
veevḥaynâ ilâ mûsâ en elḳi `aṣâk. feiẕâ hiye telḳafü mâ ye'fikûn.
Türkçe:
Biz de Mûsa'ya şöyle vahyettik: "Hadi at asanı!" Bir de ne görsünler, asa, onların ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.
İngilizce:
We put it into Moses's mind by inspiration: "Throw (now) thy rod":and behold! it swallows up straight away all the falsehoods which they fake!
Fransızca:
Et Nous révélâmes à Moïse : "Jette ton bâton". Et voilà que celui-ci se mit à engloutir ce qu'ils avaient fabriqué.
Almanca:
Dann ließen WIR Musa durch Wahy zuteil werden: "Nun wirf deinen Stock!" Und prompt schluckte er alles, was sie (die Magier) vortäuschten.
Rusça:
Мы внушили Мусе (Моисею): "Брось свой посох!" И вот она (змея) стала заглатывать то, что они измыслили.
Arapça:
۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz de Musa'ya "Sen de asânı bırakıver." diye vahyettik. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.
Diyanet Vakfı:
Biz de Musa'ya, "Asanı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.

feveḳa`a-lḥaḳḳu vebeṭale mâ kânû ya`melûn.
Türkçe:
Böylece hak ortaya çıktı, onların yapıp ettikleri, işe yaramaz hale geldi.
İngilizce:
Thus truth was confirmed, and all that they did was made of no effect.
Fransızca:
Ainsi la vérité se manifesta et ce qu'ils firent fût vain.
Almanca:
Dann war die Wahrheit erkennbar. Und annulliert wurde, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Истина подтвердилась, и тщетным оказалось то, что они совершали.
Arapça:
فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık hakikat ortaya çıkmış ve onların bütün yaptıkları boşa gitmişti.
Diyanet Vakfı:
Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti.

fegulibû hünâlike venḳalebû ṣâgirîn.
Türkçe:
Orada mağlup oldular, küçük düştüler.
İngilizce:
So the (great ones) were vanquished there and then, and were made to look small.
Fransızca:
Ainsi ils furent battus et se trouvèrent humiliés.
Almanca:
so wurden sie dort besiegt und kehrten danach erniedrigt um.
Rusça:
Они были повержены там и вернулись бесславными.
Arapça:
فَغُلِبُوا هُنَالِكَ وَانقَلَبُوا صَاغِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada mağlup olmuş ve küçük düşmüşlerdi.
Diyanet Vakfı:
İşte Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler.

veülḳiye-sseḥaratü sâcidîn.
Türkçe:
Ve büyücüler secdeye kapandılar.
İngilizce:
But the sorcerers fell down prostrate in adoration.
Fransızca:
Et les magiciens se jetèrent prosternés.
Almanca:
Dann fielen die Magier in Sudschud nieder.
Rusça:
И тогда колдуны пали ниц.
Arapça:
وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.
Diyanet Vakfı:
Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.

ḳâlû âmennâ birabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
"Âlemlerin Rabbi'ne iman ettik, dediler;
İngilizce:
Saying: "We believe in the Lord of the Worlds,-
Fransızca:
Ils dirent : "Nous croyons au Seigneur de l'Univers,
Almanca:
Sie sagten: "Wir haben den Iman an Den HERRN aller Schöpfung verinnerlicht,
Rusça:
Они сказали: "Мы уверовали в Господа миров,
Arapça:
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âlemlerin Rabbine iman ettik. dediler.
Diyanet Vakfı:
"Âlemlerin Rabbine iman ettik" dediler.

rabbi mûsâ vehârûn.
Türkçe:
Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbi'ne!"
İngilizce:
The Lord of Moses and Aaron.
Fransızca:
au Seigneur de Moïse et d'Aaron."
Almanca:
an Den HERRN von Musa und Harun!"
Rusça:
Господа Мусы (Моисея) и Харуна (Аарона)".
Arapça:
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa'nın ve Harun'un Rabbine.
Diyanet Vakfı:
"Musa'nın ve Harun'un Rabb'ine " dediler.

