Cuz 26

 
00:00

vennaḫle bâsiḳâtil lehâ ṭal`un neḍîd.

Arapça:

وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَّهَا طَلْعٌ نَّضِيدٌ

Türkçe:

Yüksek yüksek hurma ağaçları büyüttük. Birbirine girmiş kümeler halinde tomurcukları vardır onların.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.

Diyanet Vakfı:

Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.

İngilizce:

And tall (and stately) palm-trees, with shoots of fruit-stalks, piled one over another;-

Fransızca:

ainsi que les hauts palmiers aux régimes superposés,

Almanca:

sowie hohe Dattelpalmen, die büschelartige Früchte tragen,

Rusça:

и высокие пальмы с висящими рядами плодами.

Açıklama:
 
00:00

rizḳal lil`ibâdi veaḥyeynâ bihî beldetem meytâ. keẕâlike-lḫurûc.

Arapça:

رِّزْقًا لِّلْعِبَادِ ۖ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ الْخُرُوجُ

Türkçe:

Kullara rızık olsun diye. Ve o suyla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte böyledir topraktan fışkırış.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir.

Diyanet Vakfı:

Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.

İngilizce:

As sustenance for (Allah's) Servants;- and We give (new) life therewith to land that is dead: Thus will be the Resurrection.

Fransızca:

comme subsistance pour les serviteurs. Et par elle (l'eau) Nous avons redonné la vie à une contrée morte. Ainsi se fera la résurrection.

Almanca:

als Rizq für die Diener. Und damit belebten WIR eine tote Ortschaft. Solcherart ist das Hervorkommen (aus den Gräbern).

Rusça:

Таково пропитание для рабов. Мы оживили ею мертвую землю. Таким же будет выход из могил!

Açıklama:
 
00:00

keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv veaṣḥâbü-rrassi veŝemûd.

Arapça:

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ

Türkçe:

Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı, Semûd kavmi yalanlamıştı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.

Diyanet Vakfı:

Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semud da yalanlamıştı.

İngilizce:

Before them was denied (the Hereafter) by the People of Noah, the Companions of the Rass, the Thamud,

Fransızca:

Avant eux, le peuple de Noé, les gens d'Ar-Rass et les Tamud crièrent au mensonge,

Almanca:

Verleugnet vor ihnen haben die Leute von Nuh, die Bewohner von Ar-rass und Thamud

Rusça:

До них сочли лжецами посланников народ Нуха (Ноя), жители Расса и самудяне,

Açıklama:
 
00:00

ve`âdüv vefir`avnü veiḫvânü lûṭ.

Arapça:

وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ

Türkçe:

Âd, Firavun ve Lût'un halkı da...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar).

Diyanet Vakfı:

Ad ve Firavun ile Lut'un kardeşleri de (yalanladılar).

İngilizce:

The 'Ad, Pharaoh, the brethren of Lut,

Fransızca:

de même que les Aad et Pharaon et les frères de Lot,

Almanca:

sowie 'Aad, Pharao und die Brüder von Lut

Rusça:

адиты, народ Фараона и братья Лута (Лота),

Açıklama:
 
00:00

veaṣḥâbü-l'eyketi veḳavmü tübba`. küllün keẕẕebe-rrusüle feḥaḳḳa ve`îd.

Arapça:

وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ ۚ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ

Türkçe:

Eykeliler, Tübba' kavmi de. Hepsi resulleri yalanladı da duyurulan azap hak oldu.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu.

Diyanet Vakfı:

Eyke halkı ve Tübba' kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti!

İngilizce:

The Companions of the Wood, and the People of Tubba'; each one (of them) rejected the messengers, and My warning was duly fulfilled (in them).

Fransızca:

et les gens d'Al-Aïka et le peuple de Tubbaa. Tous traitèrent les Messagers de menteurs. C'est ainsi que Ma menace se justifia.

Almanca:

sowie die Bewohner von Al-aika und die Leute von Tubba'. Alle bezichtigten die Gesandten der Lüge, so war Meine Androhung Rechtens.

Rusça:

жители Айки и народ Тубба (Тобба). Все они сочли лжецами посланников, и сбылась Моя угроза.

