانێک کە دووچاری بوو بوو بەو جۆرە ڕازێنراوەتەوە بۆ زیادە ڕەۆیان ئەو کردەوانەی کە دەیان کرد

Özbekçe: 

Қачонки инсонга зарар етса, Бизга ёнбошлаган, ўтирган ёки турган ҳолида дуо қиладир. Ундан зарарини кетказсак, худди ўзига етган зарар ҳақида Бизга дуо қилмагандек кетаверади. Ана шундай қилиб, исрофчиларга қилаётган амаллари зийнатланиб кўрсатилди. (Инсон иши юришиб турганида, ўзи соғ-саломат, тинч-омон ва роҳат-фароғатда бўлганида ҳеч нарса билан иши йўқ, бу дунё ҳаётига мағрур бўлиб юраверади. Албатта, Аллоҳ ҳидоятга бошлаган мўмин-мусулмонлардан бошқалари. Аммо мағрурланиб юрган ўша инсоннинг соғлиғигами, тинчлигигами ёки роҳатигами футур етса, бошига мусибат келса, дарҳол Аллоҳ ёдига тушади. Ёнбошлаган, ўтирган ёки тик турган ҳолида, яъни, ҳар қандай ҳолатда Аллоҳга ёлборишни бошлайди. Ҳатто, энг катта кофир, фосиқлар ҳаётида ҳам бундай воқеалар рўй берганига тарихда мисоллар кўп. Яна аввалгидек, бу дунё ҳаётига ўзини уради. Аллоҳни унутади. Ўзининг бандалигини унутади. Бир куни келиб, бошига яна қайта мусибат тушиши мумкинлигини ҳам унутади. Ҳеч нарсадан тап тортмай, ибрат олмай, олдинги ҳолига тушиб қолади.)

Malayca: 

Dan apabila seseorang manusia ditimpa kesusahan, merayulah ia ditimpa Kami (dalam segala keadaan), sama ada ia sedang berbaring atau duduk ataupun berdiri; dan manakala Kami hapuskan kesusahan itu daripadanya, ia terus membawa cara lamanya seolah-olah dia tidak pernah merayu kepada Kami memohon hapuskan sebarang kesusahan yang menimpanya (sebagaimana ia memandang eloknya bawaan itu) demikianlah diperelokkan pada pandangan orang-orang yang melampau apa yang mereka lakukan.

Arnavutça: 

E, kur njeriun ta gjejë e keqja, atëherë Na lutet: shtrirë, ose ulur, ose në këmbë (në çdo mënyrë). E, posa Na t’ia largojmë të keqen atij, vazhdon – thuajse nuk Na është lutur për fatkeqësinë që e ka goditur. Kështu plangësprishësve (batakqinjëve) iu zbukurohet ajo që punojnë.

Bulgarca: 

И ако беда засегне човек, той Ни зове на хълбок или седнал, или прав. А щом снемем от него бедата му, отминава, сякаш не Ни е зовял заради бедата, която го е засегнала. Така бе разкрасено за престъпващите онова, което вършат.

Sırpça: 

Када човека снађе невоља, он Нам се моли скрушено лежећи, или седећи, или стојећи. А чим му отклонимо невољу, он наставља да се понаша као да Нам се није ни обраћао молбом због невоље која га је задесила. Тако се неверницима чини лепим оно што су радили.

Çekçe: 

Když postihne člověka neštěstí, tu volá Nás vleže, vsedě i vestoje, když však od něho neštěstí odejmeme, kráčí dále, jako by Nás nebyl nikdy volal proti neštěstí, jež se ho dotklo. A takto je přestupníkům zkrášlováno vše, co dělají.