ḳâle fir`avnü âmentüm bihî ḳable en âẕene leküm. inne hâẕâ lemekrum mekertümûhü fi-lmedîneti lituḫricû minhâ ehlehâ. fesevfe ta`lemûn.
Türkçe:
Firavun dedi ki: "Demek ben size izin vermeden ona inandınız ha! Bu, şehirde tezgâhladığınız bir tuzaktır ki, bununla şehir halkını oradan çıkarmak peşindesiniz. Yakında anlarsınız."
İngilizce:
Said Pharaoh: "Believe ye in Him before I give you permission? Surely this is a trick which ye have planned in the city to drive out its people: but soon shall ye know (the consequences).
Fransızca:
"Y avez-vous cru avant que je ne vous (le) permette ? dit Pharaon. C'est bien un stratagème que vous avez manigancé dans la ville, afin d'en faire partir ses habitants. Vous saurez bientôt...
Almanca:
Pharao sagte: "Habt ihr etwa den Iman verinnerlicht, bevor ich euch dies gestattet habe? Gewiß, dies ist doch nicht anderes als Täuschung, die ihr in dieser Stadt intrigiert habt, um ihre Einwohner daraus zu vertreiben. So werdet ihr es noch wissen.
Rusça:
Фараон сказал: "Вы уверовали в него без моего дозволения? Воистину, это - козни, которые вы задумали в городе, чтобы изгнать из него его жителей. Но скоро вы узнаете!
Arapça:
قَالَ فِرْعَوْنُ آمَنتُم بِهِ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَمَكْرٌ مَّكَرْتُمُوهُ فِي الْمَدِينَةِ لِتُخْرِجُوا مِنْهَا أَهْلَهَا ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun: "Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!" dedi. "Şüphesiz bu bir hiledir, siz bunu şehirde kurmuşsunuz, yerli halkı oradan çıkarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksınız!"
Diyanet Vakfı:
Firavun dedi ki: "Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz!

leüḳaṭṭi`anne eydiyeküm veercüleküm min ḫilâfin ŝümme leüṣallibenneküm ecme`în.
Türkçe:
"Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım."
İngilizce:
Be sure I will cut off your hands and your feet on apposite sides, and I will cause you all to die on the cross.
Fransızca:
Je vais vous couper la main et la jambe opposées, et puis, je vous crucifierai tous."
Almanca:
Zweifelsohne werde ich eure Hände und Füße wechselseitig abschneiden, dann werde ich euch doch allesamt kreuzigen lassen."
Rusça:
Я отрублю вам руки и ноги накрест, а затем распну всех вас".
Arapça:
لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ ثُمَّ لَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, sonra da bilin ki, sizi astıracağım.
Diyanet Vakfı:
Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!"

ḳâlû innâ ilâ rabbinâ münḳalibûn.
Türkçe:
"Biz, dediler, doğruca Rabbimize varacağız."
İngilizce:
They said: "For us, We are but sent back unto our Lord:
Fransızca:
Ils dirent : "En vérité, c'est vers notre Seigneur que nous retournerons.
Almanca:
Sie sagten: "Wir werden (sowieso) zu unserem HERRN zurückkehren.
Rusça:
Они сказали: "Воистину, мы возвращаемся к нашему Господу.
Arapça:
قَالُوا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar da: "Şüphesiz o takdirde biz Rabbimize döneceğiz." dediler.
Diyanet Vakfı:
Onlar da: "Biz zaten Rabbimize döneceğiz". dediler.

vemâ tenḳimü minnâ illâ en âmennâ biâyâti rabbinâ lemmâ câetnâ. rabbenâ efrig `aleynâ ṣabrav veteveffenâ müslimîn.
Türkçe:
"Sen bizden, sırf Rabbimizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden ötürü intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Canımızı müslümanlar olarak al."
İngilizce:
But thou dost wreak thy vengeance on us simply because we believed in the Signs of our Lord when they reached us! Our Lord! pour out on us patience and constancy, and take our souls unto thee as Muslims (who bow to thy will)!
Fransızca:
Tu ne te venges de nous que parce que nous avons cru aux preuves de notre Seigneur, lorsqu'elles nous sont venues. ô notre Seigneur ! Déverse sur nous l'endurance et fais nous mourir entièrement soumis."
Almanca:
Du bemängelst doch nichts an uns, außer daß wir den Iman an die Ayat unseres HERRN verinnerlicht haben, als diese zu uns kamen. Unser HERR! Verleihe uns Geduld und lasse uns als Muslime sterben!"
Rusça:
Ты мстишь нам только за то, что мы уверовали в знамения нашего Господа, когда они явились к нам. Господь наш! Ниспошли нам терпение и упокой нас мусульманами".
Arapça:
وَمَا تَنقِمُ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا ۚ رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Senin bize kızman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve canımızı müslüman olarak al. derler.
Diyanet Vakfı:
Sen sadece Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al, dediler.
Sayfalar