Açıklama:
 
00:00

efe`ayînâ bilḫalḳi-l'evvel. bel hüm fî lebsim min ḫalḳin cedîd.

Arapça:

أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ ۚ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِّنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ

Türkçe:

İlk yaratıştan âciz kalıp yorulmuş muyduk? Hayır, yeni bir yaratıştan kuşku içinde olan onlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.

Diyanet Vakfı:

İlk yaratmada acizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.

İngilizce:

Were We then weary with the first Creation, that they should be in confused doubt about a new Creation?

Fransızca:

Quoi ? Avons-Nous été fatigué par la première création ? Mais ils sont dans la confusion [au sujet] d'une création nouvelle.

Almanca:

Waren WIR etwa überfordert mit der ersten Schöpfung?! Nein, sondern sie sind in Verwirrung vor einer neuen Schöpfung.

Rusça:

Разве Мы изнемогли после первого сотворения? Но они сомневаются в новом сотворении (воскрешении).

Açıklama:
 
00:00

veleḳad ḫalaḳne-l'insâne vena`lemü mâ tüvesvisü bihî nefsüh. venaḥnü aḳrabü ileyhi min ḥabli-lverîd.

Arapça:

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ ۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Türkçe:

Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biiriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Diyanet Vakfı:

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

İngilizce:

It was We Who created man, and We know what dark suggestions his soul makes to him: for We are nearer to him than (his) jugular vein.

Fransızca:

Nous avons effectivement créé l'homme et Nous savons ce que son âme lui suggère et Nous sommes plus près de lui que sa veine jugulaire

Almanca:

Und gewiß, bereits erschufen WIR doch den Menschen und WIR wissen, was ihm seine Seele flüstert. Und WIR sind ihm näher als seine Halsschlagader.

Rusça:

Мы сотворили человека и знаем, что нашептывает ему душа. Мы ближе к нему, чем яремная вена.

Açıklama:
 
00:00

iẕ yeteleḳḳe-lmüteleḳḳiyâni `ani-lyemîni ve`ani-şşimâli ḳa`îd.

Arapça:

إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ

Türkçe:

Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken,

Diyanet Vakfı:

İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.

İngilizce:

Behold, two (guardian angels) appointed to learn (his doings) learn (and noted them), one sitting on the right and one on the left.

Fransızca:

quand les deux recueillants, assis à droite et à gauche, recueillent .

Almanca:

Wenn (ihn) die beiden Empfänger vom Rechten und vom Linken sitzend empfangen.

Rusça:

Двое ангелов сидят справа и слева и принимают (записывают деяния).

Açıklama:
 
00:00

mâ yelfiżu min ḳavlin illâ ledeyhi raḳîbün `atîd.

Arapça:

مَّا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ

Türkçe:

Bir söz sarfetmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zaptediverir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.

Diyanet Vakfı:

İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.

İngilizce:

Not a word does he utter but there is a sentinel by him, ready (to note it).

Fransızca:

Il ne prononce pas une parole sans avoir auprès de lui un observateur prêt à l'inscrire.

Almanca:

Er spricht kein Wort aus, ohne daß bei ihm ein anwesender Beaufsichtigender ist.

Rusça:

Стоит ему произнести слово, как при нем оказывается готовый наблюдатель.

Açıklama:
 
00:00

vecâet sekratü-lmevt bilḥaḳḳ. ẕâlike mâ künte minhü teḥîd.

Arapça:

وَجَاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ۖ ذَٰلِكَ مَا كُنتَ مِنْهُ تَحِيدُ

Türkçe:

Ölüm sarhoşluğu hak olarak geldi. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir." denir.

Diyanet Vakfı:

Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.

İngilizce:

And the stupor of death will bring Truth (before his eyes): "This was the thing which thou wast trying to escape!"

Fransızca:

L'agonie de la mort fait apparaître la vérité : "Voilà ce dont tu t'écartais".

Almanca:

Und das Benommen-Machende des Sterbens kam wahrheitsgemäß. Dies ist es, wogegen du abgeneigt warst.

Rusça:

Смертельная агония явится с истиной. Вот то, чего ты избегал!

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 26 beslemesine abone olun.