Urduca: 

انسان کا حال یہ ہے کہ جب اس پر کوئی سخت وقت آتا ہے تو کھڑے اور بیٹھے اور لیٹے ہم کو پکارتا ہے، مگر جب ہم اس کی مصیبت ٹال دیتے ہیں تو ایسا چل نکلتا ہے کہ گویا اس نے کبھی اپنے کسی بُرے وقت پر ہم کو پکارا ہی نہ تھا اس طرح حد سے گزر جانے والوں کے لیے ان کے کرتوت خوشنما بنا دیے گئے ہیں

Tacikçe: 

Чун ба одамӣ зараре расад, чӣ бар паҳлу хуфта бошад ва чӣ нишаста ё истода, Моро ба дуъо мехонад. Ва чун он зарарро аз ӯ дур созем, чунон мегузарад, ки гӯӣ Моро барои дафъи он зараре, ки ба ӯ расида буд, ҳаргиз нахондааст. Амалҳои исрофкорон инчунин дар назарашон ороста шудааст.

Tatarca: 

Әгәр Аллаһуга итагать итмәгән динсез кешегә берәр катырак зарар ирешсә, ятып яки утырып, яки басып бездә дога кыладыр, кайчан Без аның зарар вә кайгысын бетерсәк, гүя аңа ирешкән зарар өчен безгә дога да кылмаган кеби булып әүвәлге азгынлыгына төшә. Әнә шулай хак юлдан чыккан кешеләрнең кылган бозык эшләре үзләренә яхшы булып күренә.

Endonezyaca: 

Dan apabila manusia ditimpa bahaya dia berdoa kepada Kami dalam keadaan berbaring, duduk atau berdiri, tetapi setelah Kami hilangkan bahaya itu daripadanya, dia (kembali) melalui (jalannya yang sesat), seolah-olah dia tidak pernah berdoa kepada Kami untuk (menghilangkan) bahaya yang telah menimpanya. Begitulah orang-orang yang melampaui batas itu memandang baik apa yang selalu mereka kerjakan.

Amharca: 

ሰውንም ጉዳት ባገኘው ጊዜ በጎኑ ላይ ተጋድሞ ወይም ተቀምጦ ወይም ቆሞ ይለምነናል፡፡ ጉዳቱንም ከእሱ ላይ በገለጥንለት ጊዜ ወደ አገኘው ጉዳት እንዳልጠራን ሆኖ ያልፋል፡፡ እንደዚሁ ለድንበር አላፊዎች ይሠሩት የነበሩት ሥራ ተሸለመላቸው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், மனிதனுக்கு துன்பம் ஏற்பட்டால், அவன் தன் விலாவின் மீது (சாய்ந்தவனாக); அல்லது, உட்கார்ந்தவனாக; அல்லது, நின்றவனாக (அதை நீக்கித் தரும்படி) நம்மிடம் பிரார்த்திக்கிறான். அவனை விட்டு அவனுடைய துன்பத்தை நாம் நீக்கிவிடும்போது அவன் தனக்கு ஏற்பட்ட துன்பத்திற்கு நம்மை அழைக்காதது போன்று சென்று விடுகிறான். எல்லை மீறி(ய பாவி)களுக்கு அவர்கள் செய்து கொண்டிருந்தவை இவ்வாறு அலங்கரிக்கப்பட்டன.

Korece: 

인간에게 시련이 있을 때는기대어 또는 앉아서 또는 서서 하나님께 구원하더라 하나님이 그로부터 시련을 구제했을 때 그는 그에게 있었던 시련을 하나님께 구 원하지 아니했던 것처럼 가버리니불신자들의 행동은 그들의 면전에서 그럴듯 보일 뿐이라

Vietnamca: 

Con người khi gặp hoạn nạn, y van vái cầu khẩn TA cứu giúp (trong mọi tư thế) nằm, ngồi hoặc đứng. Nhưng khi TA giúp y thoát khỏi cơn nguy nạn, y (làm ngơ) bước đi như thể y chưa bao giờ từng cầu khẩn TA cứu giúp y thoát nạn. Như thế đó, những gì mà những kẻ tội lỗi đã làm lại tỏ ra đẹp mắt đối với chúng.

Rubu tag: 

Hizb tag: