
venüfiḫa fi-ṣṣûr. ẕâlike yevmü-lve`îd.
Arapça:
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
Türkçe:
Ve sûra üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür.
Diyanet Vakfı:
Sur'a üfürülür; işte bu, geleceği vadedilen gündür.
İngilizce:
And the Trumpet shall be blown: that will be the Day whereof Warning (had been given).
Fransızca:
Et l'on soufflera dans la Trompe : Voilà le jour de la Menace
Almanca:
Und es wurde in As-sur gestoßen. Dies ist der Tag der Androhung.
Rusça:
И подуют в Рог. Это - День угрозы!
Açıklama:

vecâet küllü nefsim me`ahâ sâiḳuv veşehîd.
Arapça:
وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ
Türkçe:
Her benlik, yanında bir güdücü, bir de tanık olduğu halde gelir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir.
Diyanet Vakfı:
Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir.
İngilizce:
And there will come forth every soul: with each will be an (angel) to drive, and an (angel) to bear witness.
Fransızca:
Alors chaque âme viendra accompagnée d'un conducteur et d'un témoin
Almanca:
Und jede Seele kam, mit ihr ein Führer und ein Zeuge.
Rusça:
И каждая душа явится вместе с погонщиком и свидетелем.
Açıklama:

leḳad künte fî gafletim min hâẕâ fekeşefnâ `anke giṭâeke febeṣaruke-lyevme ḥadîd.
Arapça:
لَّقَدْ كُنتَ فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَٰذَا فَكَشَفْنَا عَنكَ غِطَاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ
Türkçe:
Yemin olsun, sen bundan gaflet içindeydin. Ama perdeni üstünden kaldırıverdik. Bugün gözün keskin mi keskin.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir." der.
Diyanet Vakfı:
Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denir).
İngilizce:
(It will be said:) "Thou wast heedless of this; now have We removed thy veil, and sharp is thy sight this Day!"
Fransızca:
"Tu restais indifférent à cela. Et bien, Nous ôtons ton voile; ta vue est perçante aujourd'hui.
Almanca:
Gewiß, bereits warst du doch demgegenüber achtlos, dann nahmen wir von dir deine Bedeckung weg, dann ist dein Sehen heute scharf.
Rusça:
Ты был беспечен к этому, но Мы сорвали с тебя твое покрывало, и острым является сегодня твой взор.
Açıklama:

veḳâle ḳarînühû hâẕâ mâ ledeyye `atîd.
Arapça:
وَقَالَ قَرِينُهُ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
Türkçe:
Yoldaşı şöyle der: "İşte yanımdaki, hazır!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der.
Diyanet Vakfı:
Yanındaki arkadaşı: "İşte yanımdaki hazır" dedi.
İngilizce:
And his Companion will say: "Here is (his Record) ready with me!"
Fransızca:
Et son compagnon dira : "Voilà ce qui est avec moi, tout prêt". .
Almanca:
Und sein (enger) Begleiter sagte: "Das ist was bei mir vorhanden ist."
Rusça:
Его товарищ (ангел) скажет: "Вот то, что подготовлено у меня".
Açıklama:

elḳiyâ fî cehenneme külle keffârin `anîd.
Arapça:
أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ
Türkçe:
Siz, ikiniz! Tüm nankörleri, inatçıları cehenneme atın!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah iki meleğe buyurur ki:) "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!
Diyanet Vakfı:
(İki meleğe şu emir verilir:) "Haydi ikiniz her inatçı kafiri, cehenneme atın!"
İngilizce:
(The sentence will be:) "Throw, throw into Hell every contumacious Rejecter (of Allah)!-
Fransızca:
"Vous deux, jetez dans l'Enfer tout mécréant endurci et rebelle ,
Almanca:
"Werft ihr beide in Dschahannam jeden äußerst sturen Kufr-Betreibenden,
Rusça:
Вдвоем бросайте в Геенну каждого упрямого неверующего,
Açıklama:

mennâ`il lilḫayri mü`tedim mürîbün.
Arapça:
مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُّرِيبٍ
Türkçe:
Durmadan hayrı engelleyeni, azgını, işkilciyi...
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi.
Diyanet Vakfı:
"Hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi"
İngilizce:
Who forbade what was good, transgressed all bounds, cast doubts and suspicions;
Fransızca:
acharné à empêcher le bien, transgresseur, douteur,
Almanca:
der äußerst das Gute verhindernd, übertretend und zweifel-hegend war,
Rusça:
который отказывал в добре, совершал преступления и терзался сомнениями,
Açıklama:

elleẕî ce`ale me`a-llâhi ilâhen âḫara feelḳiyâhü fi-l`aẕâbi-şşedîd.
Arapça:
الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ
Türkçe:
O ki, Allah'ın yanına başka bir ilah koydu. Artık atın onu, o şiddetli azabın içine!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın."
Diyanet Vakfı:
"O ki Allah ile beraber başka ilah edindi, bundan dolayı onu şiddetli azaba birlikte atın!"
İngilizce:
Who set up another god beside Allah: Throw him into a severe penalty.
Fransızca:
celui qui plaçait à côté d'Allah une autre divinité. Jetez-le donc dans le dur châtiment".
Almanca:
derjenige, der neben ALLAH eine andere Gottheit beigesellte, so werft beide ihn in die harte Peinigung.
Rusça:
который признавал наряду с Аллахом другого бога. Бросайте их в тяжкие мучения!"
Açıklama:

ḳâle ḳarînühû rabbenâ mâ aṭgaytühû velâkin kâne fî ḍalâlim be`îd.
Arapça:
۞ قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَٰكِن كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Türkçe:
Yoldaşı dedi ki: "Rabbimiz, onu ben azdırmadım. Onun kendisi, dönüşü olmayan bir sapıklık içindeydi."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi".
Diyanet Vakfı:
Müşrikin arkadaşı (şeytan) der ki: Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi.
İngilizce:
His Companion will say: "Our Lord! I did not make him transgress, but he was (himself) far astray."
Fransızca:
Son camarade (le Diable) dira : "Seigneur, ce n'est pas moi qui l'ai fait transgresser; mais il était déjà dans un profond égarement".
Almanca:
Sein (enger) Begleiter sagte: "Unser HERR! Ich ließ ihn nicht übertreten, sondern er war im weiten Irregehen."
Rusça:
Его товарищ (дьявол) скажет: "Господь наш! Я не сбивал его с пути. Он сам находился в глубоком заблуждении".
Açıklama:

ḳâle lâ taḫteṣimû ledeyye veḳad ḳaddemtü ileyküm bilve`îd.
Arapça:
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُم بِالْوَعِيدِ
Türkçe:
Allah buyurdu: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size uyarıyı çok önceden göndermiştim."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurur ki: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim."
Diyanet Vakfı:
O esnada (Allah) buyurur: Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim!
İngilizce:
He will say: "Dispute not with each other in My Presence: I had already in advance sent you Warning.
Fransızca:
Alors [Allah] dira : "Ne vous disputez pas devant moi ! Alors que Je vous ai déjà fait part de la menace.
Almanca:
ER sagte: "Streitet nicht vor Mir, wo ICH euch bereits die Androhung vorausschickte.
Rusça:
Он скажет: "Не препирайтесь предо Мной. Я предупреждал вас заранее.
Açıklama:

mâ yübeddelü-lḳavlü ledeyye vemâ ene biżallâmil lil`abîd.
Arapça:
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
Türkçe:
"Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmetmem."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.
Diyanet Vakfı:
Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim.
İngilizce:
The Word changes not before Me, and I do not the least injustice to My Servants.
Fransızca:
Chez moi, la parole ne change pas; et Je n'opprime nullement les serviteurs".
Almanca:
Das Gesagte wird bei Mir nie geändert. Und ICH bin kein Unrecht-Zufügender den Dienern gegenüber."
Rusça:
Мое Слово неизменно, и Я не поступаю несправедливо с рабами".
Açıklama:
Sayfalar
